Paylaş
Tüm sektörleri kapsayan bu genel metin dışında tiyatro dünyası ve plastik sanatlar camiası da ayrı ayrı seslerini duyurmak için bildiriler hazırladı.
Yaklaşık 2 binin üzerinde tiyatro sanatçısının imzaladığı, duyurulduğu ilk hafta içinde 20 bin imzaya ulaşan ‘Tiyatromuz Yaşasın’ başlıklı bildiriden sonra bu kez Uluslararası Plastik Sanat Derneği, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bir acil destek planı sundu.
Dernek Başkanı sanatçı Bedri Baykam ve Yürütme Kurulu üyelerinin imzasını taşıyan metinde, Kültür Bakanlığı’nın ‘2020 Kültür Bakanlığı Sanata Destek Fonu Koleksiyonu’ oluşturması talep ediliyor.
Kısaca Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde uygulanan bir yöntemin tekrar hayata geçirilmesi isteniyor.
Bildiride “Farklı disiplinlerden üyelerle bir seçici danışma kurulu oluşturularak yürütülecek yardım kampanyasıyla, Türkiye Cumhuriyeti’ne de çok önemli bir çağdaş sanat eseri koleksiyonu oluşturacak, devlet böylece bu projeyi yürütürken bir yandan da kazanacak, kullandığı bütçenin karşılığını sanat yapıtları olarak fazlasıyla almış olacaktır” deniliyor.
Bakanlığın sanatçıların atölyelerinden veya bağlı oldukları galerilerden eserler satın alıp devlet koleksiyonu oluşturarak hem sanatçılara hem galerilerine ve sanat merkezlerine yardım yapacağı, galeriyle çalışmayan sanatçılar veya kariyerlerine ilk adımları atan genç sanatçılardan da eser alınabileceği belirtiliyor. Bu platformda en değerli rollere sahip olan bağımsız küratör, sanat tarihçisi, eleştirmen gibi kesimlere de en az 6 ay maaş bağlanarak devlet adına projeler geliştirmeleri veya sanat yayınları hazırlamaları öneriliyor.
Karşılıksız bir yardım talebi değil bu.
Pandemi dönemi çağdaş Türk sanatı müzesi bile açılabilir bu şekilde alınacak eserlerle.
Neden olmasın?
KUYRUĞA GİRMEDEN PİCASSO SERGİSİ
SERGİ açıldığında büyük olay olmuştu. Düşünsenize, resim sanatı dendiğinde ilk akla gelen isimlerden birinin, Picasso’nun orijinal eserleri gelmişti İstanbul’a. Yalnızca Sabancı Müzesi’nin değil, Türkiye’nin bu anlamda açılan ilk büyük sergisiydi. Bir hayal gerçekleşmişti.
Gerçekten de bir kırılma ve dönüm noktasıydı o sergi. Bunda müzeyi kuran ve sergiyi Türkiye’ye getiren Sabancı ailesinin yanında müzeciliğimizin divası Nazan Ölçer’in vizyonunun da katkısı büyüktü.
Picasso İstanbul’da sergisi 24 Kasım 2005-26 Mart 2006 tarihleri arasında açık kalmış ve her yaş grubundan rekor sayıda sanatsevere ulaşmıştı. Yine ilk kez bir müze önünde uzun ziyaretçi kuyruğu görmüştük.
Koronavirüs salgınına karşı alınan önlemler doğrultusunda geçici bir süreyle ziyarete kapalı olan Sabancı Müzesi de geçmiş sergilerinden zengin içerik seçkilerini dijital kanallarında paylaşıma açmaya başladı. Bunu da işte o efsane sergiyle başlattı.
Çevrimiçi sergiyi benim için farklı kılan, özel bir bağ kurmamı sağlayan ise Ferit Edgü’nün Picasso İstanbul’da için yazdığı ve sanatçının eserlerinin arkasındaki hikâyeleri içeren metni Müşfik Kenter’in sesinden dinlemek oldu. Büyük ustanın sesi insanı Picasso’nun dünyasından çok daha başka yerlere götürüyor. Mesela Kenter Tiyatrosu’ndaki tek kişilik ‘Bir Garip Orhan Veli’ gösterisine kadar.
Paylaş