Evde yazıya oturduğum sırada mesela, sokağımdaki ve arka sokağımdaki bina yıkımı nedeniyle pencereler kapalı.
Makinelerin çıkan uğultusundan telefonda konuşulmuyor.
Oysa birkaç saat önce müthiş bir İstanbul deneyimi yaşamışım.
İstanbul Rehberler Odası eski Başkanı Şerif Yenen ile birlikte Zeytinburnu, Kazlıçeşme, Yedikule’de Bizans dönemi kara surlarının peşine düşmüşüm.
Yüzyıllara meydan okumuş, Bizans döneminde imparatorların şehre girdikleri Porte Aurea’nın(Altın Kapı) maalesef sadece girişini görmüşüm.
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u alıncaya kadar yaklaşık binyıl bu kapı İstanbul’un en önemli kapısı.
Has bir İstanbullu olup Altın Kapı’yı tanımıyorum çünkü ziyarete açık değil.
16-9 KULELERİNİN DİBİNDE
BM kararıyla 1972 yılından beri 5 Haziran’da kutlanan Çevre Günü, bu yıl dünyada Trump’ın çekildiği Paris İklim Anlaşması, bizde ise doğanın en büyük nimeti zeytin ağaçlarıyla ilgili hararetli tartışmaların sürdüğü günlere denk düştü.
Tartışmalardan çevreyi fazla konuşamadık yazık ki.
Biz konuşmasak da rakamlar bizim için konuşuyor.
Şöyle ki, bugünkü tüketim ve üretim modellerini koruduğumuz takdirde 2050 yılında üç gezegene daha ihtiyacımız olacak.
Sadece plastik tüketiminde rakamlar korkunç.
Arabadan, cep telefonlarına oyuncaklara kadar dünya ekonomisinin vazgeçilmezi olan plastiğin üretimi 2015 yılında 322 milyon tona ulaşmış.
2050 yılında dört katı olacak.
Her yıl okyanuslarda biriken plastik atığın miktarı
Zira Türkiye’de olduğu gibi, Avrupa’da akademi dünyasında cinsiyet eşitsizliği oldukça yaygın. Brüksel’in tarihi Solvay Kütüphanesi’ndeki konferansa geçmeden önce bazı rakamlar.Türkiye’de akademi dünyasında kadınların oranı yüzde 40 iken, kadın rektör oranı sadece yüzde 7. Avrupa’da ise kadın rektör ortalaması yüzde 20. Avrupa’da akademi dünyasında “cam tavan sendromu” olmadığını sanmayın.Brüksel’deki konferans sırasında akademik kariyerlerinde önleri kesilmek istenen kadın rektörlerin deneyimlerini dinledik. Örneğin, eğitim ve halk sağlığı alanlarındaki hizmetlerinden ötürü İngiltere Kraliçesi tarafından ödüllendirilmiş olan Prof. Dr. Pamela Gillies’e rektör adaylığından çekilmesi için baskı yapılmış.
“Yılmayın ve kendi yöntemlerinizle mücadele edin” diyor Prof. Gillies.Konferansın açılış konuşmasını yapan Prof. Sağlamer, İTÜ rektörlük yarışmasında 11 aday arasında tek kadın olduğunu ve en yüksek oyu olmasına rağmen atanmasına karşı çıkıldığını anlatıyor.“Karşı çıkanlar mühendis değil mimar olmamı gerekçe olarak öne sürdüler. Demirel’in desteği üzerine atandım” diyor. EWORA’nın konuşmacıları arasında İsveç Yüksek Eğitim ve Araştırma Bakanı Helene Hellmark Knuttson da var.
Kendisini “dünyadaki ilk feminist hükümetin” bakanı olarak tanımlayan Knuttson’a bakarsanız istihdamda eşitliği sağlamayı başarmış olan İsveç’in zayıf noktalarından biri akademi.
Akademi dünyasında rektörlük seviyesinde kadın erkek eşitliği yüzde 27’de kalmış.Avrupa’nın ortalamasının üzerinde olmasına rağmen Knutsson “Bu durumdan mutlu değiliz. Kat edilecek uzun bir yol var” diye konuşuyor.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin en üst seviyelerde olduğu İsveç durumundan mutlu değilse biz ne diyeceğiz? Bu arada yeri gelmişken belirteyim, kabinede eşit sayıda kadın ve erkek bakanı sahip İsveç artık dünyanın tek feminist hükümetine sahip değil.
Fransa’da Macron da kabineyi kurarken kadın-erkek eşitliğini ön planda tuttu.
EWORA toplantısında iki şey dikkatimi çekti. Artık “Cinsiyet Eşitliği”nden ziyade “Cinsiyet Dengesi” kavramı öne çıkıyor. Nedenini sorduğumda “Cinsiyet Eşitliği bir insan hakları ve zaten olması gereken. Cinsiyet Dengesi eşitliğin ötesinde bir kavram. Kadın ve erkek arasında her alanda dengeli bir dağılım sadece kadın için değil tüm toplum için daha iyidir” cevabını aldım.
İkinci dikkatimi çeken nokta
Başlıkların ikisi de Koç Holding’in “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” çalışmalarıyla yakından ilgili.
2013 yılında “İş’te Eşitlik Bildirgesi”ni, 2015 yılında ise BM’nin “Kadının Güçlenmesi İlkelerini” imzalayan ardından yine BM’nin HeForShe kampanyasını destekleyen küresel şirketlerin arasına katılan Koç Holding her şirketinde kadın-erkek eşitliğine gönül koymuş.
İmzaladığı belgeler asla lafta ve rafta kalmamış.
Arçelik LG’de klima üretim bandında kadın oranın yüzde 50’ye ulaşması, Ford Otosan’da, Türk Traktör’de ya da Tat Gıda’da kadın oranın artıyor olması bunun kanıtı.
Grubun bu yöndeki çalışmaları hem de kendi içinde, hem dışarıda şirket çalışanlarının, bayilerin katılımıyla devam ediyor.
İki yıldan beri AÇEV ve TAP Vakfı’nın (Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı) işbirliğiyle devam eden “Ülkem İçin Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekliyorum” projesi kapsamında düzenlenen seminerlerde 81 bin kişiye ulaşılmış.
Geçenlerde Koç Holding Dış İlişkiler ve Kurumsal İletişim Direktörü Oya Kızıl Ünlü ile birlikte Çanakkale’de “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” seminere katıldık.
BÜYÜRKEN ÇOK FARK
“Benim ve onun en önemli başarısını ilk çalışmaya başladığı yıllardan itibaren hayırseverliği olarak görürüm”.
Ayşen Özyeğen’in, Finansbank’ı ya da Fiba Holding’ı anmaktan ziyade başarı deyince ailenin hayırseverliğini ön plana koymasını anlamlı buldum.
Hayırseverlik derken Ayşen Özyeğin eğitim, genç kız yurtları, AÇEV (Anne Çocuk Eğitimi Vakfı) ve en önemlisi kırsal kalkınma çalışmalarını sayıyor.
Kırsal kalkınma çalışmaları kapsamında Hüsnü Özyeğin ile birlikte Bitlis’e Kavar Havzası’na yaptığımız yolculuğu geçenlerde TÜRKONFED’in Diyarbakır toplantısında rastladığım eski Tarım Bakanı Mehdi Eker hatırlattı.
Zira bölgeye yaptığımız yolculukta bize eşlik etmişti.
Kavar’da, boşaltılmış 6 köyde, Nurcan Baysal ve ekibinin sürdürdüğü başarılı kırsal kalkınma çalışmalarını yerinde görmek için yaptığımız yolculuk 2010 yılındaydı.
Uzun yıllar sonra köylerine dönmüş olanların evleri tamir edilmiş, ortak yaşam alanları inşa edilmişti.
Köye dönüş yapanlara çeşitli meyve fidanları dağıtılmış, hayvancılık, hattı arıcılık başlamıştı.
Yakın bir arkadaşım Kapadokya’nın şirin köylerinden birinden satın aldığı evi görmek için uçak biletlerimizi bu yıl üçüncüsü yapılan Cappadox Festivali’ne göre ayarladık.
Konser, gösteri, 11 Haziran’a kadar devam edecek olan çağdaş sanat etkinlikleri, açık hava yürüyüşleriyle Uçhisar, Avanos ve Göreme’de çeşitli noktalara yayılan Cappadox Festivali bölgeye dört günlük bir canlılık getirmiş.
Festivali düzenleyen Pozitif’i de bünyesine katmış olan Doğuş Grubu’nun üç yıl önce ortak olduğu Uçhisar’daki Argos in Cappadocia Oteli, festival için Kapadokya’ya gelen ünlü CEO’ların, iş insanlarının, sanatçıların buluşma noktası.
Festivalin şöyle demokratik bir ortamı da var:
İş hayatının ünlü simalarıyla, modern diva diye bilinen Emma Shapplin konserini dinlemek için Kayseri’den kalkıp gelen bankacı bir genç kadını aynı ortamda buluşturuyor.
FİLMLERİN BÖLGEYE KATKISI
Argos in Cappadocia
2016 yılında toplam 270 patent başvurusu yapmış.
Dünya çapında önemli bir başarı bu.
Türkiye’den ancak bir elin parmakları kadar şirketin yer aldığı ve TÜBİTAK’ın ancak 1937. sırada olduğu listenin en üst sırasında yer almaktan söz ediyoruz.
Dünya Fikri Haklar Örgütü’ne Türkiye’den yapılan üç 3 uluslararası patent başvurusunun birini Arçelik gerçekleştiriyor,
Hafızam yanıltmıyorsa, şehre son kez TÜYAP’ın Diyarbakır’a düzenlediği ilk kitap fuarı nedeniyle 2010 yılında gitmiştim
Yedi yıl aradan sonra gördüğüm değişim tek kelimeyle inanılmaz.
Göz alabildiğine yeni yollar, yeni mahalleler, yeni siteler.
Dönüş uçağından çektiğim fotoğraflardan açıkça görünüyor bu değişim.
Zaten DİSİAD Başkanı Burç Baysal’a şehrin lokomotif sektörlerini sorduğumda tarımdan sonra ikinci sıraya inşaatı koyuyor.
Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy’un verdiği bilgiye göre, Diyarbakır’a 15 yılda 26 milyar liralık yatırım yapılmış.
4 milyar 850 milyon