Paylaş
Şimdi bu görüntü bir anlamda tersine döndü. İki ülke en üst düzeyde masaya oturdu. Birleşik Arap Emirlikleri’nin güçlü Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, dokuz yılın ardından Ankara’ya geldi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ekonomiden bölgesel konulara birçok alanda kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdi. Peki ama iki ülke arasında 5 yıl süren nüfuz savaşı neden ve nasıl sona erdi?
NELER YAŞANMIŞTI?
15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki ülkeydi. Hatta FETÖ’nün finansörü olmakla suçlandı. Desteklediği medya Türkiye ve Erdoğan’ı uzun süre hedef aldı.
İki ülkenin Müslüman Kardeşler’e bakış açısı örtüşmedi.
İki ülke, Katar ile Körfez ülkelerinin yaşadığı krizde karşı karşıya geldi.
Karşıtlık Suriye’de sürdü. Şam Rejimi’ne destek vermekle suçlandı.
Doğu Akdeniz ve Libya, karşıtlığın zirve yaptığı başlıklardandı. Hafter’in yanında yer aldılar. Wagner’in sahadaki elemanlarının finansmanını sağladıkları iddia edildi.
İki ülke arasındaki nüfuz çatışması son olarak Afrika’ya uzandı, Somali’ye yansıdı.
Kısacası her alanda karşı karşıya gelen iki ülke arasında son yıllarda iyi ilişkiden söz etmek mümkün değildi.
İLİŞKİLER NASIL BAŞLADI?
Ancak son bir yıldır iki ülke arasında köprüler yeniden kurulmaya başlandı. İlişkilerin geliştirilmesinde izlenen yöntem şöyle idi:
Önce arka kapı diplomasisi devreye sokuldu. Yani iki ülkenin istihbarat örgütleri nitelikli görüşme sürecine girdi.
Ardından diplomasi görüşmeleri başladı.
Belli bir aşamaya geçildikten sonra iki ülke liderler seviyesinde buluştu.
İKİ ÜLKEYİ YENİ DÖNEME HANGİ FAKTÖRLER GÖTÜRDÜ?
Peki her iki ülke açısından da ne oldu, neler yaşandı ya da ne değişti de, ilişkilerde yeni bir sayfa açılmasına karar verildi? Bunu da maddeler halinde özetlemeye çalışalım:
15 Temmuz’un getirdiği şartlara uygun dış politika yerine, Türkiye tüm ülkelerle yeniden diyalog sürecine girdi.
Körfez ülkelerinin Katar ile, İbrahim anlaşmaları ile, İsrail ile ilişki kurmaları, oyunun kurallarını değiştirdi.
Çatışmalı alan Libya’da sular bir anlamda duruldu. Göreceli bir istikrar ve anayasal sürece girilmesi, zıt tarafta yer alan Türkiye, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler için rahatlatıcı oldu.
Trump döneminin sona ermesi ve Biden döneminin başlaması ile Körfez ülkeleri ABD açısından o meşhur kürenin etrafından uzaklaştı Hatırlayın, Biden’in ilk kararlarından biri BAE ve Suudi Arabistan’la yapılan silah satış anlaşmalarını geçici olarak durdurmak oldu. Yemen Savaşı’ndan çekilen Biden, Körfez ülkelerinin pek hoşlanmadığı “İnsan hakları ve demokrasi” vurgusunu ön plana çıkardı.
ABD’nin İran ile yeniden nükleer görüşmeleri başlatacağını açıklaması, bölgede İran nasıl dengelenecek sorusunu da gündeme getirdi. Bölgedeki Şiilerin sayısı göz önünde bulundurulduğunda, Körfez ülkeleri açısından bu soru daha da önem kazandı.
Salgın ve ekonomik sonuçları tüm bölgeyi etkiledi. Türkiye ekonomik açıdan ilişkilerini güçlendirme seçeneğinin daha öncelikli olduğunu gördü.
Kısacası iki ülke açısından da maliyet hesabı yapıldığında “ilişkilerde yeni bir dönem başlatmanın”, “nüfuz savaşını sürdürmekten” çok daha kârlı olduğu görüldü. Neredeyse bir yıl önce arka kapı diplomasi ile yeniden başlayan ilişkiler Cumhurbaşkanı ile Veliaht Prens’in görüşmesiyle başka bir boyuta kavuştu. Tabii ki bir sihirli değnek yok. Ancak yeni bir sayfanın açılmış olması, sıklaşacak temaslarla ve zamanla oluşacak yeni atmosferle farklı işbirliği alanlarını beraberinde getirecektir.
Paylaş