Paylaş
Amerikalı şehircilik uzmanı Profesör Richard Florida “best seller” “Yaratıcı Sınıfın Yükselişi” kitabında dünyada bilimden, tasarıma yaratıcı işlerde çalışan 150 milyon kişi olduğunu tespit etmiş.
“Senin Şehrin Hangisi” kitabının da yazarı olan Florida’ya göre bu rakam ABD’de 40 milyon kişi.
Modern, yaratıcı, meraklı, yenilikler arayışında “yaratıcı sınıf” yeni şehirler fethetmeye çıktığında kalacağı otelin Le Meridien olacak.
Air France’ın 1970’li yıllarda kurduğu ve Amerikan otelcilik grubu Starwood’un 2005 yılında satın almış olduğu Le Meridien Otellerinin “küresel marka direktörü” Eva Ziegler “yaratıcı sınıfa hitap etme” konseptin fikir anası.
Bu konuda hayli iddialı.
“Otelciliğe yeni bir bakış açısı getirdik” diyor.
“Dünyada yükselmekte olan “yaratıcı sınıfa” hitap etmek için Le Meridien olarak sanatçılarla çalışmayı, sanata sponsor olmayı seçtik” diye ekliyor.
Eva Ziegler Le Meridien Otelleri’nin sanat dünyasıyla ilişkilerini yürütmesi için 5 yıl önceünlü Fransız küratör Jerome Sans’ı atamış.
ÜNLÜ KÜRATÖR İLE ANLAŞTI
Paris’te “Palais de Tokyo”nun kurucularından olan Jerome Sans İstanbullulara aşina bir isim.
12. İstanbul Bienali sırasında Galerist’te açılan mentalKLİNİK sergisinin küratörü.
Halen Pekin’de Çağdaş Sanat Merkezi’nin direktörü.
Eva Ziegler “Jerome Sans’ın bizimle çalışması Le Meridien Otelleri’nin sanatı saygıyla kucaklamasının garantisidir” diyor.
Sans iş başına gelir gelmez sanatı bir şekilde otellere entegre etmek için “Le Meridien Yaratıcı Topluluğu” diye bir ağ oluşturmuş.
mentalKLİNİK’in sanatçıları Yasemin Baydar ile Birol Demir de bu topluluğa dahil.
Otel ile sanat nasıl bağdaşıyor diye merak ediyorsunuz?
Kaldığımız Londra Le Meridien otelinden örnek vermek gerekirse, elektronik oda anahtarlarının her biri bir sanatçının elinden çıkmış.
Asansöre bindiğinizde ünlü bir Fransız müzisyenin müziği çalıyor.
En önemlisi Le Meridien Londra’da bugünlerde kapılarını açan Frieze Sanat Fuarı, Paris’teki Fiac, Dakar’daki Dak’Art, Viyana Sanat Fuarı’nın sponsoru.
İSTANBUL AMİRAL GEMİSİ
Eva Ziegler’e dönersek 2012 yılının hemen başında açılacak olan Le Meridien için heyecanlı.
“Bu yeni konseptle Avrupa’da sıfırdan açacağımız ilk otel” diyor.
“Le Meridien İstanbul konseptimizin amiral gemisi olacak” diye ekliyor.
Strawood, Le Meridien’i satın aldığında bu zincire dahil otel sayısı 130.
Aynı zamanda Sheraton, W markalarının da sahibi olan grup bunlardan bazılarını elden çıkartarak sayıyı 98’e düşürmüş.
Ancak İstanbul Le Meridien gibi yenilerini de listesine dahil etmiş.
Le Meridien Türkiye pazarına Makyol İnşaat’ın Etiler’de inşaatını tamamladığı 260 odalı otel ile giriyor.
Mimar Emre Arolat ile iç mimar Sinan Kafadar’ın çalıştığı Le Meridien’in sanata bakışı ve desteği bizim “sanat sponsorluğu havuzunu” genişletecek sanırım.
Türk Kahvesi nasıl marka olur?
LONDRA’da kaldığımız Le Meridien Oteli’nin tam karşısında ünlü Waterstone’s kitapçısının yanında “Kahve Dünyası” dükk^anının hazırlıklarını sevinçle gördük.
Piccadilly Meydanı’nın iki dakikalık mesafede bir Kahve Dünyası Türk kahvesinin İngilizlere tanıtmak için önemli bir fırsat.
Ama bana bu konuda ne kadar geç kaldığımızı bir kez daha hatırlatıyor.
İtalyanların “espresso” için neler yaptıklarını görünce bu inancım pekişiyor.
Le Meridien’in İtalyanların ünlü kahve markası İlly ile bir ortaklığı var.
Marka deyince dünyada yeni trend “birlikten güç doğar” mantığıyla ünlü markaların işbirliği.
Le Merdien otel zincirinde İlly kahveleri kullanılıyor ve İlly’nin CEO’su Andrea İlly “Le Meridien’in kahve gurusu” diye biliniyor.
İlly markası de sanatla iç içe olan bir marka.
Frieze Fuarı nedeniyle Londra’da bir galeride açtığı geçici sergide ünlü sanatçılar tarafından yapılan kahve fincanlarını sergiliyor.
İngiltere doğumlu Hintli sanatçı Anish Kapoor, İspanyol yönetmen Pedro Almodovar İlly’nin sanatçıları arasında.
Markalar yenilik peşinde koşmak zorunda.
Ama yeterli değil.
İlly “espresso”nun tadını mükemmelleştirmek adına inovasyona inanılmaz bir yatırım yapıyor.
50’ye yakın uluslar arası patent sahibi.
Dünyada “kahve üniversitesi” diye adlandırdığı 25’e yakın noktada lezzetli “espresso”nun nasıl yapılacağını, nasıl servis edileceğini öğretiyor.
Baktığınızda, Türk kahvesinin geçmişi “espresso”dan çok daha eski.
Pişirilme tarzının, tadının, köpüğünün dünyada benzeri yok.
Ama yazık kimse -İlly’nin “espresso” ya sahip çıktığı gibi- elinden tutmamış.
Ekonomik durgunluk ve Frieze Sanat Fuarı
NE yazık ki bu satırları kaleme aldığımda henüz Frieze Sanat Fuarını görmedim.
Birazdan kürotör Jerome Sans ile birlikte Frieze turuna çıkacağız.
Dünyanın en önemli sanat fuarı Frieze, Avrupa’da ekonomik durgunluğun çanlarının çaldığı bir döneme rastlıyor.
Küresel sanat piyasasındaki canlılığın motoru olan Çin’de sanata yatırım yapan fonların sayısı 40 ekonominin yavaşlaması durumunda sanat dünyasının darbe alacağı yazılıp çiziliyor burada.
Gagosian gibi ünlü bir sanat galerisinin Hong Kong’da şube açtığı, Londra’da Avrupa’nın en büyük galerisini açan White Cube’ın deli fişek patronu Jay
Jopling’ın Çin’in yolunu tutmaya hazırlandığı bir sırada Çin’den gelen haberler kötü.
Frieze Fuarı’nda sergilenen eserlerin değerinin 225 milyon sterlin olduğu söyleniyor.
Yan etkinlik olarak düzenlenecek açık arttırmada ise 110 milyon sterlinlik eser satılacak.
Bu inanılmaz sanat piyasasında Türkiye’den yanılmıyorsam iki galeri Rodeo ve Rampa boy gösteriyorlar.
Frieze’in Frame Bölümü’nde yer alan Rampa 1977 doğumlu sanatçı Nilbar Güreş’in “Açık Telefon Kulübe”siyle fuara katılıyor.
Frieze Fuarı’nda bu yıl Türkiye ve Ortadoğu danışmanlığını VİP Turizmin sahibi Yasemin Pirinççioğlu’nun kızı Filiz Avunduk yapıyor.
Türkiye güncel sanatının ve sanatçılarının uluslararası platformda tanınması için geçtiğimiz yaz aylarında Füsun Eczacıbaşı, Selman Bilal, Agah Uğur, İpek Cem Taha gibi isimler tarafından kurulan SAHA Derneği de Frieze’de.
Paylaş