‘KRİZ EVİN ÇOCUĞU OLDU’
“‘Rahip Brunson ile Türkiye’ye ekonomik operasyon çekiliyor’ denildi. Rahip gitti, kriz evin çocuğu oldu. 4 senedir kriz var. Kur şoku, üretimde durgunluk, yüksek hatta hiper enflasyona giden bir durum var. Fatura fakire çıkıyor. Robin Hood’un tam tersi bir durum işliyor.
‘Çalışana, asgari ücretliye zam verdik’ deniliyordu. Aldıkları zam çoktan eridi.
Nureddin Nebati’nin gözlerine bakarak giden sistem değişmedikçe ekonomideki sorunların altından kalkmak mümkün değil.
5 maaş alan ile asgari ücret alan, ortaya çıkan faturada niye aynı fedakârlığı yapsın?
DEMİRTAŞ’I NEDEN ZİYARET ETTİ
Oğuz Kaan Salıcı, Selahattin Demirtaş
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Özbekistan’da gazetecilerin sorularını yanıtlarken, “Şu anda bizim gıda güvenliği noktasında hiçbir bir sıkıntımız yok. Ne yazık ki kırmızı eti fırsata dönüştürmek isteyen bazı fırsatçılar var” dedi. Erdoğan alınacak tedbirleri de sıraladı.
TÜİK ET İLE İLGİLİ İSTATİSTİKLERİ YAYIMLAMALI
Hem et hem de süt ürünleri ile ilgili sıkıntıları Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (SETBİR) Başkanı İsa Coşkun ile konuştum. İsa Coşkun da et ve süt ürünleri konusunda arzda bir sıkıntı olmadığının altını çizdi. Ancak etle ilgili istatistiklerin yayımlanmadığına dikkat çekti. Yani Türkiye genelinde hayvan sayısı, üretiminin düzenli olarak TÜİK tarafından yayımlanmasının “şeffaflık ve politika belirleme” açısından önemli olduğunu söyledi. İsa Coşkun, önce pandemi, sonra savaş, hatta iklim değişikliği ve değişen koşulların göz önünde bulundurulmasını istedi ve hem zamların gerekçelerini hem de yapılması gerekenleri madde madde sıraladı:
ZAMLAR NEDEN KAYNAKLANIYOR? ÇÖZÜM İÇİN NE YAPILMALI?
Hayvansal ürün maliyetlerinin yüzde 70’ini yem maliyetleri oluşturuyor.
Yemin ham maddelerinin yüzde 60’ı (mısır, arpa, kepek, soya) ithal ediliyor. Tümüyle bağımlı olmak sıkıntılıdır. Türkiye’de bu ürünlerin üretimi arttırılmalıdır.
Akaryakıt, elektrik, doğalgaz arttı. Maliyetlerin düşürülmesi için destek ya da vergi azaltılması gündeme alınmalıdır.
Başından beri denge politikası izleyen Türkiye bu politikasında hem Ukrayna ve Rusya’ya hem de Batı’ya karşı dürüst ve yapıcı davrandı.
İki liderle de düzenli görüşen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan hem iki liderin buluşmasına hem de gerekirse müzakere heyetlerinin toplantılarına Türkiye’nin ev sahipliği yapabileceğini söyledi.
Belarus’ta önce yüz yüze sonra video konferansla süren müzakerelerle bir sonuca ulaşılamadı. Üstelik Ukrayna heyeti Belarus topraklarında kendini rahat hissetmediğini de ifade etti.
Rusya-Türkiye makamları arasındaki temasta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmek istediği iletildi.
PUTİN’DEN ERDOĞAN’A: SİZE GÜVENİYORUZ
Rusya Devlet Başkanı Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinde şu mesajları verdi:
Biz Türkiye’ye güveniyoruz. Müzakere heyetlerinin Türkiye’de görüşmesine tamam diyoruz.
Düzenlemenin ayrıntılarını, eleştirileri bu değişiklikte iki yıl çalışan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ile konuştum. Hürriyet’in geleneksel kahvaltısının konuğuydu.
‘DÜZENLEME AK PARTİ İÇİN YAPILMADI’
Hayati Yazıcı’ya açık açık “AK Parti’nin oy oranı düşüyor, bu yüzden bu düzenleme vekil sayısını artırmak için mi yapıldı?” sorusunu yönelttim. İşte cevabı:
Kesinlikle hayır.
Demokratik değerler, demokratik kriterler, egemenliğin millete ait olması göz önünde bulunduruldu.
Siyasi partiler sandıkta yarışır.
Şimdiden vekil sayısı artacak diye bir şey de söylenemez.
Her ne kadar temaslar sürse de ne sorunlar çözülebilmişti ne de istenilen ivme yakalanabilmişti. Rusya-Ukrayna Savaşı, Türk-Amerikan ilişkilerini olumlu yönde etkiledi. Her ne kadar iki ülke arasında savaşa ilişkin görüş alış-verişi sürse de ilişkilerin asıl düzelme noktası belli ki ekonomi ve ticaretten başlayacak.
ABD’NİN HEDEFİ
11 Mart 2022 tarihli yazımda Türk-Amerikan yetkilileri arasında yapılan görüşmelerin ayrıntılarına değinmiş, bu görüşmelerde Batı’nın özellikle ABD’nin “Savaş bitse bile yaptırımlar devam edecek. Hedef Putin’in Rusya’sını yani Putin’i bitirmek” mesajını verdiklerini kaleme almıştım. Şimdi, ABD şirketleri Rusya’dan çıkıyor. Türkiye’yi yakından ilgilendiren diğer konu ise ABD’nin Çin ile olan ithalatını azaltması ve daha da azaltacak olması. Şimdi bunların doğru adımlar atılırsa Türkiye’ye getireceği fırsatlara, perde arkası bilgiler ve yapılan görüşmelerle bakacağız.
AMERİKALILAR MART AYININ BAŞINDA GELDİLER
Hatırlayacaksınız ABD’nin Ankara Büyükelçisi verdiği bir röportajda Türkiye’nin vazgeçilemez bir müttefik olduğunu söylerken, bunun yalnızca güvenlikle alakalı olmadığını dile getirmişti. Türkiye’nin ekonomik anlamda önemli bir partner olduğunu vurgulamıştı. Savaşla birlikte: “Gri alan oluştu. Bu gri alandan Türkiye’nin yararlanacağını düşünüyoruz” mesajını vermişti. ABD’nin Ukrayna ve Rusya’da toplam 5 bin şirketi bulunuyor. Bunlardan 1100’ü Rusya’da.
Amerikalı yetkililer 4 Mart günü Türkiye ABD İş Konseyi üyeleriyle buluştular. Amerikalıların verdikleri mesajlar madde madde şöyle:
Türkiye’nin Washington’daki algılaması hızla ve olumlu yönde değişti.
Türkiye’nin Ukrayna ve Rusya arasında aldığı pozisyon memnuniyetle karşılanıyor.
Ancak 2021 yılında ilişkilerin sorunlu olduğu ülkelerle önce arka kapı diplomasisi başlatıldı, sorunlar tek tek ele alınıp bir seviyeye gelindikten sonra doğrudan diplomasi aşamasına geçildi. 2022 yılının adına ise “Türkiye geri dönüyor” demeyi uygun buldum. Nedenlerini şöyle sıralayabilirim:
Kimilerinin “Madem barışacaktık, niye kavga ettik, bu kadar zamanı bu ülkelerle niye kaybettik?” eleştirisine verilen yanıt: “İkili ilişkilerde, 15 Temmuz gibi olağanüstü durumlarda milli çıkarların korunması söz konusu olunca bazen kavga etmek gerekir...” Bu yanıtı paylaştıktan sonra gelinen noktada Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, İsrail, Yunanistan ile ilişkilerde gelinen nokta, atılan adımlar önemli ve faydalıdır. Türkiye bir anlamda bölgesel tecritten çıkmıştır.
Bu adımların atılmasında ekonomik zorunluluklar da göz ardı edilemez. Ancak ekonomik ve stratejik zorunlulukların salgın sonrasında diğer ülkeler için de gerekli olduğunu unutmamak lazım.
Türkiye “Diplomasiyi yeniden düşünmek” sloganıyla yola çıktığı Antalya Diplomasi Formu’nda; hem dünyanın ilgisi ile hem Rusya-Ukrayna buluşmasıyla hem de verdiği mesajlarla başarı elde etmiştir.
Birleşmiş Milletler’in krizleri önleyemediği, saldırgan devletleri durduramadığı, kurban devletlere çoğu kez seyirci kaldığı aşikâr. Diğer yandan uluslararası kuruluşların vekalet savaşlarına, terör örgütlerine verilen desteklere de çoğu kez seyirci kaldıkları biliniyor. Endişe artık jeopolitik boyutta.
Şu ana kadar Rusya-Ukrayna arasında bir denge politikasını sürdürmeyi başaran Türkiye’nin, bundan sonraki olası gelişmeleri önlemek adına hem uluslararası kuruluşların işleyişinin sorgulanması talebi hem de
Antalya’daki zirveyi Ankara’da Cumhurbaşkanı ve kurmayları yakından takip etti.
Zirvenin olması için Erdoğan, Putin’e telefon görüşmesinde “En azından iki bakan bir araya gelsin, yapıcı politikalara adım atılabilsin” demişti.
Gelelim sonuçlara, Ankara “Sihirli bir değnek yok. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov insani koridor konusunda bile güvence veremedi. Yine de bu savaşın ortasında buluşma önemliydi. En azından bir sonraki toplantının olabilmesi için baskı unsuru yaratacaktır” görüşünde.
100 binden fazla Rus askeri içeride. Ankara, Rusya’nın kolay kolay durmayacağının farkında.
Batı bir yanda Rusya üzerine Ukrayna’yı sürerken, diğer yanda yaptırımları hayata geçirdi. Beş binden fazla yaptırımla dünyada en çok yaptırım uygulanan ülke Rusya. Bu kriz çözülse bile, Ankara’ya göre Batı yaptırımlara devam edecek. Hedefleri ‘Putin Rusyası’nı bitirmek. Batı’nın beklentisi Rusya’nın rezervlerinin iki ayda tükeneceği ve halkının fakirleşeceği yönünde.
Kaynaklar, Erdoğan, Putin, Zelenski’nin yakın gelecekte bir araya gelmesini mümkün görmüyor. Ankara’ya göre Putin’in amacı Batı ile özellikle ABD ile masaya oturmak.
AMERİKALILARLA ÖN GÖRÜŞMEDE NELER KONUŞULDU?
ABD
Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanları, Mevlüt Çavuşoğlu’nun da katılacağı toplantıda bir araya gelecekler.
Bugüne kadar Türkiye’nin arabuluculuğuna mesafeli duran Rusya’nın üçlü görüşmeye “tamam” demesi, bir başlangıç olarak yorumlanabilir.
Toplantıların devamı gelir mi, masa genişler mi sorularının yanıtları için henüz çok erken. Ancak tüm dünyanın umudu savaşın son bulması. O masanın kurulması.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Ukrayna sorununda tarafsız bir arabulucuya ihtiyaç olduğunu söylemiş, Batı “köprüleri yaktıktan” sonra Rusya ile başka birinin konuşması gerekeceğini belirtmişti.
Türkiye’nin bu kritere uyduğuna şüphe yok. Kriz Türkiye açısından bir fırsat. Ancak masanın kurulamaması, savaşın sürmesi ise büyük risk. Özellikle de ekonomik açıdan.
SAVAŞ EKONOMİSİ VE DİJİTAL SAVAŞ
SAVAŞIN karanlığında bir yandan da savaş ekonomisi tıkır tıkır işliyor. Taraflar her türlü silahı alıyor. Bu kez sahnede dijital paralar var. Ukrayna’nın “meskun mahal” ya da ormanlarda savaş yürüteceğine ilişkin beklenti, Avrupa’dan özellikle Ukrayna’ya dijital para ile yapılan yardımlar, dünyanın her yerinde alıcı ile satıcıları bir araya getiriyor. Diğer yandan daha önce devletler arasında olan savaşlara bu kez teknoloji şirketlerinin de dahil olduğunu gördük. Savaş içinde dijital savaş var. AK Parti Bilgi ve İletişim Teknolojileri’nden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Ömer İleri ile de bu konuda sohbet ettik:
Günümüzde savaşın tarafları da çeşitlendi. Bir yanda devletler, diğer yanda büyük oyuncular (dev teknoloji şirketleri), küçük oyuncular var.