Danışan: Okulda arkadaşlarım benimle sürekli dalga geçiyor. Artık dayanamıyorum. O kadar öfkeleniyorum ki, onlara kötü bir şey yapmamak için kendimi zor tutuyorum ama eve gelince ağlıyorum. Artık okula gitmek istemiyorum, annem zorla yolluyor.
Dr. Başak: Ne diye dalga geçiyorlar?
Danışan: Diş tellerim ve gözlüklerimle alay ediyorlar.
Yukarıdaki hikaye size tanıdık geliyorsa, aman dikkat, oğlunuz veya kızınız “akran zorbalığına” (bullying) maruz kalıyor. Belki siz de çocukluğunuzda bu tip davranışlara maruz kaldınız, bu yüzden acı çektiniz veya acı çeken arkadaşlarınızı gördünüz.
Belki o zamanlar bunun ciddi bir problem olduğunu ve önlenmesi gerektiğini bilmiyordunuz ve her okulda olan normal, sıradan, üzücü olaylar diye düşünüyordunuz. Oysa hiç de sıradan ve “normal” değil, engellenmesi için ciddi önlemler alınmalı.
Çünkü zorbalığa maruz kalan çocuklar okul içinde ve dışında sosyal, duygusal ve akademik açıdan birçok problem yaşıyor.
Bu problemlerin üstesinden gelemeyen çocukların arasında intihar girişiminde bulunanlara bile rastlanıyor.
ZORBA KİMDİR TANIYALIM
Danışan: Kızım Defne 12 yaşında ve ilk defa okulda sorunlar yaşamaya başladı.
- Dr. Başak: Ne gibi sorunlar yaşıyor?
Danışan: Derslerden sıkıldığını söylüyor. Ödevlerini yapmak istemiyor, okula gitmek istemiyor ve bütün gün kitap okumak istiyor. Öğretmenlerinin de dikkatini çekmiş, bazen dersten kopup hayallere dalıyormuş.
- Dr. Başak: Ders notları nasıl?
Danışan: Okul daha yeni başladığı için bu yıla ait henüz bir not yok ama genellikle hep yüksektir. Doğru dürüst ders bile çalışmadan sınavlarda başarılı olur. Bu da onu biraz tembelleştirdi sanırım.
- Dr. Başak: Dersleri algılamakta ve öğrenmekte bir sorunu yok anlaşılan.
Danışan: Hiç olmadı, okumayı kendi başına öğrendi. Aceleci bir çocuk. Her şeyi yaşıtlarına göre daha erken yaptı. Erken konuştu, erken emeklemeye başladı, erken yürüdü.
Bu, bilgisayar kullanımının artışına bağlanıyor. İşin kötüsü, uyku problemi olan çocuklar, yetişkinlikte de uyku yoksunluğu yaşıyor.
Danışan: Kızım 14 yaşında, bu sene liseye başladı. Başarılı ve mutlu bir genç kız. Fakat bir problemimiz var ki çözemiyorum. Benim kızım gece yatmak bilmiyor. Okula gitmek için sabah 6’da kalkması gerekiyor. O kadar zor uyanıyor ki. Sabahları en az 15 dakikamız onu uyandırmaya çalışmakla geçiyor, sonra evin içinde telaş, gerginlik. Uykusunu almayınca hem yorgun, hem sinirli oluyor.
- Dr. Demiriz: Az uyku bütün bunlara neden olabilir.
Danışan: “Gece en geç 10:30’da yatman lazım” diyorum ama bir türlü yatıramıyorum. “Yatsam da uyuyamıyorum” diyor. Bütün gece ya arkadaşlarıyla mesajlaşıyor ya da bilgisayardan dizi seyrediyor.
- Dr. Başak: Gençler ergenliğe girince, sabah kaçta kalkarlarsa kalksınlar yatma saatleri 11, 12’leri buluyor. Uzmanlar, bedenimizin biyolojik saatinin ergenlik sırasında değişime uğradığını söylüyor. Bu değişimin nedenini, uyumamızı sağlayan melatonin hormonunun ergenlik döneminde daha geç saatlerde salgılanmaya başlanmasıyla açıklıyorlar. Daha geç uykuları gelen ergenlerin uyku ihtiyaçlarını giderebilmeleri için daha geç uyanmaları aslında en kolay çözüm. Fakat okullar o kadar erken başlıyor ki, bu mümkün değil, sonuç olarak ergenlerin çoğunda, uyku yoksunluğu var. Buna ek olarak, gece saatlerinde sürekli bilgisayar kullanan veya televizyon seyreden kişiler uyumakta zorluk çekiyorlar. Tokyo Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, beyindeki uyku merkezinin, bilgisayar veya televizyondan gelen ışığı, “gündüz daha bitmedi” diye algılayarak uyku sinyalleri göndermediğini bulmuş. Son beş yıl içinde, çocukların uyku problemlerinde yüzde 26 artış görülmüş. Bu, bilgisayar kullanımının artışına bağlanıyor. İşin kötüsü, gece 10-11’den geç uyuyan çocukların biyolojik saatleri bozulduğundan, yetişkin olduklarında da uyku problemleri ve sürekli bir uyku yoksunluğu yaşıyorlar.
Danışan: Hafta sonu uyusa, uyku yoksunluğunu giderebilir mi?
- Dr. Başak: Hafta sonu sabah geç kalkarsa açığı kapatır ama oturtmak istediği düzeni oturtamaz ve hafta içi tekrar uyku yoksunluğu yaşar. Okul günleri, günde 2 saat az uyuyan gencin, haftada 10 saat az uyuduğunu düşünürsek neden birçok gencin yorgun, sinirli, huysuz, depresif olduğunu anlayabiliriz. Uykusuzluğun kişinin psikolojisi üzerinde birçok olumsuz etki yaptığı kanıtlanmıştır.
Her cümlenin yeni bir bakış açısı kazandırmasını umuyorum.
Düşüncelerimiz nasıl hissettiğimize yön verir. Olumsuz düşününce iyi hissetmek mümkün olmayacağı gibi, olumlu düşününce de kötü hissetmek mümkün değildir.
İsterseniz bir deneyin. Aklınıza sevimsiz bir düşünce getirin. Ne hissediyorsunuz?
Şimdi de olumlu bir şey düşünün. Şimdi ne hissediyorsunuz? Farkındaysanız duygu durumunuz düşüncelerinizle birlikte değişiyor.
Bazı düşüncelerimiz gerçekçi değildir, günlerce aklımıza takılır, doğru olup olmadığının farkına bile varmayız.
Sadece sebep olduğu duyguyu yaşarız. Oysa düşüncemizi değiştirebilsek, duygumuz da değişecektir.
Düşünceyi değiştirmek maalesef çok da kolay değildir ama bazen duyduğumuz, okuduğumuz bir cümle, aklımızda yeni bir pencere açar.
Okullar açılmadan hazırlanmaya başlarsanız hem sizin hem de çocuğunuzun kaygıları azalır.
Başlangıçlar zordur... Uzun bir tatilden sonra işe başlamak bize nasıl zor geliyorsa, çocuklarımıza da okula gitmek, erken kalkmak, kurallara uymak zor gelebilir. Okula yeni başlayanların veya yeni bir okula başlayanların durumu ise daha farklı... Çünkü onlar alışık oldukları ortamdan bambaşka bir ortama giriyor olacaklar; yeni insanlar, yeni kurallar...
Küçüklerde evden, anne-babadan ayrılma korkusu, büyüklerde çevreye, yeni arkadaşlara uyum sağlayamama endişesi olabilir. En zoru okulun ilk günleridir. İlkokul da olsa üniversite de, bilinmeyen yeni bir ortama girmek, ortama adapte olmak bazı kişiler için daha zordur ve heyecan, endişe uyandırabilir.
Okul daha başlamadan hazırlanmaya başlarsanız hem sizin hem de çocuğunuzun kaygıları azalır, çocuğunuz kendini güçlü hisseder, kendine güvenir, okulda arkadaşlar edinir ve okuldan keyif alır. Kısacası, okulla ilgili sağlıklı duygular geliştirir, okula gitmek kabus değil mutluluk olur.
Peki hazırlık nasıl yapılabilir?
BİYOLOJİK SAATİNİ YENİ DÜZENE ALIŞTIRIN
1- Okula başlamadan en az bir hafta önce erken yatıp erken kalkmaya başlayarak çocuğunuzun biyolojik saatini yeni düzene alıştırın. Her yaşın uyku ihtiyacı farklıdır. Çocuk doktorlarının tavsiyesine göre, 3-5 yaşlarındaki çocuklar 11-13 saat, okula giden 5-12 yaş arasındaki çocuklar 10-11 saat ve ergenler 9-10 saat uyumalıdır. Okula giden çocuğun yatış saatini, uyku ihtiyaçlarına göre ayarlayıp o saatte yatakta olmalarını sağlamaya başlayın.
Oysa doğru teşhis konmadığında, gerekli tedavi uygulanmadığında, kişinin hayatı birçok açıdan olumsuz etkilenebilir. Dahası, ağır depresyon, kişileri intihara kadar sürükleyebilir.
Depresyon en sık rastlanılan psikolojik hastalıklardan biridir. Ne kadar yaygın olursa olsun, depresyonla ilgili hâlâ birçok bilgi ya yanlış ya da eksik. Aramızda hâlâ depresyona “deprasyon” diyenler, “paran var pulun var niye depresyona giriyorsun” diye eleştirenler, “erkek adam depresyona girmez” sananlar, “akıllı insan depresyondan çıkabilir” diye düşünenler var.
Depresyon konusunda bilgisi eksik olan kişiler, etraflarından duydukları bu yorumlardan zarar görebilirler.
Depresyonda olan kişiye doğru teşhis konmadığında ve kişi ihtiyacı olan tedaviyi görmediğinde, hayatı birçok yönden ciddi boyutta olumsuz etkilenebilir.
Dahası, ağır depresyon, kişileri intihara kadar sürükleyebilir. Öyleyse şimdi depresyonla ilgili bilgilerimizi tazeleyelim:
1- Depresyon, yaş, cinsiyet, meslek, eğitim düzeyi, zeka, ekonomik durum, sosyal sınıf vs. gözetmeden herkesin başına gelebilen çok yaygın bir psikolojik hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün Ekim 2012’de yayınladığı bildiriye göre, dünya üzerinde yaklaşık 350 milyon kişinin depresyondan etkilendiği tahmin edilmektedir.
Seks konusunda yapılan konuşmalar, risklerin, tehlikelerin, zararların tartışılması, gençlerin riskli davranışlar göstermesini engelliyor.
Danışan: Kızım 18 yaşında, üniversiteye gidiyor. Çok akıllı, çok çalışkan ve sorumluluklarını bilen bir genç kızdır. Bu yıl bir erkek arkadaşı oldu. Biliyorum ki çoğu arkadaşının erkek arkadaşı var ve bazılarının aralarında cinsellik yaşayan da var. Evlilik öncesi seks bizim nesil için kolay kabul edilecek bir şey değil. Ama şimdinin gençliği bizim nesilden çok farklı. Onlar için çok doğal. Ben nasıl bir tutum içine girmeliyim bilemiyorum. Konuşmalı mıyım, çok mu erken karar veremiyorum.
Dr. Başak: Kesinlikle konuşmalısınız. Çoğu anne-baba için cinsellik, çocuklarıyla çok rahat konuşabildiği bir konu değil. Maalesef bu nedenle cinsel eğitim de veremiyorlar. Bunun birkaç nedeni var; ne ölçüde veya ne zaman bilgilendirmenin doğru olacağını bilemeyebilirler, konuşulursa çocuğun aklına seksle ilgili düşünceler sokacaklarını sanabilirler, ‘yüz-göz olmak’ istemeyebilirler ya da anne veya babanın bu konuyla ilgili tabuları vardır.
Danışan: Ben de yanlış bir şey söylemek istemiyorum. Gençler arasında seks çok yaygın mı?
Dr. Başak: Ülkemizde cinsellik, aileler içinde konuşulmadığı gibi, bilimsel araştırmalara da pek konu olmuyor. Bu nedenle gençler ve seks konusunda edinilen istatistiki bilgiler, çoğunlukla Avrupa veya Amerika kaynaklı. İnsan biyolojisi ve psikolojisi, evrensel metotlarla incelenerek evrensel sonuçlar doğurabilir, bu nedenle bu ülkelerde yapılan araştırmalardan edinilen bilgileri, kültürel normları da göz önünde tutarak kullanabiliriz.
Birçok ülkede gençlerin cinsel davranışlarını inceleyen araştırmalara göre, çevre, sevgilinin yaşı ve aile desteği, gençlerin sekse yaklaşımında önemli rol oynuyor.
Örneğin; Amerikan Halk Sağlığı Kurumu’nun 17 lisede, 950 genç ile yaptığı bir araştırma sonunda, öğrenciler arasında seks yapmayı tercih edenlerin “Herkes lise 2. sınıfa gelene kadar mutlaka seks ile tanışmıştır”, “Arkadaşlarım da mutlaka seks yapmıştır” şeklinde bir inancının olduğu, oysa aslında sadece yüzde 30 öğrencinin seksle tanışmış olduğu ortaya çıktı.
Danışan: Oğlum çok utangaç. Geçen sene ilkokula başladı ama çok zorlandı. Her gün okula giderken karnı ağrıdı. Doktora gittik, tahlil de yaptırdık, her şey normal. Karın ağrısı heyecandan oluyormuş. Ben de öyle tahmin etmiştim, çünkü sadece okula gideceği sabahlar oluyor. Okulların açılmasına az kaldı ve bu sene de bu geçmezse diye endişeleniyorum. Ne yapmam lazım?
- Dr. Başak: Yeni yapılan bir araştırmada, fiziksel bir neden olmadan kronik olarak karın ağrısı yaşayan çocukların, diğer çocuklara nazaran ileri yaşlarda kaygı bozukluğu yaşama risklerinin daha yüksek olduğu bulundu. Karın ağrısı geçse bile kaygının geçmediği saptanmış. Bu nedenle bunun önlemini şimdiden almak istemeniz çok iyi olmuş.
Danışan: Çünkü şimdiden birçok sıkıntıya neden oluyor. Okula gitmek istemiyor, arkadaşlarının evine gitmek istemiyor, yeni ortamlarda utangaçlık yapıp bir köşede oturuyor. Neden böyle kaygılı bir çocuk oldu anlamıyorum.
- Dr. Başak: Kaygının nedeni birçok faktöre bağlı olabilir; kalıtımın önemli bir rol oynadığını söyleyen araştırmacıların yanı sıra mizacın, öğrenmenin, travmaların da rol oynayabileceği söyleniyor. Bunun yanında, bazı psikologlar, kaygılı çocukların genellikle her şeyi iyi yapmaya çalışan “iyi çocuklar” olduğu fikrini paylaşıyor.
Danışan: Benim oğlum da çok iyi bir çocuk. O kadar hassas ki... Herkesin gözlerinin içine bakar, hata yapmaktan ödü kopar. Bu kadar hassas ve utangaç olması hoşuma gitmiyor. İleride ezilebilir, mutsuz olabilir.
- Dr. Başak: Utangaçlık ve sosyal kaygı çocuklar ve ergenler arasında sık görülür. Harvard Üniversitesi profesörü Dr. Kagan, anaokulundan 8’inci sınıfa kadar olan çocukların yüzde 15’inin çok utangaç olduğunu, sadece yüzde 25’inin sosyal ve dışa dönük olduğunu söylüyor. Utangaçlık çocuğun mizacı olabileceği gibi, sosyal kaygı bozukluğu ile bağlantılı da olabilir. Bu nedenle iyi araştırmak gerek.