Paylaş
Ancak 2021 yılında ilişkilerin sorunlu olduğu ülkelerle önce arka kapı diplomasisi başlatıldı, sorunlar tek tek ele alınıp bir seviyeye gelindikten sonra doğrudan diplomasi aşamasına geçildi. 2022 yılının adına ise “Türkiye geri dönüyor” demeyi uygun buldum. Nedenlerini şöyle sıralayabilirim:
Kimilerinin “Madem barışacaktık, niye kavga ettik, bu kadar zamanı bu ülkelerle niye kaybettik?” eleştirisine verilen yanıt: “İkili ilişkilerde, 15 Temmuz gibi olağanüstü durumlarda milli çıkarların korunması söz konusu olunca bazen kavga etmek gerekir...” Bu yanıtı paylaştıktan sonra gelinen noktada Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, İsrail, Yunanistan ile ilişkilerde gelinen nokta, atılan adımlar önemli ve faydalıdır. Türkiye bir anlamda bölgesel tecritten çıkmıştır.
Bu adımların atılmasında ekonomik zorunluluklar da göz ardı edilemez. Ancak ekonomik ve stratejik zorunlulukların salgın sonrasında diğer ülkeler için de gerekli olduğunu unutmamak lazım.
Türkiye “Diplomasiyi yeniden düşünmek” sloganıyla yola çıktığı Antalya Diplomasi Formu’nda; hem dünyanın ilgisi ile hem Rusya-Ukrayna buluşmasıyla hem de verdiği mesajlarla başarı elde etmiştir.
Birleşmiş Milletler’in krizleri önleyemediği, saldırgan devletleri durduramadığı, kurban devletlere çoğu kez seyirci kaldığı aşikâr. Diğer yandan uluslararası kuruluşların vekalet savaşlarına, terör örgütlerine verilen desteklere de çoğu kez seyirci kaldıkları biliniyor. Endişe artık jeopolitik boyutta.
Şu ana kadar Rusya-Ukrayna arasında bir denge politikasını sürdürmeyi başaran Türkiye’nin, bundan sonraki olası gelişmeleri önlemek adına hem uluslararası kuruluşların işleyişinin sorgulanması talebi hem de Erdoğan’ın ABD Başkanı Biden’a da söylediği gibi: “Kriz sona erince dünya açısından yeni bir güvenlik mimarisi inşa edilmeli. Bunun için de oturup mutlaka konuşulmalı” isteği haklı ve gereklidir.
Tüm bunlarla birlikte “Diplomasiyi yeniden kurgularken”, daha adil bir dünya düzeni bazı liderlere ve devletlere rağmen oluşturulabilir mi bilmiyorum. Ancak tüm bu gelişmelerin ortasında “Türkiye geri dönüyor” umudu yeşeriyor.
İSRAİL İLE YENİ SAYFA
ARKA kapı diplomasisinin en yoğun işletildiği ülke İsrail oldu. 14 yıllık kesintide biriken sorunlar uzun uzun ön görüşmelerde ele alındı. Peki ne oldu ve bundan sonra ne beklenebilir?
Başta cumhurbaşkanları olmak üzere iki ülke yöneticileri birbirlerini sert sözlerle hedef almaktan vazgeçtiler.
Hamas konusunda Türkiye hem geçmişi hatırlattı hem de bazı önemli adımlar attı. Hamaslıların Türkiye’den çıkarılmasını isteyen İsrail’e 10 Hamaslı’nın İsrail tarafından Türkiye’ye gönderildiği hatırlatıldı. Türkiye, Hamas’a askeri yardım yapmadığını ve yapmayacağını söyledi. Hamas Lideri’ne de askeri rolü ve faaliyeti olan isimlerin Türkiye’de olmayacağını ifade etti. Ankara bir anlamda Hamas’ı kendi istediği çizgide tutmaya çalışacak. İsrail ve Türkiye bu alandaki normalleşmeyi ihtiyatlı sürdürecektir.
14 yıl boyunca iki ülke arasında ortadan kalkan güvenin inşası için karşılıklı adımlar atılacaktır. Bunun için de ortak projeler gündeme gelecektir.
Ekonomi açısından baktığımızda ilişkilerin geliştirilmesi Ankara açısından önemli. İki ülke arasındaki krize rağmen İsrail Türkiye’nin önemli bir dış ticaret ortağı. Yeni dönemde öncelik ekonomik ilişkilerin artırılmasında.
İsrail ve Türkiye ilişkilerinde açılan yeni sayfada sağlam adımlar atılırsa bunun en büyük yansıması Doğu Akdeniz’e olacaktır. Ortak çıkarlar hem deniz yetki alanlarında hem de doğal kaynakların ortak projelerde işletilmesine yol açabilir.
HEPİMİZİN VEFA BORCU VAR
TÜM sağlık çalışanlarımızın 14 Tıp Bayramı’nı canı gönülden kutlarım. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Varsın gidiyorlarsa gitsinler” dediğinde hem eleştirilmiş hem de kırılanlar olmuştu. Hatırlayacaksınız Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki bu sözlere “Cumhurbaşkanı’mızın konuşması ve tavrı kendisine hastır. Halk diliyle konuşur” demişti. Cumhurbaşkanı Tıp Bayramı nedeniyle yaptığı son konuşmasında eleştirilen üslubunu kullanmadı. Söylenmesi gerekeni söyledi. Erdoğan, “Bu ülkenin hekimlerine hem vefa borcu hem ihtiyacı vardır” dedi. Sadece salgın dönemine baktığımızda kimi hayatını kaybetti, kimi gece gündüz çalıştı. Tüm sağlık çalışanlarına hepimizin vefa borcu ve ihtiyacı var.
Paylaş