Dile kolay, 56 yıl boyunca sinemamızı domine etmiş bir festivalden söz ediyoruz. İlk kez gösterilen filmleriyle, ödülleriyle, dedikodularıyla, skandallarıyla...
Böylesine büyük olayların yaşanacağına dair bir beklentim yoktu ama tarihinin en sakin festivalinin yaşandığını söyleyebilirim.
İşte başrolünde koronavirüsün olduğu bu yılın festival notları...
- Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı ve Festival Başkanı Muhittin Böcek tedavisi devam ettiği için açılış törenine katılamasa da bütün konuşmacılar “Geçmiş olsun” temennilerini dile getirdiler. Başkanın eksikliği bütün bu temennilere rağmen kendini hissettirdi diyebilirim.
Onların seslerine aynı kıyafeti giymiş inşaat işçilerinin çalışırken çıkardıkları sesler karışıyor. Herkes hummalı bir şekilde kendi işini yapıyor. Bu arada alana Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile ekibi giriyor.
Bir süre sonra bu düzensiz sesler kesiliyor ve işçi kıyafeti giymiş orkestra üyeleri Mozart’ın ‘Küçük Bir Gece Müziği’ni çalmaya başlıyor. İşçilerin kimi çalan müziğin ritmine kendini kaptırmış, kimininse elinde telefon, video çekiyor.
Son dönemde izlediğim en güzel konser kayıtlarından biri.
Yer, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) Ankara’da yapımı devam eden yeni binası. Konser, Kültür Bakanı’nın inşaatı incelemek için yaptığı ziyaret sırasında işçilere teşekkür etmek için düzenlenmiş.
Mesela Amerikalı polisiye yazarı Lawrence Block’un yazdığı bir serinin kitap isimleri ‘Kütüphanedeki Hırsız’, ‘Spinoza Felsefesi Öğrenen Hırsız’, ‘Polisiye Roman Okuyan Hırsız’ diye devam eder.
‘İmzalı fotoğraf seven hırsız’ başlığı, bir polisiye roman adı değil, gerçek bir hırsızlık hikâyesi.
Her şey 2019 yılının başlarında Atatürk’ün imzalı bir portresinin İstanbul’da düzenlenen bir efemera müzayedesinde 110 bin lira gibi bir bedelle satılmasıyla başlıyor.
Fotoğraf, Mustafa Kemal Atatürk tarafından yakın arkadaşı, dönemin ünlü asker ve siyaset adamı Ali Fethi Okyar’a imzalanmış. İthaflı ve gayet iyi durumda.
Bu çok özel fotoğrafı maddi problemleri yaşadığı için satmak zorunda kalan kişi, Fethi Okyar’la aynı adı taşıyan torunu Fethi Okyar.
Garip hırsızlık olayları bu fotoğrafın satılmasından sonra başlıyor.
Açık arttırmadan üç ay sonra Fethi Okyar’ın Büyükada’daki evine hırsız giriyor ve satılan imzalı fotoğrafın başka bir versiyonu ve evin içinde bulunan halı, kilim, resim gibi değerli eşya çalınıyor.
Gazi, Gazi Paşa, Mustafa Kemal Paşa, Ulu Önder, Mustafa Kemal, Atatürk...
Bütün bu sıfatlar ve isimler aslında tek bir kişiyi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatmak için kullanılsa da ideolojik birtakım kabullerin de göstergesi olmuş.
İdeolojik olarak ısrarla ‘Gazi’ ya da Mustafa Kemal Paşa diyen ama asla ‘Atatürk’ü kullanmayanların başında ünlü yazar ve şair Attilâ İlhan geliyordu. Hatta Cumhuriyet gazetesinde yazdığı köşe yazılarında Gazi Mustafa Kemal demekte ısrar etmesi ve Atatürk adını hiç anmaması onu istifa etmeye götürecek kadar bir krize neden olmuştu.
İlk basımı 1981 yılında yapılan ve daha önce çeşitli gazetelerde kaleme aldığı yazılarından oluşan
TÜRK resim sanatının öncüsü, arkeolog ve müzeci Osman Hamdi Bey önceki gün Türkiye’nin sosyal medya gündeminde bir numaraya kadar çıktı. Onu böylesine trend haline getiren ise KPSS Lisans Genel Yetenek-Genel Kültür sınavında çıkan bir soruydu.
Sınavda Osman Hamdi Bey’in 6.3 milyon pound’a satılan eseri sorulurken sınava girenlerin büyük çoğunluğu bu soruya ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ yanıtını verdi. Sınavdan çıktıktan sonra cevabın ‘Kur’an Okuyan Kız’ tablosu olduğunu öğrenenler büyük bir şaşkınlık yaşadı ve bu durumu sosyal medyada paylaştı.
Osman Hamdi Bey’in 1880 yılında tamamladığı ‘Kur’an Okuyan Kız’ isimli tablosu, geçen yıl eylül ayında Londra’daki Bonhams Müzaye Evi’nde düzenlenen bir açık artırmada satışa sunulmuş ve bir rekora imza atarak 6 milyon 315 bin 62 sterline satılmıştı. Eseri Malezya İslam Sanatları Müzesi’nin satın aldığı açıklanmıştı.
Aynı günlerde sanatçının ‘İstanbul Hanımefendisi’ isimli eseri Viyana’da 1.5 milyon euro’ya, ‘Yeşil Cami’ tablosu ise Londra’da 4 milyon 640 bin sterline alıcı bulmuştu.
‘Kur’an Okuyan Kız’dan önceki rekor da yine Osman Hamdi’nin başka bir tablosundaydı. 2016 yılında ‘Yeşil Cami Önü’ adlı tablosu Antik A.Ş. tarafından satışa sunulmuş ve 13 milyon 509 bin TL’ye alıcı bulmuştu. Eser o dönem En Pahalı Türk Resmi unvanını elde etmişti. Ancak, ‘Kur’an Okuyan Kız’ bu fiyatıyla ‘Yeşil Cami Önü’nün rekorunu elinden aldı.
‘KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ’ DE DÖNEMİN REKORUNU KIRMIŞTISınava giren birçok kişi Osman Hamdi Bey’in adını gördükten sonra sorunun devamını okumadan ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ şıkkını işaretlediklerini itiraf etti. Haksız da sayılmazlardı.
Osman Hamdi Bey’in ilk ve en dikkat çekici rekoru Antik A. Ş.’den satışa çıkan, Pera Müzesi’nin 2004’te, o dönemin rakamlarıyla 5.5 milyon liraya (o tarihteki ABD doları karşılığı 3.9 milyon dolar) satın aldığı ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ tablosuydu.
Suna ve İnan Kıraç Vakfı koleksiyonundaki ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ni halen Pera Müzesi’nde halka açık olarak sergiliyor. Tablonun daha küçük ebatlı bir başka versiyonu ise Belma Simavi koleksiyonunda bulunuyor.
Teşvikiye Caddesi’ndeki galeri, bu alandaki boşluğu doldurmak, Türk ve dünya sanatçılarının işlerini sergilemek üzere 2011 yılında Şekerbank tarafından kurulmuştu. Ali Akay’ın küratöryel danışmanlığı ve Kumru Eren’in yönetiminde 10 yıl boyunca Ulay’dan Ayşe Erkmen’e, Ali Kazma’dan Bettina Hutschek’e, Refik Anadol’dan Şener Özmen’e yerli ve yabancı pek çok ünlü sanatçının eserlerine ev sahipliği yaptı.
Banka yönetiminin geçen yılın son aylarında aldığı kararla video sanatının ilk ve tek adresi Açık Ekran bir anda karardı, yani kapısına kilit vuruldu.
Bizde kültür-sanat alanına en büyük destek veren kurumların başında bankalar gelir. Açtıkları kültür merkezleri, yayınevleri, galeriler ve konser salonları ile kültürel hayatımıza büyük bir canlılık kazandırdılar.
AYAKKABICI OLUYOR
Soruyu sormamın nedeni de evrak-ı metrukesinin bir süredir müzayedelerde satışa çıkmaya başladığı yönündeki haberlerin sosyal medyada dolaşmasıydı.
Büyükada’da müze olması gereken eşyasının korunduğu ev kaderine terk edildiği için her türlü talana açık olduğunu, üniversitenin ise bu duruma ilgisiz kaldığını belirtmiştim.
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, Tiraje Dikmen’in vasiyeti ile ilgili bir açıklama gönderdi.
Açıklamada şöyle deniyor:
Tiraje Dikmen’in hayatını bilmeyen, tanımayan biri için pek bir şey ifade etmeyebilir bu paylaşımlar.
Ama sözünü ettiğimiz, Türkiye’nin dünya çapındaki sanatçılarından birisi. Büyükada’da müze olması gereken eşyasının korunduğu evi ise ölümünden beri sahipsiz.
O günlerden itibaren dile getirilmeye çekinilen korkular acaba gerçek mi oluyor?
Dikmen, kültür tarihimizin önemli eserlerine ev sahipliği yapan, Feyhaman Duran’dan Hakkı Anlı’ya, Avni Arbaş’tan Neşet Günal’a, Selim Turan’dan Aliye Berger’e, Leopold Levy’den Abidin Dino’ya sanatçı dostlarının eserleri ve kendi çalışmalarının bulunduğu Büyükada’daki köşk dahil bütün mal varlığını, mezun olduğu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne bırakmıştı.