Paylaş
Sevgili Güzin Abla, 21 yaşında bir genç kızım. Anlatacak o kadar çok şeyim var ki... Şimdiye kadar hiç gerçek sevgiyi tadamadım ve mutlu olduğum nadir anlarda bile hep bir şeyler eksik gibiydi.
Annem beni çocukluğumdan beri hiç sevmedi. Küçükken bile bana sarıldığını, öptüğünü ve güzel bir şey söylediğini hiç hatırlamıyorum.
Ergenlikten sonra iyice şiddetlendi bu durum. Öz annem benden nefret ediyor. Üstelik benim hiçbir suçum yok. Bana hakaret ediyor, durup dururken kalbimi kırıyor. Bazen bana tiksinirmiş gibi baktığını fark ediyorum.
Babam ise hiçbir şeyin farkında değil. Ona göre annem bizim iyiliğimizi düşünüyor ve bizi çok seviyor. Babam kendini buna inandırmış tabii.
Bunda annemin de payı var çünkü babama her şeyi yanlış aktarıyor. Babamla konuşmayı çok denedim ancak babam karısının mükemmel olduğunu kabul etmiş. Bir erkek arkadaşım var ancak o da beni tatmin etmiyor. İkimiz de farklı şehirlerde okuyoruz. Çok nadir görüşüyoruz. Aslında ben başka birini seviyorum.
Üniversiteye hazırlanırken gittiğim dershanedeki rehberlik öğretmenime âşıktım.
Dershaneye ilk kez gittiğimde gördüm onu, kapının kenarında durmuş beni izliyordu.
Benimle önceleri aşırı ilgilendi. Sonra bir anda ilgisini kesti. Elimde olmadan onu düşünmeye başladım ve sanırım âşık olmuştum. Yanına gidip konuştuğumda, rahatsız olurmuş gibi benden uzaklaşıyordu.
Üniversite sınavı sonuçları açıklanınca beklemediğim bir anda mesaj attı ve görüşmek istedi. Ancak ben gurur yaptım ve gitmedim.
Bir daha da onu hiç görmedim. Ama kalbimde büyük bir boşluk var, çünkü hâlâ onu düşünüyorum.
Ama o öğretmen benden tam 10 yaş büyük.
Onu görmeyince unutacağımı zannettim.
Şu anki erkek arkadaşımla sevgili oldum. “Çivi çiviyi söker”, diye düşündüm aklımca.
Beklediğim gibi olmadı. Tıp okuyorum, üçüncü sınıftayım. Ancak sorunlarımdan dolayı ders çalışmaya da gereğince odaklanamıyorum.
Babamla bu yüzden tartışıyoruz. Benim nelerle mücadele ettiğimi bilmiyor.
Arkadaşlarım tarafından da sürekli dışlandım.
Özellikle lisede herkes görünüşümle dalga geçti.
Aynaya hiçbir zaman kendimi beğenerek bakamadım. Baktığım zaman hep bir kusur aradım. Küçükken sarışın, yeşil gözlü, kusursuz bir çocuktum. Şimdi ise fotoğraf çektirmek kabustan farksız.
İsyan etmek istemiyorum ama hayat bana karşı çok acımasız.
◊ Rumuz: Neden ben?
YANIT
Sevgili kızım, aşırı bir alınganlık mı yaşıyorsun, yoksa gerçekten ailen ve arkadaşların sana karşı böyle acımasızca mı davranıyorlar?
Tıp fakültesi 3. sınıf öğrencisi olmak kolay mı? Demek ki hem akıllı hem de çalışkan bir öğrenciymişsin.
Evde yaşadığın tüm olumsuzluklara rağmen bunu başarman, azimli, hırslı, tuttuğunu koparan bir genç kız olduğunu gösteriyor.
Bana kalırsa hem kendine, hem de ailene, özellikle de annene haksızlık ediyorsun.
Annenin senden nefret ettiğine inanıyor musun? Hangi anne evladından nefret edebilir? Aynalardan kaçmak da ne demek? Madem çocukluğunda çok güzel bir kızmışsın, büyüdüğünde neden çirkin bir genç kıza dönüşeceksin ki?
Bu mümkün mü?
Ama benim düşünceme göre, sen hayata kötümser bir gözle baktıkça, hiç kimsenin seni sevmediğini düşündükçe, ruhundaki karmaşa yüzüne yansımış olabilir.
Haliylemutsuz, umutsuz, neşesiz bir genç kıza dönüşmüşsün.
Bu da hem kendini çirkin hissetmene, hem de çevrende böyle olumsuz bir imaj yaratmana neden olmuş.
İşte, arkadaşlarının sana karşı tepki göstermelerinin nedeni bu olsa gerek.
Eğitimine gerektiği kadar önem vermiyorsun...
Bence her şeyden önce eğitimini düşünmelisin. Dünyanın en kutsal mesleği için hazırlanıyorsun.
Bu korona günlerinde, doktorların ve sağlık mensuplarının önemini her şeyden daha iyi anlamadık mı? Bence sen de bu gerçeği unutmamalısın.
Kendine haksızlık etme, sen sadece seni olumsuz etkileyen her şeyden uzak durmaya bak, tüm gücünle eğitimine odaklan, lütfen güzel kızım...
Paylaş