Ferai Tınç

NATO’nun geleceği paraya bağlı

2 Temmuz 2004
BAYAN Laura Bush, dün bizim gazetede yayınlanan habere göre, ‘ABD için çok başarılı bir zirveydi biz istediğimizi aldık’ demiş.NATO Zirvesi’nin sonuçlarını değerlendirirken, Washington’dan, hatta Washington kentinin Beyaz Sarayı’ndan bakmak ne derece sağlıklı olabilir ki? Kaldı ki, sırf bu açıdan bakıldığında bile şu an durum pek parlak değil. New York Times Gazetesi’nin yayınladığı kamuoyu yoklaması, Başkan Bush’u destekleyenlerinin oranının yüzde 42 ile en düşük seviyeye ulaştığını gösteriyordu.CNN/Gallup tarafından yapılan araştırmaya göre ise, Amerikalılar Irak’ta yetki devrinin hızlandırılmasını bir ‘başarısızlık’ olarak nitelediler. Her on kişiden altısı bunu ‘yenilgi’ olarak niteledi. ABD Başkanı Bush’un, camili, köprülü, İstanbul Boğazı dekoru ile güçlendirmek istediği mesajının ağırlığını, Kennedy’nin Berlin Duvarı önünde yaptığı konuşmayla karşılaştırabilir miyiz?Boğaz konuşmasından, ‘Ben Berlinliyim’ derinliğinde bir cümlecik kalacak mı tarihe?* * *ZOR bir döneme denk gelen böyle büyük bir toplantının güvenli bir biçimde gerçekleştirilmiş olması, Türkiye’nin örgütlenme kapasitesini göstermesi açısından, yani ‘bizim açımızdan’ olumlu idi.Örgütlenme deyip geçmeyin. Bir gelişmişlik kriteri olarak çok önemli bir özellik bana göre. Ama içerik açısından NATO Zirvesi’ne, birçok konuda ucu ucuna sağlanan uzlaşmalar damgasını vurdu. Şöyle ki: Irak ve NATO. NATO üyesi ülkeler, Irak’ın içinde ya da dışında eğitim sağlayacaklar ama ‘nasıl?’ı daha sonra belirlenecek. Afganistan. Halkı seçimlere hazırlamak için Kabil dışındaki bölgelerde görev yapmak üzere daha fazla asker ve malzeme gönderilecek. Ama ‘Nasıl?’ daha sonra belirlenecek. NATO üyesi ülkeler daha fazla para ve insan katkısında bulunmak zorundalar ama ben pek istekli görmedim etrafta. Terör. Ortak mücadele iradesi tekrarlandı. İstihbarat işbirliği, Rusya ve Ukrayna’nın da katılımıyla Akdeniz ve Karadeniz’de deniz kuvvetlerinin geçişleri izlemesi, kitle imha silahlarına karşı önlemler ele alındı.Ama bunlar nasıl yapılacak? * * *NATO sonuç bildirisinde, ‘Hedeflerimize ulaşabilmek için bunlara uygun olanaklara ihtiyacımız var’ deniyor. Ve üye ülkeler yeteneklerini NATO’nun hizmetine hazır duruma getirmeye çağrılıyor. İşte esas mesele bu. NATO’nun kendisine biçtiği yeni siyasi ve güvenlik rolleri doğru ve gerekli ama bunlar için ‘para’ gerekiyor. Üye ülkeler, savunma reformu yaparken ihtiyaçları kalmayan bazı güçlerden vazgeçip, yerine NATO’ya tahsis edecekleri yeni olanaklar için hazırlık yapmaya davet ediliyor. Herkes fadakarlık konusunda önce yanındakinden bekliyor. Soğuk Savaş NATO’su ile yeni dönem arasındaki farklardan biri de bu.NATO’nun yeni misyonunu başarıyla üstlenebilmesi ve yeni bir rolle hayata devam edebilmesi de üye ülkelerin gönüllü katkılarına, bu iş için ayıracakları paraya bağlı. İstanbul Zirvesi’nin, ABD Başkanı’nın şovu olmaktan daha kalıcı bir değer taşıması, bu soruna ‘zenginlerin öncülüğü ile’ çözüm bulunmasına bağlı.
Yazının Devamını Oku

NATO’nun yeni rolü Afganistan ve Irak

29 Haziran 2004
NATO liderleri, Afganistan ve Irak ile ilgili önemli kararlara imza atarak, örgütün yeni rolünü somutlaştırırken, Türkiye Zirve’ye katılan bütün liderler tarafından <B>‘farklı kültürlerin bir arada yaşayabileceğini gösteren bir model’, ‘Müslümanların da demokratik yönetimi başardıklarını gösteren bir örnek’</B> olarak nitelendi. Haftalarca süren tartışmalardan sonra NATO Afganistan’da, Kabil ile sınırlı görev alanını ülke çapında genişletme kararı aldı. Afganistan’daki NATO Görev gücü komutanlığı yeniden Türkiye’ye teklif edildi. Daha önce bu öneriyi kabul edebileceği yolunda sinyal veren Ankara’nın yanıtı bu kez daha net oldu. Ancak kararın Meclis’te alınması gerektiği için kesinleşmedi. Bir buçuk yıl önce Afganistan’a gönderilecek gücün sadece Kabil ile sınırlı kalması konusunda yoğun tartışmalar yapıldığı anımsanacak olursa, NATO’nun görev alanını genişletme kararı, ABD Yönetimi’nin öngördüğü formülün sonunda kabul edildiği anlamına geliyor.

IRAK UZLAŞMASI

Bush’un, dün zirvenin ilk günü sabah oturumunda, Irak’ta yetki devrinin gerçekleştiğini açıklaması, zirvede Irak güvenlik kurumlarının eğitimi konusunda karar alınmasını da kolaylaştırdı. Bu karar, NATO’nun Irak’a müdahalesini isteyen ABD’nin beklentilerini karşılamadı. Washington, aylardan beri Irak’ta NATO bayrağının dalgalanmasını istiyor ve bu sayede Amerikan aleyhtarı direnişin yumuşayacağı hesabını yapıyordu. Özellikle Fransa ve Almanya, NATO’nun Irak’ta görev almasına karşı çıktılar. Ancak, zirvede alınan karar, Bağdat Hükümeti’nden yardım çağrısı gelmesi durumunda isteyen ülkelere Bağdat sınırları içinde de faaliyette bulunma olanağı tanıyacak.

İSTANBUL GİRİŞİMİ

Zirvenin en önemli gündem maddelerinden olan İstanbul İşbirliği Girişimi çalışmalarından ise beklenen sonuç çıkmadı. ABD’nin Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeler projesinin, güvenlik bacağını oluşturması planlanan bu girişim, NATO’nun Ortadoğu’da isteyen ülkelerle, güvenlik alanlarında ikili işbirliği yapmasını öngörüyor. Ancak bunun için, karşı tarafın da istekli olması ve talepte bulunması gerekiyor.
Yazının Devamını Oku

Zirve’den beklentiler

28 Haziran 2004
<B>NATO </B>Zirvesi öncesinde ABD Başkanı <B>Bush </B>ile Avrupa Birliği liderleri arasında İrlanda’da yapılan ABD-AB Zirvesi, İstanbul’da neler beklendiğini net biçimde ortaya koydu. Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte, Sovyet yayılmasına karşı Avrupa’nın savunması amacıyla kurulmuş olan NATO, yeni çağın ihtiyaçlarına göre yeni bir kimlik kazanıyor. İstanbul Zirvesi, bu yeni kimliğin tanımlanması açısından önemli.

Ancak, yeni kimlik NATO’nun askeri ve siyasi görevlerini çeşitlendirmekle kalmıyor, üyelerden daha fazla katkı bekliyor.

Afganistan’daki deneyimin de gösterdiği gibi, örgütün terörizme karşı sadece askeri değil, siyasi bir mücadele misyonu da üstlenmesi, üye ülkelerin daha fazla asker ve sivil, daha fazla malzeme ve daha fazla maddi katkısını gerektiriyor.

Soğuk savaş sonrası, birçok üye ülkenin gerçekleştirdiği askeri reformların, ülke savunması çerçevesinde ve bu ihtiyaçlara göre yapıldığını anımsayacak olursak, NATO’nun ihtiyaçları nasıl karşılanacak, bir sorun olarak karşımıza çıkıyor.

NATO’nun beklentilerine yanıt vermek için herkes bir başkasından katkı bekliyor. Gözler en çok da yeni üyeler ile Türkiye’ye çevriliyor.

Geçen hafta Macaristan’da görüştüğüm uzmanlar, ‘Afganistan’da varız, Irak’ta varız, Bosna’da varız, Kosova’da varız, Kıbrıs’ta varız. Kendi koşullarımıza göre bu sorumluluk çok iddialı ve kamuoyumuz artık buna karşı çıkıyor’ diyorlardı.

* * *

ABD Başkanı Bush, beş yüz kişilik kalabalık bir heyetle önce İrlanda’ya ardından Türkiye’ye geldi. Bu heyette çok sayıda gizli servis ajanı var. Yüksek yetenekli silahlara sahipler, zırhlı araçlara işleyen silahlar, bomba etkisine dayanıklı araçlarla dolaşan ABD Başkanı’nın bu zirveden en büyük beklentisi, ülkesinin Irak savaşı öncesi başlayan yalnızlığını aşmak. Transatlantik ilişkilerin düzeldiği mesajını vermek.

Nitekim, İrlanda’da Emerald Island’da Avrupa Birliği liderleri ile gerçekleşen zirve sonrası yaptığı açıklamada Başkan Bush, ‘Hepimiz bir konuda anlaştık. Demokratik bir Irak, Barış içinde bir Irak ve toprak bütünlüğünü koruyan bir Irak hepimizin çıkarınadır’ sözleriyle, Avrupa ile ülkesi arasında Irak ile ilgili yeni bir uzlaşma döneminin açıldığını göstermek istedi.

Başkan ile birlikte İrlanda’dan Türkiye’ye gelen gazetecilere de, Avrupa semalarında kimliklerinin açıklanmaması kaydıyla bazı Amerikalı diplomatlar bu mesajı güçlendirecek açıklamalarda bulunmuşlar. Örneğin, Avrupa Liderleri zirvesinden çıkan sonucun, ‘Irak halkına güvenlik sağlamak için yardımcı olan uluslararası güce destek’ anlamı taşıdığı vurgulanmış diplomatlar tarafından.

Başkan Bush’un Zirve’den bir beklentisi de bu. Böylece, kendisini ABD’yi yalnızlaştırmakla suçlayan rakibi Demokrat aday Kerry’nin en etkili seçim silahını da elinden almış olacak.

Irak’a NATO’nun müdahalesi ise Washington’un, uzun zamandan beri beklentisi. Ancak Brüksel’de görüştüğümüz yetkililer, bu konudaki soruları, ‘Biz NATO’da Polonya ile birlikteyiz zaten’ diye yanıtladılar ve ancak Irak askerlerinin eğitilmesine katkıda bulunabileceklerini söylediler. O da Irak dışında, üçüncü bir ülkede.

Her şeye rağmen, Avrupa ile ABD arasındaki ilişkiler, bir yıl öncesine göre olumlu yönde gelişiyor. Her iki taraf da geçmişten ders çıkartarak pozisyonlarından birer adım geri atmış durumda.

İrlanda Zirvesi’nde belki Irak konusunda değil ama ABD-Avrupa ilişkilerini daha sağlam temellerde yakınlaştıracak olan girişimlere yeniden destek verildi. Avrupa ve ABD uydu sisteminin 2008’e kadar entegrasyonu, gümrüklerdeki işbirliği, hava yollarının güvenliği konusundaki işbirliği gibi, küçük ama sistemleri birbirlerine bağımlı kılarak bütünleştiren girişimler gibi.

* * *

BUGÜN İstanbul’da başlayan zirveyi daha çok yönüyle konuşacağız. Ama benim de bu zirveden bir beklentim var. Onu söylemek istiyorum.

Zirve nedeniyle, İstanbul’da ‘NATO vadisi’ olarak vaftiz edilen bölgedeki sokak çocukları ve tinerci gençler ‘gözden uzaklaştırıldı’. Benim talebim, zirveden sonra bu çocukların kendi kaderlerine terk edilmemeleri ve sahip çıkılarak topluma yeniden kazandırılmaları için gereken adımların atılması.
Yazının Devamını Oku

Sosyalistlerin İstanbul mesajı: Savaş değil siyaset

27 Haziran 2004
<B>NATO</B> Zirvesi’nin arifesinde, dünya Sosyalistleri İstanbul’dan, <B>‘Önleyici savaş değil önleyici siyaset geliştirmek’ </B>konusunda görüş birliğine vardılar. CHP’nin ev sahipliğinde bir araya gelen Sosyalist Partilerin temsilcilerinin bir buçuk gün süren toplantısının sonucunda, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine de tam destek geldi.

Avrupa Parlamentosu seçimleri sırasında ortaya çıkan Türkiye karşıtı havaya ayak uyduran Avrupa sosyalistleri, dünkü toplantıda Türkiye ile müzakerelerin başlamasını istediler.

Sonuç bildirgesinde, Avrupa Komisyonu, Türkiye ile genişleme müzakerelerini başlatmak için 2004 sonunda gerekli kararı vermeye çağrıldı.

Kendisini, eski hükümetteki Dış Ekonomi İlişkileri Bakanlığı sırasında, Türkiye’ye gösterdiği yakın ilgi nedeniyle tanıdığımız Piero Fassino, bildiride Türkiye’ye ‘müzakere tarihi verilmesi’ ifadesinin yer almasını istedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve eski Büyükelçi Onur Öymen’in müdahaleleri ile, çağrı daha güçlü bir hale getirildi.

* * *

SOSYALİST Enternasyonal’in bu önemli komitesinden çıkan karar, sadece Avrupalıların değil, dünya sosyalistlerinin de, -elinden geleni yapan Genel Sekreter Luis Ayala gibi- Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini ne kadar yakından izleyip, desteklediklerinin göstergesi oldu. Tartışmalar sırasında, CHP ne isterse onu kağıda geçirmek gibi bir eğilimi fark edince, bundan önce izlediğim uluslararası bir çok toplantıda karşılaştığım ilgisizliği anımsadım.

Belki de bu toplantı, yıl sonuna doğru Avrupa konusunda havanın daha fazla Türkiye lehine döneceğinin ilk işaretiydi.

Bu arada, bildirinin onaylanmasından sonra bir CHP milletvekilinin kulağıma fısıldadığı sözleri de kimliğini açıklamadan, aktarmak istiyorum.

‘Bu ülkede Avrupa Birliği için sadece belli bir parti ya da çevre çalışmıyor. Biz de var gücümüzle bu işin arkasındayız.

Gerçekten de, birçok ülkenin imreneceği kadar bir büyük bir seferberlik içinde Türkiye. Ama bu ortak çaba, eleştirmemeyi, muhalefet etmemeyi gerektirmiyor tabii ki.

* * *

NATO Zirvesi Sosyalistlerin de gündemindeydi. Toplantıdan çıkan mesajda da NATO’nun Akdeniz diyalogunun derinleştirilmesi, Ortadoğu ile ikili ilişkilerin geliştirilmesi ve diğer girişimlerine destek verildi.

NATO’nun değişimine Sosyalist duruşla katkıda bulunma görüşü ortaya çıktı.

Portekiz Sosyalist Partisi’nin temsilcisi Ana Gomes, ‘Amerika’nın girişimlerine karşı çıkıyoruz ama biz kendimiz bir girişim öneremiyoruz’ sözlerinin destek bulması da bu arayışın ifadesiydi.

Fassino, ‘teröre ve diktatörlere karşı biz Sosyalistlerin sessiz kalması mümkün değil. Ama önce siyasi yöntemlerin denenmesi için çalışmalıyız. Güç kullanımı en son düşünülmeli’ diyordu. Bu da ‘BM gibi, NATO gibi, Sağlık Örgütü gibi uluslararası kurumları güçlendirerek, küresel yönetişim çekirdekleri oluşturmak’la mümkündü.

Sosyalistlerin, yeni koşullara uygun ‘enternasyonalizm’ tarifiydi bu.
Yazının Devamını Oku

Macar nabzı

25 Haziran 2004
BUDAPEŞTE BİZ gazeteciler, nereye gitsek içimizde karşı konulmaz bir nabız tutma dürtüsü kıpırdar.Her şeyi bilmemiz gerekirmiş gibi! Andrassi Üniversitesi’nin düzenlediği Avrupa’nın geleceği ve Türkiye konulu konferans için geldiğim Budapeşte’de ben de bir nabız tuttum haliyle. Avrupa’nın yeni üyeleri arasında Türkiye ile en içli dışlı geçmişe sahip ülkelerden olan Macaristan, bu yıl sonunda verilecek müzakere kararı hakkında ne düşünüyor?Bu soruyu, Macaristan Parlamentosu Avrupa ile Entegrasyon İşleri Komitesi Başkanı Istvan Szent-Ivanyi’ye yöneltmek için Parlamento’ya gittim. Macaristan’ın emperyal geçmişinin gölgesini taşıyan gotik Parlamento binasının görkemli bir odasının girişinde beklerken, duvardaki resimleri incelerken gözüm bir savaş resmine takıldı. Parlamento’nun yüksek duvarındaki resimde, Transilvanya Beyi Hunyadi Yanoş’un, Osmanlı ordusunu yenilgiye uğratışı anlatılıyor. Bu coğrafyada hangi müzeye gitsem, hangi galeriye göz atsam, hangi anıta dikkatli baksam ‘Osmanlı’ya karşı kazanılan zaferler’i anlatan temalar mutlaka vardır. Masallardan marşlara, Avrupa kimliğinin bir parçası haline gelen bir olmazsa olmazlık. ‘Ne seninle ne de sensizlik’ tutkusunun derininde yatan da bu belki. * * *SZENT-İvanyi, iktidardaki Sosyalist Parti’nin ortağı Hür Demokratlardan aday olarak girdiği Avrupa Parlamentosu seçimlerini kazanmış ve Brüksel’e gitmeye hazırlanıyor. ‘Türkiye’ye çifte standart uygulayamayız. Ben Türkiye ile müzakereleri başlatmamız gerektiğini düşünüyorum ve buna çok önem veriyorum. Ülkemin de Türkiye konusundaki görüşü olumlu. Ama tabii sonuç Komisyon raporuna bağlı olacak’ diye söze başlıyor ‘Türkiye’nin Ortadoğu ve çevre ülkelerle deneyimlerine bizim ihtiyacımız var. O bölge ile ilişkide Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne getireceği çok şey olduğu gibi, Avrupalı Türkiye buralara da örnek de teşkil edebilecek.’İki yıl önce eşiyle Türkiye’ye tatile gelen Szent-İvanyi, en kenar köşedeki bir benzin istasyonunda bile karşılaştığı insanların ‘Macar’ları sevdiklerini söylemelerinden etkilenmiş. Bu bağın çok önemli olduğunu iki ülke halkları arasında ilişkinin artırılması için çaba harcamak gerektiğini düşünüyor.* * * PARLAMENTO’nun havası böyle, ya sokak? Avrupa üyeliğinin kabul edildiği 1 Mayıs’ı bayram gibi kutlayan sokaklar ilgisiz. Parlamento seçimlerinin galibi, diğer yeni üyelerde de olduğu gibi Avrupa’ya şüphe ile bakan Fidesz. Fidesz’in Başkanı Viktor Orban, zaferinin nedenini şöyle açıklıyor: ‘Macar seçmenler artık ev sahibi olup olamayacaklarını, işlerini kaybetmemeyi, özelleştirmelerin önüne geçmeyi düşünüyor.’ Macaristan’ın nabzı böyle atıyor bugünlerde.
Yazının Devamını Oku

NATO buzları eritme zirvesi olacak

21 Haziran 2004
SOVYETLER Birliği’nin dağılmasından sonra derin bir kimlik krizine giren NATO, İstanbul Zirvesi ile 21’inci yüzyılın ihtiyaçlarına göre yapılandırılacak bir güvenlik şemsiyesi haline geliyor. Brüksel’de iki gün NATO’nun siyasi ve askeri kanat yetkilileri ile görüşmelerde İstanbul Zirvesi’nin NATO tarihinde bir dönüm noktası olacağı kesinleşirken, bu hafta sonu İstanbul, bir başka önemli gelişmeye daha damgasını vuracak. Irak Savaşı ile gölgelenen Atlantik ötesi ilişkilerin, bu zirvede yeniden onarıldığı mesajı verilecek.

NATO koridorlarında, ABD Başkanı George Bush’un İstanbul’da, zirvenin yanı sıra çok önemli bir konuşma ile uluslararası kamuoyuna seslenmeyi planladığı söyleniyor.

NATO’nun askeri kanadında yapılan çalışmalara göre NATO, savunma örgütü olmaktan çıkmakla kalmıyor, eskiden üye ülkelerin coğrafyaları ile sınırlı olan hareket alanı artık tamamen bu coğrafyanın dışında belirleniyor.

Pekiyi nereye kadar? ‘NATO’nun Brezilya’ya gidecek hali yok’ dense bile, bugün Çin sınırına kadar giden yarın neden Latin Amerika’ya inmesin?

* * *

DÜNE kadar NATO’nun özellikleri, ‘karargahta konuşlanmış, statik bir tepki gücü’ olarak ifade ediliyordu.

NATO’nun yarınını ise gereken bölgelere hızla ulaşabilecek olanaklara sahip uluslararası sefer gücü olarak yapacağı görevlerin belirleyeceği söyleniyor.

Kosova ve Afganistan’a bakıldığında ortaya çıkan tablo, NATO’ya karışıklık bölgelerinde istikrarın yeniden sağlanması görevinin düştüğünü ortaya çıkartıyor. Sovyetler Birliği’ne karşı ‘Hür dünya’nın savunma gücü rolünü geride bırakan NATO açısından yeni tehdit uluslar arası terörizm.

Yeni koşulların gereği NATO, esnek ve hareketli mukabele güçleri oluşturuyor.

SHAPE’de üst düzey bir Amerikalı askeri yetkili, ‘Eskiden sınırlar vardı, şimdi askerlerimizi çok geniş bir alana gönderiyoruz. Örneğin, Afganistan’da bir askeri, uzakta bir köye gönderiyoruz ve orada günlerce kalıyor. Halkın arasına giriyor, durumu, ne düşündüklerini, ihtiyaçlarını tespit ediyor. Onlarla birlikte yeniden yapılandırma faaliyetlerine katılıyor. Bu farklı bir eğitim gerektiriyor’ diyor. Bu işleri yapan timlere de ‘Humit’ler adı veriliyor. Türkçesi ‘İnsani istihbarat timi.

Afganistan’nın yeniden inşaası görevini üstlenen NATO’nun bunu başarıp başarmayacağı kesin değil. Irak’ta ise yakın bir gelecekte NATO’nun görev alması beklenmiyor.

* * *

İSTANBUL Zirvesi’nde Kıbrıs yüzünden Avrupa Birliği-NATO toplantısı yapılamıyor. Aslında Kıbrıs Rum Yönetimi, Malta ile birlikte NATO üyesi değil. 13 Aralık 2002’de alınan NATO kararı değişmedi. Ama Avrupa Birliği çerçevesinde toplantıya katılacaktı. Türkiye’nin, bu duruma yanaşmaması sonucu toplantı da gündemden kaldırıldı. Onun yerine NATO Genel Sekreteri ile AB Komisyon Başkanı (yenisi seçilemediği için eskisi) bir araya gelerek Kosova’da NATO’nun sürdürdüğü görevin AB ordusuna verildiğini açıklayacaklar. Kriz de bu formülle aşılmış oldu.

* * *

NATO’nun görev tarifi değişiyor diyoruz ama bu sadece örgütün siyasi ve askeri planlamasıyla sınırlı bir değişim değil. Üye ülkelerin de bu değişime ayak uydurması gerekiyor. Bu da daha fazla ve daha hızlı biçimde maddi katkıda bulunmaya hazır olmakla mümkün. Ama henüz üyelerin hiçbirinde ne böyle bir hazırlık ne de öyle niyet görülüyor.

İstanbul Zirvesi işte bu açıdan, ABD ve Avrupa ilişkilerinin gerçekten mi yoksa lafta mı düzeldiğini, işbirliği sözlerinin gerçek mi yoksa lafta mı kalacağını göstermesi açısından önemli.
Yazının Devamını Oku

Kulislerdeki fıkra

20 Haziran 2004
PERŞEMBE gecesi saat onbir sıralarında Brüksel’deki Conrad Otel’in toplantı salonlarından birindeyiz. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Avrupa Zirvesi’nin ilk gününü değerlendiriyorlar. Bir ara, biz gazetecilerden gelen bir soru üzerine Dışişleri Bakanı kulislerde dolaşan bir fıkrayı anlatması için sözü AB Daimi Temsilcimiz Büyükelçi Oğuz Demiralp’e bırakıyor. Fıkra bu ya, geçen yıl Avrupa Dışişleri Bakanları Meis Adası’nda buluştuklarında ortamın rahatlığına kapılarak, ‘Gelin Romanya, Bulgaristan ve Türkiye’nin üyeliği konusunda değişik bir yol izleyelim. Size bir soru soralım, bilirseniz üye olun’ diyorlar. İlk soru, Bulgaristan Dışişleri Bakanı’na soruluyor.‘İlk atom bombası hangi yıl atıldı?’‘1945’. Alkışlarla Bulgaristan üye oluyor.İkinci soru Romanya’ya.‘İlk atom bombası nereye atıldı?’‘Hiroşima’ya.’ Alkışlarla Romanya da Avrupa Birliği üyeliğine kabul ediliyor.Sıra Türkiye Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e geliyor.‘Hiroşima’da ölenlerin isimlerini ve yaşlarını söyleyebilir misiniz?’* * * BU toplantı sırasında adaylığı kabul edilen Hırvatistan ile müzakerelerin önümüzdeki yıl açılması kararı, yukarıdaki fıkrayı bir kez daha güncelleştiriyor.Avrupa, Türkiye’yi birlik içine almakta giderek zorlanıyor. Türkiye demokratikleşme adımları attıkça da Avrupa’nın ileri sürdüğü gerekçeler fıkradaki gibi mantıksızlaşıyor.Ancak Türkiye ile Hırvatistan aynı şey değil. Türkiye, Avrupa’nın yeni üyeleri ile değil esas çekirdek üyeleriyle aynı siklette bir ülke. Türkiye’nin, üyesi olduğu uluslararası her örgütte etkili bir konumda olduğu gerçeğini kim inkar edebilir? Zaten Fransa ve Almanya’nın başını çektiği ‘Federal Avrupacı’larla, İngiltere ve İtalya’nın arkasına aldığı yeni üyelerin oluşturduğu ‘Amerikan yanlısı gevşek birlikçiler’ arasındaki çatışma gittikçe derinleşiyor. Türkiye ise, bu çekişme ortamında zar zor sağlanan kritik dengeyi etkileyecek büyüklükte bir ülke. * * *BRÜKSEL Zirvesi’nin sonuç belgesinde Türkiye ile ilgili metin bütünüyle ele alındığında, Kopenhag’daki pozisyonun tekrarlandığı görülüyor. Eğer bu yıl komisyon Türkiye için olumlu bir mesaj verirse ‘geciktirilmeden’ görüşmeler başlayacak. Evet, netlik hálá yok. Ama Avrupa kurumlarında gelecek ile ilgili yapılan planlamalar ya da tartışmalarda Türkiye’nin hesaba katıldığı da bir gerçek. Örneğin yeni anayasada komisyonun oluşumuyla ilgili madde, İrlanda’nın önerisine göre 2014’te bugünkü 25 üye esas alınarak, üyelerin üçte ikisinin temsili yani 18 sandalyeli komisyon öngörülüyordu. Ama genişlemenin devam edeceği itirazları geldi ve öğleden sonraki oturumda 18 sayısı kaldırıldı ve üyelerin ‘üçte ikisi’ olarak değiştirildi bu madde.Avrupa’nın komşularından söz edilirken de Türkiye’den sınırların dışında değil içinde ülke olarak söz ediliyor. Evet, en zor soru Türkiye’ye soruluyor. Bu bir gerçek. Ama Türkiye de giderek daha hazır cevap hale geliyor. İşin hoş ve kalıcı olan tarafı da bu değil mi zaten?
Yazının Devamını Oku

Bu zirve tarihi bir toplantı olacak

18 Haziran 2004
<B> BRÜKSEL<br><br></B>NATO Karargahı’nın hemen her odasında İstanbul Zirvesi için hazırlıklar son hız sürerken, Genel Sekreter Türk halkına ve özellikle de İstanbullulara mesaj gönderdi.Jaap de Hoop Scheffer, ‘Bugünlerde İstanbul trafiğinin NATO Zirvesi nedeniyle altüst olduğunu, insanların işlerine gidip gelirken çeşitli zorluklara katlandıklarını biliyorum. İstanbul halkından özür diliyorum. Ama İstanbul halkına, bu toplantıların terörizme karşı ortak değerlerimizi savunmaya yarayacağını söylemek istiyorum’ diyor.

Dün Brüksel’de Türkiye’den bir grup gazeteciye İstanbul Zirvesi hakkında bilgi veren NATO Genel Sekreteri’ne göre İstanbul Zirvesi NATO tarihinde bir dönüm noktası olacak.

‘Ben, bu toplantının İstanbul’da yapılmasından onur duyuyorum, bu tarihi toplantıya ev sahipliği yapan İstanbulluların da aynı duyguyu paylaşacaklarını düşünüyorum. NATO, teröristlerin yok etmeye çalıştıkları barış ve demokrasi gibi değerleri savunan bir örgüttür. Türkiye, hem terörizme karşı verdiği mücadele ile hem de son yıllarda Avrupa Birliği sürecinde gösterdiği reformcu çabalarıyla bu değerleri paylaşan bir ülke. Türk halkı, önem verdiği değerlerin savunması için atılan adımları destekleyecektir diye düşünüyorum. Ayrıca İstanbul, Doğu ile Batı arasında köprü. Coğrafi ve stratejik konumu ile de bu toplantı açısından İstanbul NATO’nn geleceğini ifade eden sembolik bir öneme sahip.

ABD’nin NATO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Nicholas Burns de, görüşmemiz sırasında, İstanbul Zirvesi’nin sembolik öneminin yanı sıra Türkiye’nin NATO açısından önemini vurgularken aynı noktalar üzerinde durdu. Ama Genel Sekreter Scheffer, NATO’nun terörizme karşı mücadele çerçevesinde şekillenmekte olan yeni misyonu içinde Türkiye’nin, NATO içinde üstlendiği sorumluluklarla da öne çıktığının altını çizdi.

TÜRKİYE SENEYE AFGANİSTAN’DA

‘Hikmet Çetin, bizi Afganistan’da çok iyi temsil etti. Oradaki çehremiz oldu’
diyen NATO Genel Sekreteri, Türkiye’nin NATO’nun bir numaralı önceliğe sahip konusu olan Afganistan’da çok olumlu katkılar sağladığını a sözlerine ekledi.

‘Hikmet Çetin Afganistan’da çok seviliyor. Çok memnunuz. Görev süresinin bir dönem daha uzatılmasını önerdik. Kabul edildi. Çok memnun olduk.’

Bu arada, Afganistan’daki İSAF komutasının yeniden Türkiye’ye teklif edildiğini ve Ankara’dan bir iki gün önce olumlu yanıt alındığını da NATO Genel Sekreteri’nden öğrendik. Scheffer, ‘Türkiye’nin, önümüzdeki baharda İSAF komutasını devralacak olmasından da büyük memnuniyet duyduk’ dedi.

NATO DEĞİŞİYOR

İSTANBUL
Zirvesi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kendisine yeni rol arayışına giren NATO’nun, 21’inci yüzyılın ihtiyaçlarına ve tehditlerine karşı yapılanma kararı alacağı çok önemli bir toplantı olarak niteleniyor.

Bir savunma örgütü olan NATO’nun yeni rolü, istikrarsızlık bölgelerinde düzeni sağlamak ve terörizme karşı mücadele.

İstanbul Zirvesi’nin gündemindeki önemli konuların başında, Afganistan olacak. NATO Genel Sekreteri, ‘Afganistan’ı kaybedemeyiz. Aynı biçimde Irak’ta biz yokuz ama Irak da kaybedilemez’ diyor.

NATO’nun Irak’ta görev almasına ilişkin Amerikan önerisi, destek bulamadığı için gündemde değil. Ancak Irak NATO üyesi ülkelerin liderlerinin toplantısında tartışılacak. Irak’ta yönetim 30 Haziran’da hükümete geçeceği gerekçesiyle bu zirvede Irak konusunda bağlayıcı adımlardan kaçınılıyor.

Gündemin en önemli ve en tartışmalı konusu ise Genişletilmiş Ortadoğu Projesi. Bu kapsamda Akdeniz ülkeleri ile diyalogun derinleştirilmesi konuşulacak. Arap ülkeleri ve İsrail’in de bulunduğu bu platformun daha da güçlendirilmesine Mısır soğuk.

Ama en önemli ve yeni girişim Arap ülkeleriyle NATO arasında öngörülen ikili ilişkileri kapsayan İstanbul İşbirliği Girişimi.

Fransa gibi bazı ülkeler NATO’da son raunda giren tartışmalar sırasında karşı çıksalar ve ilişki kurulmamasına özen gösterseler de, Amerikan Büyükelçisi Robert Burns’e göre, İstanbul İşbirliği Girişimi Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin reform ve güvenlik bacağını meydana getiriyor.

YENİ PAKET HAZIRLANIYOR

Bu arada İstanbul Zirvesi’nde NATO, terörizme karşı mücadeleyi hedefleyen sekiz maddelik de bir paket açıklayacak.
Yazının Devamını Oku