Manchester’de döner, Zagreb’te şiş kebap

GEÇEN hafta Londra Borsası’nın açılışı yapan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile toplantılardan sonra Piccadilly’deki Kahve Dünyası’nda oturup sohbet ettik.

Haberin Devamı

Londra’nın en güzel yerinde, ünlü kitapçı Waterstones’un iki adım ötesindeki Kahve Dünyası’na İngilizler bayağı rağbet gösteriyor.
Kahve çeşitlerinin yanı sıra, lezzetli çikolatalarıyla da beğeni toplayan Kahve Dünyası Ekonomi Bakanlığı’nın Turquality programı çerçevesinde destekleniyor.
Gastronomiyi Türkiye’nin marka değerine katkısı nedeniyle Turquality’ye dahil etmiş olan Ekonomi Bakanlığı’ndan aldığım bilgiye göre, Kahve Dünyası’nın yanı sıra BayDöner de destekleniyor.
Ayrıca gastronomi alanında faaliyet gösteren dört şirketin de başvuruları inceleme aşamasında.
Gastronomi desteği için kimler başvurabilir?
Yine bakanlıktan ulaşan bilgi notuna göre, yurtiçinde en az beş lokanta ya da kafe, yurtdışında ise 1 lokanta ya da kafesi olan şirketler destek için başvuruda bulunabiliyor.
Nasıl bir destek sağlanıyor derseniz şöyle:
Şirketlerin yurtdışındaki tanıtım giderleri, aşçı, şef istihdamına yönelik harcamaları, kira, dekorasyon gibi masrafları, iş yönetimi için alınan danışmanlık hizmetleri yüzde 50 oranında ve hibe olarak destekleniyor.
Özetle Turquality yurtdışında lokanta-kafe açmak isteyenlere güzel bir fırsat sunuyor, Türk Mutfağı’nın markalaşmasına önemli katkıda bulunuyor.
Daha önce de yazmıştım.
Türk Mutfağı’nın markalaşması yolunda yurtdışındaki mutfağımızın sadece “kebap ve dönerden ibaret olduğu” algısını yıkmak güç.
Ama diğer yandan son dönemlerde peş peşe gelen yurtdışı gezilerinde “döner ve kebabın” ne kadar önemli olduğunu fark ettim.
Zagreb’te karşıma çıkan “Lokma From İstanbul” yeni açılmış olmasına rağmen hayli popüler.
Dürüm şiş ve köfte çeşitlerini satan lokantada ayrıca Türk kahvesi ve tatlıları var.
Londra dönüşü uçakta elime geçen 26 Nisan tarihli The İndependent Gazetesi ise “Kebabın İyisi” başlığı taşıyan yazısında Manchester’daki “Turkish Delight” lokantasında satılan döneri tek kelimeyle göklere çıkartıyor.
Lokantanın sahibi Deniz Dikgöz’ün ağzından iyi bir dönerin nasıl olması gerektiğini ballandıra ballandıra anlatıyor.
Gazeteye göre, İngiltere’deki döner endüstrisi 17 bin noktada, 70 bin kişiye istihdam sağlıyor ve yılda 2.2 milyar sterlin tutarında bir ciroya ulaşıyor.
Bu sadece İngiltere’nin rakamı.
Almanya’yı, Fransa’yı da katarsanız ortaya bayağı büyük bir döner cirosu çıkacaktır mutlaka.
Neticede döner ve kebap iyisiyle kötüsüyle artık vazgeçilmez bir yiyecek haline gelmiş.
Bu noktan sonra bence yapılacak şey şu:
Gastronomiye el atan Ekonomi Bakanlığı, ne kadar zor olursa olsun dünyada bu sektörde faaliyet gösterenleri tespit edip, standartın Turquality desteği alan BayDöner’in standartına çekilmesine,  kalitenin ve hizmetin düzeltilmesine yardımcı olmalı.

Haberin Devamı

Şükür ki Greenpeace var ama bilimi de çöpe atmayalım

Haberin Devamı

GDO ve pirinç tartışması sürüyor.
Greenpeace’in son açıklaması üzerine yazılan yazıların bir ucu da “Dünyada Ticari GDO’lu Pirinç Yok” yazımdan ötürü bana da dokunuyor.
Türkiye’de kimseler GDO’nun ne anlama dahi geldiğini bilmezken gündeme getirdiğim, defalarca karşı olduğumu dile getirdiğim ve mutlaka etiketlenmesi gerektiğini vurguladığım GDO’nun bir savunucusu olarak gösterilmem komik ötesi.
GDO karşıtı olmak ayrı, bu sektörde, tarımsal biyoteknolojide olup bitenleri yazmak başka.
İkisini karıştırmayalım.
Greenpeace’in GDO karşıtı kampanyasına diyeceğim bir şey yok.
“Şükür ki, çokuluslu şirketlerin çıkarlarına teslim olmuş dünyamızda nükleere, GDO’lara, çevre kirliliğine bayrak açmış olan bir Greenpeace var” diyenlerdenim.
Greenpeace başta, STK’sız bir yeryüzü düşünemiyorum. Ama diğer yanda bilim ve bilim insanları var.
Yukarıda sözü geçen yazıda görüşlerine başvurduğum Sabancı Üniversitesi’nden Profesör Selim Çetiner yirmi aşkın bir süreden beri GDO üzerinde çalışan bir bilim insanı.
Eğer “dünyada ticari GDO’lu pirinç yok” diyorsa bana da yazmak düşer.

 

Yazarın Tüm Yazıları