<B>BAŞLIKTAN</B> da anlaşılacağı üzere bu yazının konusu Kürt coğrafyası. Bizim topraklarda
OHAL haritasıyla, daha güneyde
Kuzey Irak şeridiyle anılır. Suriye ve İran'da durum daha vahimdir.
Peki bu dört parçalı ve biraz gevşek organizmanın kalbi ne yana düşer sizce? Yani Kürtlerin siyasi ve ekonomik
cazibe merkezi neresidir?
Düne kadar bu sorunun tartışmasız yanıtı belliydi: Diyarbakır...
Diyarbakır'ın siyasi ve ekonomik gelişme düzeyi ne Kuzey Irak'la, ne de Suriye veya İran'ın Kürt bölgeleriyle kıyaslanır. Sadece OHAL bölgesinde yaşayan Kürt sayısı, tüm Irak Kürt nüfusundan fazladır.
Ama kendimizi kandırmayalım, savaşın ardından Kürtler yeni bir kıble daha buldu. Kimilerine göre Erbil (Barzani) diğerlerine göre Selahaddin (Talabani) siyasi açıdan Diyarbakır'ın önüne geçti...
Çünkü oradaki Kürtler artık bağımsız, diğerleri değil!
Oysa bugünkü dünyada küresel ekonomiyle entegrasyona gidilmeden siyasi bağımsızlık ilan etmek, ülkenin etrafına
-nasıl olursa günün birinde yıkılacak- duvar çekmekle eş anlama gelir...
Ve bu duvarların ortasında ancak Saddam kadar bağımsız kalabilirsiniz.
Yoksa Yunanistan Başbakanı Simitis'i KKTC muhalefetinin karşısında izlemediniz mi? Sanki bir elinde dolarla, diğerinde AB pasaportuyla duruyor gibiydi. İşte sözünü ettiğimiz
cazibe merkezi böyle bir kimya... Ekonomik refah ile demokrasi, insanca yaşam bileşimi kazanır, kazandırır.
Irak, Suriye, İran ve Türkiye...
Hangisinde Kürtler daha özgür ve zengin?
Türkiye'de derseniz fazla itiraz eden çıkmaz.
Ama açık söyleyelim bu kadarı yeterli sayılmaz. Peki daha ne yapılmalı?
Bizce Türkiye Cumhuriyeti, OHAL haritasını yeniden ilan etmeli... Ama bu kez aynı harita asayiş değil ekonomik seferberliğin sembolü olmalı.
Diyelim ki OHAL sınırları içinde
Kürt Serbest Ticaret ve Üretim Bölgesi kuruldu. Yolu, suyu, elektriği zaten hazır... Yetişmiş insan gücü, küresel ekonomiye açık hukuku, haberleşme altyapısı mevcut.
Pazarı da belli: Dili, zevki, kültürü ortak Kürt insanı.
Dileyen Kürt kalksın Erbil'den gelip Şırnak'a tesisini kursun. Hatta yanına bir Türk, bir de Amerikalı ortak alsın.
Üretimin bir bölümünü AB'ye ihraç etsin, kalanını Kuzey Irak'a götürsün. Serbest bölge, Suriye ve İran Kürtlerine de açık olsun.
Türkiye, topraklarındaki üretim için bölgede zaten çalışmayan kamu tesislerini isteyen çıkarsa bedava versin... Beş yıl vergi almasın, elektriği, suyu, sigorta kesintisini düşük uygulasın vb...
Özetle dünya Kürtlerinin karnı Türkiye'de doysun!
* * *
Önerimiz uçuk kaçık gelebilir. Beğenmeyene de saygımız sonsuz.
Fikri beğenip ve fakat işlememizi yetersiz bulanlar da çıkacak kuşkusuz.
Ama herhalde derdimizi anladınız. Gönüllü birlik için çare cazibe merkezi yaratmaktan geçer. İtip kakarak bir yere varılmaz.
Sola ihanet genetik
ESKİDEN siyasi çizginin yaşam boyu süren evrimle değiştiğine inanılırdı.
Gençlik gereği solculuğu seçenlerin yaşlılıkta sağa meyletmeleri doğal karşılanırdı. Meğer gözlemle sınanmış bu tarif bilime aykırı düşermiş!
Bochum Üniversitesi'nden Biyopsikolog Onur Güntürkün'ün araştırması hayata sağ şeritten başladığımızı gösteriyor:
Ana karnındaki bebekler sağ başparmağı emiyor.
Bebekler ilk üç ayda başlarını daha çok sağa çeviriyor.
Çölde yolunu kaybeden, sağ ayağıyla daha büyük adım attığı için sola doğru daire çizerek yürüyor. (Kaynak: Cumhuriyet Bilim-Teknik.)
Ve her üç öpüşenden ikisi başını sağa eğiyor.
Yani sola ihanet genetik şifrede saklı, ne desek boş!