Paylaş
Güler Sabancı’nın bu yıl canlı video bağlantısıyla Sabancı Üniversitesi’nden açılış konuşmasını yaptığı “Yükselen Ekonomiler ve Değişen Dünya Ekonomisi” başlıklı konferans hayli teknik olmakla birlikte konuşmacının anekdotlarıyla ilgiyle izlendi.
Ekim 2012 tarihinden bu yana Dünya Bankası’nda görevli olan Basu, yükselen ekonomilerden bu göreve gelen ikinci kişi.
Daha önce Hindistan Hükümeti’nin şef ekonomist danışmanıydı.
BRİC ülkeleri arasında yer alan ülkesi Hindistan ile Türkiye arasında sıklıkla paralellik kuran Basu’nun mesajlarının bazıları şöyle:
· Küreselleşme iyi ve kötü yanlarını tartışmak faydasız. Artık yaşamın bir parçası ve bununla yaşamak zorundayız. İlginç dönemlerden geçiyoruz. Politikalar ayrışırken ekonomi küreselleşiyor.
· Ekonomi küreselleşirken merkez bankalarının her biri ayrı telden çalıyor. Dünyada tek bir Merkez Bankası olmadığına göre, büyük ekonomiler arasında “para politikaları” koordinasyonu gerekli.
· Euro bölgesi ne kadar krizde de olsa da “tek para politikası” doğru bir deneyim, doğru bir yön.
· Ekonomilere para enjekte edilmesi kesinlikle sorunlara çare değil, sorunları sadece öteliyor.
· Dünya ekonomisi için sanayileşmiş ülkelerin düşük büyüme oranı işsizliği katmazsak sorun değil. Zira yeterince zenginler, refah düzeyleri iyi bir yerde. Sorun hızlı büyüyen yükselen ekonomilerdeki kitlesel yoksulluk. Hindistan’da halkın yüzde 30’u hala yoksulluk sınırının altında. Afrika’da bu oran kimi yerlerde yüzde 45.
· Zenginlerin dertlerinden ziyade yükselen ekonomilerdeki yoksulluğa yoğunlaşmamız gerek.
· Yükselen ekonomilerde yatırım ile büyüme arasında direkt ilinti var. Alt yapıya yatırım verimliliği artırıyor.
· Kanımca içinde bulunduğumuz kriz iki yıl daha sürecek.
Aynı zamanda Cornell Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Kaushik Basu anekdotlarıyla konuşmasını renklendirdi demiştim.
Bunlardan birini sanayileşmiş zengin ülkelerle, BRİC ülkeleri, Türkiye, Güney Afrika gibi yükselen ekonomiler arasındaki farkı anlatmak için aktardı:
“Bir keresinde, Yeni Delhi’deki evimde bir haşere sorunu yaşadık. Şehrin en iyi “haşereyle mücadele” firmasını çağırdım. Gelen görevli evi iyice ilaçladıktan sonra bana dönüp: Müthiş etkili, güçlü haşere ilaçları kullandım. Bunlar ABD’de tamamiyle yasaklanmış. Haşereler tümden yok olacak. Hiç merak etmeyin bir şey olmaz”.
Bu anekdot sizlere “merak etme bir şey olmaz” sözlerini sık duyduğumuz bir ülkeyi hatırlatmıyor mu?
Merkez Bankası’nı hayranlıkla izledim
DÜNYA Bankası şef ekonomisti Kaushik Basu, Hindistan hükümeti için çalışırken, sanayileşmiş ülkelerin para politikalarının yanı sıra Türkiye Merkez Bankası’nı da yakından takip etmiş. “Genellikle merkez bankaları hayli tutucudur” diyen Basu, Türkiye Merkez Bankası’nın “yenilikçi adımlar” attığını söylüyor ve özellikle enflasyonu ele alış tarzını hayranlıkla izlediğini sözlerine ekliyor.
Sıcak paraya kontrol gerekir
WASHİN-GTON’daki konferansı ağırlayanlar arasında Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, Sabancı Üniversitesi Rektörü Profesör Nihat Berker, üniversite çatısındakiİstanbul Politikalar Merkezi direktörü ve “Akil Adam” Prof. Fuat Keyman
vardı.
Üniversite’nin Tuzla’daki kampüsünde ise Güler Sabancı’nın yanı sıra akademisyenler ve öğrenciler tarafından izlenen konferans iktisat eğitimi alan öğrencilere Dünya Bankası’nın baş ekonomistine soru sorma fırsatını verdi.
İstanbul’dan gelen sorulardan bir tanesi ise “sıcak para”yla ilgiliydi.
“Yükselen ekonomilerde sermaye
akışını denetlemek gerekir mi?
Kaushik Basu, “sıcak para”ya kapıların sonuna kadar açılmaması görüşünde.
“Sıcak paraya mutlaka bir denetim mekanizması gerekir. Ancak bunun ayarı önemli. Kontrol fazla müdahaleci olursa iyi sonuç vermez” diyor.
Paylaş