2021 yılından itibaren sorunlu ülkelerle sırasıyla:
Arka kapı diplomasisi yani istihbarat teşkilatları arasında görüşme...
Doğrudan dışişleri bakanlıkları arasında görüşmeler...
Liderler seviyesinde bir araya gelme yöntemi izlendi.
Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’in ardından üçlü yöntemin işlediği diğer bir ülke ile yani Suudi Arabistan ile de liderler seviyesinde görüşmeye geçildi. Tüm bu süreçlerde:
Pandemi ve dünyada yol açtığı ekonomik sorunlar
Türkiye içindeki ekonomik sorunlar
ABD’nin yeni yönetimi ve ortaya çıkan yeni konjonktür
Peki pandemi bitiyor mu? Maske takmaya gerek yok mu? Artık endemi dönemi mi? Sorularımı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Profesör Mehmet Ceyhan’a yönelttim... Yanıtlarını madde madde paylaşıyorum:
‘PANDEMİ ENDEMİYE DÖNDÜ’ DENEMEZ
“Dünyanın her yerinde tartışma var. Hükümetler tedbirleri kaldırmak istiyor. Bilimadamları henüz erken diyor.
Vakalarda azalma dönemine girdiğimiz kesin. Ancak test yapma kriterleri zorlaştırıldı. Genç yetişkinlerde hastalık hafif geçiyor, bazıları farkında değil.
Buna rağmen azalma var. Ancak azalmayı tam dört kez yaşadık. Bu beşincisi. Çünkü pandemilerde düz çizgi yoktur. Artış dönemi, pik dönemi ve azalma dönemi olur. Yani zikzak bir çizgi çizer.
‘Salgın bitti’ psikolojisine girmemeliyiz.
Bir gün mutlaka bitecek. Ancak şu anda mı yoksa bir başka dalga daha olur mu bunu bilmek mümkün değil.
Bugün çevredeki kaoslara, pandemi ve sonuçları, savaş, dünya ekonomisindeki olumsuzluklar ve kendi ekonomisindeki ağır sorunlar eklenmiş durumda. Tüm bunlara rağmen eğer fırsatlar iyi değerlendirilir, doğru kararlar verilirse Friedman’ın öngörüsü gerçekleşebilir. Bir süre önce Türkiye hakkında sosyal medyada olumsuz değerlendirmeler yapan yabancı ekonomistlerin değişen tavır ve mesajları da buna işaret ediyor. Örneğin, Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) Başekonomisti Robin Brooks, “Türkiye’nin öneminin artacağı” değerlendirmesinde bulundu.
WASHINGTON TOPLANTILARI
Türkiye yeni bir hikâye yazabilir mi? Kaos fırsata çevrilir mi? Vatandaş haklı olarak, “pahalılık ve geçim derdi” sorununu yaşarken bu iki sorunun yanıtı için ekonomi yönetimi ne yapıyor? Gelelim soruların yanıtlarına... Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı ile uluslararası kuruluşların Bahar Toplantıları’ndaki görüşmelerin perde arkasını merak ettim. Çünkü içeride, hukuktan insan haklarına, ekonomiye kadar atılması gereken adımlar kadar “güven yaratmak, jeopolitik dengeler” de önem taşıyor. Doğru adımlar, güven, istikrar ve yabancı sermaye adeta bir bütün. Gelelim Nureddin Nebati’nin görüşmelerine... Üst düzey kaynaklarla yaptığım görüşmeler çerçevesinde madde madde özetleyeceğim.
YATIRIMCILAR TÜRKİYE’YE İLGİ DUYUYOR
- Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Washington’da hem resmi toplantılara katıldı hem de çok sayıda ikili görüşme yaptı.
- Yabancı yatırımcıların talebiyle Amerikan Ticaret Odası (AmCham), Uluslararası Mutabakat için İş Konseyi (BCIU) ve JP Morgan’ın düzenlediği üç farklı yatırımcı toplantısında reel sektör ve portföy yatırımcıları ile bir araya geldi.
SİSTEM ÇÖKTÜ
“Önlem alınmazsa ilaç yokluğu en yüksek seviyeye çıkabilir. Şu an ilaç yokluğunda oran yüzde 11’i, ilaç dışı ürünlerde ise yüzde 14’ü buldu.
Bazı ilaç firmaları SGK’nın belirlediği kamu kurum iskontalarını kısmen ya da tamamen durdurdu. Bu durum hastalara yansıyor.
Sorunun en temel nedeni referans fiyat olarak belirlenen sabit Euro kuru ile reel kur arasındaki makasın yıl içinde açılması.
İlaç firmaları yapılan zammı yeterli bulmuyor. Nedenleri; hammadde, kutu ve nakliyedeki artış.
Yerli ilaç üretimi de mevcut durumda çözüm değil. Yerli ilaç sektörü hammadde başta olmak üzere birçok alanda ithalatçı. Yani Türk firmalar bir anlamda genelde ilaç üretmiyor, montaj yapıyor.
Yeni nesil ilaçlar ‘
KUZEY IRAK SINIRI KAPATILACAK
FETÖ’cülerin devletten arındırılmasının ardından, güvenlik bürokrasisi, “Terörü kaynağında yok etmek” modeline geçti.
Temel amaç Hakurk’tan Suriye sınırına kadar olan Irak sınırının terörden tamamen arındırılması.
Bunun için de MİT sınır ötesinde terör örgütünün üst düzey yöneticileri ve hafızasına yönelik operasyonları, özellikle de nokta operasyonları yürütüyor.
Eşzamanlı olarak Türk Silahlı Kuvvetleri ise lojistik, barınma, eğitim, haberleşme ve altyapılarını tespit edip yok ediyor.
2019 yılında başlayan operasyon zincirinin yurtiçinde sonuçları görülüyor. Örgüt uzun zamandır eylem yapamıyor. Altını özellikle çiziyorum; yapmıyor değil yapamıyor. Güvenlik güçlerinin elinde PKK’nın Türkiye içinde eylem yapmaktan vazgeçtiğine ilişkin bir bilgi yok. Kısacası güvenlik güçlerinin zincir operasyonları, örgütün eylem yapma kapasitesini bitirme noktasına getirdi.
Irak’tan Türkiye’ye sızma girişimleri ise minimize edildi. Onlarla ifade edilen seviye indirildi.
Hürriyet gazetesinin konuğu Yavuz Ağabey’in (Donat) “Kozmik” yakıştırması yaptığı, İYİ Parti’nin Genel Sekreteri Uğur Poyraz idi. “Ben sadece Genel Sekreter’im” diyen Poyraz, A’dan Z’ye tüm sorularımı yanıtladı. Cevaplarında bir anlamda partisinin ve 6’lı masanın yol haritasını bulacaksınız. Aynı zamanda da Akşener’e yönelik iddiaların yanıtlarını...
‘YAVAŞ’IN POPÜLARİTESİNDEN FAYDALANMAK İSTEDİ’
Ümit Özdağ neden Mansur Yavaş ismini ortaya attı? Yavaş’ın açıklamaları İYİ Parti’yi tatmin etti mi? Ya da kimilerinin iddia ettiği gibi Meral Akşener, Ekrem İmamoğlu için masa mı dağıtır? İşte Genel Sekreter Uğur Poyraz’ın yanıtları:
“Aslında sadece Mansur Yavaş değil, popüler belediye başkanları var. Söz konusu açıklamayı yapan isim, Mansur Yavaş’ın popülaritesini kullanarak kendine popülarite yaratmaya çalıştı.
Aynı durum Haşim Kılıç için de geçerli. Bu isimler Cumhur İttifakı’na ve onun medyasının değirmenine su taşıyorlar.
Mansur Yavaş da Ekrem İmamoğlu da ‘görevlerini sürdüreceklerine dair’ açıklamalarını net ve şeffaf biçimde yaptılar. Artık bırakın işlerini yapsınlar. Bunu sürekli gündeme taşımak, belediye başkanlarını meşgul etmek hem başkanlara hem de onlar hizmet alan vatandaşlara haksızlık ve saygısızlıktır.”
‘İTTİFAK TABANDA, MASADA HENÜZ KONUŞULMADI’
“Sayın Özdağ’ın cumhurbaşkanı adayı olarak bir CHP’liyi önermesi güzel bir şey. Buna memnun oldum.”
Kılıçdaroğlu’nu biraz tanıyanlar bile bilir ki duygularını ve görüşlerini pek belli etmez, dolayısıyla bu tip tartışmalı konularda soğukkanlı durmayı tercih eder. Yavaş’ın adaylığı konusunda asıl merak edilen İYİ Parti lideri Akşener’in tavrıydı. Özdağ, birbirinden ağır iddialarla İYİ Parti’yi suçlamış ve Akşener’le yollarını ayırmıştı. Zafer Partisi’nin kuruluşunda da Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin salon vermesi Yavaş ve İYİ Parti arasında soğuk rüzgârlar esmesine neden olmuştu.
İYİ PARTİ’NİN SESSİZLİK RAHATSIZLIĞI
Duyumlarıma göre Özdağ’ın siyasi hamlesine karşılık Yavaş’ın sessizliği İYİ Parti’de rahatsızlık yarattı. Bunun üzerine, Akşener’den randevu alarak dünkü ziyareti gerçekleştirdi.
Akşener ve Yavaş görüşme sonrasında kameralar karşısına geçti. Her ne kadar Yavaş, “Kamu görevlisiyim, görevimin başındayım” dese de İmamoğlu’nun geçtiğimiz günlerde yaptığı, “Adayım Kılıçdaroğlu” benzeri bir açıklama yapmadı, ağzından ‘Aday değilim’ sözleri çıkmadı.
Toplantının uzamasını istemeyen Akşener, nezaketli bir ustalıkla ikinci soru gelmeden kürsüden ayrılıp Yavaş’a daha fazla soru sorulmasına izin vermeyerek toplantıyı yarıda kesti.
TARTIŞMALARIN İÇİNDE YER ALMAK İSTEMİYOR
Önce istihbarat teşkilatları üzerinden arka kapı diplomasisi işletiliyor.
İlişkiler bir seviyeye gelince, dışişleri bakanlıkları devreye giriyor.
Son olarak da liderler seviyesinde görüşmeler başlıyor.
Bir süredir Suudi Arabistan ile en üst düzey yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan düzeyinde görüşmenin ne zaman olacağı konuşuluyordu. Daha önce kaleme aldığım bir yazıda Suudi Arabistan-Türkiye arasında iki sorunlu başlık kaldığını belirtmiş, çözüm için çalışmalara başlandığını söylemiştim. Bu çerçevede:
Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim 2018’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda öldürülmesine ilişkin davada Adalet Bakanlığı’nın olumlu görüşü üzerine dosyanın Suudi Arabistan’a devredilmesine karar verildi.
Suudi Arabistan’ın bir diğer beklentisinin ise Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz’in hukuki süreçlerden vazgeçmesi olduğu belirtiliyor. Bunun için sadece Türkiye değil, başka ülkeler ve bağlantılar üzerinden de girişimde bulundukları bilgisi var.
Peki tüm bunlar, zamanında çok sert açıklamalar yapan Türkiye açısından neden gerekli?