Paylaş
Yolunuz Antakya’ya düştüğünde mutlaka görmeniz gereken yerlerin listesi uzun. Dünyanın ikinci büyük mozaik koleksiyonuna sahip, yeni açılan Hatay Arkeoloji Müzesi, Habib-i Neccar Camii, bakırdan kırma zeytine kadar geniş bir ürün yelpazesiyle efsane Uzun Çarşı, kayalara oyulmuş Saint Pierre Kilisesi ilk akla gelenler...
Bu şehre yolculuklarımda kaldığım butik otel Savon’un olduğu, geceleri meşalelerle aydınlanan dünyanın ilk caddesi Herod Caddesi, şimdiki adıyla Kurtuluş Caddesi de mutlaka listeye eklenmeli.
Erkek berber dükkânlarının bolluğuyla şaşırtan Kurtuluş Caddesi’ndeki bakımsız evlerin çoğu mücevher kadar kıymetli. Aslında Antakya’nın yeraltı yer- üstünden de zengin. Zira antikçağlarda ordudan ayrılarak ticarete atılan zengin Romalı komutanların lüks villalar inşa ettiği Antakya müthiş şaşaalı bir dönem yaşamış.
İşte o zenginliklerin kalıntıları Antakya’daki her mahallenin altında. “Hangi binanın temelini kazarsanız kazın mutlaka bir şey çıkar” der Antakyalılar. Mesela dünyanın ikinci müze oteli diye tanıtılan Antakya Hilton, inşaat sırasında ortaya çıkartılan eşsiz mozaikler de dahil her türlü kalıntılar nedeniyle giriş katında müze olarak hizmet verecek.
Saint Simeon Stylites
STİLİTLER TARİKATI
Antakya aslında gözlerden ırak, turistlerin pek nadiren uğradıkları gizli bir hazineye sahip: St. Simeon Manastırı. Manastır, Antakya’ya 16 kilometre uzaklıktaki Samandağ’da, Aknehir beldesinde ve denizden 479 metre yükseklikte bir tepe üzerinde. Geçenlerde TÜSİAD ile birlikte yaptığım son Antakya gezisi sırasında görme fırsatını bulduğum Aziz Simeon Manastırı ilginç, az bilinen bir tarikata, ‘Stilitler Tarikatı’na da ev sahipliği yapmış.
Arkeoloji ve Sanat Yayınları’nın kurucusu ve editörü arkeolog Nezih Başgelen ve Antakyalı arkeolog-rehber Burçak Altunay’ın paylaştıkları bilgilere göre, Stilitler Tarikatı’nın kurucularından olan Aziz Simeon’un hikâyesi şöyle:
“MS 521 Antakya doğumlu Simeon, depremde kimsesiz kalınca kendisiyle aynı adı taşıyan Halep’te ünlü bir keşişin yanına gidiyor. Tarihte Yaşlı Simeon diye bilinen keşişin yanında dini eğitim alıyor. Genç Simeon Antakya’ya döndüğünde Samandağ’daki bu tepeye çıkıyor ve kendisini tamamiyle Hıristiyanlığa adıyor. Müritleriyle birlikte manastırı inşa ediyor ve Yaşlı Simeon gibi Tanrı’ya daha yakın olmak üzere bir sütunun üzerinde yaşamaya başlıyor.
Bu noktada Burçak Altunay’ın söyledikleri önemli:
“Stilitler Tarikatı mensupları inzivaya çekilmek istediklerinde bir sütun inşa edip onun üzerinde yaşamaya başlıyorlar. Genellikle Hıristiyanlıkta inzivaya çekilen din adamları bir mağarada ya da bir manastırın içinde bir oyukta tek başlarına yaşarlar. Çile çekerler. Bu tarikata inanmış olanların farklı yönleri, mağara ya da oyuk değil sütunun üzerinde tek başlarına yaşamayı seçmiş olmaları.”
Bir buçuk metre eninde, 10 metre yüksekliğindeki bu sütuna tırmanmak için taş bir merdiven kullanılırmış ki merdivenin kalıntıları günümüze kadar gelmiş. Erken Hıristiyanlık döneminde çeşitli mucizeler gerçekleştirdiği söylenen Genç Simeon nedeniyle üç kiliseyi barındıran manastır kompleksi bölgenin önemli bir hac merkezi olmuş. Aziz Simeon’un yemeğini yediği, uyuduğu, kısaca tüm ömrünü geçirdiği sütunun kalıntılarını günümüzde görmek mümkün.
St. SImeon Manastırı’na nasıl gidilir?
Antakya’dan çıkıp Samandağ yoluna giriliyor ve yaklaşık 16 km sonra soldan Aknehir Mahallesi’ne bağlı sapaktan sapılıyor. Rüzgâr türbinlerinin olduğu yol izlenerek manastıra varılıyor. Antakya’dan yaklaşık yarım saat sürüyor.
Paylaş