Böyle hukuk anlayışı olur mu?

TÜRKİYE'de gazeteciler arasında ‘‘hukukun ruhunu’’ en iyi hangi gazeteci bilir diye sorsanız, sayacağım ilk üç isim arasına Hıncal Uluç mutlaka girerdi.

Ta ki, düne kadar.

Dün bir ‘‘saçmalamış’’ ki, pir saçmalamış.

Belki biliyorsunuz, Basın Konseyi, spor yazarı arkadaşımız Kazım Kanat'ı kınadı.

Kazım Kanat, Daum'un Serdar Bilgili için ağır sözler söylediğini yazmış, ardından da Daum ‘‘Bunlar yalan. Ben bunları söylemedim’’ demişti.

Olay Basın Konseyi'ne gidiyor, Basın Konseyi de Daum'un ‘‘Ben böyle bir şey demedim’’ demesini Kanat'a soruyor, Kanat da Daum'un böyle bir şey dediğini kanıtlayamayınca Kazım Kanat ‘‘yalan haber yazdığı için’’ kınanıyordu.

Hıncal Uluç, Basın Konseyi'ne veryansın ediyor ve bakın ne diyor:

‘‘Basın Konseyi nasıl olur da, kokainman Daum'a inanır. Daum daha önce de kokain kullanmadım demişti ama kokain kullandığı ortaya çıkmıştı. Daha önce de yalan söyleyen birine nasıl inanırsınız?’’

Yıllarca beraber çalıştığım, pek çok şey öğrendiğim Hıncal Abi, bu yazdığına sen inanıyor musun?

Böyle bir hukuk olur mu?

‘‘Yalan söyleyen taraf budur, çünkü daha önce de bir kere yalan söylemişti.’’

Tescilli yalancı ya, Daum hakkında ne yazsan, olur.

Kim takar onun yalanlamasını, o bir yalancı. Yalanlaması da yalan.

Bu mantıkla, bir kez yanlış yazı yazan Hıncal Uluç'a da bir daha kimsenin inanmaması gerekir.

Bu meselede Daum mu yalancı, Kazım mı yalancı bilemem.

Kendi adıma Kazım Kanat'ın böyle bir yalanı yazacağına da ihtimal vermem.

Ama kokain kullandı ve daha önce bir kez yalan söyledi diye, Daum'un her konuda yalan söyleyen biri olduğunu da hukuk adına iddia edemem.

Kazım Kanat iyi ve tecrübeli bir gazeteci olarak önlemini almalı, Daum'un sözlerini kayda geçirmeliydi.

Bu meslek ne yazık ki böyle hataları affetmiyor..

NOT: Basında genelde Hıncal Uluç'la ilgili eleştiri yapıyorsun diyenler var. Doğru. Çünkü Uluç'u okuyorum ve önemsiyorum. Yönetiminde olduğu bankayı batırdığı halde utanmadan ekonomi yazan ve aklına esince bana çatarak adam olmaya çalışan zavallılarla atışacak halim yok ya!

Sattım demekle olmuyor çocuklar!

UZANLAR'ın gazetesi kafasına göre tiraj raporları yayınladı dün.

Kendilerince, kendilerini ‘‘en yüksek tirajlı gazete’’ ilan etmişler.

İyi hoş da, işin inandırıcılığı ne olacak? Bu tiraj nasıl kanıtlanacak.

‘‘Ben sattım’’ demekle oluyor mu?

O zaman ben de buradan sallayayım, ‘‘Hürriyet dünyanın en çok satan gazetesidir. Dün 12 milyon sattık.’’

Hatta utanmam yoksa bunu 1. sayfaya da taşıyayım..

‘‘Ben dedim’’ demekle olmuyor. Eğer ‘‘sıkıyorsa’’ bir ‘‘uluslararası tarafsız denetçi’’ gelsin.

Türkiye'de hangi gazete kaç satıyor, Türk basınının ‘‘gerçek lideri’’ ve bunun yanı sıra ‘‘gerçek tiraj üstünü' kim tespit etsin.

‘‘Ben sattım’’ demekle bu iş olmuyor.

Hele hele bunu diyen Uzanlar gibi hayatını ‘‘güven üzerine’’ bina etmiş birileriyse.

Kendimizi aydınlatamayacağız

TEKFEN'in ‘‘Ampul Fabrikası’’ kapandı. İçim sızladı.

Benim için çok önemliydi. Çünkü benim için Tekfen ‘‘ampul’’ demekti.

Çocukluğumda Tekfen'in ampulden başka bir şey ürettiğini bile bilmezdim.

Tekfen ampuldü, ampul de Tekfen.

Kapanmış. O da kapanınca, Türkiye'de artık ampul fabrikası kalmadı.

Acı. Çünkü artık kendimizi ‘‘aydınlatamıyoruz’’. Bu ülke artık karanlığı aydınlığa çevirebilmek için ‘‘ele’’ muhtaç.

Tekfenciler, ‘‘Satılmıyordu’’ demişler.

‘‘Pazarlayamadık’’ da diyebilirlerdi, ya da ‘‘Teknolojiye ayak uyduramadık’’.

Yine de üzücü.

Giderek üretimden düşüyoruz.

Marketlerde satılan on binlerce kalem malın büyük bölümü ithal.

Olmasın mı?

Olsun ama yanında yerlisi de olsun.

Dünya Kupası'nda Güney Kore'ye gittiğimde nasıl etkilendim anlatamam.

Yabancı menşeli ürün neredeyse yok.

İthalat yasak mı?

Yooo!

Ama adamlar kendi ürettiklerini kullanıyorlar. Biliyor ki, kendi ürettiğini almazsa, üç gün sonra komşusu işsiz kalacak.

Komşusu işsiz kalınca altı ay sonra da kendisi işsiz kalacak.

Onca para var, sokaklarda tek tük yabancı menşeli araç.

Her ürünün yerli muadili mutlaka var.

Bizde ise yok.

Bazı şeylerin yerlisini istesen de bulamıyorsun.

Tekfen de gitti işte.

Benim için ‘‘aydınlık’’ demekti.

Onun ışığında ders çalıştım, kitap okudum. Adam olmaya çalıştım.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bodrumlu basketbolcu kızlarımızın Avrupa Şampiyonluğu, spor sayfalarında iki satır haber olabildiği zaman.
Yazarın Tüm Yazıları