Halen futbolcusu olduğu İngiliz takımı Arsenal’le yollarını ayırmak üzere olan Özil’in Fenerbahçe ile masada olduğu söyleniyor.
Durum böyle olunca da bütün sarı-lacivertli camianın gözü doğal olarak Mesut Özil’in üzerinde.
Özil’in dün Instagram hesabından eşi Amine Gülşe Özil ile birlikte fotoğrafını “Aşkımla kahve keyfi” notuyla paylaşması da bu transferle ilgili bir mesaj olarak algılandı ve bir Meksika dalgasına yol açtı sosyal medyada.
Eşiyle Türk kahvesi içtiği fotoğraf her ne kadar Türkiye’ye geleceği yönünde bir mesaj verse de yaşadıkları ortam, dekor tercihleri
Olay şu: “Oğuz Atay üniversite yıllarında bir kızdan hoşlanmaktadır. Bu kız keman virtüözü Suna Kan’dır. Oğuz Atay, üç gece üst üste rüyasında Suna’nın konserini dinlediğini görünce pijamalı oluşundan utanıp, dördüncü gece lacivert takım elbisesini giyerek uyur.”
Fazıl Say paylaştığı bu alıntıya “Bilmiyorum bu gerçek mi? Her halukârda şahane duyarlılıkta bir anıymış. Çok sevdiğim yazar Oğuz Atay ve kemanın usta ismi Suna Kan. 1950’ler olmalı...” diye yorum yapmış.
Paylaşıma yapılan yorumlarda bu olayı Sunay Akın’ın gösterilerinde anlattığı yazılmıştı.
Bir diğer yorum ise “İTÜ Arı yıllığında arkadaşlarının Atay hakkında yazdığı bir şaka bu” şeklinde.
Hayatı geçim sıkıntıları içinde geçti. Hapislerde yattı. Yaşadığı çevreden besleniyordu; gözlemlediği, tanıdığı insanları anlattı romanlarında, hikâyelerinde. Mesela ‘Suçlu’, ‘Sokakların Çocuğu’, ‘Evlerden Biri’, ‘Müfettişler Müfettişi’, ‘Elli Kuruş’ gibi eserlerine Cibali semtinin ruhunu kattı.
Ölümsüz eserlerini yazdığı, ömrünün bir bölümünü geçirdiği, kitaplarına konu olan tütün fabrikasının arkasında bugün halen bulunan evinin çok yakınına, 1 Ocak 2021’de Eminönü-Alibeyköy tramvay hattı açılıyor.
Türkiye Yazarlar Sendikası, yılbaşında açılacak olan Eminönü-Alibeyköy tramvay hattında bulunan Cibali durağının adının ‘Orhan Kemal Durağı’ olarak değiştirilmesi için bir imza kampanyası başlattı.
Sendikanın change.org üzerinden yürütülen kampanya duyurusunda şöyle deniyor: “Eminönü-Cibali-Alibeyköy tramvay hattının yılbaşında ulaşıma açılacağı kamuoyuna duyurulmuş bulunuyor. Bu hatta bulunan Cibali Durağı’na, bu semtte uzun yıllar yaşamış, unutulmaz pek çok yapıtını oradaki evinde yazmış Orhan Kemal’in adının verilmesi ile ilgili kampanya başlatılmış bulunuyor. Türkiye Yazarlar Sendikası olarak, 50. ölüm yıldönümünde, emekçi halkın yazarı Orhan Kemal’in ismini Cibali ile özdeşleştirecek bu kararın alınmasını destekliyor ve sendikamızın talebi olarak kamuoyuna duyuruyoruz.”
Geçen pazar Hürriyet’teki köşesinde yazdığına göre onu çıldırtan “Nâzım Hikmet’in dedesinin Yahudi olduğu” iddiasıydı. Cehaletsavarlığıyla tanınan İlber Hoca, sürekli ısıtılarak gündeme sokulan bu ‘uçurma’yı düzeltmek zorunda hissetmiş kendisini.
“Bu saçmalık bir yana, Konstantin Borzecki (Borjenski okunur) Polonyalı bir konttur. 1848 İhtilali sırasında cumhuriyet ilan eden Macar Kossuth Lajos’un kıtalarıyla birlikte Avusturya ve Rusya’ya karşı ayaklandılar. İhtilal ciddiydi, Avusturya baş edemeyince başbakan Metternich Rusya’dan yardım istedi. I. Nikola’nın amansız mareşali Ivan Paskevich Macar alaylarına karşı galiba bir parça daha merhametliymiş. Polonyalıları ise feci şekilde bastırıyordu. Macar-Polonyalı müşterek kuvvetinin başında Polonyalı General Jozef Bem vardı. Bize sığındılar. Türkiye bu sığınan askerleri Avusturya ve Rusya’ya iade etmedi. General Bem (Murad Paşa) ve Borzecki (Mustafa Celâleddin Paşa), tıpkı Czajkowski (Sadık Paşa) ve Koscielski (Sefer Paşa) gibi Müslüman olanlardandır.
Albay Borzecki’nin bütün vücudu yaralarla doluymuş. Tam bir savaşçıydı. Osmanlı ordusunda haritacılık ve topçuluk alanında önemli katkıları olduğu bilinir. Kırım Savaşı’nın komutanı Ömer Rüştü Paşa’nın kızıyla evlendi ve 1875 Karadağ Savaşı’nda şehit düştü.”
İlber Hoca’nın bu düzeltmesi beni Haluk Oral’ın 2019 yılında İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanan ‘Nâzım Hikmet’in Yolculuğu’ kitabına götürdü. Haluk Oral tamamen belgelere dayanarak yazmıştı kitabını. Orada Konstantin Borzecki ya da Müslüman olunca aldığı adla Mustafa Celâleddin Paşa’nın hayatının ilginç detaylarını bulabilirsiniz. Hatta anneannesinin babası Müşir Mehmet Ali Paşa’nın da Nâzım’a devrolan şiir geninin izini buradan takip edebilirsiniz. Bu arada Müşir Mehmet Ali Paşa’nın hayatının da en az Mustafa Celâleddin Paşa kadar ilginç olduğunu göreceksiniz.
Görüşler muhtelif. Tacizin gölgesi, eserin üzerine bir kez düştü mü kolay kolay silinmeyeceğini savunan da var, ikisini ayrı değerlendirmek gerektiğini söyleyen de.
Böyle bir tartışma en son 2018 yılında Şili’de yaşanmıştı. Üstelik bir ulusal kahraman olarak kabul edilen, Latin Amerikalıların hayat mücadelelerini kaydeden şiirleriyle olduğu kadar, kendi hayatıyla diktatörlüğe karşı bir direniş sembolü olarak da edebiyat tarihinin önemli isimleri arasında sayılan Pablo Neruda için.
Ünlü şairin adı Şili’nin Santiago Havaalanı’na verilmek istenince, insan hakları savunucuları ve aktivistler bu karara itiraz etmişti. İtirazın nedeni de Neruda’nın anılarında bir hizmetçiye tecavüz ettiğini yazmasıydı. Aktivistler Nobel Edebiyat Ödüllü Pablo Neruda’nın itibar ve saygınlığının Şili’de açık açık tartışılmasına neden olmuşlardı.
SANATÇI OLMASI TECAVÜZCÜ OLMAKTAN MUAF TUTAR MI?
Her ne kadar kendisini, daha doğrusu edebiyatçı kişiliğini “Şehrazat ile Beckett’ın evliliğinden doğmuş bir çocuğum” diyerek tanımlasa da geniş kitle onu ‘Sincanlı Kafka’ olarak tanıdı.
Bunda adının edebiyat dünyasında ilk duyulmaya başladığı yıllarda bir devlet kurumunda, Maliye Bakanlığı’nda veznedarlık ve icra memurluğu yapmasının da etkisi vardı. Yazdıkları olmasa da yaşam biçimiyle çok sevdiği Kafka’ya benzetilmişti en başta.
İçine kapalı, çekingen yapısı, sade memur hayatıyla Sincanlı Kafka’ydı o.
Bir de yaşadığı ve kendisinin de Kafkaesk olarak yorumladığı bir olay neden olmuştu bu ismin yerleşmesinde.
28 ŞUBAT VE SİNCAN
‘Bin Hüzünlü Haz’ adlı romanı ile Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü kazandığı 1999 yılıydı. Edebiyat dünyasında adının iyiden iyiye duyulduğu, ünlü ve ödüllü bir romancıydı artık.
Ankara’nın 20-25 kilometre uzaklıktaki küçük ilçesi Sincan’da, oğlu ile 43 metrekarelik bir evde yaşıyordu. Cevdet Kudret Ödülü’nü kazandığının açıklanmasından sonra bir televizyon kanalından aranıp kendisiyle röportaj yapmak istemişlerdi. Ertesi gün çekimler yapılmış, Sincan sokaklarında dolaşılmış ve ödül üzerine düşünceleri alınmıştı.
O gece ödül haberinin verilişini şöyle anlatmıştı
Kurumdaki salgının merkez üssü olarak İzmir gösteriliyor.
Nedenine gelince...
Köroğlu, son olarak İzmir Devlet Tiyatroları’nda prömiyeri yapılan ve kadrosunda pek çok tiyatro çalışanının koronavirüse yakalandığı ‘Karıncalar/Bir Savaş Vardı’ oyununda görev yapmıştı.
TEK KİŞİLİK OYUNDA SONUÇ 50 POZİTİF
Boris Vian–John Steinback imzası taşıyan ve Işıl Yüce ile Ülkü Tamer’in çevirdiği oyunda savaşın tam kalbinde yer alan bir askerin tuttuğu günlükteki hikâyeler anlatılıyor. Prömiyeri 24 Kasım’da yapılan tek kişilik oyunda askeri, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt’un oğlu Akın Kurt oynuyor. Prömiyerden bir gün sonra test yaptıran Akın Kurt’un COVID-19 testi pozitif çıkınca bütün ekibe de test yaptırılıyor ve İzmir DT’deki 50 kişinin daha hastalığa yakalandığı anlaşılıyor.
İddiaya göre Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt korona tedavisi görüyordu ve eşi karantinada olması gerekirken oğlunun oyununu izlemek için İzmir’e gelmişti. Akın Kurt da bu durumu bile bile sahneye çıkmıştı.
Bu yıl aralık ayına alınan çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul, hafta sonu sokağa çıkma yasakları nedeniyle tarihlerinde revize yapmak zorunda kaldı. İstanbul Kongre Merkezi’nde 14-20 Aralık tarihleri arasında gerçekleştirilmesi planlanan fuar, 14-15 Aralık ön izleme, 16-17-18 genel izleyici olarak devam edecek ve sona erecek.
Contemporary İstanbul ekibinin de dahil olduğu Çağdaş İstanbul Vakfı, bir başka sanat projesiyle de bütün İstanbul’u açık havada sanatın ışığıyla buluşturacak.
‘İstanbul The Lights’ projesi kapsamında ışık ve dijital enstelasyonları, dev heykeller, dev led ekranlarda yeni nesil medya eserleri, İstanbul’un park ve meydanlarında İstanbullularla buluşacak. Şehrin geneline yayılmış ‘augmented reality’ (arttırılmış gerçeklik) tekniği ile üretilmiş eserleri sanatseverler mobil cihazları ile deneyimleyebilecekler. Etkinlik dahilinde İstanbul’da mapping gösterisi de yapılacak.