Bunlardan birisi de sanat dünyasından geldi.
Pek çok sanatçı ve koleksiyonerin yaptığı bağışlardan oluşan eserler, Artam Antik AŞ’de müzayedeye çıkıyor.
Tüm geliri İstanbul Tıp Fakültesi Vakfı’na bağışlanacak müzayede 30 Mayıs Cumartesi günü internet üzerinden online olarak gerçekleşecek.
Bağışçılar arasında Türkiye’nin önde gelen sanatçıları bulunuyor.
Kansas’taki Nelson Atkins Müzesi, dünyanın bütün müzeleri gibi insanlara kapılarını kapattı ancak virüs taşıma ihtimali olmayan penguenlere kapılarını açmış.
Kansas Hayvanat Bahçesi bir video paylaşarak penguenlerin müzede küçük bir keşif gezisi yaptıklarını duyurdu. Penguenler müzede eserlerin karşısında şaşkın bir şekilde duruyor ve kimisine uzun kimisine birkaç saniyelik bakışlar atıyorlar. Videolarda, penguenlerin Caravaggio ve Monet’nin tabloları önünde vakit geçirdikleri görülüyor.
Penguenlerin şaşkın şaşkın müzede dolaşmalarını izlerken onların arasında kendimi görür gibi oldum.
Düşünsenize, evden çıkmayalı iki aydan fazla bir süre geçmiş, bırakın müze gezmeyi, adım atmayı neredeyse unutmuşuz. Bilgisayar ekranından dünyanın tüm müzelerini çevrimiçi dolaşıyorum, eserler hakkında bilgi alıyorum ama fiziki olarak kanepe, yatak ve bilgisayar ekranı üçgeninde sıkışıp kalmışım.
Seine Nehri’nin üzerindeki köprüde, tekerlekli bir platform üzerine koyduğu şövalesini sürükleyerek ilerleyen bir adam. Belli ki bir ressam. Kimse kalmamış, onu hayata bağlayan tek şey şövalesiymiş gibi bir kader birliği içinde ilerliyorlar. Bir ara yine o ünlü Paris kafelerinden birine oturup dinleniyor. Normalde tıklım tıklım olan kafe bomboş. Adam, yılların samimiyetinin getirdiği rahatlıkla arkadaşının omzuna atar gibi şövalesinin üzerine koymuş kolunu, dinleniyor. Sonraki sahnede ressamı atölyesinde görüyoruz. Boyalarını karıştırıyor ve yanından ayırmadığı şövalesine yerleştirdiği tuvalinin üzerine karıştırdığı boyalarını sürerek çalışıyor. Bir süre sonra yavaş yavaş figürler belirmeye başlıyor tuvalin üzerinde. Evet, tanıdık geliyor o figürler. Hem de çok. Yüzleri maskeli ve ellerinde mavi eldivenleri var.
Paris’teki atölyesinde çalışırken gördüğümüz o ressam Mehmet Güleryüz ve ortaya çıkmasına tanık olduğumuz son eseri de ‘Mavi Eldivenler’ tablosu.
İstanbul Modern’in sanatseverleri dijital platformlarda ağırlamaya devam ettiği projelerinden birisi bu. Müze, ‘Şimdinin Peşinde’ adlı koleksiyon sergisinde yapıtları yer alan sanatçılara bu dönemde hayatlarına nasıl devam ettiklerinden bahsetmeleri için çağrıda bulunmuş. Sanatçıların korona günlerindeki üretim pratiklerine ayna tutan videolar, İstanbul Modern’in dijital platformlarından sanatseverlerle buluşmaya başladı. Yukarıda anlattığım, Mehmet Güleryüz’ün bu çağrıya uyup gönderdiği videosu. Şimdilik Güleryüz dışında İrfan Önürmen, Güneş Terkol ve Taner Ceylan’ın videoları yayında.
İrfan Önürmen
Tüm sektörleri kapsayan bu genel metin dışında tiyatro dünyası ve plastik sanatlar camiası da ayrı ayrı seslerini duyurmak için bildiriler hazırladı.
Yaklaşık 2 binin üzerinde tiyatro sanatçısının imzaladığı, duyurulduğu ilk hafta içinde 20 bin imzaya ulaşan ‘Tiyatromuz Yaşasın’ başlıklı bildiriden sonra bu kez Uluslararası Plastik Sanat Derneği, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bir acil destek planı sundu.
Dernek Başkanı sanatçı Bedri Baykam ve Yürütme Kurulu üyelerinin imzasını taşıyan metinde, Kültür Bakanlığı’nın ‘2020 Kültür Bakanlığı Sanata Destek Fonu Koleksiyonu’ oluşturması talep ediliyor.
Kısaca Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde uygulanan bir yöntemin tekrar hayata geçirilmesi isteniyor.
Bol bol dizi izliyorum ama.
En son Türkiye’nin ilk mistik polisiyesi olarak sunulan ‘Alef’i merak ettim. Güçlü bir kadro ve iddialı bir slogan. Emin Alper’in yönettiği dizinin senaryosunda Emre Kayış’ın imzası var. Kenan İmirzalıoğlu, Ahmet Mümtaz Taylan ve Melisa Sözen başrollerde.
Kenan İmirzalıoğlu dizide İngiltere’den yeni dönmüş dedektif Kemal’i, ortağı Settar’ı ise Ahmet Mümtaz Taylan canlandırıyor. İki dedektif, İstanbul’da işlenen ve kökleri eskilere dayanan gizemli cinayetleri çözmesi için üniversitede öğretim görevlisi olan Melisa Sözen’in canlandırdığı Yaşar’dan yardım istiyorlar.
Dizinin konusu ve temel aldığı meseleler çok tanıdık geldi bana. Bunu bir yerden biliyorum ben duygusu...
Evlerimize kapandık, kültür-sanat anlamındaki hemen hemen bütün ihtiyaçlarımızı internet üzerinden gerçekleştiriyoruz.
Dünyanın bütün büyük müzelerine bilet almadan girip gezebiliyor, eserleri tek tek inceleyebiliyoruz.
İngiltere’de Shakespeare’in kurduğu Globe Tiyatrosu’nun ücretsiz yayınladığı Hamlet’i koltuğunuzda çayınızı kahvenizi içerek izleyebiliyorsunuz.
Andrea Bocelli evimin salonundaydı mesela geçen hafta. Duomo Katedrali’nden verdiği Paskalya konserini hiçbir zahmete girmeden keyifle izledim.
Oysa geçen yıl Toscana’daki doğduğu köyde, Ljatico’daki Teatro Del Silenzio’da (Sessizlik Tiyatrosu) verdiği konseri izlemeye gittiğimde neredeyse Nuh tufanını yaşamıştım.
Aylar öncesinden bilet alıp organizasyonu yapmıştım. Dünyanın dört bir yanından akın akın gelen binlerce kişiyle bir anda kovadan boşalırcasına yağan yağmura maruz kalmıştık. Konser iki gün sonraya ertelenmiş, pek çok kişi izleyemeden geri dönmüştü. Aylardan temmuzdu üstelik. Efsanevi bir konserdi ama eziyeti de cabasıydı.
Bütün bu konfora, rahatlığa rağmen ben bu duruma yine de alışamadım.
Salgın nedeniyle alınan önlemler kapsamında müze ve sanat galerileri de kapalı. Bu mekânlardaki mevcut sergilerin neredeyse tamamı dijital ortama taşınmış durumda. Evine ya da atölyesine kapanan sanatçılar da kendilerini her zamankinden daha çok dijital ortamda göstermeye başladı.
Sanat dijital olur mu olmaz mı tartışmasına girmeyeceğim ama sanat sitesi Artdog’da Semra Pelek’in ilginç bir haberini gördüm. Berlinli 50 sanatçı, koronavirüsün yarattığı korkularla mücadele etmek, sosyal dayanışmayı büyütmek ve bugünlerde sanatçılara dayatılan “Dijital olun” baskısına karşı durmak için ‘balkonda sanat’ projesi başlatmış. “Galeriler, müzeler salgın nedeniyle kapanmışken, neden açık hava bir müzeye dönüşmesin?” diyen küratörler Övül Durmuşoğlu ve Joanna Warsza tarafından hayata geçirilen ‘Hayat, Sanat, Pandemi: Pencereler ve Balkonlarda Kurulan Yakınlıklar’ başlıklı proje kapsamında sanatçıların yoğun olarak yaşadığı Berlin’in Prenzlauer Berg bölgesindeki balkonlar sergi alanına dönüştürülüyor. Proje kapsamında sanatçılar, eserlerini evlerinin balkonlarından ve pencerelerinden sergiliyor.
ÜNLÜ İSİMLER VAR
Projenin davet metninde şu ifadeler yer alıyor: “Karantina zamanında, biz Berlin kültür işçilerinin çoğu da buradayız; birbirimizden çok uzak değiliz ama her zaman olduğu gibi ‘mevcut’ da değiliz. Bazılarımızın planlarından ve sevdiklerinden koptuğu bir zamanda, tecrit ve bireyselleşmeye karşı dünyanın balkonlarına dönüyoruz ve her şeyi virüsün ve yarattığı korkunun elinde bırakmıyoruz.”
Virüs salgınıyla birlikte küresel çapta darbe yedi. Müzeler, sanat galerileri kapandı, konserler ve festivaller iptal edildi, sinema salonları kepenk indirdi, tiyatrolar perdeleri çekti. Hayatını bu sektörden kazanan milyonlarca insan şimdi zor durumda. Türkiye’de devlet sinemaya, tiyatroya az da olsa yaptığı yardımlara devam ediyor ama son yaşananlardan sonra özel bir çalışma henüz yapılmadı bildiğim kadarıyla.
Peki dünyada durum ne?
Ülkelerin koronavirüs salgını nedeniyle açıklamış olduğu bütçeler kapsamında, kültür-sanat sektörüne ayrılan miktarlar şu şekilde:
* Kültür-sanat sektörüne sırasıyla