Doğan Hızlan

Edebiyatın gündelik sorunlarına derinlik kazandırdı

4 Nisan 2020
İyi bir romancı, öykü yazarı, çevirmen ve denemeci olan Tahsin Yücel’in Cumhuriyet’te yayımlanan yazılarını bu kitapta toplu bir şekilde bulabilirsiniz. Yücel yazılarında yazından dile, politikadan güncel olaylara, hemen her konuya dokunuyor.

Tahsin Yücel iyi bir romancı, öykü yazarı, çevirmen olduğu kadar iyi bir denemeciydi. Edebiyatın bütün sorunları üzerine özgün yorumlarda bulunurdu. Edebiyatın gündelik sorunlarını tartışırken onlara derinlik kazandırırdı. Yücel, önsözde eseri nasıl yazmaya karar verdiğini anlatmış: “Bu kitapta yer alan yazıların Cumhuriyet’te yayımlanmaya başladığı ilk haftalardan şu son günlere dek, pek çok dostum bunları ‘zamanı gelince’ bir kitapta toplamamı salık verdi. Bir süre sonra, bu düşünce bana da bayağı çekici gelmeye başladı.
Ama zamanı nasıl gelirdi? Zamanının geldiği nasıl bilinirdi? Çoğunlukla başkalarının sözlerinden yola çıkarak ya da başkalarının sözlerine gelmek için yazdığım, bu nedenle adlarını ‘Alıntılar’ koyduğum bu yazılarda, yazın tutkunu kimliğimi hiçbir zaman unutmadan; ama yazın, dil, ekin, politika, güncel olaylar, hemen her konuya dokunuyordum. Dolayısıyla belirli bir sona doğru tutarlı bir gelişme değil, sürekli bir dağılma söz konusuydu. Ama bana sorarsanız bitmişlik de kitabı kitap yapmaya yetmez her zaman. Aynı zamanda belirli bir ‘bütün’ oluşturması gerekir. Ben kendi payıma, değişik parçalardan oluşan kitaplarımda da elden geldiğince sağlamaya çalışmışımdır bu bütünlüğü.”



Kediler de şefkatimizden
nasiplerini almalı

Yazının Devamını Oku

Sistematik okuma

3 Nisan 2020
HER gün bütün gazetelerde kitap tavsiye ediliyor.

Kitap okutmanın önemini tartışacak değilim. Ama okuduğunu anlamak diye de bir söz vardır.

Eğer altyapınız yoksa okuduklarınızın yeterince tadına varamazsınız. Her işin bir başlangıcı, ortası, sonu vardır.

Tavsiye edilen kitapların çoğu, son yıllarda, son aylarda yayımlanmış olanlardan seçiliyor. Bir ülkenin edebiyat yapıtlarını anlayabilmek için o ülkenin edebiyat tarihini bilmeniz koşulu vardır.

Klasikler başlığı altında verilen kitaplar, Nurullah Ataç’ın deyişiyle ‘soy eserler’dir.

Cumhuriyet sonrası kurulan Tercüme Bürosu, Doğu-Batı edebiyatının önemli kitaplarını Türkçeye çevirerek yayınlamıştır.

Bizde liste yapmak ne kadar başarılı olmuştur, sonuçlanmayan bir tartışma konusudur.

Milli Eğitim Bakanlığı Klasikleri birçok ailenin kütüphanesinin kuruluş kitapları olma özelliğini taşımıştır.

Belli listeler doğrultusunda hazırlanan bir başka dizi de 1000 Temel Eser’dir.

Yazının Devamını Oku

Toplantısız Kütüphane Haftası

2 Nisan 2020
TÜRK Kütüphaneciler Derneği Genel Başkanı Ali Fuat Kartal’dan bir e-posta aldım.

Şöyle yazıyordu:

“Sayın Hızlan

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile birlikte 30 Mart-5 Nisan 2020 tarihleri arasında kutlamayı planladığımız 56. Kütüphane Haftası programımız malum küresel koronavirüs salgını nedeniyle iptal edilmiştir.

‘Şehir Kültürü ve Kütüphaneler’ ana teması altında şehir kültürüne, kütüphanelerin ve kitabevlerinin katkısını farklı yönleri ile ele alacağımız toplantıları maalesef gerçekleştiremeyeceğiz.

Kütüphanelerimiz okuyucularımıza kapalı olsa da teknolojiye en hızlı uyum sağlayan meslek gruplarından biri olarak elektronik ortamda hizmet vermeye devam etmekteyiz. Üniversiteler kütüphanelerimiz üzerinden uluslararası birçok yayınevi ve veri tabanı üreticisi, elektronik kitaplarını ve dergilerini arşivleri ile birlikte kullanıma açtı.

Böylesine büyük bir krizi tek başına merkezi hükümetten bir şeyler bekleyerek aşmanın mümkün olmadığını biliyoruz. O nedenle bu zor günlerde kütüphaneciler olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirme çabası içerisindeyiz. Yurttaşlarımıza sağlıklı günlerde bilgi sunmak dileğiyle sizin, meslektaşlarımın ve halkımızın 56. Kütüphane Haftası’nı kutluyorum.

Saygılarımı sunuyorum.”

Kütüphaneci dostlarımın tümünün de benim bilgilenmem, yazmam konusunda hep emekleri olmuştur.

Yazının Devamını Oku

Aytaç Yalman’ın veda gecesi

31 Mart 2020
AYTAÇ YALMAN’la tanışmam müzik aracılığıyla oldu.

Türkiye’deki müziğin estetik, toplumsal, siyasal açıdan yaptığı değerlendirmelerin birçoğuna katıldım.

Aramızdan ayrılışından sonra onun gerek mesleki gerek müzikle ilgisine değinen çok önemli bir yazıyı sevgili Sedat Ergin yazdı. Çok başarılı, belgesel bir portre yazısıydı, Aytaç Paşa’yı tanımak isteyenler mutlaka o yazıyı okumuşlardır, okumadılarsa okusunlar.

Paşanın veda kokteyli ile yazıma başlamalıyım.

Ordudan ayrıldıktan sonra, Harbiye Orduevi’nde bir veda kokteyli vermişti. Salona girdiğimde bir müzik festivali öncesindeymişim izlenimi uyandı bende. Geçmiş zaman, yanılmış olabilirim ama medya dünyasından kimseye rastlamadım, demek ki Aytaç Yalman, müzikle ilgimi bildiği için beni çağırmıştı, müzisyenler kontenjanından davetliydim.

Türkiye’nin ne kadar önemli müzisyenleri, orkestra şefleri, solistleri varsa o gece oradaydılar. Unutulmaz bir geceydi, bir komutanın müzik tutkusunu simgeliyordu.

Oradan ayrılıp Ürgüp Belediye Başkanı Bekir Ödemiş’in düzenlediği Semih Balcıoğlu Karikatür Yarışması’nın jüri toplantısına gitmiştim.

Müzikle ilgisinin tenor Edip Arman’ın ona armağan ettiği long play’le başladığını söylemişti.

Belgesel anlayışla, özenle yazdığı Atatürk’ün Okul Yılları adlı tiyatro kitabı üzerine daha önce bir tanıtmam çıkmıştı.

Yazının Devamını Oku

Tanju Okan’ı şimdi dinlemek

29 Mart 2020
BAZI besteler ses belleğimizde yer etmiş.

İcracı onu bize sevdirmiş, unutulmaz kılmış. O parçayla anılarınız örtüşür, yalnız onu değil, o yılları da anımsarsınız. Birden beğeniniz geniş açı bir hal alır.

Tanju Okan’ın (1938–1996) ‘Kadınım–Kime Ne’ uzunçalarını dinledim.

Urla’ya gittiğimde hem Yunan şair Yorgo Seferis’in kaldığı mekânı gezmiş hem de Okan’ın heykelini görmüştüm.

Yurtiçi ve yurtdışı kayıtları ne kadar başarı sağlamıştı. Hiç kuşkusuz Türkiye’de çok ünlenmişti, belirtildiğine göre Patricia Carli’nin aracılığı onu sınırlar ötesinde üne ulaştıramamıştı.

Patricia Carli’yi dinlemiştim.

Hafif müziğimizin yurtdışındaki serüveni bir inceleme konusu.

Bir fotoğraf: 1964’te Tülay German–Erol Büyükburç–Tanju Okan. Balkan Müzik Festivali’nde birincilik ödülünü almışlardı.

Uzunçaların ilk parçası bir zamanların çok dinlenen parçası ‘Kadınım’.

Yazının Devamını Oku

Mustafa Kutlu üzerine

27 Mart 2020
SAĞLIK Bakanı Fahrettin Koca, Tolstoy’u ve Mustafa Kutlu’yu okuyun deyince, herkes Tolstoy’u bildiğinden Mustafa Kutlu hakkında bilgi edinmeye başladı.

Türk edebiyatında bazı önemi adlar vardır ki köşelerinde üretirler, küçük bir dost çevresi içinde yaşarlar, kalabalıktan uzak bir yalnızlığı seçmişlerdir.

Erzincan’da doğan Kutlu, edebiyat öğretmenliği yapmış, daha sonra da dergi ve yayınevi yönetmenliğini üstlenmiştir.

Öykü ve denemeleriyle tanınmıştır.

Evime kapandığımdan kütüphanemi tarayarak onun kitaplarına ulaşamadım.

Dergâh dergisi ve yayınlarının sahibi Asım Erverdi’nin bana gönderdiği yazıdan bazı bölümleri okurlarıma aktarıyorum.

Bazı yazarların ünlenmesi, okur çoğunluğuna ulaşması için bazı hatırlatmalar gerekir.

Mustafa Kutlu

Yazının Devamını Oku

Cengiz Bektaş’ın ardından

26 Mart 2020
MİMAR, şair ve yazar Cengiz Bektaş da aramızdan ayrıldı.

26 Kasım 1934’te Denizli’de doğdu.

1999-2005 arasında Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı’nı üstlendi.

Çeşitli ödüller aldı:

Bektaş mimarlık anlayışını şöyle tanımladı:

“Kendi kültürünün, geleneğinin ne olduğunu bilmeyen kişilerin bilgisizliği uyarınca yapılan yapılar, ‘Bu geçmişin çocukları bunlar olabilir mi?’ sorusunu akla getiriyor.

Bana göre mimar, özellikle de bizim mimarlarımız, kültür birikiminin bilincinde olmalı.

Mimarlık elbette ki insanlar için, bu çağda onlara insancıl oylumlar sunmak için yapılmalıdır. Onların gereksinimleri, mutlulukları sağlıkları için çalışmak demek bu.”

Bektaş

Yazının Devamını Oku

Fahrettin Koca ile nasıl tanıştım

22 Mart 2020
SON günlerde ekranda, gazete sayfalarında en çok gördüğünüz kişi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca.

Benim onunla tanışmamı anlatmanın tam zamanı diye düşündüm.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, onu kutlamak için Beştepe’deki törene gittim.

Ankara’ya giden uçakta yanıma oturan zatla birbirimize iyi yolculuklar diledik.

Koltuk arkadaşım birkaç dakika sonra benim bir yazımdan söz etti.

Yazımın konusu Sirkeci’deki 1. Abdülhamid Külliyesi idi. O zamanda buradan yoksullara nasıl yemek dağıtıldığına değinmiştim. Konu Sirkeci olunca, gündeme tarihi yarımadanın canlandırılması geldi.

Doğrusu ilgilendiğim bu konudaki yazımı okuyan koltuk komşuma, ‘Kiminle tanışıyorum’ sorusunu sordum.

‘Ben sizin komşunuzum’ diye söze başladı, ‘Bağcılar’daki Medipol Hastanesi’nde doktorum, adım Fahrettin Koca’. ‘Tanıştığıma sevindim’ dedim, bana cep telefonunu verdi.

Tabii arkadan benim sağlığım konuşuldu, kurabiyeye düşkünlüğümü itiraf edince, ondan uzak durmamı tavsiye etti.

Yazının Devamını Oku