Önceki gece takıldığım filmin adı “The Tick”ti.
Türkçe “Kene” anlamına geliyor...
Bildiğimiz kene...
*
Üç gözlemimi söyleyeyim...
BİR: Maskeyi çok estetik buldum. Rengi, formu çok iyi seçilmiş.
İKİ: N95 benzeri en koruyucu maskelerden birini seçmiş.
ÜÇ: Üzerindeki tuğra gibi yazıyı merak ettim.
Ne anlama geldiğini öğrendim. “Ya Şafi” yazıyormuş.
Allah’ın 99 isminden biriymiş...
Ama bu ismin özelliği var.
Durun “Pandemi mizahı” diye bir şey var...
Gelin daha muzip laflar bulalım...
*
Kim ne derse desin “Bizim Boris” büyük bir işe imza attı.
İngiltere dünyada aşıya yaygın olarak başlayan ilk ülke oldu.
Dün bütün dünya İngiltere’den gelen “ilk aşı” haberleriyle doluydu.
Aralarında çok eğlenceli olanlar da vardı...
Önceki gece onun hakkında yapılan belgeseli seyrettiğimde ilk aklıma gelen cümle şu oldu...
Vay canına... Meğer aradan 9 yıl geçmiş...
Neyin üzerinden mi?
Hani şu günlerce yazdığım 2806 numaralı odada yaşananlar var ya işte o...
Eski IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın New York’ta lüks bir otelin 2806 numaralı odasında, temizlik görevlisi kadına tecavüz olayı...
İşte onun belgeseli yapıldı ve Türkiye’de de yayınlanmaya başladı...
Mükemmel bir belgesel...
Çünkü o cümle, geçen pazar günü, ileride çok kullanılacak bir referans cümle haline geldi.
*
Olay şu: Geçen cumartesi günü “Türk kadınının seçme ve seçilme hakkını elde edişinin” 86’ncı yılıydı... Demek ki bu Cumhuriyet 86 yıl önce kadına bu hakkı tanımış...
Tartışma AKP milletvekili Özlem Zengin’in kısaca özetlediğim şu sözleri ile başladı:
“Çok önemli bir gündeyiz. Fakat bu sadece oy verme ile ilgili bir hak olarak kalmıştır. Ama başörtülü olarak Meclis’e girebilme, yani seçilme hakkının gerçek manada kullanılması ilk defa 2015 seçimlerinde olmuştur.”
Buraya kadar hiçbir itirazım yok...
Yani konu sadece başörtüsü olan kadının seçilme hakkıysa bu cümle doğru...
Ama
Ama önce bir gün öncesinden, yani çarşambadan başlayayım...
*
Geçen çarşamba günü...
O gün Amerika Birleşik Devletleri günlük ölüm sayısında ölümcül bir rekora tanık oldu.
Bir günde 2 bin 885 kişi öldü...
Aynı gün COVID pozitif insan sayısı 14 milyonu aştı.
İşte o günün ertesinde üç ayrı kişiden üç ayrı haber geldi...
Üçünün de kaynağı görevden ayrılmış üç eski ABD başkanıydı.
Bazen o nehrin başında karşınızdan öyle bir şey geçiyor ki...
Kahkahalar atmaya başlıyorsunuz...
Gülerken de yukarılara bakıp “Allahım sen ne büyüksün” diyorsunuz...
Olay şu...
Şu sıralar Avrupa’da popülizmin en karanlık rejimi haline dönüştüğü Macaristan’da iktidar partisine mensup bir milletvekili var...
Bu adam Macar Parlamentosu’ndaki iktidar partisinin ahlak timsali...
Eşcinselliğe karşı anti-LGBT kanunun meclise getirilişi ve kanunlaşması sırasında en önde savaşan bir ahlakçılık abidesiydi güya...
Benim gibi düşünen köşe yazarlarına, hayatın siyaset dışındaki konularını açan öncü bir insandır...
*
Dün bana bir mesaj atmış...
“Artık seni okumayacağım” diyor...
Çünkü Spotify’da bu yıl en çok dinlenen şarkılarla ilgili yazımı “Tık almak uğruna yazılmış” gereksiz yazılar olarak görüyor...
Bense bu görüşe hiç katılmıyorum...
Hıncal