Koronavirüsünün ilk çıktığı zamanlardı. Biraz zaman geçirip eğlenmek için girmiştim.
Derslerden çok bunaldığım bir zamandı. Sitede bir profil dikkatimi çekti. İyi bir üniversitede mühendislik okuduğu yazıyordu. Ben de merak edip yazdım. Amacım kimliğimi ortaya çıkarmak ya da flört etmek değildi. Anonim bir şekilde konuşmaktı.
Bana kendini eğitimi oldukça yüksek, dürüst, samimi biri olarak tanıttı. Normalde kimseyle internetten tanışıp kendimi ortaya çıkarmazdım ama bir şekilde oyuna geldim.
Bana sürekli dürüstlükle ilgili laflar ediyordu. “Çok dürüstüm, yalanı sevmem” deyince ben de çabuk kandım.
Ağzı iyi laf yapıyordu. Beni uydurduğu acıklı hayat hikayesiyle vurdu.
Kimsesiz olduğunu söyledi. Okulu çok zor şartlarda kazandığını anlattı. Ben de kandım. Sonra telefon numaralarımızı verdik birbirimize.
15 gün boyunca sabah akşam onunla konuşuyordum. Ben de ona kendi hikayemi anlattım. Sürekli fotoğraflarımı atıyordum ona. Hakkımda çok şey biliyordu.
Evlilikten bahsediyordu. “Durumum iyi seni okuturum. Bana kaçar mısın?” dedi.
Sevgili Güzin Abla, 24 yaşındayım ve bundan 4 yıl önce hayatıma ilk defa birini aldım. Hani “ilk aşk” derler ya, o işte... 1 yıl kadar beraber olduk ama sonunda âşık olduğum adam beni aldattı.
Çok büyük bir yıkım yaşadım.
Onun için 3 yıl boyunca ağladım. Kendi kendime “Artık kimseyi sevemem” dedim.
3 yıl boyunca hayatıma kimseyi alamadım ama artık devam etmem gerekiyor, onu unutmalıydım.
O yıl aynı iş yerinde çalıştığım 28 yaşındaki bir gençle tanıştım.
Onunla bir buçuk yıllık uzaktan arkadaşlık yaptıktan sonra sevgili olduk. Çok efendi, düzgün bir insandı.
Daha önceki ilişkimde yaşadığım acıyı bana yaşatmaz, diye düşünüyordum. “Bu genç adam severse gerçekten sever” diyordum. Ben de onu gerçekten sevmeye başladım.
Sevgili Güzin Abla, 21 yaşında bir genç kızım. Anlatacak o kadar çok şeyim var ki... Şimdiye kadar hiç gerçek sevgiyi tadamadım ve mutlu olduğum nadir anlarda bile hep bir şeyler eksik gibiydi.
Annem beni çocukluğumdan beri hiç sevmedi. Küçükken bile bana sarıldığını, öptüğünü ve güzel bir şey söylediğini hiç hatırlamıyorum.
Ergenlikten sonra iyice şiddetlendi bu durum. Öz annem benden nefret ediyor. Üstelik benim hiçbir suçum yok. Bana hakaret ediyor, durup dururken kalbimi kırıyor. Bazen bana tiksinirmiş gibi baktığını fark ediyorum.
Babam ise hiçbir şeyin farkında değil. Ona göre annem bizim iyiliğimizi düşünüyor ve bizi çok seviyor. Babam kendini buna inandırmış tabii.
Bunda annemin de payı var çünkü babama her şeyi yanlış aktarıyor. Babamla konuşmayı çok denedim ancak babam karısının mükemmel olduğunu kabul etmiş. Bir erkek arkadaşım var ancak o da beni tatmin etmiyor. İkimiz de farklı şehirlerde okuyoruz. Çok nadir görüşüyoruz. Aslında ben başka birini seviyorum.
Üniversiteye hazırlanırken gittiğim dershanedeki rehberlik öğretmenime âşıktım.
Dershaneye ilk kez gittiğimde gördüm onu, kapının kenarında durmuş beni izliyordu.
Güzin abla merhabalar. Görüştüğüm bir genç kız var. Onu çok seviyorum, o da beni çok seviyor. Ancak ben aşırı kıskancım.
Bir erkek ona askıntı olursa tahammül edemem. Saçma sapan nedenler yüzünden tartışıyoruz.
Kızı istemeye gittik bir büyük ablası bekar olduğu için “Bize bekleyin” dediler.
Daha önce bir ablası evlenmiş, “Bunu da verirsek olmaz, o da evde kalmış damgası yer” dediler.
Biz de bekliyoruz şimdi. Sevgilim ailesine çok düşkün; beni istemesine rağmen ailesine karşı çıkamıyor.
Bu arada ablası, kardeşini istediğimiz için bir şey demeden beni her yerden sildi. Kanına dokundu herhalde.
Kız isteme olayından benim haberim yoktu; babamla kızın abisi görüşmüşler.
Öğrendiğimde artık çok geçti. Ablasına “Haberim yok” dememe rağmen bozuldu. Hiç olgun davranmadı...
Öyle yetiştirildiniz... Kendinizinkinden başka türe yaklaşamıyorsunuz. (Aslında kendi türünüzdekilere ne denli yakın olduğunuz da kuşkuludur ya...) Korkuyorsunuz ya da tiksiniyorsunuz. Sevmek zorunda değilsiniz. Ama karşılaştığınızda bir tekme atmak, eziyet etmek zorunda da değilsiniz.
Benzin döküp yakmak, kuyruğunu kesmek, boynuna sıkıca ip bağlamak... Evet, sevmek zorunda değilsiniz gerçekten. Ama onların da hakları olduğunu, en başta da tıpkı sizin gibi yaşama, üreme, türünü sürdürme hakkı olduğunu kabul etmek ve saygı duymak zorundasınız.
Onlar da tıpkı sizin gibi yaşam önünde eşit doğarlar ve aynı var olma hakkına sahiptir. Yabani türden olan bütün hayvanlar da kendi özel doğal çevrelerinde, karada, havada ve suda yaşama, üreme hakkına sahiptir.
Hayvanlara fiziki ya da psikolojik acı çektiren “deneyler” yapamazsınız. Unutmayın, hayvanlar da tıpkı sizin gibi, “hissetme yetisine” sahiptir...
Tıp tarihçileri, yaygın bulaşıcı hastalıklara bağlı ölüm oranlarında 1900’lerden bu yana yaşanan düşüşün, beslenme ve hijyen standartlarının yükselmesine bağlı olduğunu, hayvan deneylerinden elde edilen bulguların bu gelişmede hiçbir payının olmadığını göstermiştir.
Tıp alanındaki önemli gelişmelerin büyük kısmı hayvan deneylerinden bağımsız buluşlar sayesinde gerçekleşmiştir:
Anestezi, stetoskop, morfin, radyum, penisilin, yapay solunum, röntgen ışını, antiseptikler, CAT, MRI ve PET taramaları, bakteriyoloji ve mikrop/bakteri (germ theory) çalışmaları, kolesterol ile kalp hastalığı, sigara ile kanser arasındaki bağın keşfi, HIV virüsünün saptanması gibi... Hayvan deneyleri bu ve benzeri gelişmelerde hiçbir rol oynamamış. (Veriler Peta.org sitesinden edinilmiştir.)
Güzin Abla ciddi ve bir kurumda çalışan bir kadınım. 40 yaşındayım, 2 kez evlendim ve ayrıldım.
Ancak şu anda 18’lik tecrübesiz bir kadın gibi davranıyorum.
Bir gün personel müdürümüzün ben konuşurken hayran hayran dudaklarıma baktığını fark ettim.
Daha sonra da bana karşı hareketleri bir tuhaf olmaya başladı.
Benimle karşılaştıkça, çocukça bir tavır alıyor, sanki araya mesafe koymaya çalışıyor, gözlerimin içine bakarken eridiğini fark ediyordum.
Sosyal medyada sırf ona yönelik yaptığım bir paylaşımı okumuş olacak ki ben konuya değinince cep telefonundan cevap olarak utanan emoji gönderdi.
Bu durum duyulsa iş yerimizden ikimizi birden kovarlar. Buna rağmen ben alev alev yanıyordum.
Onun adı Bora Yüce... Hayat dolu, mühendis, ressam, müzisyen, sporcu...
Aklınıza gelebilecek her sporu fevkalade yapar saksafon ve gitar çalardı. Daha lisedeyken yaptığı resimler üniversite üstü olarak değerlendirilmişti.
Analitik bir beyni vardı, çok da iyi bir makine mühendisi oldu.
Çok iyi bir yüreği vardı, herkese yardım eder hatta aylık maaş çekinin arkasını imzalayıp parkta yaşayan, fakir bir aileye verdiği bile olurdu.
Kimseyi kırmaz, herkesi olduğu gibi kabul ederdi. Yurtdışında doğdu, büyüdü, okudu ve çalıştı.
Babası Türkiye’nin davetini kabul edip ülke için çok önemli bir projeye danışman olunca, “Ben de gelip doktora yapayım” dedi ve ODTÜ’ye kabul edildi.
Sevgili Güzin Abla, 10 yıllık evli, iki çocuk annesi bir kadınım. Eşimle aramızda ciddi bir soğukluk var.
28 yaşındayım ama kendimi hiç bu yaşta hissetmiyorum. Evlendiğimizde de 18’imde ya var ya da yoktum.
Ancak çok yoruldum çünkü eşimle sürekli bir geçimsizlik içindeydik.
Eşim, benden 10 yaş büyük ve her zaman gözü dışarda.
Yakın zamanda da eşimin hayatında 6 yıldır başka bir kadın olduğunu öğrendim.
Zaten o da inkâr etmedi.
Bunu öğrendiğimden beri aramız iyice açıldı.