Barış Yıldırım kitabın niteliğini şöyle tanıtıyor: “Sevda Şener, Süreyya Karacabey gibi tiyatro araştırmacılarımızın bu alandaki öncü çalışmalarının yanında kıymetli yerini alan bu kitap, Nâzım Hikmet tiyatrosunun bütününü yeniden yazım izleğinde ve çağdaş sanat kuramlarının izinde kapsamak gibi zorlu bir işe girişiyor. Nâzım Hikmet tiyatrosunun en dikkat çeken özelliğini, pek çok farklı biçimin, diyalektik materyalist felsefenin harcıyla birbirine nasıl bağlandığını araştırıyor.”
Yazar kitabını yazış öyküsünü şöyle anlatıyor: “Ortaokul yıllarımın hemen başında, ablamın çalışma masasının üzerinde ne varsa okuduğum, walkman’inde ne varsa dinlediğim, televizyonda ne izliyorsa benim de takip ettiğim, yani tipik bir küçük kardeş olduğum zamanlarda, onun bir defterinde rastladım ‘Mavi Gözlü Dev’e... Bu karşılaşmanın ardına o sıralarda düşmedim, sadece hafızamda ismini ve iri gözlü, kocaman, yorgun, hırpalanmış ellerini göğsünde kavuşturmuş, kalbi kırık ve öfkeli bir adamın resmini sakladım senelerce. Lise yıllarındaysa bana Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i, Sabahattin Ali’yi de anlatan edebiyat hocamdan, İlknur Genç’ten tanımaya başladım Nâzım Hikmet’i... Ardından Moda’da, artık olmayan Çınar Sahaf’tan bulduğum, Ülkü Tamer’in ‘Nâzım Hikmet-Seçme Şiirler’ kitabı satın aldığım ilk kitap, Taksim’de artık olmayan Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon’da sahnelenen ‘Kuvayi Milliye: Kurtuluş Savaşı Destanı’ da kendi başıma izlediğim ilk oyun oldu.”
Osmanlı ve modern Türk
şiiri için önemli bir isim
Walter G. Andrews, tek cümleyle şöyle tanıtılıyor: “Osmanlı ve modern Türk şiirinin dünya okurlarına ulaşmasını sağladı.” Gündoğdular kitabın başında Andrews’u tanıtıyorlar; çalışmalarını, emeklilik sonrası hayatını nasıl sürdürdüğünü yazmışlar. Kitaba adını veren ‘Deniz Feneri’ aldığı ödülün adı. Kitap, Walter G. Andrews’un 80’inci yaşına bir armağan özelliğini de taşıyor. Osmanlı ve modern Türk şiiri üzerine bilgi almak isteyen herkes için önemli bir isim.
Yıllardır yabancı polisiye yazarlar dilimize çevrildi, bizim polisiye roman yazanlar görmezden gelindi.
Birçok polisiye roman eski raflarda ya da tefrikalarda kaldı.
Hiç kuşkusuz bu yazarların içinde en önemlisi Peyami Safa’nın Server Bedi takma adıyla yazdığı ‘Cingöz Recai’ serisiydi.
Romanlar bugün yayımlanınca, onların bizim polisiye edebiyatında taşıdığı önem de ortaya çıktı.
Her zaman bir yazarı tanımak için bütün eserlerini okumanın gereğini hatırlatırım.
Bence Peyami Safa’nın kendi adıyla yazdığı romanları okuyanlar bunları da okuduklarında arada bağ kurabilirler.
Seval Şahin, Ötüken Yayınevi’nin önerisiyle bu diziyi hazırladı ve yönetti. Ayrıca bazı kitapları da o hazırladı.
Bir buçuk yıl süren çalışmalarda
Belli bir yaştan sonra dost yokluğunu derinden hissedersiniz.
O günlerden birini yaşıyorum yine.
Afitap Hanım derdim ona.
Ertuğrul Özkök aynı kuşaktan olmanın hüznünü müthiş bir duyarlıkla yazdı dün.
Onun siyasal anlayışı bir gençlik hevesi değildi. Çünkü onu okuyarak, yaşayarak benimsemişti. Hayatı boyunca sözlüğünde olmayan kelime ‘taviz’di.
Samimiyetin, sırdaşlığın da bir uygarlık mesafesi olduğunu hepimize öğretti.
‘Sol’ onun için her şeyiyle bir yaşama biçimi idi. İdeolojinin kitap sayfalarından gündelik yaşama geçmedikçe inandırıcılık taşımadığını ispatlayan tanıdıklarımdan biriydi.
Birçok dönemde birlikte çalıştık,
Bir de bunlara bir başka ölçüt daha eklerim, şimdiye kadar başka solistlerden dinlediğim bu parçalara katkısı ne olmuş? İcranın fark yaratma oranı ne?
Sema Moritz bu sınavlardan geçtiği için “Vazgeçmem”i beğendim.
Hiç kuşkum yok Kitap Sanat’taki söyleşisini okumuşsunuzdur. Seçim konusundaki özeni buradan öğrenmişinizdir.
“Vazgeçmem”in CD’sinin başındaki yazıyı ben de yazıma aldım:
“Güneş ve ay ve yıldız ve deniz ve toprak ve gökyüzü
Dün ve bugün ve gelecek
Direnmek ve direnç göstermek
Sabır taşına dönerek sabretmek
otoğraflara, karikatürlere bakarak yorum yapmak, bir ustanın elinden çıkmışsa hem gerçek tespitleri içerir hem de mizaha yönelir.
‘Fotoğraf Tahlilleri’ kitabının niteliği hakkındaki bilgiyi, kitabı hazırlayan Mehmet Can Doğan’ın yazısından öğrenebiliriz.
Yer alan adları okuduğunuzda, edebiyat, basın, sanat, müzik dünyasından birçok ünlü adın tahlilini bulabilirsiniz.
Bazı adları yazıma aldım:
◊ Müverrih Bay Ahmet Refik,
İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün ‘Yıllık’ını görünce hemen okumaya başladım.
Türkçe-İngilizce olarak iki dilde yayımlananmış.
Kitapta 12 inceleme bulunuyor ve M. Baha Tanman yönetiminde hazırlanmış.
İstanbul’un mekânlarından tarihi yapılarına kadar birçok konudaki inceleme herkesin ilgisini çekecek nitelikte.
Bazılarının adını vermeliyim:
*Sokağın, Meydanın, Şehirlilerin Resmi: On Altıncı Yüzyıl Sonu İstanbul’unda Mekân Pratikleri ve Görselliğin Dönüşümü, Çiğdem Kafescioğlu.
“Bu makale on altıncı yüzyıl sonlarında Osmanlı resimli yazmalarında yer almaya başlayan sokak ve meydan odaklı İstanbul resimleri, aynı senelerde üretilen bir şehir manzarası ve özellikle İntizami Sûrnâmesi’nin resimli kopyası üzerinde durarak, kentsel mekânlar, mekân pratikleri ve şehirlilik temsilleri arasındaki bağlantıları araştırıyor. İstanbul’u bir erken modern dönem başkenti ve metropolü olarak ele alarak, şehir ve şehircilik tahayyüllerini üç ana konu üzerinden inceliyor: Mekân pratiklerine bağlı olarak oluşan ve dönüşen görme biçimleri, göze/görmeye dair lügatin özellikleri ve bu lügatin mekân pratikleri ile bağlantıları; yeni bir şehirli zümrenin oluşmasına koşut olarak yeni türden kamusallıkların ve çoksesli temsil biçimlerinin ortaya çıkması; bu dönemin siyasi dinamiklerinin şehrin kamusal alanlarını müzakere ve muhalefet mekânları haline getirmesi ve bu yeni dinamiğin görsel temsildeki yansımaları.”
*Hasan Baran Fırat, Dönemlendirme Çalışmaları ve Osmanlı-Türk Müziği Tarih Yazımı: Bir Bilanço Denemesi yazısında makaleyi özetliyor: “Başta Fernand Braudel ve Reinhart Koselleck olmak üzere tarihsel zaman teorisi üzerinde çalışan bazı araştırmacıların yaklaşımlarını referans alarak Osmanlı - Türk müziğinde dönemlendirmeye nasıl yaklaşılabileceği üzerine bir yol haritası çıkarılmaya çalışılmıştır. Makale Osmanlı-Türk müziği ve kültür tarihi dönemlendirmesi üzerine öncelikli bazı tartışma konularına dikkat çektikten sonra, bu tartışmaların tarihsel icra mefhumu ile olan ilişkisine değinerek sonlanmaktadır.”
Bir sabah Hürriyet’te odamda otururken, sekreterim telaşla içeriye girdi, Çetin Emeç’i evinin önünde vurmuşlar dedi.
Kısa süre sonra detayları öğrendik, evinden çıkıp otomobiline binerken onu ve şoförü Sinan Ercan’ı öldürmüşlerdi.
Hepimiz onulmaz bir hüzne gömüldük.
Bu acının üzerinden otuz yıl geçmiş.
Dinmeyen bir acı, sonlanmayan tahkikat süreci.
Cumartesi günü Zincirlikuyu’daki mezarı başında her yıl olduğu gibi ailesi, sevenleri, dostları buluştu.
Mezarı, eski dostumuz İrfan Özcan gene çiçeklerle donatmıştı.
Anma için özel bir kitap hazırlandı.
Yurtdışında birçok ülkede Beethoven’ın bestelerini dinledim. Belleğimde kalan konserlerden biri de daha iki Almanya birleşmemişken Berlin Filarmoni’nin salonunda Riccardo Muti’nin yönetimindeki Berlin Filarmoni Orkestrası’ndan 7. Senfoni’yi dinlemiştim.
Önemli bir açılış gecesiydi, dört Berlin’in de temsilcileri konserin ön sırasındaydılar. Anımsadığım, İngiliz askeri yetkilisinin üniforma ile gelmesiydi.
Aziz dostum Şefik Yüksel, Beethoven Yılı’nda İdil Biret’in konser listesini gönderdi, ben de dinleyicilerimin program yapabilmesi için yazıma aldım.
Fazıl Say da Beethoven’ın piyano sonatlarını doldurdu.
BEETHOVEN 2020 Türkiye
Konserler
Mart