CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “gıda krizi” uyarısını dile getirdi. Sadece Türkiye için değil, aslında tüm dünya yakın gelecekte gıda krizinden endişe ediyor. Devletler bir yandan bu sorunun yanıtını analiz etmeye çalışırken, bir yandan da şimdiden çaresini arıyor, önlemlerini alıyor. Pandemi süreci boyunca tarımın ne demek olduğunu hepimiz anladık. Önümüzdeki süreçte yeni bir pandemi olasılığı, küresel ısınma ve nüfus artışı bu önemi başka bir boyuta adeta devletler için milli güvenlik boyutuna taşıyor. Şu an ve yakın gelecekte karşı karşıya kaldığımız ve kalacağımız zorlukları sıralayacak olursak:
Küresel ısınma ve iklim değişikliği
Mevcut pandemi ve yeni bir pandemi olasılığı
Kıt kaynaklar
Atıklar ve etkileri
Göç
Algı yönetimi
“Tohuma sahip olan dünyayı yönetir
İktidara göre, uygulanmakta olan politika ve atılacak adımların verilere, vatandaşların cebine, günlük hayata yansıması zaman alacak. Seçime eli güçlü girmek isteyen iktidar da tam da bu nedenle erken seçime karşı. Peki nasıl bir yol haritası izlenecek?
YOL HARİTASI
İhracata dayalı büyüme politikası takip edilirken, atılacak diğer adımlar konusunda hükümet içinde çalışmalar sürüyor. Bazı başlıklar şimdiden belirlendi. Bunları yine madde madde sıralayacak olursak:
Swap anlaşmalarının sayısı artırılacak. Geçtiğimiz günlerde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile swap anlaşmasının ön koşulu olan teknik işbirliği anlaşması imzalanmıştı. Bu kapsamda önümüzdeki günlerde BAE ile swap anlaşmasının yapılması hedefleniyor. Başka ülkelerde de görüşmeler sürüyor. 3 yeni swap anlaşmasının yapılmasının ise sürpriz olmayacağı belirtiliyor. Burada özellikle Körfez ülkelerine ağırlık verileceğinin de altını çizelim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Katar’a doğru yola çıkarken yaptığı açıklamada Körfez ülkeleri ile ilişkilerin güçlendirileceği mesajını verdi.
Süreçte işletme hakkı devirleri yenilenecek. Limanlar başta olmak üzere birçok alanda özelleştirmeler, belli bir süre için işletme hakkı devri yöntemiyle yapılıyor. Bu modelde süre sona erdiğinde, işletmenin yönetimi tekrar kamuya geçiyor. Bu işletmeler için tekrar ihale açılması, böylece piyasanın hareketlendirilmesi ve kamunun da gelir elde etmesi planlanıyor.
Özelleştirmelerde halka arzlar ön plana çıkarılacak. Bu başlıkta da hali hazırda hisselerinin yüzde 15’i halka arz edilmiş olan Telekom’un konuşulduğunu söyleyebilirim. Telekom’a yabancı ülkelerden talep geldiği ancak böyle bir satışın düşünülmediği belirtiliyor.
Turizmden ise beklenti, 2022 yılı için 30 milyar dolar. 2022 Yılında 32.3 milyon yabancı turistin de Türkiye’yi ziyaret etmesi hedefleniyor. Gelecek yıl ziyaretçi başına ortalama harcama miktarının 800 dolara, ortalama konaklama süresinin 11 geceye ve ziyaretçi başına gecelik gelirin de 72.7 dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Süreçte yapısal reformların bir takvimle açıklanması, adalet alanında yabancılar açısından dikkat çekici ve güven tesis edici adımların atılması, tarım ve hayvancılıkta planlama gibi daha önce de kaleme aldığım önlemler de gündemde.
Toplantılarda Elvan ve ekibinin, Cumhurbaşkanlığı ekonomi danışmanlarıyla tartıştığı bile konuşuluyordu. İstifa edeceği hatta ettiği söylentileri iki hafta önceki grup toplantısında daha da arttı. Çünkü 17 Kasım günü Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti grup toplantısında, “Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusura bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanla beraber olamam, olmam” demiş ve Lütfi Elvan’ın da salonda bulunanların aksine Erdoğan’ı alkışlamaması kameralara yansımıştı. Erdoğan’ın sözlerinin hemen ardından da 18 Kasım Perşembe günü zaten Merkez Bankası faiz indirimine gitmişti. Kulislere o hafta, Elvan’ın Hazine ve Maliye Bakanlığı görevinden affını istediği, Cumhurbaşkanı’nın ise, “Bir süre bekle, zamanı gelince söyleyeceğim” dediği iddiası yansımıştı. Üstelik tüm bu süreçte ekonomi ile ilgili yayınlara çıkmaması, açıklama yapmaması da dikkatlerden kaçmadı. Kısacası Elvan’ın yerine Nureddin Nebati’nin göreve getirilmesi sürpriz olmadı. AK Parti içinde “Yeni politikayı uygulamak için, yeni politikaya inanmak gerekiyor. Bu nedenle görev değişikliği normal” değerlendirmesi yapılıyor.
ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni ekonomi politikası ve hedeflerini TRT ekranlarından, “Faizi düşürmek suretiyle yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyüme. Bu dört tane ana başlık bize büyümeyi getirecek. Bizim tahminimiz asgari 10, ama 10’un üzerine de çıkabilir. Yıl sonu itibarıyla enflasyonda da kendisini zaten gösterecek” sözleriyle açıkladı.
İşçisiyle, işvereni ile, emeklisiyle sıkıntılı bir dönemden geçiliyor. Tabii ki yeni ekonomik politikanın başarıya ulaşması ve sıkıntılı sürecin bir an önce geride kalması öncelikli beklenti. Peki bu yeni politika uygulanırken ne gibi adımlar atılmalı? Ya da bu politika sonuç vermezse ne olur? Soruların yanıtlarını yine iktidar partisinin içinde aradım. Konuştuğum isimlerin dikkat çeken önerileri var, bu önerileri sizlerle madde madde paylaşacağım:
Ekonomide dört ana başlıktaki politikalar önem taşıyor; para politikası, maliye politikası, yapısal reformlar ve adalet. Bütüncül bir politika izlenmesi gereklidir.
Yeni ekonomik politikanın en önemli unsurlarından biri yüksek faizle mücadele ve faizde indirimin sürmesi ise o zaman bu süreçte faiz dışı unsurlarda adım atmak gerekiyor.
Yapısal reformların somut sonuçları orta vadede alınır ancak yapısal reform ve takvimini açıklamak hemen beklentilere yansır. Olumlu gidişat başlar. Bu süreçte vakit kaybetmeden gerekli yapısal reformlar açıklanmalıdır.
Adalet alanında uluslararası arenada da beklentileri karşılayacak adımları atmak, güven tesis ederek, sermayeyi cezbeder. Türkiye adalet alanındaki eksiklerini beklentiler çerçevesinde yerine getirmelidir.
Odalar, sivil toplum örgütleri, toplumun ihtiyaçlarını belirleyerek siyasal sisteme iletmek, siyasal sistem politika oluştururken bir anlamda yardım etmek için de vardır. Ekonomik açıdan içinden geçmekte olduğumuz zor günlerde siyasal iktidar da “ortak politika oluşturma” anlayışını yaygınlaştırmalıdır. Eskiden daha doğrusu benim gençlik yıllarımda gazeteciler iktidarların aldıkları kararları mutlaka ilgili odalara, sivil toplum örgütlerine sorarlar; eleştirilerini de haber yaparlardı. İçinden geçtiğimiz süreçte bu köşede ekonominin farklı aktörlerinin önerilerine elimden geldiğince yer vereceğim. Bu çerçevede ATO Başkanı Gürsel Baran ile buluştum.
“TÜRKİYE EKONOMİK VE SİYASİ AÇIDAN GÜÇLÜ OLMAK ZORUNDA”
ATO Başkanı önce iş dünyasının ana beklentilerini sıraladı:
Türkiye ekonomik ve siyasi açıdan güçlü olmak zorunda.
Stabil, önümüzü görebildiğimiz, geleceğe yönelik hesaplar yapabildiğimiz bir sürece kavuşmak istiyoruz.
Süreçte birlik ve beraberlik içinde olmamız, ülkemizin geleceğini tek hedef olarak belirleyerek, buna göre çalışmamız gerekiyor.
“ASGARİ ÜCRETE DESTEK ARTMALI”
Gelelim, çözüme kavuşturulmasını bekledikleri konulara ve önerilerine... Bunları da sizlerle madde madde paylaşacağım. Gündemin en sıcak konusu asgari ücretle ilgili sözleri şöyle:
Ancak bu olumsuz gidişte, zamanında atılmayan adımların, ertelenen yapısal reformların, yanlış kararların da etkisi olduğu yadsınamaz. Şimdi Türkiye hem üst düzey ekonomi kaynaklarının hem de hükümet yetkililerinin deyimiyle, “Yüksek faiz, düşük kur modelinin başarılı olmadığı gerekçesiyle, model ve yöntemi değiştirdi.” Hepimizin hayatını yakından etkileyen bu model ve yöntemden beklentiler neler? Bu model ve yöntemde ekonomi ne zaman dengeye oturacak? Bu soruların yanıtlarını ekonomi yönetiminde aradım. Sizlerle o yanıtları paylaşacağım. Ancak önce Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yapılan anlaşmalarla başlayacağız.
SWAP ANLAŞMASI YOLDA
BAE ile Türkiye arasında 9 anlaşma imzalandı. Ancak gözler doğal olarak bir tanesine çevrildi. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ile BAE Merkez Bankası arasında işbirliğine yönelik mutabakat zaptına... Mutabakat zaptı ‘İki ülke arasında SWAP anlaşması yolda mı?’ sorusunu beraberinde getirdi. Sorunun yanıtına geçmeden hemen önce iki ülke arasındaki görüşmelerin çok olumlu geçtiğini belirten hükümet kaynakları, BAE yetkililerinin “Türkiye’ye gelmekte geç kaldık, bu süreci daha iyi değerlendirebilirdik” mesajı verdiklerinin altını çizdiler. Görüşmelere katılan ekonomi yönetimi kaynakları ise BAE’den ilk planda 10 Milyar dolarlık yatırım geleceğini söylediler. Gelelim iki merkez bankası arasındaki görüşmeler ve olası SWAP anlaşmasına. Üst düzey ekonomi yetkilisinin ifadeleriyle, “Çarşama günü imzalanan mutabakat zaptı bir başlangıç. Diğer olası anlaşmaların alt yapısı niteliğinde.” Yani iki banka arasında bir süredir görüşmeler yürütülüyor. BAE’nin 10 milyar dolar yatırımına ek olarak, iki ülke merkez bankaları arasında aynı büyüklükte yani “10 milyar dolarlık SWAP anlaşması kimseye sürpriz olmasın” yorumu yapılıyor. Rakamın son yapılan SWAP anlaşmalarının üstünde olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Sadece BAE değil, Türkiye SWAP anlaşmaları için başka bazı ülkelerle de görüşmeler yürütüyor. Merkez Bankası’nın rezervlerinde SWAP anlaşmalarının da gösterilmesi eleştirilerine ekonomi kaynakları, Hindistan örneği ile yanıt veriyor. Hindistan’daki rezervlerin yüzde 50’sini başka ülkelerle yapılan SWAP anlaşmalarının oluşturduğuna dikkati çekiyorlar.
YENİ MODEL, YENİ YÖNTEM
Gelelim yeni ekonomik modele... Üst düzey ekonomi yönetimine göre şimdiye kadar uygulanan “yüksek faiz, düşük kur modeli” başarılı olmadı. Zaten bu bakış açısını Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da açık açık her konuşmasında ortaya koyuyor. Bu nedenle ihracata dayalı büyüme modelinin benimsendiğinin altı çiziliyor. Bu çerçevede hem bazı tespitler yapıyorlar hem de bazı hedeflere dikkati çekiyorlar... Üst düzey kaynaklara dayanarak şu maddeleri sıralayabilirim:
Türkiye’nin dışarıdaki görüntüsü çok olumsuz değil.
Doğrudan yatırımlar tüm ülkelerde azalırken, 2021 yılı içinde şu ana kadar Türkiye’nin aldığı doğrudan yatırım 10 milyar dolar.
Şimdi bu görüntü bir anlamda tersine döndü. İki ülke en üst düzeyde masaya oturdu. Birleşik Arap Emirlikleri’nin güçlü Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, dokuz yılın ardından Ankara’ya geldi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ekonomiden bölgesel konulara birçok alanda kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdi. Peki ama iki ülke arasında 5 yıl süren nüfuz savaşı neden ve nasıl sona erdi?
NELER YAŞANMIŞTI?
15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki ülkeydi. Hatta FETÖ’nün finansörü olmakla suçlandı. Desteklediği medya Türkiye ve Erdoğan’ı uzun süre hedef aldı.
İki ülkenin Müslüman Kardeşler’e bakış açısı örtüşmedi.
İki ülke, Katar ile Körfez ülkelerinin yaşadığı krizde karşı karşıya geldi.
Karşıtlık Suriye’de sürdü. Şam Rejimi’ne destek vermekle suçlandı.
Doğu Akdeniz ve Libya, karşıtlığın zirve yaptığı başlıklardandı. Hafter’in yanında yer aldılar. Wagner’in sahadaki elemanlarının finansmanını sağladıkları iddia edildi.
İki ülke arasındaki nüfuz çatışması son olarak Afrika’ya uzandı, Somali’ye yansıdı.
Gelinen noktada vatandaşın cebi yanıyor. Cuma günü yayımlanan yazımda hükümetin ekonomi politikalarını anlatırken, hedeflerini “Yatırımları arttırmak, işsizliği azaltmak ve alt gelir grubunu rahatlatmak” sözüyle özetlemiştim. Alt gelir grubu başta olmak üzere tüm çalışanlar Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun toplanmasını bekliyor.
‘GEÇİNEMİYORLAR’
İzmir’de açıklamalarda bulunan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ı aradım. Gelelim sohbetin detaylarına: Atalay son aylarda her gittiği yerde işçilerle sohbet ediyor. Çöpçüden garsona, terziden çırağa Atalay hemen herkesten aynı cümleyi duyuyor: “Geçinemiyoruz, bu para ile geçinme şansımız sıfır.” Bu haklı yakınmaları dinleyen Türk-İş Genel Başkanı, “Devlet enflasyonu yüzde 20 olarak açıklıyor. Ancak markete, şekere, tuza, yağa, benzine bakınca yüzde 20 değil. Devletin açıkladığı rakamla pazardaki fiyat örtüşmüyor” dedi.
Türk-İş masaya bir rakam telaffuz etmeden oturacak. Stratejik açıdan pazarlık güçlerini etkilemesin diye rakam telaffuz etmiyorlar. Ancak altını çizdikleri birkaç nokta var:
Belirlenecek rakam, 7 milyonun üzerindeki asgari ücretle çalışanlar başta olmak üzere tüm çalışanları ve iş dünyasını ilgilendiriyor.
İşçinin karşı karşıya olduğu tablo, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da Çalışma Bakanı’na da Hazine ve Maliye Bakanı’na da anlatıldı, anlatılıyor.
Belirlenecek rakam işçiye nefes aldırmalı, tebessüm ettirmeli.
10 kişinin altında asgari ücretli çalıştırılan işletmeler, toplam işletmelerin yüzde 90’ını oluşturuyor. Belirlenecek rakam küçük işletmecileri zor durumda bırakmamalı. Yani devlet küçük ve zor durumda olan işverenin yüküne ortak olmalı.
Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 15’e indirmesinden bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmada faiz indirimi konusundaki kararlı duruşu soru işaretlerini arttırdı. Üstelik karar da konuşma da politikayı yanlış bulan çevrelerce eleştirildi. Ben de sorunun peşine düştüm... Faiz indirimi politikasının nedenlerini Cumhurbaşkanlığı’ndaki üst düzey kaynaklara sordum. Yanıtları madde madde şöyle:
Hükümet faiz indirimiyle ortaya çıkan faturanın farkında. Bu fatura göğüslenecek. Bir anlamda acı reçete şimdi uygulanacak.
Başlıca nedeni erken seçim olmaması. 2023 seçimlerine kadar ana hedef yatırımları arttırmak, işsizliği azaltmak ve alt gelir grubunu rahatlatmak olacak.
İktidar, 2023 seçimlerine yüksek faiz, yüksek enflasyon ve yüksek işsizlik oranlarıyla gitmek istemiyor. Yatırımları arttırarak, işsizliğin azaltılması amaçlanıyor.
Bu politikanın seçilmesinde bazı ekonomik verilere güveniliyor.
Bu verilerin başında büyüme geliyor. Türkiye ekonomisi, 2021’in ikinci çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21.7 büyüdü. Yıl sonunda ise çift haneye kadar çıkabilecek bir büyüme tahmini yapılıyor.
Diğer veri, ihracat rakamları. İhracat ekimde geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20.2 artışla 20.8 milyar dolar oldu. Ocak-ekim döneminde ise ihracat geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında yüzde 33.9 artarak 181.8 milyar dolar oldu.
Hükümet aynı zamanda dünyada genel ekonomik tablonun da sorunlu olduğuna dikkat çekiyor.