1. Çocuğa ve kadına vurmanın, şiddetin yanlış olduğunu, her vurduğunda karşısındakine verdiği zararın telafi edilemeyecek kadar büyük olduğunu bile bile neden hâlâ vuruyor? Patronunun karşısında kendini tutabilirken, eşinin, çocuğunun karşısında neden kendisini tutmuyor?
2. Söz verdi, yemin etti, siz de güvendiniz. Nasıl oluyor da hiç söz vermemiş gibi davranabiliyor?
3. Hırsızlığın yanlış hatta günah olduğunu bilmesine rağmen, evinizde, işyerinizde çalışan en güvendiğiniz kişi nasıl paranızı, eşyalarınızı çalabiliyor?
4. Evlenirken birbirlerine sadık olacaklarına söz vermişler, ama eşini ilk fırsatta “çaktırmadan” nasıl aldatabiliyor?
5. Okulda kopya çekmek yasak, yakalanırsa o dersten sıfır alacak, buna rağmen neden kopya çekiyor?
6. Ne kadar “artık yalan söyleme” diye yalvarsanız da gözünüzün içine baka baka nasıl yalan söyleyebiliyor?
7. Mesai saatleri içinde tüm zamanını işine vermesi gerekirken, nasıl oluyor da saatlerce özel görüşmeler yapıp, dergi okuyabiliyor? Bitirmesi gereken işi sonraya bırakabiliyor?
Bugün birçok ülkede eğitimciler ve psikologlar karma eğitimin faydalı olup olmadığını ortaya çıkarabilmek için bilimsel araştırmalar yapmaya devam ediyorlar. Bu konuyu araştırmalarının amacı şu sorulara cevap bulabilmek:
1- Öğrenmeyi maksimuma çıkaran etkenler neler?
2- Eğitim kalitesi hangi formatta artıyor?
3- Hangi format kızların ve erkeklerin daha özgüvenli, başarılı ve sosyal birer birey olmasına katkıda bulunuyor?
4- Beraber eğitim görmenin kızların, akademik ve psikolojik gelişimi ve performansı üzerinde etkileri neler?
5- Beraber eğitim görmenin erkeklerin akademik ve psikolojik gelişimi ve performansı üzerinde etkileri neler?
6- Ayrı okumanın avantajları ve dezavantajları neler?
1-Şizofreni nedir?
- Şizofreni, kronik, ömür boyu tedavi gerektiren ağır bir akıl hastalığıdır. Beyin fonksiyonlarındaki bozukluklar neticesi ortaya çıktığı için son yıllarda ‘beyin hastalığı’ tanımı da kullanılmaktadır.
2-Kaç yaşında ortaya çıkar?
- Genellikle 15-30 yaşları arasında ortaya çıkar. 45 yaşından sonra ortaya çıkma olasılığı çok düşüktür.
3-Çocuklarda şizofreni olur mu?
- 5 yaşından büyük çocuklarda şizofreniye rastlanmıştır ama ergenlikten önce ortaya çıkması çok nadir olan bir durumdur. Ergenlikte ortaya çıktığında tanı koymak güçtür, çünkü davranışlarda, duygu durumunda, uykuda, derslerde gözlenen değişiklikler, ergenliğe bağlı değişiklikler olarak da algılanabilir.
4-Kadınlarda mı, erkeklerde mi daha sık görülür?
Alışveriş anında mutlu olsalar da sonrasında pişmanlık, suçluluk, kendilerine kızgınlık gibi olumsuz duygular yaşarlar. Paralarını düşünmeden harcadıkları için genellikle ekonomik sıkıntıya düşerler ve para biriktiremezler. Bazı psikologlar bu bağımlılığı, alkol veya uyuşturucu bağımlılığına benzetiyor.
Danışan: Evimiz yakında “çöp ev” olacak. Annem o kadar çok şey biriktiriyor ki artık evde oturacak yer kalmadı. Bırakın bizim çocukluğumuzdan kalan eşyaları, kendi çocukluğundan kalanları bile saklıyor. Hem eskileri atamıyor hem de alışveriş yapmaya devam ediyor. Evin içinde bir odası var, oraya kimseyi sokmuyor; torbalar, kutularla dolu. Dün bir şey aramak için girdiğimde gözlerime inanamadım. Torbaların içinden üstünde etiketleri duran kıyafetler çıktı. Eminim o bile hatırlamıyordur artık. Annem 50 yaşında ve ona ömür boyu yetecek kadar kıyafeti, ayakkabısı, makyaj malzemesi, takısı, ev eşyası olduğuna eminim. Geçen ay kredi kartına öyle bir borç geldi ki hepimiz şoke olduk, babamla çok büyük kavga ettiler. Annem de üzülüyor ama galiba engel olamıyor. Bu nedir? Tedavi edilebilir mi?
- Dr. Başak: Annenizin yaşadığı problem, literatürde “alışveriş bağımlılığı” veya “dürtüsel alışveriş” olarak geçiyor ve tedavisi için yöntemler öneriliyor. Bu tip problemi olan kişiler, ihtiyaçları olmadan sürekli bir şeyler satın alırlar ve satın alma dürtülerini kontrol edemezler. Alışveriş anında mutlu olsalar da sonrasında pişmanlık, suçluluk, kendilerine kızgınlık gibi olumsuz duygular yaşarlar. Paralarını düşünmeden harcadıkları için genellikle ekonomik sıkıntıya düşerler ve para biriktiremezler. Alışveriş bağımlılığını, bazı psikologlar alkol veya uyuşturucu bağımlılığına benzetiyor; kişi kendine zarar verdiğini bilir, buna rağmen anlık olarak verdiği mutluluktan, zevkten kendini alamaz. Kilo fazlalığına neden olan aşırı yemek de buna benzer dürtüsel bir davranış. Kilo alacağınızı, size zarar vereceğini bildiğiniz halde dürtülerinize engel olamaz ve düşünmeden, o an mutlu olabilmek, iyi hissetmek için yememeniz gereken ne varsa yersiniz. Bazı psikologlar alışveriş bağımlılığının depresyon veya kaygı bozukluğu ile de ilişkisi olduğunu öne sürüyor.
ALIŞVERİŞ BAĞIMLILIĞI PARA AZLIĞI DİNLEMEZ!
Danışan: Annemin depresyonu olduğunu sanmıyorum ama yine de bilemem. Şu bir gerçek ki alışveriş yaptığında çok mutlu oluyor. Emekli olmadan önce de çok alışveriş yapardı ama o zaman iyi para kazanıyordu, her gün torbalarla eve gelirdi. Emekli olduğundan beri eline eskisi kadar para geçmiyor aslında ama o ne yapıyor ediyor, alacak bir şeyler buluyor.
- Dr. Başak: Alışveriş bağımlılığı paranın azlığı veya çokluğuyla alakalı değildir. Alışveriş bağımlısı olan kişinin az parası varsa ucuzlukları takip eder, ucuz şeyler satın alabileceği yerlere gider; bit pazarları, ikinci el dükkanları vs... Kadınlar en çok kıyafet, ayakkabı, makyaj malzemesi, ev eşyası satın alırken, erkekler çoğunlukla kıyafet yanında saat, güneş gözlüğü ve yeni çıkan elektronik malzemelerden alırlar. En son model bilgisayar, en son çıkan telefon, dijital fotoğraf makinası, tablet, müzik aletleri vs...
Genellikle kendilerini geri çekerler. İnsanların arasında çoğunlukla sessiz kalmayı tercih ederler, eğlenemezler ve gergin gözükürler. Bu da onların “ukala, soğuk, kendini beğenmiş” algılanmasına neden olabilir.
Danışan: Eskiden beri biraz utangaç, yalnız, içe dönük bir çocuktum ama o zaman okul vardı, mecburen insanlarla aktiviteler yapıyor, kaynaşıyorduk. Yani ister istemez arkadaşlık kuruluyordu. Okullar bitti, iş hayatı başladı, benim de yalnızlığım arttı.
- Dr. Başak: Eski arkadaşlarınızla görüşmüyor musunuz?
Danışan: Zaman içinde onlardan da koptum.
- Dr. Başak: Neden?
Danışan: Bir çağırıyorlar, iki çağırıyorlar, üçüncüsünde de gitmezsen artık haber vermiyorlar, onlar da haklılar.
- Dr. Başak: Neden gitmiyordunuz?
Danışan: Kendimi hiç beğenmiyorum, çok yetersiz buluyorum. Özgüvenim sıfır. Çok güçsüzüm, çok pasifim ve bu halime çok kızıyorum.
- Dr. Başak: Bir çırpıda kendinizle ilgili 6 olumsuz yorum yaptınız: 1- Kendimi hiç beğenmiyorum. 2- Çok yetersiz buluyorum 3- Özgüvenim sıfır 4- Çok güçsüzüm 5- Çok pasifim 6- Bu halime çok kızıyorum.
Danışan: Evet maalesef böyle hissediyorum.
- Dr. Başak: Ne kadar sıklıkta söylüyorsunuz bunları kendinize?
Danışan: Son zamanlarda kendimi iyi hissetmiyorum. Günde 7-8 kere söylüyorumdur.
- Dr. Başak: Bana bir arkadaşınızın ismini söyler misiniz?
Danışan: Ayşe diyelim.
Danışan: Bayramda bir yere gitmeyip evde kalmaya karar verdik. Akrabalarımızı, komşularımızı, arkadaşlarımızı ziyaret ettik. Çoğunlukla güzel zaman geçirdik ama bazı insanlarla geçinmek imkansız. Her şeyi yanlış anlıyorlar, alınganlık yapıyorlar, ufacık bir sözden kavga çıkarıyorlar. Nasıl gerildim anlatamam.
Böyle durumlarda ben de ne yapacağımı bilemiyorum.
Dr. Başak: Ne yapmak isterdiniz?
Danışan: Daha sakin kalıp durumu kendimle gurur duyacağım bir şekilde idare etmek isterdim.
Dr. Başak: Siz nasıl davrandınız?
Danışan: Kendimi savunamadım. Bazı kişilerin terbiyesizlikleri oldu, çok sinirlenmeme rağmen konu uzamasın, tartışma büyümesin diye sessiz kalmayı tercih ettim. Ama eve gelince de kendimi yedim durdum. İçimde kalanları söyleyemediğim için kendime çok kızdım. İletişim becerilerimin zayıf olduğuna karar verdim. Keşke sakin sakin düşüncelerimi söyleyebilseydim. Sadece benim değil birçok kişinin zayıf bence. Bir kere kimse kimseyi dinlemiyor.
Dr. Başak: Haklısınız, iletişim kazalarının birinci nedeni bu; insanlar karşısındakini ‘dinlemiyor’. Bazen ikisi de aynı şeyi söylüyor ama dinlemediği için farkına bile varmıyor. Sağlıklı ve etkili iletişimi engelleyen başka nedenler de var. Amerikalı psikoterapist Dr. David Burns, bunların bir listesini yapmış. Listedekilerin çoğunu hepimiz farkına varmadan yapıyoruz. Siz de başkaları ile anlaşmakta zorlandığınız zamanlar olduğunu düşünüyorsanız, Dr. Burns’ün listesine bir göz atın.
İŞTE DR. BURNS’ÜN LİSTESİ
Bu normal sayılabilir. Ancak anksiyete bozukluğu yaşayan kişilerin kaygıları, normal bir hayat sürdürmesini engelleyecek kadar yoğundur.
Danışan: Sanki hep kötü bir şey olacakmış gibi hissediyorum, içim pır pır. Bu duygularım bazen öyle yoğun geliyor ki bütün günüm gergin geçiyor, günün sonunda da kılımı kıpırdatamayacak kadar yorgun düşüyorum. Ama geceleri de bir türlü uyuyamıyorum. Sürekli yorgun ve bıkkınım.
Dr. Başak: Bazı fiziksel hastalıklar psikolojimizi de olumsuz etkiler. Tiroit, şeker hastalığı, B vitamini, D vitamini eksikliği, kansızlık, yüksek tansiyon, kalp yetmezliği, aritmi, astım, kanser, alkolizm vs. gibi çok çeşitli problemler yorgun ve bitkin hissetmenize neden olabilir. Bunun için mutlaka genel bir kontrol yaptırmalısınız.
Danışan: Acaba bende bir hastalık mı var diye ben de merak ediyordum. Bu nedenle genel bir kontrol yaptırdım. Fiziksel olarak hiç bir problemim yokmuş çok şükür. Doktor, “anksiyete bozukluğu yaşıyor olabilirsiniz” dedi. Evet biraz kaygılı bir insanımdır ama beni bu kadar yorgun düşürecek kadar anksiyete yaşadığımı farkında değilim.