Gila Benmayor

Arap Baharı’nda Türkiye modelini kim konuşuyor?

23 Ekim 2011
ÜRDÜN Ölü Deniz’de bu yıl 6’ncısı yapılan ve eş başkanlığını Coca Cola CEO’su Muhtar Kent’in üstlendiği Dünya Ekonomik Forumu’nun bölgesel toplantısına katılmayı planlarken Arap Baharı nedeniyle Türkiye’den yüksek bir katılım olacağını hesap etmiştim. Yanılmışım.
Dışişleri Bakanlığı’ndan kimsenin katılmayacağı önceden belliydi,
Ancak hem Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, hem Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan katılacaklarını bildirdikleri halde (DEF kitapçığında adları var) Ürdün programlarını iptal etmişler.
Görünürde Türkiye’den hiç bir resmi heyet de yok.
Oysa Ölü Deniz’e adımı attığım andan itibaren herkesin ağzından “Türkiye modeli” sözlerini duyuyorum.
DEF toplantısının konusu “Arap Dünyası’nda ekonomik büyüme ve istihdam” olduğu halde siyaset hiç arka planda değil ve anladığım kadarıyla bu “Türkiye modeli” hem siyasi, hem ekonomik yönleriyle kullanılıyor.
Örneğin “Türkiye Modeli”nden söz eden El Hayat’ın kıdemli diplomasi muhabiri Raghida Dergham bunun yaygın bir şekilde AKP Hükümeti’nin temsil ettiği ılımlı İslam olarak algılandığını düşünüyor.
MODEL NELERİ KAPSIYOR?
Ancak bu modelin esasında laik anayasa, çoğrafi konum, tarihsel arka plan ve ekonomiyi kapsadığını söylüyor.
“Bu modelin diğer ülkelere uyarlanması kolay bir şey değil” diyor.
Yeri gelmişken geçen hafta EDAM’ın Bodrum’daki toplantısında konuşan Brookings Enstitüsü’nden ekonomist Tarık Yusuf, Arap Dünyası’ndaki seküler elitler arasında AKP’nin “ılımlı İslam” modelinin kaygı uyandırdığını söylemişti.
Dün bir hafta arayla, Ölü Deniz’de yeniden karşılaştığım Tarık Yusuf’un yönettiği “Ekonomik Yönetim için Yeni Modeller” oturumunda sıklıkla geçen “Türkiye Modeli” sözü tam önümdeki Coca Cola İçecek Uluslararası Operasyonlar Başkanı Hüseyin Akın’ı isyan noktasına getiriyor.
“Modelimiz konuşuluyor ama burada Türkiye’den kimse yok”.
Modeli bir yana bırakın şu veya bu şekilde “bölgesel güç” olarak sivrilen Türkiye’nin bölgenin her anlamda nabzını tutan bu platformda olmaması anlaşılır gibi değil.
Neticede “one minute” olayının üzerinden uzun zaman geçti ve İstanbul, sanırım önümüzdeki haziran ayında DEF’in bölgesel toplantısını ağırlamaya hazırlanıyor.
Arap Baharı’na dönersek.
KADDAFİ’DEN SONRA SIRA ESAD’DA MI
Kaddafi’nin öldürülmesinden sonra sıranın Suriye lideri Beşar Esad’a geldiği konuşuluyor burada.
“Keşke Esad ayaklanmayı kanlı şekilde bastırmak için şimdiye kadar harcadığı 3 milyar doları reformlara harcasaydı” deniliyor.
Suriye’de rejimin mutlaka değişeceği ama bunun zaman alabileceği konuşuluyor.
Suriye’deki gelişmelerden kaygılanan Ürdün Kralı II. Abdullah üç gün önce apar topar Awn El-Hasane’yi yeni başbakan olarak atamış.
Ürdün, Arap Baharı’nı yaşayan Mısır gibi, Tunus gibi siyasi reformların ekonomik reformlarla kol kola gitmesi gerektiğinin farkında.
Bu ülkeler şimdi siyasi reformları konuşurken ekonomik büyümeyi, istihdamı, refahın eşit dağılımını ve en önemlisi kurumsallaşmayı da tartışıyorlar.
“AB’nin ekonomisi uçurumun eşiğinde ama bununla baş edebilecek sağlam kurumları var” diye günah çıkarıyorlar.

Cibril: Libya’nın yeniden inşası ‘İmkansız Görev’

LİBYA Ulusal Geçiş Konseyi’nin Başkanı Mahmut Cibril’i önceki gece Kaddafi’nin feci ölümünden sonra televizyondan izlemiştim.
Baktım sabah burada.
“Arap Baharı” ülkelerinin ekonomik geleceklerinin tartışıldığı panelin konuşmacılarından.
Libya’nın yeniden yapılanmasının ne kadar zaman alacağı sorulduğunda “Bu Tom Cruise’un ‘İmkansız Görev’i kadar imkansız. Şu anda bizim için en önemli şey istikrar ve sokaklardan silahların toplanması” cevabını veriyor.
Ülkenin dört yanından, değişik aşiretlerden, ellerinde silahlarla ortalığa dökülen bu çılgın kalabalık nasıl zapt edilecek?
Gerçekten imkâansız bir görev.
Cibril’in söylediğine göre, Libya petrol rezevlerinin yüzde 62’sini şimdiye kadar “aptalca” bir şekilde harcamış.
“Geriye kalan yüzde 38’lik rezervi akıllıca kullanacağımızı umut ediyorum” diyor.
Mahmut Cibril bu arada Arap ülkeleri için önerilen “Arap Marshall Yardımı” önerisine pek sıcak bakmıyor.
Zira haklı olarak “sorun para akışında değil, paranın yönetiminde” diyor.
Haksız mı?
Bölgede para olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ama acaba yatırımlar doğru yerlerde mi?
“Libya’da bu günleri göreceğimi asla tahmin edemezdim. Umarım Libya halkı 40 yıllık bir diktatörlükten sonra bu dönemi iyi değerlendirir” diye konuşan Mahmut Cibril gördüğüm kadarıyla Libya için bir şans.

Profesör Kuran: Ekonomik başarının Tohumları 19. yüzyılda atıldı

PROFESÖR Timur Kuran Boğaziçi Üniversitesi’nin efsanevi rektörü Abdullah Kuran’ın oğlu.
Halen ABD’de Duke Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan ekonomist Profesör Kuran Arap Dünyası’nın ekonomik gelişimiyle yakından ilgili.
Zaten Arap ülkeleri için yeni ekonomik modellerin tartışıldığı panelin konuşmacılarındandı.
Panel sonrası sohbet ettik.
Kuran, İletişim Yayınları’ndan çıkan “İslam’ın Ekonomik Yüzleri” kitabının yanı sıra Türkçe olarak YKY’den önümüzdeki günlerde çıkacak “Yollar Ayrılırken - İslam Hukuku Ortadoğu’yu Nasıl Etkiledi” kitabının da yazarı.
Ayrıca ekibiyle birlikte 10 ciltlik “Osmanlı Mahkeme Kayıtları” kitabını hazırlamış.
Kuran’a göre “Türkiye Modeli” bir anlamda Dünya Bankası’nın geliştirdiği bir model.
Modelin, Özal döneminde gelişmeye başlayan dış ticaret ekseni var, demokrasinin öyle ya da böyle yürümesini sağlayan “güçler dengesi” unsuru var ama uzun vadede sürer mi belli değil.
Profesör Timur Kuran, “Yollar Ayrılırken” kitabında Ortadoğu’nun 900’dan 1900 yılına kadar 1000 yıllık bir dönemini incelemiş.
“Ortadoğu’nun geri kalmasının en büyük nedeni hukuk sisteminin gelişmemiş olması” diyor.
KAPİTÜLASYONLARA YENİ YORUM
Avrupa ticareti destekleyen bir hukuk sistemi benimserken, sermayeyi kalıcı kılan şirketlerin kurulmasının önünü açarken, şer’i hukuk buna engel.
Osmanlı Tanzimat’tan itibaren şer’i hukuktan ayrılıyor, Atatürk ise tamamen kaldırıyor.
Timur Kuran “Daima şunu söylerim. Türkiye Arap ülkelerinden 1 ila 3 nesil önde çünkü bu çoğrafyada hukukunu geliştirmiş olan ilk ülke” diyor.
“Türkiye bugün ekonomik açıdan başarılı ise bunun tohumlarının 19. yüzyılda atılmış olmasına borçlu” diye konuşuyor.
Laik Ticaret Mahkemesi 1850’lerde kurulmuş.
Profesör Kuran birçok kötülüğün nedeni olarak bildiğimiz “kapitülasyonlara” da yeni bir yorum getirdiğini belirterek “Bu modernleştirmenin itici gücü olmuş bir sistem” diyor.
Profesör Kuran ile saatlerce oturup konuşabilirdim.
Ne yazık ki Ölü Deniz’deki iki günlük yoğun programda böyle bir fırsat olacağını sanmıyorum.
Ancak onu ve kitaplarını tam bu dönemde daha iyi tanımamız gerektiğine inanıyorum.
Topu bu işi çok iyi yapacak olan meslek-taşlara atıyorum.
Yazının Devamını Oku

Yeni zenginler nasıl para harcıyor

23 Ekim 2011
Doğu’da da yepyeni bir zengin sınıfı oluşuyor. Bu zengin sınıf büyük paralar dökerek aldığı ürünleri yakından tanımak, çağdaş sanat, antika, şarap gibi alanlarda uzmanlaşmak istiyor

Wall Street işgalcileri, İspanya’nın ‘öfkelileri’, Arap sokaklarının heyecanlı gençleri öncelikle sosyal adalet peşinde... Kemal Derviş’in de geçen hafta bana söylediği gibi ‘gelir uçurumu’ gençlerin canına tak demiş durumda.
ABD’de başta olmaz üzere, Batılı ülkelerde gelir uçurumu son 30 yıldır giderek artarken, Doğu’da da yepyeni bir zengin sınıfı oluşuyor. Lüks tüketimi patlatan bu zengin sınıf Rusya’da, Çin’de, Ortadoğu’da ve de Türkiye’de.
New York Merkezli lüks marka araştırma şirketi ‘Luxury Institute’un son verilerine göre, Çinli zenginlerin yüzde 50’si önümüzdeki yıl bir öncekine oranla daha çok harcayacağını belirtirken bu oran Amerikalı zenginlerde yalnızca yüzde 6.
Lüks tüketim peşindeki yeni zenginlere dair ilginç bir nokta var: Büyük paralar dökerek aldıkları ürünleri yakından tanımak, özelliklerini öğrenmek, çağdaş sanat, antika, şarap gibi alanlarda uzmanlaşmak istiyorlar.
Buna bu bilgileri aktaran Balkan İletişim Danışmanlığı’nın kurucusu Şebnem Balkan meslek hayatının büyük bir bölümünü De Beers Grubu’nda geçirmiş. Türklerin pırlantayla tanışmasında büyük oranda payı bulunan Balkan yeni şirketiyle bu kitleye hizmet sunuyor.
Londra, Paris, Frankfurt, Madrid, Milano gibi merkezlerdeki dostlarıyla süreli iletişim halinde.

İÇTİKLERİ ŞARABI BİLMEK İSTİYORLAR

Şebnem Balkan, çağdaş sanat, şarap, mücevher trendlerini iyi bilen uzmanları İstanbul’a davet ediyor.

Yazının Devamını Oku

Derviş: Wall Street eyleminin nedeni gelir uçurumu

18 Ekim 2011
“WALL Street’i işgal et eylemi” giderek büyüyor ve yayılıyor.

Dün sabah ta Los Angeles’tan kalkıp gelmiş bir eylemcinin “Bankaları benim verdiğim vergilerle kurtarıyorlar, sonra kredi kartlarının aidatlarını arttırıyorlar” dediği kulağıma çalındı.

Haksız mı?


Wall Street” eylemini hafta sonu Bodrum’da katıldığım EDAM’ın (Ekonomi ve Dış Politikalar Merkezi) toplantısı konuşmacılarından Kemal Derviş’e sordum.

Derviş’e göre, en tepedeki aşırı gelir yoğunlaşması ve buna karşın orta Amerikalı ailenin gelirinin 30 yıldır hiç artmaması bu eylemlerin başlıca nedeni.

“30 yıldan beri bu gelir uçurumu meselesi artarak büyüyor. Son 10 yılda süreç aşırı hızlandı. Bunun yanı sıra işsizlik gençler arasında çok yüksek” diyor Derviş.


Yazının Devamını Oku

Ajandayla yazılan tarih

16 Ekim 2011
Geçen yıl 100 yaşını kutlayan Ece Ajandaları öncülüğünde ‘Yüz Yıllık Markalar Derneği’ kuruldu. Bebek Badem Ezmecisi, Rebul, Vefa Bozası, Tevfik Altın Saat gibi asırlık markaları bir araya getiren Ece Ajandaları’nın pazarlama sorumlusu Seydali Gönel üçüncü kuşağın atılımlarını anlatıyor: Hamile, festival, hatta ramazan ajandası!

Ece Ajandası hayatımda hep varmış gibi geliyor.
İnce uzun siyah Ece Ajandası çalışma hayatımın ilk yıllarından.
Sonra çantaya atılan daha küçük Ece ajandaları geldi.
Yılbaşında her önüne gelen şirketin ajanda bastırıp göndermeye başlamasından önce Ece Ajandası’ndan başkası bilinmezdi.
Geçen yıl 100 yaşını kutlayan Ece Ajandası’nın üçüncü nesil sahiplerinden Emine Gönel ve Seydali Gönel ile geçmişe hoş bir yolculuk yaptık.
Halen Ece Ajandası’nın satış, pazarlama ve Ar.Ge’sinden sorumlu ailenin damadı Seydali Gönel, Osmanlı’dan başlayarak 1. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet dönemini kapsayan uzun bir zaman dilimini özetliyor.

Yazının Devamını Oku

150 milyonluk ‘yaratıcı sınıf’ için İstanbul’da yeni bir otel

14 Ekim 2011
DÜNYADA artık “yaratıcı sınıf” diye bir şey var.

Amerikalı şehircilik uzmanı Profesör Richard Florida “best seller” “Yaratıcı Sınıfın Yükselişi” kitabında dünyada bilimden, tasarıma yaratıcı işlerde çalışan 150 milyon kişi olduğunu tespit etmiş.

“Senin Şehrin Hangisi” kitabının da yazarı olan Florida’ya göre bu rakam ABD’de 40 milyon kişi.


Modern, yaratıcı, meraklı, yenilikler arayışında “yaratıcı sınıf” yeni şehirler fethetmeye çıktığında kalacağı otelin Le Meridien olacak.

Air France’ın 1970’li yıllarda kurduğu ve Amerikan otelcilik grubu Starwood’un 2005 yılında satın almış olduğu Le Meridien  Otellerinin “küresel marka direktörü” Eva Ziegler “yaratıcı sınıfa hitap etme” konseptin fikir anası.


Yazının Devamını Oku

AKM’de top artık Kültür Bakanlığı’nda

11 Ekim 2011
AKM’nin yokluğuna alışamadık.<br><br>2008 yılında onarım için kapanmış olan AKM kapıları hâlâ kapalı.

İstanbulluların geçen hafta peş peşe izleme fırsatını buldukları Kevin Spacey’li III Richard oyunu, İstanbul Senfoni Orkestrası’nın ve Devlet Opera ve Balesi ‘nın gala geceleri kesinlikle “evlerinde” değildi.

Vodafone sponsorluğundaki III Richard oyunundan başlarsak.

İKSV, oyunu sahneleyen Old Vic Tiyatrosu teknik ekibine Lütfi Kırdar, Haliç Kongre Merkezi gibi birkaç yeri gezdirmiş.

III Richard oyunu için gerekli sahne derinliği hiçbirinde olmadığı için Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nda karar kılınmış.


Ne ki, tiyatronun yer kapasitesi belli.


Yazının Devamını Oku

Burası Gençlik Cumhuriyeti

9 Ekim 2011
Serhat Gürcü, üniversitede baktı ki hayalindeki şirketlere ulaşması zor, bir işletme kulübü kurdu. Yetinmedi, ünlü işadamlarını etkinliklerine davet etti. Ali Koç’tan aldığı tavsiyelerle iş planını yaptı. Bugün 60 şirkete hizmet veren Gençlik Cumhuriyeti’nin ortağı

Hikâyemiz 2000’li yılların hemen başında Manisa’daki Celal Bayar Üniversitesi’nde başlıyor.
İzmirli bir memur ailesinin çocuğu Serhat Gürcü işletme öğrencisi. Hayalinde her genç gibi Türkiye’nin önde gelen şirketlerinden birinde çalışmak var.
Ne ki Manisa’da üniversiteden mezun olup o şirketlere, ünlü iş insanlarına ulaşmak zor. Aklına üniversitede bir işletme kulübü kurup ünlü isimleri davet etmek gibi bir fikir geliyor. Ümit Boyner, Ali Koç gibi isimler Celal Bayar Üniversitesi’ne gelip öğrencilerle sohbetlere katılıyor.
Gürcü “Onların anlattıkları sayesinde bambaşka bir kültürle tanıştık. Çalışma hayatıyla ilgili ufkumuz genişledi” diye anlatıyor.
Türkiye’nin üçüncü büyük organize sanayii bölgesi olan Manisa Organize, üniversitenin hemen dibinde. Öyle olduğu halde organize bölgeyle üniversite arasında bir ilişki yok.
‘İşletme Kulübü’nün başarısından sonra organize bölgeden de ünlü iş insanlarının konuşmalarına ilgi başlamış.
Gürcü, ‘Organize Bölge’yle ilişkiler başlayınca gençlerle markalar arasında bir bağ eksikliği olduğunu gördük” diye anlatıyor.

Yazının Devamını Oku

Enerjide senaryolar tükenmez

7 Ekim 2011
DİYELİM ki, önümüzdeki bir, iki yıl zarfında petrolün varil fiyatı 99 dolardan 250 dolara çıktı...

Dünya yeni bir küresel enerji krizinin kucağında.


Bölgedeki petrol ve doğalgaz kaynaklarının tam ortasında olmakla birlikte enerjide dışarıya bağımlı olan Türkiye bu durumda nasıl bir strateji izlemeli?


Petrol ve doğalgaz üreticisi durumundaki Suudi Arabistan, İran, Irak, Azerbaycan’ın enerji krizine tepkileri ne olacak?


Ekonomik krizle boğuşan Almanya, ABD gibi Batılı ülkeler nasıl bir politika izleyecekler?


Yazının Devamını Oku