Seçimlerden 2 yıl sonra gelen bu değişikle:
* Necmettin Tahiroğlu: 5 yıldır görev yaptığı EGO’nun başından, ASKİ’ye geçti.
* Balamir Gündoğdu: Tahiroğlu’ndan boşalan EGO koltuğuna getirildi.
E hayırlı olsun.
Ankara kazançlı çıksın.
Lakin...
Kent içi içi toplu taşımada, Balamir Gündoğdu’yu bekleyen bi hayli sorun var.
‘Son gün 29 Şubat’ denilse de, kampanyanın uzatılması gündeme getirilecektir;
ÇÜNKÜ: Başkentgaz, ön ödemeli sayacını 300 dolar vererek alan vatandaştan, ‘o parayı unut, yandı’ der gibi 479 lira ‘güvence bedeli’ istiyor.
ÇÜNKÜ: Başkentgaz, peşin ödeyip gaz yükleyeni değil, ay sonu fatura ödeyen müşteriyi seviyor.
ÇÜNKÜ: Başkentgaz, ‘Pil az’, ‘Pil son’, ‘Servis’ yazan ön ödemeli sayaçlara gıcık oluyor.
ÇÜNKÜ: Başkentgaz, 100-200 TL’lik gaz yükleyip, ‘ayağını yorganına göre uzatan’ vatandaş modelinin pek bi kâr ettirmediğini görüyor.
ÇÜNKÜ: Başkentgaz, 961 bin kartlı sayaç abonesine 2013’ten beri ‘gazda kota’ uyguluyor. Ama vatandaş yine de, her ay metrelerce uzayan kuyruğa girmeye erinmiyor.
ÇÜNKÜ: Başkentgaz, kiracılara, evini değiştirenlere, eşini kaybeden kadınlara tebligat yapıyor. 5 gün içinde aboneliği üzerine almayanın gazını kesiyor. Bu sırada mekanik sayaç öneriyor.
İletinin sahibi okur Mehmet Değirmenci.
Hani...
Heyelan mağduru Akpınar Mahallesi’nin sakinlerinden.
*
Mevzu bu kez heyelan, oturdukları riskli binalar, verilen sözler ya da vaatler filan değil.
Okuyunca ben de şaşırdım.
Bi nevi okurlarının sesi oluyor.
Burada Okur Yazar’ı, gazetenin dışında sosyal.hurriyet.com.tr’den takip eden okurlar da var.
Onlar da sorunlar hakkında yorumlarını paylaşıp, şikâyetlerini sıralıyor.
Sosyal Hürriyet’e yapılan yorumlara ve kentle ilgili okurların serzenişine bi bakarsak:
*
* Celal Bayar Bulvarı ile Adnan Saygun Caddesi’nin kesiştiği köprünün altından geçerken, seyir halindeki otomobilinin arka camına koca bir beton parçası düşen okur Mehmet Ener’in iletisini, ‘Köprü altına dikkat! Taş düşebilir’ başlığıyla vermiştim. Bu konunun Sosyal Hürriyet’e yanması şöyle:
zekai toros: Tüm üst geçitlerde kış aylarında sarkıt problemi var ve belediyeler konuya ilgisiz. Oturduğum bölgedeki sokaktan Büyükşehir Belediyesi sorumlu ancak sorunları Mavi Masa’ya ilettiğimizde aylar geçmesine rağmen ne ilgilenen var ne de sorunun çözümü ile ilgili geri dönüş. Maalesef burası Ankara. Ve başkent...
Trafik ışıkları yanıp, hareket ettiğim esnada aracımın arka camına bir cisim düştü ve camı parçaladı. Önce, köprüden buz kütlesinin düştüğünü düşündüm. Araçtan inip, arka tarafa yöneldiğimde şok oldum. Köprüden, ağırlığı neredeyse 3 kilogramı bulan koca bir beton parçası düşmüş, arka camı tuz buz etmişti. Olayın şokunu atlatınca, Büyükşehir Belediyesi’nin ALO 153 Mavi Masa hattını aradım. (Bu arada sigorta şirketini arayıp camı taktırdım) Saat 18.00-19.00 aralığında yaptığım görüşmede bir hukukçu olmam hasebiyle olayın vahametini anlattım. 15 dakika sonra yapılan geri dönüşte ALO 153 görevlisi, ‘ilgili birimleri uyardığını, ekip gönderip konuyu inceleteceklerini’ söyledi. İki gün sonra olay yerine tekrar gittim. Ne bir bakım var ne de tedbir. Melih Gökçek Bey’in haberi olsa, konuyla bizzat ilgileneceğine inanıyorum.
Peki:
* Olayın kamuoyuna mâl olması için bir kişinin ölmesi mi gerekir?
* Trafik açılmasa, olay 2 saniye önce olsa, taş aracımın ön camından veya tavanından başıma gelse yani bana bir şey olsa mukadderat mı olacaktı?
Özetle:
Misal...
Sincan hattı, Batıkent’teki aktarmadan şikâyetçi.
Çayyolu hattı, vagonlardaki yoğunluktan dertli.
Aslında...
Eziyetin sebebi belli:
* Bi türlü bit(irile)meyen sinyalisazyon-entegrasyon.
* 6 yerine 3 vagonla sefer yapan metro setleri.
Uzun tartışmalar...
Sayfalarca yazılmış makaleler filan.
Özetle sonuç şu:
‘Cep telefonunun ruhu baz istasyonudur.’
*
Bu yüzden her şey...
Asistan doktorun, “Hocama göstereyim” diyerek kendisini bir profesöre yönlendirdiğini belirten okur, “Talebim olmamasına rağmen öğretim üyesine (prof., doç.) muayene için yönlendirilmem ve 138 TL gibi bir ücret ödemek zorunda kalmam içime şüphe düşürdü” diyor.
Okur Ahmet Telli, başından geçen süreci iletisinde şöyle aktarıyor:
‘ANLAŞILAMAYAN HUSUSLAR’ GEREKÇESİ
11 Temmuz 2011’de Hacettepe Hastanesi’ne cildimde çıkan egzama şikâyetiyle gittim. Hastanede önce karaciğer MR’ı çektiler, ardından biyopsi yapıldı. Hepatit B tespit edildi ve ilaç tedavisi uygulanmaya başlandı. Tüm bunlar yaşanırken 6 ayda bir rutin kontroller için hastaneye gittim.
Kasım 2015’teki kontrolde doktor, kan değerimin yükseldiğini ve karaciğerin tekrar MR çekimini yaptırmam gerektiğini söyledi. 26 Aralık 2015’te MR çektirdim. 7 Ocak’ta da radyoloji raporu sonucunu almaya gittiğimde tetkik eden doktor, raporda ‘anlaşılamayan hususlar’ olduğu gerekçesiyle aynı gün beni
Radyoloji Hizmetleri Konsültasyon Servisi’ne yönlendirdi.
Muayene için 138 TL ödemek zorunda olduğum serviste benim gibi 15-20 kişi daha vardı. Henüz rapor çıkmadı ancak, 4 yıllık sürecin ardından ‘anlaşılamayan hususlar’ denilerek, 138 TL gibi bir muayene ücreti ödemek zorunda bırakmalarının nedenini araştırdım: