Paylaş
Davos’a uzun yıllardan beri gelen Başbakan Yardımcısı Ali Babacan dün programına El Arabiya televizyonunun naklen verdiği “Arap Baharı’nın Sonuçları” toplantısıyla başladı.
Aynı toplantıda Kuveyt Merkez Bankası Başkanı İbrahim Dabdub, ABD Ekonomi, Enerji ve Tarım Bakan Yardımcısı Robert Hormats, Tunus Merkez Bankası Başkanı Mustafa Kemal Nabi de dinledik.
“Arap Baharı’nın Sonuçları”nda moderatörün ilk soruyu yönelttiği Babacan, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da değişimin kaçınılmaz olduğunu söylüyor.
“Peki Türkiye’yi bu gelişmeler karşısında kaygılandıran nedir?” sorusu üzerine Babacan, “İnsanlara karşı güç kullanmamalı. Bölgede geçiş dönemini barış içersinde olmalı. Ortadoğu’nun önünde büyük fırsatlar var. Doğal kaynaklar, genç nüfus ile potansiyel orada duruyor” cevabını veriyor.
TÜRKİYE MODEL Mİ?
Babacan “Bölgenin gözü Türkiye’de… Türkiye modelinin temelinde laiklik olmasaydı bu kadar başarılı olur muydu?” sorusunu ise şöyle yanıtlıyor:
“Her ülkenin kendi koşulları, temel ilkeleri var. Laiklik sözcüğü biraz sorunlu. Herkes farklı şekilde ele alabiliyor.Türkiye’de bu dini özgürlükler olarak anlaşılıyor.Bizim model olma gibi bir talebimiz yok”
Ancak moderatör bu noktada araya giriyor:
“Ama Türkiye giderek büyük bir rol oynuyor bölgede ve bu size Osmanlı dönemini hatırlatıyor” diyor.
Babacan bunun üzerine “Türkiye yaptıklarıyla ilham kaynağı oluyor. İslam ile demokrasinin yan yana olabileceğini gösterdik” diyor
Babacan’ın dünkü diğer oturumları ise “Kapıdaki Büyük Değişim”, “Yenilikçi Sağlık Sistemi”nin başlıkları altıdaydı.
YENİ AVRUPA TÜRKİYE’SİZ OLMAZ
Babacan’ın hem “Arap Baharı’nın Sonuçları ”, hem küresel ekonomide yeni büyüme modellerinin tartışıldığı “Kapıdaki Büyük Değişim” oturumların konuşmacıları arasında olması Türkiye’nin dünya sahnesinde giderek ağırlık kazanan rolüyle ilintili.
AB Bakanı ve Baş Müzakereci Egemen Bağış daha önce de yazmış olduğum gibi forumun ilk gününden itibaren Avrupa’yla ilgili çoğu oturumunda konuşmacı.
Bağış dün İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile birlikte “Avrupa’nın Yeniden Şekillenmesi” oturumunun konuşmacısıydı.
Önceki gün Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in de işaret ettiği gibi, Avrupa’nın küresel bir güç olması için kendisine çeki düzen vermesi, reformlarını sürdürmesi şart.
Davos’ta sohbet ettiğim herkes bir konuda hem fikir.
Küresel oyuncu olması için ekonomik büyümesiyle hayranlık uyandıran Türkiye’yi yanına almak zorunda.
Zaten Egemen Bağış dün sabah Davos’ta ağırladığı yabancı gazetecilere de aynı mesajı veriyor:
“Yeni Avupa Türkiye’siz olamaz”.
Merkel:Daha çok Avrupa
DÜNYA Ekonomik Forumu’nun açılış konuşmasını yapan Almanya Şansölyesi Angela Merkel, “Daha çok Avrupa’ya cesaretimiz var” dedi.
Daha çok Avrupa ne demek?
Konuşmasından çıkardığım sonuç şu;
Yapısal reformlara devam,daha çok bütçe disiplini, daha çok regulasyon, kamu borçlarını dizginleme, rekabetçiliği öne çıkarma.
Merkel’e göre, Avrupa 2008-2009 mali krizinden dersler çıkartmış ama bu yeterli değil.
“Avrupa büyük bir projedir… Devam etmesi gerekiyor” diyen Merkel’e göre, Avrupa’nın en temel sorunlarından biri işsizlik.
“Avrupalı gençlerin başka diyarlara göç etmelerini engellemek zorundayız” diyor.
Gerçekten Avrupalı gençler daha parlak gelecekler için uzak diyarlara yelken açıyorlar.
Önceki sabah rastladığım bir Yunanlı’ya göre, Yunanistan 2. dünya Savaşı’dan bu yana en derin krizini yaşıyor ve insanlar Avustralya’ya göç etmek için uzun kuyruklar oluşturuyorlar.
Dünya nüfusun yüzde 10’nunu barındıran buna karşı dünya milli hasılasının yüzde 20’sini karşılayan Avrupa kendi biricik modelini korumak, geliştirmek zorunda.
Merkel’den son söz DEF’e gelen CEO’lara, “Lütfen yatırımı düşünürken Avrupa’yı unutmayın”
Bill Gates neden tarım diyor?
DÜNYADA 1 milyar insan sabah uyandığında karnını nasıl doyuracağını bilmiyor.
Yani her 7 insandan biri açlıkla karşı karşıya.
Yeterli beslenemedikleri için erken yaşlarda ölen çocukların sayısı 200 milyonun üzerinde.
Bir yanda böylesine ürkütücü rakamlar, diğer yanda gıdaların yüzde 40’ının ya tedarik zincirinde, ya tüketici bazında çöpe gittiği gerçeği.
Açlık ahlaki bir sorun olduğu kadar, dünyanın barış ve istikrarı için kötü.
“Gıda Güvenliği” oturumunun konuşmacıları arasında dünyanın 2. en zengin kişisi Bill Gates de var.
Microsoft’un kurucusu Gates Vakfı’nın Afrika’da sağlık sorununa odaklandığını ama son dönemlerde tarımla ile de ilgilendiğini söylüyor.
“Zira ortadan kaldırmaya uğraştığımız hastalıklar açlıktan ve kötü beslenmeden kaynaklanıyor” diyor Gates.
Dolayısıyla sorunun köküne iniyor ve tarımla ve özellikle “tarımda inovasyon” ile ilgileniyor.
Gates’in de vurguladığı gibi tarım 3-4 yıldan beri yükselen değer.
“Tarımda inovasyon” deyince ekili alanların daha verimli kullanılmasından GDO’ya kadar geniş bir yelpaze.
Gates’ın tarıma olan karşı artan ilgisinde ne yazık ki bazılarının kafasında soru işareti var.
Zira dünyanın ikinci zengin adamı 2010 yılı yaz aylarında GDO konusunda uzmanlaşmış Monsanto şirketinin 500 bin hissesini 23 milyon lira karşılığında almış.
Mesele şu:Monsanto yoksul çiftçileri kendi tohumlarına mahkum etmekle suçlanıyor.
George Soros ile birlikte film izledik
SOROS Dünya Ekonomik Forumu’nun vazgeçilmez simalarından.
Şimdi işin dedikodu kısmına gireceğim ama kendisinden hayli genç kız arkadaşıyla çeşitli oturumlarda boy gösteriyor.
Önceki gece DEF’in sanat dalında dağıttığı “Kristal Küre” ödülünün sahiplerinden Fransız yönetmen Luc Besson’un muhteşem filmi “The Lady”ni seyretme imkânı buldum.
“The Lady” hayatının 15 yılını Burma’da evinde göz hapsinde geçiren Aung San Suu Kyi’i ve ailesini anlatıyor.
1991 yılında Nobel Barış ödülünü kazanmış olan Aung San Suu Kyi’nin pek bilmediğimizözel hayatı etkileyici.
Burma’da demokrasi için verdiği mücadele uğruna çok sevdiği kocasını ve iki çocuğunu İngiltere’de bırakmış.
1988 yılından itibaren Burma’da muhalefet lideri olarak aktif politikaya atıldıktan sonra askeri cunta ailesine çok nadiden vize vermiş.
Kanser olan ve 53 yaşında ölen kocasını bile yanına gidememiş Aung San Suu Kyi.
Davos’un küçük sinema salonuna kurulduktan sonra baktım tam arkamda George Soros genç kadın arkadaşıyla “The Lady”yi izliyor.
Soros, yanına gelen filmin yönetmeni Luc Besson’a, filmi Brookings Ensitüsündeki yakın arkadaşı Strobe Talbott’tan duyduğu ve kaçırmak istemediğini söylüyor.
Fransızlar konuşmuyor
FRANSIZ Senatosu’ndan geçen Ermeni soykırım tasarısını Dünya Ekonomik Forumu’na katılan Fransız siyasetçilere soracak oldum.
Resmen kaçacak delik aradılar.
Bill Gates’in de konuşmacı olduğu Gıda Güvenliği oturumunda Fransız Tarım Bakanı
Bruno Le Maire de vardı.
Oturumdan sonra Le Maire’in yanına gidip, Fransız senatosundaki son gelişmeleri değerlendirmesini istedim.
“Çok hassas bir konu. Burada ayak üstü olmaz” dedi ve arkasını çevirdi.
Aynı şekilde iktidardaki UMP partisinin genel sekreteri Jean François Coppe de koridorda karşıma çıktı.
Kendisinden bir mülakat rica ettim ancak konunun ne olduğunu öğrenince “Paris’teki ofisimden randevu alın” demez mi?
İkimiz Davos’tayız ve randevu almak için Paris’teki ofisini arayacağım?
Paylaş