4 Aralık 2007
HASAN Şaş kendi kendini kurban ediyor. Her seferinde yanlışını o da anlıyor ama ne yapsın. Çünkü, kaybetmeye tahammülü yok. Sakın ola ki bu sözlerimden Hasan Şaş’ı savunduğum anlamı çıkmasın. Ben, onu tanımadan belden aşağı vuranlara sesleniyorum ve soruyorum:
Hasan Şaş’ı bugüne kadar hiç gece kulübünde gördünüz mü? Ya da yanlış bir yerde yakaladınız mı?
Hayır, çünkü adamın aklı fikri futbol oynamakta ve Galatasaray’da...
Mesela Hasan’a 1970’lerin Galatasaray’ını sorsanız, size kadroyu ezbere okur.Sorarım size kaç kişi o kadroları ezbere sayabilir? Ayrıca Hasan’ın yardımseverliğini bilir misiniz? Florya Metin Oktay Tesisleri’nde, personelden biri evlendiği zaman hemen Hasan Şaş’a gelir; o da kimseye renk vermeden hemen para sorununu halleder ve evini döşer. Birinin çocuğunun sünneti olur, Hasan imdada koşar. Hatta dışarıdaki küçük dilenci çocuklara bile ayakkabı sandığı alır. Deplasman maçlarında takım otobüsüne gelen fakirlere çaktırmadan para verir. Geçtiğimiz yıl parası olmadığı için tedavi olamayan bir hastayı kendi imkanları ile tedavi ettirdi.
Hasan, 10 yıldır Galatasaray’da. Öyle zamanlar oldu ki, 6 ay boyunca tek kuruş para almadı ama gıkı çıkmadı. Lincoln başta olmak üzere bütün yabancıların paraları tıkır tıkır ödenirken, benim Hasan’ım aylardır sırasını bekliyor. Hasan, takımda olsa da, olmasa da, huzursuzluk çıkarmaz. Sahada en azimli olan odur... Ama bir bakarsınız 3 gün sonra tribünden küfür yiyen de odur. Böyle değerlerin kıymetini bilmiyoruz. Bu bir gerçek.
Yazının Devamını Oku 3 Aralık 2007
SEN Etiler’de kebap yiyorsun, takım arkadaşların simit. Bir elin yağda bir elin balda. Yaşadığın hayat tam bir Dolce Vita (Tatlı Hayat). Paranın kralını alıyorsun. O zaman Cassio Lincoln, topun kralını da sen oynayacaksın sahada. İstanbul Büyükşehir Belediyespor’un tamamını toplasanız bir Lincoln’ün maliyeti etmiyor. Bu yönetim sana niye yığınla para verdi? Takımı yönet, diye. Ama adam daha 25. dakikada çıtkırıldım gibi sahadan çıkıyor. Peki, 25 dakika sahada ne yapıyor? Koca bir sıfır.
Neredesin sen.. Kiminlesin sen, Sayın Lincoln?
10 numara Lincoln bir yana, Galatasaray’ın haftalardır en önemli derdi Hakan Şükür? Günlerdir "Hakan bunu yaptı, Hakan şunu yaptı, Adnan Polat şöyle yanıt verdi..." Başka hiçbir gündem yok koca Galatasaray Kulübü’nde? Hem de takım iyi giderken ve liderken, ortada fol yok yumurta yok, takımı boş yere karıştır ve gereksiz yere haini ara. Oldu mu şimdi.
Hakan Balta, iyi futbolcusun, top oynamayı da biliyorsun ama ağır aksaksın. Adam seni üç metre geçiyor, ortada yoksun. Peki Arda sen neredesin?
Bahane aramayın
Sakın, İstanbul Büyükşehir Belediyespor beraberliği için bahane aramayın. "Takım yorgun, Atina’dan yeni geldi" falan demeyin. Dünya bunu yapıyor.
Sayın Kalli, senin elinde bir orkestra var. İstediğini kullanabilirsin. Yorgunu oynatmayıp, canlıyı oynatabilirsin. Madem burası Galatasaray, hiçbir oyuncunun yok farkı. Hepsi aynı sazı çalıyorlar. Yani kaliteli adamlar.
Demek ki Kalli, Avcı’nın tuzağına düşüyor. Yani ava giderken avlanıyor. Sen, "Kazanırım nasıl olsa" diye düşünürken, Abdullah Avcı senin Ali Sami Yen’de iki puanını çalıyor.
Hem de Cassio Lincoln’un yarı fiyatı değerindeki bir takımla.
Yapma artık Hasan. Bu takıma zarar veriyorsun. Artık olgun bir adam olmalısın. Niye isyan ediyorsun... Hakem, penaltıyı verir vermez; sarı kartın var, son 15 dakika... Senden başka kahraman yok mu bu takımda? Senin hırsını herkes biliyor ama artık frene bas.
Yazının Devamını Oku 30 Kasım 2007
OTOBAN Faresi iş başında... Serkan’ı sezon başındaki yurt dışı kampında izlemiş ve bu futbolcuya dikkat edilmesi gerektiğini ifade etmiştim. Çok bilen bazı şezlong yazarları ise, "Galatasaray’ın futbolcusu değil" dediler. Zaman beni haklı çıkardı. Özellikle Trabzonspor maçında attığı golden sonra herkes Serkan’a sahip çıkmaya başladı. Bu yeni yetenek dün öyle bir oyun oynadı ki, kendisine taktığım "Otoban Faresi" lakabını sonuna kadar hak ettiğini gösterdi. Yaşından ve boyundan beklenmedik işler yaptı. Kurnazlığını ve kıvraklığını konuşturup, Galatasaray’a hayat veren golü attı.
Dünkü maç bize günümüz futbolunda iki santrforlu sistemin ortadan kalktığını gösterdi. Tek santrfor oynarsın ama arkadan iki üç tane adamın pozisyona zamanında dahil olduğu zaman 3-4 santrfor olursun. Ama yazımızın başında da zikrettiğimiz şezlong yazarları, "Niye çift santrfor oynamıyorsunuz?" diye veryansın ediyor.
Lincoln kötüydü
Futbolda tartışılmaz kurallarından biridir; kazandığın topu en çabuk ve en akıllı biçimde hedefe götüremezsen hücum yapamazsın. Dün ilk yarıda Galatasaray bu sıkıntıyı yaşadı. Bu durumun başlıca sorumlusu ise Lincoln’dü. Yakın markaj altında kalan Brezilyalı futbolcu, ne Arda’ya, ne de Serkan’a istenen pasları atabildi.
Feldkamp, Linderoth’u sağ kanatta oynatarak oyunu o bölgede sıkıştırmak istedi. Sonra hata yaptığını anlayınca ikinci bölümde Linderoth’u çıkarıp Hakan Şükür’ü oyuna aldı. Serkan’dan sonra Panionios maçının diğer yıldızı Mehmet Topal’dı. İkili mücadelelerde son derece etkili olan ve iyi top kullanan bu futbolcuyu Fatih Terim’in en kısa sürede milli takıma çağırması gerektiğine inanıyorum. Her geçen gün kendisini daha da geliştiren Mehmet Topal’ın A Milli Takım’da en az Mehmet Aurelio kadar büyük işler yapacağına eminim.
Yazının Devamını Oku 26 Kasım 2007
DÜNYA futbol felsefesi değişiyor. Bu yeni felsefe oyuncu tanımını da değiştirdi ve mevki kavramı ortadan kalktı. Hele sabit oyun kalıbında, hiçbir futbolcunun yeri yok. Sistemin dışına çıkıp, yaratıcı role soyunanlara yer var. Bu yeni tanım ışığında Galatasaray’a baktığımda, "Gezgin futbolcu kalabalığı" gözüme çarptı. Başta Arda, sahanın bütün alanlarını kullandı. Sahadaki görevinin yanında, yeni hedefler bulma çabasındaydı. Arda’ya uyan iki isim daha vardı, Hasan Şaş ve Serkan’dı. Galatasaray, Trabzonspor’u adeta sahasına hapsetti, topu kullanmaları için alan bulmalarının önüne geçti.
G.Saray’ın her zaman mükemmel futbol oynayan savunmasında, Song ile Servet, hücumdaki Umut’un topla buluşmasını engelledi.
Tüm bunlara rağmen oyun beraberliğe kilitlendi. Bu tür durumlarda, liderin ortaya çıkması gerekir. Ben, Lincoln’ü aradım. Doğrusu ara sıra parlamanın dışında onu bulamadım. Defansın önünde oynayan Mehmet Topal, hem top çalmada, hem hücumda gol arayışları içindeydi.
Geleceğin takımı
Feldkamp daha sonra akıllılık edip Volkan ve Sabri’yi oyuna alarak sahayı daha da daralttı. Trabzonspor’un hücum teşebbüsünde az görünen rakibini daha da kilitledi. Bir ara gol arayan Trabzonspor, beklenmedik bir anda golü kalesinde görünce oyundan düştü.
Galatasaray, genç ve dinamik ekip kurdu. Böyle de yola devam etmeli. Bir maç kaybetse bile geleceğin takımını yerleştirmiş olur.
Galatasaray’da, fizik gücü düşüş gösteriyor diyenler, bu takımı yakından takip etmeyenlerdi. Futbol bu, yazanı da, izleyeni de bu oyunun içinde olmalı, sanal aleme yer yok bu dünyada.
Serkan Çalık için sözlerimi son satıra sakladım. Serkan tıpkı o şarkıdaki gibi, "Ufacık tefecik ama onda bir başkalık var" 90 dakika boyunca her yere daldı, çıktı, saldırdı. Tıpkı bir "Otoban faresi" gibiydi. Ve ödülünü de attığı golle aldı. Aferin sana Serkan.
Yazının Devamını Oku 13 Kasım 2007
GALATASARAY, perşembe günü UEFA Kupası’nda İsveçli rakibi Helsingborg’la, pazar günü de ligde G.Birliği ile karşılaştı. Soğuk hava ve yağan yağmur, tribünleri dolduran sarı kırmızılı taraftarları olumsuz etkiledi. Maç çıkışı önümü kesen taraftarlar, "Abi söyleyin yetkililere bir an önce bitirsinler Seyrantepe Stadı’nı. Gördünüz, sular altında kaldık" diyerek serzenişte bulundular.
Sarı kırmızılı taraftarlar, gelecek müjdeli haberi, yönetim de temel atma töreninin yapılması için Başbakanı bekliyor.
Canla başla çalışıyorlar
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar bu projenin bir an önce tamamlanması ve bu çilenin bitmesi için canla başla çalışıyor. Yönetici Işın Çelebi, tam 1.5 yıllık bir uğraşla işi belli bir noktaya kadar getirdi. İhalesi yapılan ve tüm imzaları atılan projenin hayata geçirilmesi için artık gün sayılıyor.
Galatasaray Kulübü Başkanı Özhan Canaydın ile sarı kırmızılı yöneticilerin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün işlemlerin tamamlanması için gerekli hassasiyeti göstermesini ve törende hazır bulunmasını bekledikleri öğrenildi.
Yazının Devamını Oku 12 Kasım 2007
DÜŞÜNÜN bir kere, 3 yıldır G.Saray’da olan Song takım kaptanı olarak sahaya çıkıyor. Demek ki yenilere rağmen takım olabiliyor G.Saray. G.Saray’ı eleştiriyoruz ama bir de durup hesap edin. Dün sahada 10 tane yeni G.Saraylı vardı. Arda ve Uğur bile bu takımda yeni sayılır. Birbiriyle bütünleşen bir ekibin mücadelesi vardı, dün Ali Sami Yen’de.
Hakan Şükür yok, Hasan Şaş yok, Ümit Karan yok, Ayhan yok... Yani yok oğlu yok. Peki, kim aradı bu futbolcuların yokluğunu?
Sahada yer alan oyuncuların neler yaptığını sayarsak:
1 Oyunu tüm ekip iyi analiz etmiş.
2Karar alma ve uygulama mükemmel.
3Futbolcunun rolünü algılaması şahane.
4Hızlı düşünüp, hızlı hareket etmek, harika.
Peki, bunu nasıl yaptılar?
Dün sahada Mehmet Topal’ın görevi hem top çalmak, hem de servis yapmaktı. Hepsini de 10 numara yaptı. Onun da yardımcı aktörü Barış’tı. 2 genç birbirine tutundu ve alkış aldı.
Savunmada ise kaptan Song’un yer paylaşımı mükemmeldi. Arda Turan’da ise düşüş sonrası diriliş hakimdi. G.Saray’ın dün gece gizli yönetmeni 66 numaralı Arda idi.
Otoban faresi
Gelelim hücuma, yani G.Saray’ın en can alıcı noktasına. Dün gece Hakan’sız ve Ümit’siz G.Saray’ın gol silahları harika oynadı. Nonda sürekli takım arkadaşı Serkan’a yol açtı. İlk defa 11’de sahaya çıkan Serkan ise ’otoban faresi’ gibi sahanın her kulvarını dolaştı durdu ve sonunda golünü de attı.
Şimdi bir paragraf da G.Saray’ın tilki hocası Kalli’ye.
Artık bu takımda fazla oynama. Dünkü takım kötü de gitse, iyi de gitse seni her zaman sırtında taşır. Çünkü onlar başarıya aç. Unutma seni başarıya götürecek olan doymuş değil, aç futbolculardır.
G.Birliği’ne gelince... Başkent temsilcisi o eski, 4 büyüklere kök söktüren Gençler değil... Bülent Korkmaz’a değil, yönetime uyarıyı yapmak lazım.
Başkan İlhan Cavcav bu işi iyi bilir. Bu takımın savunmada ve orta sahada değişime ihtiyacı var. Yoksa, uzun yıllardır Süper Lig’e demir atan ve tarihi bir takım olan G.Birliği için sezon kötü biter...
Yazının Devamını Oku 9 Kasım 2007
BAZI teknik adamlar bir hata yapmaya başlayınca kafaları karışır, çıkış noktaları arar? Aradıkça da doğruyu bulmak için ’Acaba’ların girdaplarına girerler. 2-3 haftadır kafası karışan Kalli dün de bu hataya yaptı. Uzun zamandır sahalarda olmayan Sabri’yi böyle bir maçta en kritik alana monte etti. Ve oralarda hatalar zinciri başladı. Bu futbolcunun laubali hareketleri iki golün de hazırlayıcısı oldu. Sonra da sahadan çıkışını hazırladı. Teknik adamların bir çoğu golleri yedikten sonra değişimlere giderler. O ana kadar hataları yapan oyuncuya kement atıp çıkarmak akıllarına bile gelmez.
Bir gol yerse "Hatalar bundan oldu" deyip faturayı çıkardığı futbolcuyu da sahadan alırlar. Sabri sahadan çıkarken üzgün ve hüznü olması gerekirken isyan sahneleri sergiledi.
Helsingborg’un hücum ’Mixer’i vardı. 11 Numaralı Razak, Sabri’yi sanki blandere koyup içeride çırptı, durdu. Hakan Şükür’ün de uzun zamandır oynamadığını hesaba katarsak, onun da böyle bir maçta kurtarıcı olarak sahnede yer alması biraz düşündürücü.
İkisi dışında belki Kalli’nin sahaya sürdüğü isimler doğruydu, ama oyuncuların yerleri de yanlıştı. Başta Barış’ın sol kanatta ne işi var? Orada oynayacağı futbol ancak kapasitesinin % 50’siydi.
Liderin yoksa
İlk bölümde ağır aksak oynayan G.Saray rakibin uzun boylu olmasına rağmen topları havadan kullanıp hataya düştü. İkinci bölümde hareket vardı, pozisyonda vardı. Ümit Karan gibi golcü boş topu "Nasıl kullanacağım" diye düşünürken gecikme yapıyor, altı pastaki şutlar kaleciden dönüyordu. Bir hücum adamı böyle pozisyonları gol yapamıyorsa düşüş vardır. Sen, pozisyonları en kritik anda atamazsan, orta alanı ve defansı gereksiz boşaltırsan Dimyat’a giderken pirinçten de olursun.
21 Numaralı Christoffer arkadan geliyor, düşüyor, kalkıyor ve bizim memurlardan kimse yok. Ne bekçi var, ne memur. Tabii o da rahatlıkla işi bitiriyor.
Böyle maçlarda lider futbolcuların takımını yönetmesi lazım. En büyük iş onlara düşer. Vasat futbol oynarsa onun liderliği de kalmaz, takımı da kazanamaz.
Kuralar çekilince herkes "Bal gibi kura" yorumunu yaptı. Zaten hayatımız hep böyle ballı ballı geçiyor, ama sonunda sirke içip duruyoruz.
Yazının Devamını Oku 5 Kasım 2007
PERŞEMBENiN gelişi çarşambadan belliydi. Evet, G.Saray’ın Antep deplasmanındaki hali aynen böyleydi. Ligin lideri G.Saray perşembe günü Fortis Türkiye Kupası’nda Denizlispor’u yeniyordu ama teknik direktör Kalli bile, "Bugün galibiyeti hak etmedik" sözleri ile kötü futbolu işaret ediyordu. "Ama bu takım kupada yedeklerle oynadı" demeyin çünkü dün asların onlardan hiçbir farkı yoktu.
G.Saray’da, Cassio Lincoln dört gözle bekleniyordu, "Acaba Antep’te oynayabilir mi?" diye. Evet Lincoln sahaya çıktı ama G.Saray’ın 10 numarasından eser yoktu. Sahada sanki hayalet gibi dolaştı. Belli ki sakatlığı atlatamamıştı.
Zaten 2 haftadır oynamayan Lincoln’ün ilk 11’de olması hataydı.
Peki yalnız Lincoln’ün mü sahada olması yanlıştı? Kesinlikle hayır.
Sahada organize bir atağı bile olmayan G.Saray vardı. Defans şişiriyor, top sürekli geri geliyordu.
Sadece 10 dakika
Ligin lideri bir verkaça giremiyor, orta sahadaki hatlar ise işlemiyordu.
Kanatlardan tek bir orta dahi gelmedi. Sol kanatta birbirine eskortluk yapacak olan Volkan ile Hakan Balta stop etmiş bir araba gibiydi.
Pozisyon zenginliği G.Antep’te, tehlikeli şutlar G.Antep’te, kanat organizasyonları yine Antep’teydi. O zaman nasıl 3 puan bekliyorsun ki sayın Kalli.
Tamam Denizli maçında kötü oynadın şansın tuttu. Ama açık konuşalım bu futbolla nereye kadar gidebilirsin?
G.Saray’ın sezon başındaki futbolu ile sergilediği oyun arasında dağlar kadar fark var. O oyun kalıplarından eser yok.
Sahada 80 dakika boyunca adeta gezinen G.Saray, sadece 10 dakika futbol oynadı ve beraberlik golünü buldu. Sormazlar mı size; Daha önce neredeydiniz?
Yazının Devamını Oku