İhsan Yılmaz

Mardin Meryem Ana Kilisesi’ndeki tablo Raphael’in olabilir mi?

11 Mayıs 2018
Sanat dünyasının kalbi geçen hafta tam anlamıyla Mardin’de attı. 4 Mayıs’ta açılan 4. Mardin Bienali ve Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi’ndeki Ai Weiwei sergisi sanatçısından galericisine, koleksiyonerinden meraklısına ve gazetecisine aklınıza gelebilecek hemen herkesi Mardin’e çekmişti.

Kadim kentin o çok karakteristik dokusu olmasa kendinizi Karaköy’de, Cihangir ya da Nişantaşı’nda bir sergi açılışında sanabilirdiniz. Hatta Contemporary İstanbul’un o yoğun açılışlarını hatırlattı bana. Mardin kentinin cazibesi kadar bienalin başarısını da eklemek gerekiyor bu ilginin nedenlerini sıralarken.


..

Bienal mekânlarından biri de restore edilip resmi olarak dün ziyarete açılan Süryani Katolik Meryem Ana Kilisesi. Taner Ceylan’ın Hazreti İsa’yı tasvir ettiği ‘Acıların Adamı’ adlı çalışması burada sergileniyor. Avrupa’da gördüğü bir fotoğraftan esinlenerek yapmış Ceylan tabloyu. Eserini gönderdiğinde hoş bir sürprizle karşılaşmış. Kilisenin deposunda o yaptığı resmin 400 yıllık bir ahşap heykelini bulup getirmiş yetkililer. Bu tesadüf çok heyecanlandırmış kendisini ve ikisini beraber sergileme kararı almış.

 

KİLİSE KAYITLARINDA VAR

Ancak beni o kilisede heyecanlandıran bir başka karşılaşma daha oldu.

Yazının Devamını Oku

Mardin'de bir Çinli

27 Nisan 2018
GÜNCEL sanatın en önemli isimlerinden Çinli sanatçı ve aktivist Ai Weiwei’in Türkiye’de sergi açması büyük bir heyecanla karşılanmıştı.

Böylesine büyük isimlerin eserlerini görmek genelde ölümlerinden sonra nasip olur ya bize. Sabancı Müzesi bu yazgının değişmesinde öncü bir kurum oldu, hakkını teslim etmek gerekir.

İstanbul’daki ‘Ai Weiwei Porselene Dair’ sergisi gördüğü yoğun ilgi nedeniyle iki kez uzatılmasının ardından 15 Nisan’da sona ermişti. Sergiyi 140 bin sanatsever gezdi.

Büyük şehirlerde büyük sanatçıların eserlerini görebiliyoruz da Anadolu’nun diğer kentlerinde yaşayanlar için aynı şeyi söylemek güç.

Ama şimdi Mardin bir istisna olarak çıkıyor karşımıza.

Yazının Devamını Oku

Üç tablo Mersin-Ankara arasında nasıl kayboldu

20 Nisan 2018
TAM da “Şeytan aldı götürdü, satamadan getirdi” tekerlemesine uygun bir kayıp olayı yaşandı geçen ay. Ama şeytan bu kez getirmedi, sattı galiba tabloları.

Olay şöyle gelişti:

29 Kasım 2017 tarihinde 84 yaşında vefat eden ünlü sanatçı Gencay Kasapçı, bu yıl Ankara’da düzenlenen ArtAnkara Sanat Fuarı’nın ‘onur konuğu’ olarak belirlenmişti. Anlamlı bir seçimdi bu, bir vefa örneğiydi.

Mart ayında Ankara Congresium’da düzenlenen fuarda bir ‘Onur Sanatçısı’ seçkisi de sergilenecekti. Sanatçının Mersin’deki atölyesinden farklı dönemlerine ait toplam 19 eseri bir araca yüklenerek Ankara’ya doğru yola çıkıyor. Araçta Kasapçı’nın yakın çevresinden üç kişi ile kızı Yasemin Devrimci de bulunuyor.

Tek bir mola ile Ankara’ya varıyor ekip. Fuardaki sergi alanı henüz hazır olmadığı için Congresium park alanından araçtan indirilen eserler yönetim odasına teslim ediliyor. Ancak burada sayım yaptıklarında toplam 16 eser olduğunu görüyorlar. Farklı boyutlardaki üç tablo bütün aramalara rağmen bir türlü bulunamıyor.

Yolda mola verdikleri tesisin kamera kayıtları inceleniyor, aracın yanına yaklaşan kimseye rastlanmıyor. Ankara’da eserleri indirdikleri garajın kamerası olmasa da yönetim odasının kayıtlarında bir tuhaflık fark edilmiyor. Acaba Mersin’de araca yüklerken mi kayboldu eserler diye neredeyse belediyenin temizlik hizmetlerinden kâğıt toplayıcılara kadar her yere haber bırakılıyor ama hiçbirinden olumlu cevap gelmiyor. Polise eserlerin fotoğrafları verilip soruşturma başlatılıyor ama hiçbir sonuç alınamıyor. Üç tablo, tam anlamıyla, Mersin-Ankara arasında sırra kadem basıyor.

ANNEMİ TEKRAR KAYBETMİŞ GİBİ OLDUM

Sanatçının kızı

Yazının Devamını Oku

Çalıntı roman toplatılıyor

14 Nisan 2018
YAYINCILIK tarihinde örnek vaka olarak gösterilecek bir çalıntı olayını yazmıştım dün. Zülfü Livaneli’nin ‘Kardeşimin Hikâyesi’ adlı romanını satır satır kopyalayan Nurşen Karayanız, ‘Kıyamet Çiçeği’ adıyla yayınlatmıştı. K

itabın yayıncısı Kariyer Yayınları ortaya çıkan durum üzerine bir bildiri yayınlayarak kamuoyundan özür diledi ve kitabı toplatma kararı aldığını duyurdu. Nurşen Karayanız ile sözleşmelerini iptal edip intihal olayına adları karıştırıldığı için dava açacaklarını da dile getiren yayınevi, kitabın yayınlanma sürecini şöyle açıkladı:

‘GÜVENİMİZİ KÖTÜYE KULLANDI’

“Nurşen Karayanız tarafından yayınevimize basılması talebiyle getirilen dosya, editörlerimiz tarafından incelendi. Metin edite edilirken Zülfü Livaneli’den alıntı olarak sosyal medyada paylaşılan bazı ifadeler dikkat çekmiş ve Karayanız’a bu durum baskı öncesi hatırlatılmıştır. Karayanız, buna rağmen tüm cümlelerin kendisine özgün olduğunu vurgulamıştır. Editörlerimiz yine de tespit ettiği alıntı cümleye ‘Zülfü Livaneli’den alıntıdır’ dipnotunu düşerek ‘Kıyamet Çiçeği’ isimli kitabı bu şekilde yayımlamıştır.

Editörlerimiz Zülfü Livaneli’nin ‘Kardeşimin Hikâyesi’ isimli kitabını okumadıkları için intihal tespit edememiştir. Kitabın yayımlandıktan sonra intihal olduğu ortaya çıkmıştır. Yayımcılar arasında güven esastır. Karayanız öncesinden uyarıldığı halde güvenimizi kötüye kullanmıştır.

Nurşen Karayanız’ın ismimizi böyle bir olaya karıştırmasından dolayı son derece üzgünüz ve kamuoyundan özür dileriz.”

‘İÇİM ACIDI’

Zülfü Livaneli

Yazının Devamını Oku

Zülfü Livaneli’nin romanını çaldılar

13 Nisan 2018
BİR kitabın çok satması için ne yapmak gerekir diye sorsalar, asla aklıma gelmeyecek bir cevapla karşılaştım bu hafta.

Basitmiş meğer.

Alırsınız çok satan bir romanı, kapağını, içindeki kahramanların isimlerini değiştirip bir-iki cümle de eklediniz mi tamamdır.

Yayınevine de yutturursanız, başarılı bir romanın yazarısınız artık. Tanıtım için de klip çekmeyi unutmayın ama.

“Yok artık!” dediğinizi duyar gibiyim.

Ben de aynı tepkiyi verdim ama iki kitabı alıp şöyle bir karşılaştırdığımda şaşkınlığım tarif edilecek gibi değildi.

Zülfü Livaneli’nin ‘Kardeşimin Hikâyesi’ adlı romanı 2013 yılında yayımlanmıştı. Okuru çok sevdi ve satışı 500 bini geçti. Konusu, anlatımı ve kurgusuyla gerçekten iyi bir Livaneli romanıydı.

Romanın yayıncısı Doğan Kitap’ın editörlerinden Tanıl Yaşar gittiği bir kitapçıda yeni yazarların kitaplarını karıştırırken oldukça tanıdık cümlelerle karşılaşmış.

Nursen Karayanız

Yazının Devamını Oku

'Ayşe modern' taşınmanın simgesi oldu

30 Mart 2018
TEK bir fotoğraf bazen o kadar çok şey anlatır ki, simgesi oluverir içinde olduğu dönemin.

Böyle bir fotoğraf çıktı karşıma geçtiğimiz hafta. İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı paylaştı sosyal medya hesabından. Kolinin içine girmiş sevimli bir tekir kedi fotoğrafıydı bu. Kolinin üzerinde de “Yenilenmek için taşınıyoruz” yazıyordu.

Aynı fotoğraf daha sonra İstanbul Modern’in sosyal medya hesabından da paylaşıldı.



Biliyorsunuz İstanbul Modern, yaklaşık 14 yıldır bulunduğu Karaköy’deki 4 numaralı antrepodaki binasından Beyoğlu’ndaki eski Union Francaise binasına taşınmaya başladı.

Yazının Devamını Oku

Müzayededen ‘Zeytin Dalı’ şehitlerine 42 bin TL

23 Mart 2018
SATIYORUM, saat, saaat, saaaattım.

Bir lafın insanı bu kadar heyecanlandıracağını tahmin edemezdim. Tam bir adrenalin bombasıymış. Üstelik cebinden para çıkacak kişi ben olmadığım halde.

Çok müzayede izledim ama hiç eser almaya niyetlenmemiştim.

Geçen hafta bu tecrübeyi yaşamak için gittim Antik AŞ’nin Maçka’da bulunan binası Antik Palace’a.

299’uncu Çağdaş Sanat Eserleri Müzayedesi vardı. Müzayedeyi yönetecek olan Olgaç Artam’dan telefonla arttırmaya katılacaklardan biri adına bayrak kaldırıp kaldıramayacağımı sordum.

Koleksiyonerlerden birine sorup hemen döndü. Müzayedenin 14’üncü sırasında bulunan Ahmet Oran’ın ‘Ohne Titel’ adlı eserini almak için müzayedeye telefonla katılacak kişinin salondaki bayrağı ben olacaktım. Ve bu eserle ilgili ilginç de bir haber verdi. Sırası geldiğinde salona da duyurdu zaten.

Oran’ın eserinin satışından elde edilecek gelir ‘Zeytin Dalı’ harekâtı şehitleri yararına Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı’na bağışlanacaktı.

Bu bilgi heyecanımı iki katına çıkardı.

Salonda 300 kişiden fazla sanatsever vardı. İki kata yayılmış halde sergilenen eserleri büyük bir ciddiyetle inceliyordu insanlar.

Yazının Devamını Oku

Başrol oyuncusunu afişten çıkardılar

16 Mart 2018
AFİŞLER filmlerin vitrinidir. Seyirci ilk izlenimini afişe bakarak edinir çünkü. Aksiyon mu, komedi mi, sanat filmi mi, ne tür bir film olduğunu afişe bakarak hemen anlarsınız.

Hele filmi sürükleyip götürecek yıldız oyuncuları göstermek çok önemlidir. Ama ben ilk kez bir başrol oyuncusunun tamamen afişten çıkarıldığına tanık oldum.

Geçen hafta vizyona giren 2018 yapımı ‘Gringo’ filminden söz ediyorum. Nash Edgerton’ın yönettiği filmin başrollerinde David Oyelowo, Joel Edgerton, Charlize Theron, Amanda Seyfried, Thandie Newton gibi isimler var.

Filmin Türkiye afişinde başrol oyuncusu David Oyelowo’nun adı var kendisi yok. Üstelik filme adını veren karakteri de o canlandırıyor. Adı var ama kendisi afişte yok. Üstelik isim sıralamasında da Charlize Theron’un arkasına atılmış.

Filmin Türkiye dağıtımını Pinema Film yapıyor.

Orijinal afişini görmemiştim, bir okur telefonla arayarak dikkatimi çekti. Konu sinema blogu karanliksinema.com adresinde de gündeme getirilmiş.

Tamam seyirci ilgisini çekmek için Türkiye’ye ayrı afiş hazırlayabilirsiniz, işin kuralı nedir bilemem ama bir başrol oyuncusunu tamamen afişten çıkarmak değildir sanırım bunun varacağı nokta.

Yazının Devamını Oku