<B>RAHŞAN Ecevit,</B> bir başbakan eşi, bir parti genel başkanı karısı, bir parti genel başkan yardımcısı değil. O kadın bir
‘‘kraliçe’’.
En azından kendini öyle zannediyor ve öyle davranıyor.
Bakanlar Kurulu'na yollanan
‘‘Şebinkarahisar'ı ilk yapma kararnamesi’’ bu kraliçeliğin açıkça ilanından öte bir şey değil.
Düşünsenize, bir grup Şebinkarahisarlı,
Ecevitler'in evinin önünde sevgi gösterisi yaparken,
Rahşan Ecevit bunları Şebinkarahisar'ı il yapma sözü veriyor.
Ve hemen ardından
‘‘kimin tarafından hazırlandığı belli olmayan’’ bir kararname Bakanlar Kurulu'na gönderiliyor ve
Rahşan Ecevit'in
‘‘il yapma sözü verdiği’’ ilçenin il yapılması sağlanmaya çalışılıyor.
Hukuk devletlerinde böyle rezaletler olduğunu gördünüz mü?
Olmaz.
Fransa'da olmaz, Almanya'da olmaz, Kraliçe'nin yönettiği İngiltere'de olmaz.
Başkan'ın muazzam yetkilerle donatıldığı ABD'de olmaz.
İngiltere kraliçesi doğduğu kasabayı il yapamaz.
ABD Başkanı, kentini eyalet merkezi haline getiremez.
Bırakın bunları yapmayı, akıllarından bile geçiremezler.
Ama bizde olur.
‘‘Kraliçe Rahşan’’ canı çekti diye memleketini il yapar.
Ama bana sorarsanız
‘‘kraliçemiz’’ az bile yapar.
Türkiye'de bu hukuksuzluk varken, ben olsam Şebinkarahisar'ı ülke yapar, Türkiye'yi de ona bağlardım.
Kraliçemize kim ne diyebilir ki!
* Tanrı Kraliçe'yi korusun.
ABD, büyük Türkiye mi oluyor?
ABD'de peş peşe batan devlerin, Türkiye'deki banka hortumlama rezaletlerinden farklı bir tablo ortaya koymadıklarını itiraf etmemiz gerek.
Orada da ciddi bir
‘‘hortum’’ söz konusu.
Hortumlanan aslında şirketler gibi görünse de, şirketler patronsuz, yüzde yüz halka açık şirketler olduğu için orada da hortumlanan aslında bizdeki gibi vatandaşın ta kendisi.
Peki şirketleri yöneticiler niye ve nasıl hortumluyor?
Aslında hortumun nedeni, şirketlerin yöneticilerine verdikleri primleri ödeme biçimi.
Geçmişte kárdan doğrudan nakit pay alan üst düzey yöneticiler, son yıllarda
‘‘stock option’’la yani
‘‘hisse hakkı’’ ile çalışmaya başladılar.
Şirket yöneticilerine her yıl belirli bir oranda hisse veriliyor ve şirkette çalışıldığı süre içinde hisselerin değerinde meydana gelen artış, yöneticinin primi oluyordu.
Yönetici işe başladığında 1 lira olan hisse, yıl sonunda 2 lira oluyorsa, elinde 10 milyon dolarlık hisse hakkı bulunduran yöneticinin o yılki primi 10 milyon dolar oluyordu.
Bu durumda kárlı olmaktan daha ziyade, şirketin hisse senedi değerlerindeki artış önem kazandı.
Bu nedenle de yöneticiler, şirketin kárından daha fazla, şirketin káğıt değerine ve bu değeri yükseltecek işlemlere, manipülasyonlara ve borsa oyunlarına daldılar.
Hisse değerlerini artırmak için muhasebe oyunları yapmaya başladılar.
Masrafları sakladılar, zararları örttüler.
Şirketlerin değeri
‘‘suni’’ olarak arttı.
Sonunda iş patladı.
Bu durum büyük bir ihtimalle,
‘‘stock option’’ denilen, yönetici primleme yönteminin iflası olacak.
ABD şimdi sermaye piyasaları üzerinde çok sıkı bir denetim mekanizması kurmaya hazırlanıyor. Çünkü Türkiye küçük Amerika olacak denilirken, ABD büyük Türkiye oldu.
Bir farkla; onlar denetime hızla geçebiliyor ve siyasi baskılarla ayakta kalmaya izin vermiyorlar.
Sisteme güveni sarsacak ve çöküşe neden olacak durumu engellemek için gerekli yasal düzenlemeleri hızla yapıyor ve daha önemlisi uyguluyorlar.
Biz de ise
‘‘sözde’’ el konulan bankalar, hálá eski tas eski hamam, grup şirketlerine yardım, grup yayınlarına reklam desteğini sürdürüyorlar.
Düzeltme
FORMULA 1 ile ilgili olarak dün kaleme aldığım yazıda, bir hata yaparak Belçika'da bulunan Spa Francorchamps pistini Fransa'da diye yazmışım.
Fransa'daki pist Magny Cours olacaktı.
Düzeltir, özür dilerim.
Bu arada bu hatayı fırsat bilip, bana
‘‘kin kusan’’ bazı okurlara da saygılarımı sunarım.
1987 yılından beri Türkiye'de bir Formula 1 yarışı yapılması için yazı yazıp uğraş veren ve sonuca ulaşılmasında katkısı olan biri olarak benim keyfim yerinde.
Bu hata nedeniyle bana hakaret edenlerin de umarım keyfi yerine gelmiştir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yamuk yumuk adamlar, dünyayı yamuk görmelerinin nedeninin kendi bakışlarındaki yamukluk olduğunu anladıkları zaman.