27 Temmuz 2004
Bu kadar yüz göz olursan, bir menajer bulamaz, Daum’un başına oturtamazsan, o da gün gelir başına çıkar. Kimse F.Bahçe Kulübü’nün üstünde değildir. ‘Yeri doldurulamaz’ diye bir şey yoktur. Onun yerine daha iyisini bulursun.
FENERBAHÇE huzursuz. Ama bu huzursuzluğun baş aktörü Daum. Fenerbahçe yönetimi, bütün yanlış oyun tarzına rağmen şampiyon olan hocasına müthiş imkanlar vermiş, pek çok iyi transferler yapmış, eksikler giderilmiş, orta sahaya pres yapan, top çalan oyuncular almış. (Serkan’dan söz ediyorum. Maalesef Christoph Daum, onu da sağbekte deniyor.) El bebek, gül bebek seyahate gidilmiş.
Ama 4. lig takımlarıyla hazırlık maçları yapılmış. Bunlar nasıl hazırlık maçlarıysa.. Ciddi hiçbir takımla maç yapılmamış. Bir de buna rağmen takımda bir sürü sakat var. Ve antrenör çıkıp, ‘Rahatsızım’ diyor.
Şimdi ben size bütün bunların nedenlerini anlatayım. Fenerbahçe’de, Başkan konuştuğu zaman, yöneticiler konuşmaya girmezler. Kim bu yöneticiler? Hakan Bilal Kutlualp. Kutlualp transfer işiyle uğraşır. Diğeri kim? Murat Özaydınlı. Yani, Fenerbahçe’ye, Fenerium ile olağanüstü imkanlar sağlayan yönetici.
Böyle hoca gördünüz mü?
Ve Daum bu yöneticilerden rahatsız. O yöneticileri suçluyor. Düşünün, Fenerbahçe hazırlık maçları yapıyor, hasılat yüzde 50-50 bölünüyor. Siz hiç böyle bir şeyi talep eden ya da böyle bir teklife ‘evet’ diyen bir teknik adam gördünüz mü? Ben görmedim.
Üstelik bu maçları hangi takımlarla yapıyorsun? Yurdumsporla. Görülmüş şey mi? Koskoca Fenerbahçe böyle takımlarla oynar mı? Dortmund ile niye oynamadı Fenerbahçe? Çünkü Dortmund kabul etmedi. Niye? Daum’un geçmişi bu hazırlık maçına engel oldu.
Onu düşünmüyorlar ki...
Alman Milli Takımı Teknik Direktörlüğü de ayrı bir olay. O günlerde F.Bahçe yönetimi Almanlar’a çok yakın birini aracı olarak kullandı. Yanıt çok açıktı; ‘Almanlar Daum’u düşünmüyorlar bile.’ Ama Daum, bunun tam tersi davrandı.
Elinde bir kaleci var. Milli Takım’a seçilmiş bir kaleci. Kötü goller de yiyebilir. Ama sen, ‘Kaleci alacağım’ diye böyle bir beyanat verebilir misin? Ne demek bu? Yönetim zaten, ‘Alacağız’ diyor. Ama bunun yolu Volkan’ı bitirmek değil. Daum, kaleciden şikayet ediyor. Ama F.Bahçe, Daum’un kaleci antrenörüne bir ton maaş veriyor. Niye gelişmiyor Volkan o zaman. Bunun sorumlusu da Daum efendi.
Yerine iyisini de bulursun
Ve tüm bunlar herkesin gözü önünde gerçekleşirken, yaşanırken, Daum’dan böyle bir beyanat. Ama bütün bunların suçlusu yine, Fenerbahçe yönetimidir. Bu kadar yüz göz olursan, Christoph Daum’a bu kadar çok imkan tanırsan, bir menajer bulamaz Daum’un başına oturtamazsan, o da gün gelir başına çıkar.
Daum, ‘İçim rahatladı’ diyor. Ama bunlar, F.Bahçe Kulübü’nün kaldıracağı bir şey değil. Kimse F.Bahçe’nin üstünde değildir. ‘Yeri doldurulamaz’ diye bir şey yoktur. Onun yerine daha iyi hoca da bulunur. Christoph Daum, F.Bahçe’nin kıymetini bilsin. Ayağını denk alsın. Bu kulüpte herkes onu seviyor ve başarılı olmasını istiyor. Ama o faydalı olmamak için ne lazımsa onu yapıyor.
Yazının Devamını Oku 23 Haziran 2004
Fenerbahçe, bu futbolcuyla bir ‘Ortega sendromu’ daha yaşamaz. Ama Alex’ten daha iyi verim almak için, Daum onu serbest oynatmalı, markaj görevi verip yeteneklerini sınırlamamalı. * Fenerbahçe’de Alex’le ikinci bir Ortega olayı yaşanır mı?
Yaşanmaması lazım, yaşanmaz da. Çünkü o tarzda futbolcu da, onun aldığı paraya karşı çıkacak ve kulis yapacak futbolcular da yok şimdi F.Bahçe’de. Bunlar elemine edildi. Üç Brezilyalı var, aklı başında van Hooijdonk var. Kadro da genç. Bu genç oyuncuların Alex’ten kapacağı çok şey olacak. Top nasıl durdurulur, nasıl oyun yönlendirilir. Alex bunları öğretecek genç arkadaşlarına. Aslında o kulisci futbolculara biraz da yönetim yol verdi. Belki de onlara verdiği parayı fazla buldu ve gönderilmelerini destekledi.
Ona ihtiyaç vardı
Şimdi burada şuna da dikkat etmek lazım; Alex 6 kişinin işini yapacak, 40 gol atacak bir adam değil. Orta sahayı yönlendirecek, gençlerin randımanını artıracak, beyin görevi yapacak futbolcu. O bakımdan çok faydalı olacaktır. Fenerbahçe’de yönetim de Ortega da yaptığı hatayı Alex’te yapmayacak. Şampiyonlar Ligi’ne giriyor ve bu tarz oyunculara ihtiyacı var. Bu tarz oyuncular rakip üzerinde etkili olabilir.
Ayrıca Alex niye Ortega olayı yaşatmaz? Çünkü o Arjantinli’den daha sosyal bir tip. Ortega içine kapanık bir futbolcuydu. Alex’in alınmasındaki çalışmaları nedeniyle yöneticiler Hakan Bilal Kutlualp ve Mahmut Uslu’yu kutluyorum. En az 5 kere Brezilya’ya gittiler, kolay iş değil. Bundan önce de Ariel Ortega için Ali Yıldırım gidip uğraşmıştı.
Alex De Souza çok faydalı transfer. Tabii burada bütün gözler şimdi Christoph Daum’da. Bu işleri organize edecek olan, Alex’e görev verecek adam Alman teknik direktör. Ancak bu tarz futbolcular görev verilerek sahada oynatılmazlar. Onlara hiçbir zaman ‘şunu marke et, geriye koş’ demek doğru olmaz. Maç içindeki pozisyon gereği, markaj da yapabilir, geriye de yardım edebilirler, ancak onlar gerçekte serbest oynatılacak futbolculardır. Eğer böyle adam kovalayacaksın diye görevler verirseniz, o zaman yeteneğine güvendiğiniz futbolcular her zaman problem yaratır.
BU TRANSFERLERİN ÇOĞU GEREKSİZ
* Beşiktaş 10 futbolcu transfer etti. Bu 10 ismi nasıl karşılıyorsunuz, onlara ihtiyaç var mıydı?
Bana göre sağa sola biraz fazla saldırdılar. Bu da biraz yönetimin kendini ispat çabasında olmasının bir göstergesi olarak geliyor bana. ‘Biz bunları aldık, büyük işler yapacağız’ diyorlar. Beşiktaş’ta oynamayacak oyuncular aldılar. Fazla kalabalık bir takımla fazla iş yapılmaz. Bir sürü oyuncu aldılar, çoğu oynamayacak oyuncular.
Mustafa Doğan’ı, Ali Güneş’i neden aldılar? Tamam ikisi de savaşçı, varını yoğunu ortaya koyan ama yetenekleri sınırlı oyuncular. Bu futbolcular büyük takımda oynayabilir mi? Onu aldın, bunu aldın sahaya çıkar, olmaz. Beşiktaş’ın sahadaki 11 futbolcusu büyük oyunculardan kurulu olmalı. Beşiktaş büyük takım, büyük camia, standart oyuncularla bir yere gitmez.
G.Saray’ın büyüklüğü
* Galatasaray transferde büyük hayal kırıklığı yaşıyor ve yaşatıyor. Bu görüntüsü ile Galatasaray, 100. yılını kutlayacağı yeni sezonda ne yapar?
G.Saray için 100. yıl problem değil, zaten büyük kulüp bunları aşmış. UEFA Kupası’nı, Süper Kupa’yı almış bir kulüp. Ama şimdi bir de 100. yıl derdi çıkartılıyor. Oysa G.Saray’ın bütün derdi, iyi takım, iyi futbolla eski günlerine dönmek. Seyirciyi tribünlere çekmek. Zaten benim anladığım kadarıyla iyi bir takım kurmaya çalışıyorlar. Şimdi böyle bakınca 100. yılda şampiyon olmuşsun olmamışsın veya 101. yılda şampiyon olmuşsun ne farkeder? Yani 100. yılda şampiyon olamazsa, diğer şampiyonlukları elinden mi alınacak, büyüklüğü mü kaybolacak? Herkes 100. yılda da şampiyon olmak ister, ama olamamak da dünyanın sonu değil.
Parayı veren Önder’i aldı
* Üç büyükler arasında birinin talip olduğu futbolcuyu diğerinin alması spekülasyonlar yaratıyor. Bu spekülasyonlara gerek var mı?
Bir futbolcuya talip olunuyor, diğer kulüp fazla veriyorsa alıyor. Bunu alamayan feveran ediyor, diğerini suçluyor. Buna hiç gerek yok. Tamam bu suçlama konusunda bir yerde hakkı var. Transfer borsası yükseltiliyor. Ama centilmenlik palavralarını bıraksınlar. Bunlar sahte şeyler. Bir transferi sonuçlandıramıyorsan, ‘Alamadım’ diyeceksin. Gereksiz beyanatlarla ortamı germeyeceksin. Talip olursun diğeri fazlasını verir, alır. Bir başka gün sen fazlasını verir alırsın. Bunlar problem değil. İşin başındaki yöneticiler konuşmakla iş yaptıklarını sanıyorlar, bu yanlış. Populist yaklaşımla kendilerine yer edinmeye çalışıyorlar, bu da yanlış. Mesela yöneticiler sezon başlarken ‘Şampiyon olacağız’ diyor, taraftarı şartlandırıyor. Sonra takım kötü gittiğinde seyirci köpürüyor. Bu anlayış yöneticilik değil.
İspanya’nın SIKINTISI
* Euro 2004’te İspanya’nın elenmesi sürpriz mi?
İspanya’nın elenmesi sürpriz. Ama şu bir gerçek ki, İspanya’nın forveti yok. Raul şişirildiği kadar bir futbolcu değil. İspanya, Almanya gibi takımlar liglerinde fazla yabancı futbolcu oynatmanın cezasını çekiyor. Bu yüzden de forvet yetiştiremiyorlar. İsveç’in öyle problemi yok, Danimarka’nın yok. Kendisi forvet ihraç ediyor. İsveç maçında son 10 yıldaki en iyi İtalya takımını gördüm, ama o da öyle. 2000 defa vursan girmez, İtalya şanssız gol yedi. Euro 2004’ün en kötüsü İngilizler. Kötü oynuyor, ama fizik güçleriyle idare etmeye çalışıyorlar.
Bu tür turnuvalarda ilk grup maçları hiçbir zaman kaliteli geçmez. Herkes puanı almak için defansına yardım edip kaybetmemeye çalışır. Top çoğunlukla geriye oynanır. Defans da ileri şişirir. O zaman da gol pozisyonu olmaz. İnsanı etkileyen bir yıldız da çıkmaz. Grup maçlarından sonra eleminasyon başlayacak. Takımlar yenecek veya yenilecek, bu bilinçle kazanmak için ne gerekiyorsa yapacak. Şampiyona esasında çeyrek finalde başlayacak. Bu takımların içinde en iyi oynayan Fransa. Almanya fevkalade kötü. Çek Cumhuriyeti’nin şampiyonluğu şaşırtmaz, ama İngilizler şampiyon olursa sürpriz olur. Milli Takım Teknik Direktörümüz Ersun Yanal, takımları iyi etüd etsin ve bunlardan ders çıkarsın.
Millilerin işi zor
* Dünya Kupası elemelerinde millilerimizin rakipleri arasındaki Danimarka ve Yunanistan’ı Euro 2004’teki performanslarıyla nasıl değerlendiriyorsunuz?
İkisi de çok tehlikeli takımlar. Yunanistan çok bilinçli oynuyor. Güçlü santrforları var. Her takımı zorlar. Danimarka her tarafı komple bir takım. Orta sahası, golcüsü, defansıyla etkili. Biraz zor gruptayız. Herkes çantada keklik görüyor, ama yanılıyor. Millilerimizi çok zorlarlar. Her ikisi de çok akıllı ve planlı oynuyorlar, ayrıca çok da sabırlılar.
Yazının Devamını Oku 1 Haziran 2004
Alman teknik adamın dediği kadar transfer yapılmazsa, F.Bahçe Şampiyonlar Ligi’nde bir şey yapamaz. Bana göre bu sezon Şampiyonlar Ligi’ndeki 2. tur bile başarıdır. * Daum, 8-10 transfer yapılacağını söyledi. Bu transferler yapılmazsa, F.Bahçe ve Daum’un geleceği ne olur?
FENERBAHÇE Teknik Direktörü Christoph Daum’un dediği doğru. Fenerbahçe bu takımla ligde sürpriz şampiyon oldu. Beşiktaş’ın, Galatasaray’ın kötü olması bunda baş etkendi. Sarı lacivertlileri biraz Trabzonspor zorladı. Doğruya doğru, bundan kimse alınmamalı. Artık bunu da tartışmanın anlamı yok, çünkü şampiyon oldu.
Yalnız, bu kadro Türkiye Süper 1. Ligi’ni zor götürdü, Şampiyonlar Ligi’nde ne yapar? Ne yapabilir ki! En az 4 tane transfer lazım. 8-10 kişi denilince bunun hepsi yabancı da değil.
Serkan alındı örneğin, her takıma lazım, çalışkan bir oyuncu. Deniz de öyle. İkisi de Milli Takım oyuncusu. Gökdeniz için bir konuşma yapılıyor.
İkinci tur başarıdır
Alırlarsa çok faydalı olur. Bu transferler yapılırken, bir sürü eldeki işe yaramayan yabancı da gidecek. 2-3 kaliteli yabancı alınacak. Bir kaç tane daha Türk oyuncu alındığında da Daum’un söylediği rakama ulaşılacak. Zaten gerçeği de bu; takımın bu transferlere ihtiyacı var.
Yalnız, Şampiyonlar Ligi’nde başarı denince, bu birden bire olmuyor. Takımın bir uyum süreci var, maç stresine, haftada 2 maç oynamaya alışması, bunlar zaman isteyen şeyler. F.Bahçe iyi takım da kursa, bana göre bu sezon Şampiyonlar Ligi’nde ikinci tur büyük başarı olacak. Mantıklı düşünmek lazım. Zaten F.Bahçe’nin planları sadece önümüzdeki sezona yönelik değil, gelecek 10 yılın planı yapılıyor.
Christoph Daum, gidermiş-kalırmış söylentileri ortaya atılıyor. Bundan güzel bir kulübü nereden bulur? Özel localar, istediğini hemen yapan bir kulüp. Türkiye’de, Fenerbahçe’de el bebek, gül bebek. Almanya’da bu şartları bulamaz. Para dersen, ‘Gak’ deyince para, ‘Guk’ deyince para. Neden gitsin? Daum geçen sezon o eksik takımı şampiyon yaptı, bundan da keyifli. Gerçi kendi de bir takım hatalar yaptı, ama şimdi tamamen kendisinin kuracağı bir takımla herşey daha farklı olacak.
Fener’in istediği tarafsızlık
* Haluk Ulusoy, F.Bahçe ile bir çatışma içinde. Ulusoy, federasyon başkanlığı görevini sürdürürse bu çekişme Türk futbolunu nereye götürür?
Bu çekişmenin bitmesi lazım. Biri federasyonda Türk futbolunun başkanı, diğeri büyük bir güç olan F.Bahçe Kulübü. İkisinin çatışması, Türk futbolu için iyi olmaz. F.Bahçe tarafsız bir futbol yönetimi istiyor. Kendisi maçını kazansa da kaybetse de, ligin hakkaniyetle yönetilmesini arzuluyor. Peki, Haluk Ulusoy bundan neden alınıyor? İlk baştaki görevi bu değil mi?
Şimdi yapılan haksızlıklar da göz önünde duruyor. F.Bahçe’nin golleri verilmiyor. Bir sürü şey F.Bahçe aleyhine. Yöneticileri ille de Fenerbahçe kollansın demiyor ki. Federasyon başkanı kim olursa olsun, bu Fenerbahçe’nin umurunda değil. Oysa Ulusoy, F.Bahçe’nin kendisini değiştirmek istediğini söylüyor. Fenerbahçe, başkan Ulusoy’u kendi lehine değil de, Türk futbolunun gelişimi için istememiş olabilir. Bu da zaten onun hakkı.
Peki, federasyon başkanı görevini yapıyor mu? Yapmıyor. Kendinin ne olduğunun farkında değil. Masör mü, menajer mi, teknik direktör mü, Merkez Hakem Kurulu Başkanı mı? Gerekenlere ceza verilmeli, hak etmeyenlere değil. Bu sene kan gövdeyi götürdü. Şimdi bir federasyon başkanı çıkıp, nasıl ben Türk futbolunu iyi yönettim diyebilir? Bir federasyon başkanı, kulüp başkanı veya teknik direktör seçimine müdahale edebilir mi? Böyle bir koHaluk medi olabilir mi?
Ulusoy’un çok daha ciddi, çok daha tarafsız olarak Türk futbolunu yönetmesi lazım. Yoksa başkan, Ahmet olmuş, Mehmet olmuş, önemli değil. Önemli olan Türk futbolunun hakkaniyetle yönetilmesi. Şenes Erzik, başkanlık yaptı kimse, ‘Taraf tutuyorsun’ demedi. Kimse Ulusoy’un nasıl yaşadığına, ne yaptığına bakmıyor. Bir tek istediği tarafsızlık, isterse 20 sene federasy
Demirören SIRAT köprüsünde
* Yıldırım Demirören’le Beşiktaş’ta yeni bir dönem başlıyor. Demirören’i ne bekliyor ve neler yapması gerekiyor?
Yıldırım Demirören çok tehlikeli bir işe soyundu. Beşiktaş takımı yaşlı. Bu takımın gençleşmesi lazım. Herhalde bunların planlarını yapmıştır. Daha önce de Beşiktaş’ta futbol şube sorumluluğu yaptı. Babası da Beşiktaş Kulübü’nün içindeydi. O da kulübü iyi biliyor, kendisi de. Yıldırım Demirören’in bazı acil kararlar alacağı da kesin.
Hem Beşiktaş Kulübü’nün hem de tüm Beşiktaş camiasının Demirören’e sahip çıkması lazım. Yoksa küfürler, eleşteriler sürerse, bu ortam ortadan kalkacağına, 4-5 ay sonra yeni bir kongreye gidilir. Beşiktaş’ın ihtiyacı olan birlik. Bu yüzden Demirerön’in ve camianın dikkat etmesi lazım. Böyle bir krizi normalde kulüplerin yaşamaması lazım. Hele bu Beşiktaş gibi büyük bir camiaysa, hiç yaşamaması gerek. Şampiyonluk kaybedilir, maç kaybedilir, bunlar olacak şeyler. Ancak yenilmeye küfürle tezürahürt yapmak camiayı yaralar. Beşiktaş’a genç bir başkan geldi, destek olunmalı. Demirören çok ince bir sırat köprüsünden geçecek.
Mafyayı bilmem anlaşmalı şike var
* Futbolun içinde ‘Mafya’ var mı?
Mafyanın futbolun içinde olup olmadığını bilmiyorum, ama anlaşmalı şike var. Burada laf Alaattin Çakıcı’ya geliyor, ama ben zannetmiyorum ki, o kendi gücünü kullanarak bir şey yapsın. Kulüp yöneticisi, taraftarı ile hakem üzerinde bir baskı unsuru olabilir, ama bu mafya demek değildir.
Alaattin Çakıcı olayından sonra Sinan Engin suçlanıyor. Sinan onun dostu olabilir, ancak bir sürü dostu var. Cezasını çekmiş dışarı çıkmış biri. Telefonla da konuşur. Ayrıca Sinan imza yetkisi olan bir adam değil kulüpte.
Yazının Devamını Oku 18 Mayıs 2004
Trabzonspor’un yıldızının gönlü de F.Bahçe’de. Ancak bordo mavililer, <B>‘Satarsam vatan haini gibi olurum’ </B>endişesi yaşıyor. Oysa seneye serbest kalacak Gökdeniz şimdi satılırsa Trabzonspor para kazanacak. F.Bahçe de önemli bir eksiğini kapatacak. * F.Bahçe, Alex’i mi Yıldıray’ı mı transfer etmeli? Volkan ve Recep yeterli mi, yoksa F.Bahçe kaleci için yabancı kontenjanını mı kullanmalı?
F.Bahçe, Yıldıray’dan önce Alex’i transfer etmeli. Alex farklı bir oyuncu. Her ne kadar çok fazla izlemememize rağmen Brezilya’nın en iyi oyuncularından biri. Ama bana göre bunların hepsinden önemlisi Gökdeniz’i transfer etmeli F.Bahçe. Gökdeniz, Türkiye’nin en iyi oyuncusu. Çok çabuk adam eksilten bir futbolcu. Tabii Gökdeniz’in alınabilmesi için öncelikle 1 senelik daha sözleşmesi olan kulübü Trabzonspor’un anlayış göstermesi lazım. Bu da para karşılığı olacak.
Aslında bu transfer Trabzonspor’un da çok işine yarayacak. Gökdeniz’in seneye sözleşmesi bitecek ve bonservisiyle serbest kalacak. Yani seneye kalırsa F.Bahçe’ye bedavaya gelebilir veya başka kulübe de gidebilir. Ancak o F.Bahçeli ve F.Bahçe’de oynamak istiyor. Trabzonspor onu şimdi satarsa para kazanacak. F.Bahçe daha önce ne yaptı, yıldızları Okocha, Baliç ve Rüştü’yü gönderdi. Rüştü bonservisini alıp gitti, ama Okocha ve Baliç’ten para kazandı F.Bahçe.
Ekonomik bakış
Tamam, kulüpler futbolcuları kalsın ister, seyirci de yıldızı takımının kadrosunda görmek ister, ama futbol bir ekonomi işi. Eğer transfer size para kazandıracaksa bunu gerçekleştireceksiniz. Gökdeniz’den gelecek parayla 2-3 farklı faydalı, takımın ihtiyacı olan oyuncuyu alabilirsiniz.
Gökdeniz şu anda en kıymetli oyuncu, ve talibi de F.Bahçe. F.Bahçe’de körelecek değil, milli takımın yıldızı olacak olacak bir oyuncu. Şöyle bakmak lazım. Geçen sene Samet Aybaba gelene kadar onu oynatmıyorlardı. Gökdeniz’i F.Bahçe geçen sene de almak istiyordu. Onun satışı Trabzon’a da büyük bir katkı sağlayacak.
Büyük camialarda yönetim yıldızını satarsa vatan haini olur. Böyle bir düşünce vardı, ancak bunlar geçti artık. Seyirci, bazı yöneticiler istemese bile, bu iş para meselesi. Seneye bedavaya gidecek. Yöneticiler de keyfine göre hareket edemez, kulübü düşünmek ve para kazandırmak zorunda. Trabzonspor hep altyapımızdan bir sürü oyuncu çıkıyor diye övünür. Doğrudur. Ama bir futbolcu gitmek istiyorsa da kalırsa, ne kadar faydalı olur? Trabzonspor’un da hoşgörüsüyle Gökdeniz gibi bir dinamoya F.Bahçe’nin ihtiyacı var.
Şüphe varsa yabancı
Kaleci konusuna gelince... Bildiğim kadarıyla Daum bir kaleci istiyor. Şu anda Volkan ve Recep var, ama ikisi de tecrübesiz. Bu kalecilerle Şampiyonlar Ligi’nde oynamak nasıl olur bilemiyorum. Volkan uzun süredir kalede, ama tecrübe kazanacağına, saçma sapan işler yapmaya başladı. Tek elle top tutmaya başladı. Hiçbir zaman top tek elle tutulmaz Volkan. Lüzumsuz plonjonlara gerek yok.
F.Bahçe kalecisi sevinirken kolundan sakatlandı. Bol jöleli saçlarla maça çıkmak güzel de, jöleye o kadar düşkün olmamak lazım. Sen F.Bahçe kalecisisin Volkan. İyi maçlar da oynadın, ama son maçta saçmaladın.
Volkan’ın çok dikkatli olması lazım. Elinde büyük bir şans var ve bunu iyi kullanmalı. O uzun yıllar bu kaleyi korumaya aday. Yabancı kaleci konusunda şunu söylemeliyim, eğer kaleciden yana içinizde bir şüphe varsa transfer edilmeli.
Lucescu bir bakıma haklı
* Lucescu’nun ‘Türkiye’de şampiyon önceden belli. Kurulu bir sistem var’ açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?
Yüzde yüz olmasa da Lucescu’nun açıklamalarında haklı olduğu noktalar var. Ama Beşiktaş’ın önü Lucescu’nun dediği gibi hakemlerle kesilmedi. Hakemlerden en çok zarar gören F.Bahçe oldu. Attığı goller verilmedi, faulden goller yedi. G.Birliği kupa maçına bakın. Birinci gol faul, ikincisi ofsayt.
Gıkı çıkmadı F.Bahçe’nin. Konuşamaz mıydı? Hem de nasıl konuşurdu. Ama Türk futbolunun selameti bakımından konuşmadı. Bir de F.Bahçe ayaklansa, neler olurdu? F.Bahçe 8 puan geriden şampiyon yapılmış, böyle bir sistem var mı dünyada? Bu puan farkının kapanması ve öne geçmesi, kimsenin tahmin etmediği Beşiktaş’ın kötü oynamasından kaynaklandı.
Federasyon sistemi değişmeli
* Bu son haftalardaki maçlara bakınca karşılaşılan tabloya göre Futbol Federasyonu ne yapmalı, nasıl bir tavır almalı?
Federasyonun şu anda hiçbir şey yaptığı yok. Eş, ahbap kendi seyahatlerini düzenliyor. Şimdi Asya turu bulmuş, kendi dümenine bakıyor. Kimlere iş, avanta verirsem, önümüzdeki kongrede nasıl seçilirim hesabında. Bursa’ya ceza veriyorlar, Trabzon’a vermiyorlar. Çifte standart var. Veriyorsan ikisine de ver.
Telefonlar ediliyor. Kimin ettiği, kimin ettirdiği belli. Bütün kamuoyu biliyor. Hakemler federasyonun talimatıyla hareket ediyor. MHK Başkanı federasyonun sözünden çıkamıyor, nasıl çıksın maaşlı adamı. Sistem olduğu gibi değişmeli. Hakemler ayrı seçilecek. Federasyonla alakaları olmayacak. Hakemlerin İtalya’daki gibi ayrı bir sponsoru da olmalı. Şu anda herkes, ben nasıl kendime yontarım hesabı yapıyor.
Daha önce neredeydiniz?
* Son haftalardaki maçlara baktığınızda bu sonuçları içinize sindiriyor musunuz? Küme düşme hattındaki takımlar istedikleri sonuçları aldılar, ne diyorsunuz?
Türkiye’de şike var mı dersen, var. Bu tür şeyler 30 senedir sürüyor. Hatır şikesi var, bu futbolcular arasında sahada olur. En kötüsü teşvik primi, o da var. Şimdi bu takımlar bu sonuçları hakikaten hakettiler mi bilemiyorum. Ama maçlarını seyrettim fevkalade iyi oynadılar.
Enteresandır, küme düşen takımlar daha iyi oynadı. Adanaspor, Real Madrid gibiydi. Bu takım daha önce neredeydi? Bursaspor bundan önce neredeydi? Elazığspor belki imkansızlıktan düştü. Ama Adana ve Bursa’nın büyük imkanları vardı. Türkiye’nin zengin şehirleri arasındalar. Kentlerin zenginleri de sponsor olsunlar ve bir şeyler yapsınlar bu takımlara.
Gheorghe Hagi’ye güvenmek gerek
* G.Saray yönetimi ile Hagi arasında takımın oluşturulmasında yaşanan krizi ve Rumen teknik adam ile yolların ayrılma aşamasına gelinilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hagi’nin G.Saray’la ne kadar sözleşme yaptığını bilmiyorum. Kimisi 6 ay, kimisi 2 yıl diyor. Yani, yönetimden çelişkili açıklamalar var. Ama 2 senelik sözleşme yaptıysanız, teknik direktörün dediklerini ve istediği transferleri yapacaksınız. Özellikle bunu da söyleyen futbolu iyi oynayan ve bilen Gheorghe Hagi’yse. Karşı çıkmanın manası yok. Herşey ortada.
Yönetim, Hagi’nin dediklerine karşı çıkarsa, o da tabii ki istediği gibi yapılmayınca, ‘Benim burada ne işim var?’ diyecek. Bir antrenörün söylediklerine yöneticilerin karşı çıkması ters geliyor bana. Ona inanıp getirmişseniz, karşı çıkamazsınız. Bir yabancı gelmiş olsa, Türkiye’yi, futbolcuları tanımıyor dersiniz, ama Hagi Türk futbolunu ve futbolcusunu iyi biliyor. O zaman ona güveneceksiniz. Ne yapıyorsa o yapacak. Eğer bunda başarılı olamıyorsa da, siz antrenör seçiminizi yanlış yapmışsınız demektir. Ama bu değerlendirme için 2-3 sene gerekir.
Yazının Devamını Oku 15 Mayıs 2004
<B>SEZONUN </B>son maçında iyi-kötü değerlendirmesi yapmaya aslında gerek yok. Bütün bunları bir kenara bırakmak lazım. Çünkü bu takım şampiyon oldu. Ancak adamın gönlü de elvermiyor. Eksikleri, yanlışları da söylemek lazım. Olağanüstü bir taraftar önünde, şampiyonluk kupasını alıyorsun. Bu ortamda mağlup olmaman lazım. Hem de evinde oynuyorsun. Böyle bir sonuçla bitmemeliydi. F.Bahçe gibi ciddi bir takım, bu maçı en kötü beraberlikle bitirmeliydi.
F.Bahçe, Malatyaspor karşısında bu sezon genelde oynadığı futbol kalitesini sergiledi. Sahadaki iki takıma bakıyorsun, sanki bu ligin şampiyonu Malatyaspor. Şampiyon gibi oynayan onlar.
Aynı futbol
Şu iyi, bu kötü demek istemiyorum. Ancak Ümit solda fevkalade iyiydi. Diğerlerinin bir şey oynadığını görmedim. Orta saha kifayetsiz. Geri dörtlü de öyle. Ali Güneş ile Serhat bir tane orta yapamadılar. Fenerbahçe’nin doğru düzgün gol pozisyonu bile yok.
Tipik bu sezonun F.Bahçe havası. F.Bahçe bu sezon şampiyon oldu, ama nasıl? Herkesi fıtık ederek. Maçların kimisini ite-kaka kazandı. Kiminde berabere kaldı. Bir elin parmakları kadar olabilecek maçta sergilediği futbolla herkesi tatmin etmişti. Bir mücadele gücü var, maçlara son ana kadar asılıyor diyorduk, dün şampiyonluk rehavetinin verdiği rahatlıktan olsa gerek, Malatya karşısında onu da göremedik.
Kalite ve zeka
Tabii ki önemli olan şampiyon olmak ve bence dün akşamki yenilgi belki de çok iyi oldu. Şampiyon olan bu takım hakkındaki gerçekler daha iyi görülür. Gelecek sezona yönelik önlemlerin alınmasına ışık olmuştur. Bu takım şampiyon oldu, ama seneye bu kadro aynı başarıyı tekrarlayamaz. Hele Şampiyonlar Ligi’ni hiç götüremez. Herkes takımdaki futbolcuların kalitesinin ve kapasitesinin ne kadar düşük olduğunu bir kez daha gördü. Futbol kalite ve zeka işi. Bu futbolcuların kapasitesi sınırlı. Kötü adamlarının varsa, işte böyle çok kötü durumlara düşersiniz.
Bir sezon da böyle kapandı. Federasyon Başkanı da ilk defa maça gelip, kupa töreninde bulundu. Teşrif ettikleri için bravo. F.Bahçe’nin bir tane maçına gelmeyen başkanın bu maça formalite icabı da olsa gelmesi güzel.
Yazının Devamını Oku 11 Mayıs 2004
Fenerbahçe, zaaflarının farkına vardı ve bunları giderdi. Ama ne zaman? 6 sene sonra. Şimdi akılcı bir transfer politikası izleniyor. Bunun ilk örneği de Serkan Balcı’nın transferi. * F.Bahçe şampiyonluk unvanını gelecek sezon da sürdürebilir, Şampiyonlar Ligi’nde başarı elde edebilir mi? Bunun için ne yapması gerekiyor? Şu anki kadrosuyla bir iskelet oluşturup, nereye kimleri almalı?
Şimdi bir gerçek var. Eğer F.Bahçe bu kadrosunu kafi görürse, en büyük yanılgıya düşer. Bu kadro Şampiyonlar Ligi’ni kaldıramaz. Serkan Balcı’yı almaları, Alex’i getirmeye çalışmaları çok olumlu gelişmeler. Serkan dinamo gibi bir futbolcu ve F.Bahçe’nin böyle bir futbolcuya ihtiyacı var. Gökdeniz, İbrahim Toraman’ı istiyorlar, onlar da iyi ve çok genç oyuncular. En az 6-7 sene takımı sırtlarlar.
Yanlışı gördüler
Servet, Kemal, Mahmut, Selçuk gibi oyuncularla F.Bahçe bu sezon başında temeli atmıştı, şimdi üzerini işliyor. Tabii biraz daha kenara takviye lazım.
Fenerbahçe zaaflarını anladı. Eskiden onun bunun dolduruşuyla oyuncu alıyordu. ‘Başkanım bu çok iyi’ dendi mi, alınıyordu. Yetenekli mi, takıma uyup, oynar mı oynamaz mı, bakılmıyordu. Şimdi bu yanlış ortaya çıktı. Christoph Daum Türk futbolcuları da yakından tanıyor ve yönetime önerilerde bulunuyor. O da eksiği görüyor. Dediğim gibi Serkan ile iyi bir başlangıç yaptılar.
Volkan kendine geldi
Bir de kaleci sorunu vardı Fenerbahçe’nin. Volkan kendine geldi. Ümit Milli Takım kalecisiydi Volkan, ama birara Daum’dan dolayı 13-14 maç oynatılmadı. Yerine Recep görev yaptı.
Fenerbahçe hem işlerini düzgün yapmadı, hem de teşhislerini yanlış koydu, ama şampiyon oldu. Herkesin bundan ders alması lazım. Yoksa son Beşiktaş, Gaziantepspor ve Denizlispor maçı ve belki bir maç daha sayabilirsiniz, bunların dışında iyi oynamadı. Fenerbahçe hep ite kaka kazandı, iyi oynadığın 3 maçla şampiyon olamazsın. Bunu seyirci biliyor. Artık takımı at gözlükleriyle seyretmeyen yöneticiler de biliyor. Ve şimdiden atılıma başladılar. İyi yapıyorlar ve doğrusunu şimdi buldular. Ama ne zaman? 6 sene sonra. Maşallah.
Nobre herşeyi değiştirdi
* Kadrosu ve futbolcularının yetenekleri sınırlı olan Fenerbahçe’yi şampiyonluğa taşıyan ana unsur ne oldu? Daum’un taktiksel başarısı mı?
Bence üç tane ana unsur var. Birincisi, Beşiktaş’ın hiç tahmin edilmeyen çöküşü. Ligin 1. devresindeki mükemmel Beşiktaş, en yakın rakibine 8 puan fark atmış bir takımdı. Bir sene önceki şampiyonluğunu devam ettirecek görüntüdeydi. İmkanları geniş, yedek oyuncuları var. Kenarda oturan adamları da güçlü. Ancak birden bire çöküş. Bunu ben hala çözemiyorum. Böyle büyük bir camianın kendini nasıl toparlayamadığını da anlamakta güçlük çekiyorum.
İkincisi Fenerbahçe seyircisi. Olağanüstü itici gücüyle, her maçta stadı doldurup, takımı son ana kadar destekledi. Son Denizli maçında bile tribünlerin dörtte üçü F.Bahçe seyircisiydi.
Sadece mücadele yetmiyor
Üçüncüsü, F.Bahçe’nin fizik olarak iyi durumda olması, iyi çalışması. Tabii ki Christoph Daum’un da bir etkisi var bu çalışmalarda. Takıma bir disiplin getirdiği muhakkak. Ama eksileri de var. Oyun anlayışı, oturtmak istediği sistem elindeki oyunculara göre değildi. Ne bu sistem, 4 ileri oynayan bir takım. Tuncay ileri gidiyor, geri gelmiyor. Golcü, maç kazandıran futbolcu. Orta sahada oynamak işine gelmiyor. Böyle olunca orta sahan zayıf kalıyor. Orta sahaya sezon başında yapılan transferlerden Aurelio çok çalışıyor, varını yoğunu koyuyor. Ama çalışkanlığının yanında bir de yaratıcı gücü olması lazım. Bütün oyunu yönlendiren orta saha. Selçuk kifayetsiz kalıyor, çünkü tek başına mücadele etmek zorunda kalıyor. Yanına yardımcı gelse neyse. Ümit daha çok ileri gitme merakında. Denizli maçında da mükemmel oynadı. Çünkü maçı kazanma bilinciyle mücadele etti. Fazla işlere girmedi, lüzumunda ileri gitti. Kalıyor orta saha iki kişiye. Selçuk değil de yerine Zidane, Beckham, Figo’yu da koysanız, orta sahada kaybolacak. Demek ki elindeki imkanlara göre F.Bahçe yanlış yapıyor.
Kritik maçları kazandırdı
Ligin ilk yarısında Nobre yoktu, o dönemde F.Bahçe çok zorlandı. Kritik maçlarda goller atıp, takımını bu noktaya getirdi Nobre. F.Bahçe ligin ilk yarısında Van Hooijdonk’un becerisi, frikik golleriyle gidiyordu. İyi oynayıp bir takım berabere kalır, yeniledebilir. Ama F.Bahçe kötü oynayarak berabere kalıyor, pozisyon üretemiyordu. İki pas yapamayan takım hüviyetindeydi.
Ben de dedim ki, elinde böyle takım var, niye rakibe topu kullanma şansı veriyorsun. Orta sahayı kalabalık tut. Ama Daum inat etti. Onun inadıyla mı, şampiyonluk geldi? Hayır. Nobre, Van Hooijdonk, Tuncay’ın golleriyle geldi. Bu goller takım oyununun ürünüyle mi oldu? Hayır.
Topun kıymeti anlaşıldı
Artı geçen sene F.Bahçe Başkanı ve yönetimi bir sürü genç aldı. Kemal, Mahmut, Servet gibi bu gençlere çok az şans verildi. Petkov’un neden alındığını hala anlamış değilim. Elindeki bazı oyuncuları Daum kapris uğruna gönderdi. Hakan, Yusuf, Ali Akdeniz iyi futbolcular, ama bunları kazanamadı.
Belki geçen sene kötü bir F.Bahçe bulduğu için Daum da şaşırdı ve futbolcularına güven verecek şekilde hareket edemedi. Bunu bilemiyorum.
Orta saha mücadele etmeli. Bir oyuncu yalnızsa pek mücadeleye girmez, gedik vermemek için. Ama yanında arkadaşı varsa, kendisinden sonra müdahale edecek birisi var diye girer.
F.Bahçe öyle futbol oynamaya başlamıştı ki, rakiplerin bile alay konusu oldu. Bunlar dan-dun, tenis maçı oynuyorlar demeye başladılar. Beşiktaş maçında topun kıymetini anladı F.Bahçe. Bundan önce kiminle oynarsa oynasın top hep rakipteydi. Seyirci de hop oturup, hop kalkıyordu. Orta sahayı iyi tutarsanız, iyi oyuncularınız da varsa ki, ancak o zaman Serhat’ın özelliklerinden yararlanırsınız. Serhat hızlı, aradan kaçan futbolcu, Tuncay da öyle.
Polemiğe girmediler
Tabii bir de futbolcuları da yönetimi de polemiklere girmedi. Hakemiyle, yardımcı hakemiyle en çok rahatsız edilen takım F.Bahçe’ydi. Ama F.Bahçe’nin Federasyon’la rölasyonu yoktu. Zaten olmaması lazım. Federasyon ayrı, F.Bahçe ayrı. F.Bahçe çıkacak, topunu oynayacak. Federasyon da işi adaletle yönetecek, maçlara adil hakemler verecek. Mahmut Uslu, ‘Kayırılmak değil, adalet istiyoruz’ diyor. F.Bahçe Başkanı ve yönetimi yeni seçildiği zaman Federasyon’u ziyarete gitmiyor. Beşiktaş ise gidiyor, niye gittiğini de hala anlamış değilim. El öpmeye mi gidiliyor? Bizim maçlarımızı koruyun demek için mi?
Beşiktaş iyi düşünmeli
* Beşiktaş, yönetim olarak bir değişikliğe gidecek, teknik direktör olarak da bir değişim yaşamalı mı?
Bugünkü beyanatlarda Lucescu’nun gönderileceğini söylüyorlar. Samsun maçından sonra Lucescu da kopmuş durumda, futbolcular da. Futbolcular ligin ikinci yarısına iyi çalışmamışlar, 14 aydır paraları ödenmemiş. Futbolcular eğer para almışsa, ‘Ben 14 aydır para almıyorum’ nasıl der? Öbür tarafta yönetici ‘Parayı ödedik’ diyor. Bu akıl alacak gibi değil. Ortada bir yalan var, ama kim söylüyor?
F.Bahçe’deki gibi Beşiktaş’ta da oyuncular kazanılmadı. Sinan, Okan, Ahmed Hassan kazanılmadı. Ahmed Hassan maçlarda ikinci devre oynadı, bunu bir taktik olarak gösterdiler. Nasıl bir taktikse. Ahmed Hassan’ın çenesi kırılmış, senin benim gibi konuşuyor. Nasıl bir kırık, bunu da anlamadım, çözemiyorum. Büyük kulüpler problemli bir hafta yaşadıkları zaman kendini çabuk toparlayabilirler. Ama Beşiktaş bunu yapamadı, daha kötüye gitti.
Samet doğru tercih
Beşiktaş’ın elinde yaşlı bir kadro var. Gençler de bulunuyor, ama şu andan sonra ne kadar oynarlar bilemiyorum. Çökmüş ve kopmuş durumdalar.
Beşiktaş Samet Aybaba’yı düşünüyormuş, bence doğru da yapıyor. Bugünkü Trabzon’un temelini o attı. Gökdeniz yedekti oynamıyordu, Samet çıkardı, oynattı yıldız oldu. Zaten o da yıldızlığa müsait. Fatih Gaziantep’e verilmişti, geri getirtti, o da yıldız oldu. Samet bir beraberlik ruhu kurdu ve onun arkasından gelen Ziya Doğan da mükemmel bir takım birleşmesiyle olağanüstü güzel oynayan bir Trabzon ortaya çıkardı. Samet kenara atılacak, sıradan bir antrenör değil. Beşiktaş’ın çok iyi düşünmesi lazım.
Öze dönmek önemli
Bugün Daum F.Bahçe’de doğrudur, başarılı oldu, takımı şampiyon yaptı. Şampiyonlukla başarısızlık bir anda silinir, ama biz uyarıyoruz. Benim için F.Bahçe’de geleceğin antrenörü Aykut Kocaman’dır. Öz, öze dönmek farklı bir şey. Dilinden anlamak, oyuncularla diyalog farklı. Alman’ın hayat anlayışıyla, onun bir profesyonele yaklaşımıyla Türk’ün yaklaşımı bir değildir. Almanya’da futbolcu yedek kaldı mı, çıldırır. Bizde teselliyi farklı yollarla arar. Bu hayat görüşünü ve anlayışını yakalamak önemli.
Komploculara koz vermeyin
* Trabzon’un Galatasaray’a yenilmesini ve bitime bir hafta kala şampiyonluğu kaybetmesini neye bağlıyorsunuz?
Trabzonspor, G.Birliği ile zorlu bir maç oynadı. Yorgun, kendini toparlayamamış olabilir. Kupa kazanmanın getirdiği rehavet de olabilir. Tabii bir de G.Saray’ın onur mücadelesi vardı. Yanlış beyanatlarla G.Saray bu maç öncesi farklı bir konuma geldi. Ama bunu çıkaran yine kendisi. Ergun Gürsoy, çıkıp ‘Benim gönlüm Trabzonspor’dan yana’ derse ve önlerinde Trabzon maçı varsa, bu spekülasyonlar yaratılır. Belli bir konumdaysanız, bazı şeyler içinizden de geçse, söylemeyeceksiniz. İdarecilik, Fair Play bu.
Milli golcü, yine ‘Benim gönlüm Trabzon’da’ dediği zaman zaten komplo üreten, şikenin, teşvik priminin, teşvik primini savunan idarecilerin olduğu ülkede, bu sözler nasıl yorumlanacaktı. Ama G.Saray’ın zaten böyle bir şey yapmasının imkanı yok. Futbolcu istese de, idarecisi istese de yapamaz. Çok şanlı bir geçmişi var. Beşiktaş iyi gitseydi bugün Trabzonspor ile F.Bahçe var mıydı piyasada? Ancak 2-3’üncülük için yarışacaklardı.
Pislik diz boyu
Şimdi herkes öküz altında buzağı arıyor. Haklı, çünkü pislik de dizboyu olmuş. Sonra bilmem kimler kalemlerini kırdı, diyorlar. Kim kırdı? Sen de bunları söyleme kardeşim. G.Saray idarecisi olarak bunu söylemeye hakkın yok. G.Saray böyle şeyleri kaldırmaz. Hem kendileri çıkartıyorlar, hem de sağa sola kendilerini kurtarmak için çamur atıyorlar. G.Saray yenilseydi neyle suçlanacaktı, kim suçlanacaktı? Trabzon güçlü bir takım kazanabilirdi de. Üstelik G.Saray 7 oyuncusu sakat olduğu için eksik gidiyor. Bir idarecinin ve futbolcunun G.Saray’a bu damgayı yedirtmeye hakkı var mı? Herkes zaten bahane arıyor. Komplo üretenlere bu silahı vermeyeceksin.
Disiplin olmalı
Trabzon cephesinden de bir takım beyanatlar var. Hem de tehdit beyanatları. Böyle futboldan gelmiş başkana yakışmıyor. Federasyonu ‘Bizim seyircimiz bunu unutmaz’ diye tehdit ediyor. Oysa sahaya insanlar girdi. Herkes konuşmasına, bulunduğu yere dikkat edecek. Çünkü önemli yerde bulunan insanların beyanatları büyük olaylar doğurur. Böyle komplo teorileri üretilir, herkes suçlanır.
Bundan sonra böyle şeyler yapılamayacak, yeni kanun çıkıyor. Popülist yaklaşımlar, hakemlere yüklenmeler ve fazla konuşmak artık yok. Herşeyin bir disipline girmesi lazım. Her ağzını açan, birbirine hakaret edemeyecek.
Yazının Devamını Oku 10 Mayıs 2004
12 dakikada atılan iki muhteşem gol ve G.Saray’ın da Trabzon’daki galibiyetiyle ligde sezonun son haftasına girilirken kazanılan şampiyonluk. Tebrikler Fenerbahçe... Sarı lacivertliler, nadir oynadığı akıllı ve planlı oyununu Denizli’de sergileyince, zor olarak gördüğü deplasmandan rahat bir galibiyet ve üstelik şampiyonlukla ayrıldı.
Bu galibiyette Pierre van Hooijdonk’un ilk goldeki becerisi ve topa vuruştaki tecrübesi de ayrı bir konu. Ardından Tuncay’ın araya girmesi ve golü atarak, farkı ikiye çıkarması, F.Bahçe’yi müthiş rahatlattı. Bunun yanında Volkan’ın direkten dönen toptaki plonjonu da ayrı bir moral katkısı. Yoksa skor 2-1 olsa, F.Bahçe böylesine gerilimli bir haftada strese girebilirdi.
Boş alan bırakınca
F.Bahçe’nin Denizli’deki en büyük avantajı evsahibi takımın kendisini hiç etüd etmemiş olmasıydı. Denizlispor defansta bu kadar boş alan bırakmamalıydı. F.Bahçe’nin Tuncay, Serhat gibi süratli adamları var. Selçuk sol tarafta boşluk bulup kaçıyor, geriden gelen Van Hooijdonk’un önüne topu bırakıyor. F.Bahçe’ye böyle boş alan bırakırsanız, istediği gibi oynar ve golleri de kolay bulur. Ayrıca F.Bahçe orta sahasını dünkü gibi kalabalık tutar, topu kullanmak ister ve dan-dun da vurmazsa, her zaman iyi futbol oynar. Tabii 12 dakikada 2 fark olunca, Denizlispor oyundan da koptu.
Sol bekte Ümit mükemmeldi. Attığı bir de güzel kafa golü var. Aurelio fevkalade çalışkandı. Onlara Selçuk da uydu ve oyuna katkısı büyüktü. Hepsi varını yoğunu ortaya koydu. Samsunspor maçındaki ruhsuz takım gitmişti, işin önemini anlayan ve şampiyon olmak isteyen bir F.Bahçe vardı dün sahada.
Şampiyonluğu hak etti
F.Bahçe bu sezon 2-3 maçta oynadığı güzel futbolu sergiledi Denizli’de. Daha önce Beşiktaş ve Gaziantep maçlarında böyle oynamıştı. Mücadeleci bir takım deniyor, tamam. Ancak tek başına mücadele yetmez, dan-dun oynamayacak, topu akıllıca kullanacaksın. F.Bahçe elindeki futbolcularla en iyisini yaptı bu sezon. Beşiktaş’ı yenince kendine güveni gelmişti. Tabii F.Bahçe formasının da bir ağırlığı var ve bu kritik maçta işte o ağırlık da hissedildi.
F.Bahçe’yi şampiyonluğundan dolayı kutlamak gerek. Denizli’deki futboluyla bunu haketti. Özellikle de bitime 1 hafta kala, kritik bir deplasmanda bunu başardılar. Peki sezon başından beri şampiyonluk için oynadı mı, F.Bahçe? Beşiktaş’ın problemli hale gelmesine dua etsinler. Yoksa o kadar puan farkını kapatmaları kolay olmazdı. Fenerbahçe şampiyon, Trabzonspor ikinci olarak Şampiyonlar Ligi’ne gitme hakkını elde ettiyse, bunda Beşiktaş’ın da payı büyüktü.
Yazının Devamını Oku 4 Mayıs 2004
Türkiye’de 30 senedir hiçbir maça temiz diyemezsiniz. Düşene de, şampiyon olana da. Bunu herkes böyle bilsin. Koyun İtalyan Ligi ile Türkiye Ligi’ni yan yana, farkı görün. * İstanbulspor, A.Sebat ve Bursaspor arasındaki kümede kalma yarışında kim veya kimler daha avantajlı? Bu maçlar herşeyiyle temiz diyebilir miyiz?
Türkiye’de 30 senedir hiçbir maça temiz diyemezsin. Düşene de, şampiyon olana da. Bir kere herkes bunu böyle bilsin. Burada çok önemli bir şey var. Teşvik konusunda, çok önemli bir yerde bulunan, Avrupa çapında, iyi bir takımı olan İlhan Cavcav’ın bir lafı var; ‘Bana verirlerse alırım’ diyor. Futbol anlayışına bakın. İtalya’da kulüp başkanı kendi futbolcusuna prim verdiğinde doping sayılıp ceza alıyor. Çünkü orada primleri federasyon belirler. Şimdi o lig ile Türkiye Ligi’ni yan yana koyun. Başkası için gönderilen bir teşvik priminden söz ediliyor. Bunu kabul edip, arkasından bunu yasal göstermeye çalışıyorlar. Türk futbolu nasıl idare ediliyor ve federasyonun hiçbir müdahalesi yok.
Olaylar çok üzücü
Bursaspor önceki gün büyük iş yaptı. 2-0 mağlupken 4-2 kazanması olağanüstü. Hem de böylesine kritik bir maçta. Fakat devre arasında olan olaylar yenilir yutulur cinsten değil. Futbolcu soyunma odasına gidecek, ama nasıl? Görevli denilen, o kadar insanın ne işi var orada? Zaten yer dar. Aslında orada oyuncular dışında kimsenin de işi yok. Oradaki insanlar sinirlerine hakim olacak. Futbolcular aradan geçemiyor. Böyle bir şey olur mu? İlk devre 2-0 bitmiş ve yaşanan olaya bakın. İkinci devre Bursaspor çıkıyor 4 tane atıyor. Ancak devre arasında yaşananları gözönüne alınca, demek ki maçın neticesi değiştirilebiliyormuş.
Bütün bunlara ne gerek var? Olacak iş değil, garip garip dedikodular çıkıyor, garip konuşmalar yapılıyor. Yok Karadenizliler birbirleriyle anlaşmış. Bunları ortaya atmak yanlış. Maç normal oynansa da, bu dedikodulardan dolayı çığrından çıkıyor. Komplocu bir topluluk olduk, bunu hiç olmazsa spora karıştırmayalım.
Lucescu’nun gitmesi yanlış
* Lucescu’nun görevden ayrılacağı konuşuluyor.Böyle bir durum Beşiktaş adına iyi mi olur, kötü mü?
Beşiktaş kendi kendini karıştıran bir kulüp. Lucescu’nun hemen gitmesi yanlış olur. Sezonun bitmesine 2 maç kalmış. Bittikten sonra teşekkür edersiniz, yollar ayrılır. Ayrıca Lucescu’yu göndereceksen, o beyanatları verdiği zaman gönderecektin. Acayip konuşmalar yapmıştı. Benim anladığım kadarıyla Lucescu da artık maçlara gönülsüz çıkıyor. O da sükutu hayale uğramış durumda. Futbolcularla arasında ne oluyor bilmiyorum, ama İbrahim ile olsun, Giunti ile olsun, bazı münakaşalar oldu. Bunlar televizyonlar önünde gerçekleşti. Beşiktaş’ın Adanaspor’a yenilmesi önemli değil. Önemli olan ligin ilk yarısında 8 puan öndeyken, nasıl bu kadar geriye düştüğü. Ahmed Hassan’ı kullanamamış Beşiktaş. Sinan piyasada yok. Okan büyük ümitlerle alındı, piyasada yok. Gençlere de şans verilmemiş. Beşiktaş’ın durumunu anlamak da mümkün değil. Bu büyük camia nasıl birlik olamıyor ve toparlayamıyorlar çözemedim. Beşiktaş da kadrosunu gençleştirip, bomba gibi bir takım kurmak zorunda.
Tutun çenenizi
* Van Hooijdonk ile Yılmaz arasındaki gerilime yol açan sakız olayını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu olay bu kadar büyütülecek bir tartışma mı?
Bunlar komik şeyler, yazmak bile ayıp. Yılmaz şöyle demiş, öbürü böyle demiş. Maçın stresinden ve geriliminden bazı şeyler söylemiş olabilir. Bunların dışarı, gazetelere yansıtılması çirkin. Yılmaz, Ankaragücü Kaptanı, olağanüstü bir firikik attı. Yalnız bazı şeyleri tutmayı bilecek. O zaman herkes birbirine küfrediyor, onları da söylesinler. Bu kadar ayağa düşürülmesin bu meslek.
Galatasaray bu takımla yürümez
* Hagi’nin futbolcuları için ‘Bunların her şeyi bitmiş’ açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz? Rumen teknik adam G.Saray için ne yapabilir?
Çok şey yapabilir, ama bu takımla değil. Kadrosunda onun dediklerini yapacak hırsta, kalitede ve o bilgide futbolcu olması lazım. G.Saray, F.Bahçe, Beşiktaş bir sezon şampiyonluğa gitmiyorsa, bir yerde ligi ve maçları bırakıyor gibi oluyor. Geçen sene F.Bahçe’nin başındaydı bu dert. Kafaca, psikolojik olarak kopuyorlar. Oynamak istiyorlar belki, ama o kadar yapabiliyorlar. Aslında şampiyonluğu kovalasalar farklı oynayacaklar.
Önümüzdeki yıl Hagi takımı bir yere götürür mü? Bir kaç iyi takviye ile bir yere götürebilir. Nasıl Van Hooijdonk F.Bahçe’yi bir yere götürüyor, aynı şeyi G.Saray da yapabilir. Tabii iyi ve kaliteli oyuncu bulmak, para durumuyla da ilgili. Ama bu takımın düzelmek zorunda olduğu ve yönetim ile Hagi’nin iyi bir takım kurmak zorunda oldukları kesin. Bu takımla şampiyonaya başlayamaz G.Saray. 4-5 oyuncuya ihtiyacı var.
Şampiyonluk tamam ya devler ligi?
* Fenerbahçe ile Trabzonspor, Şampiyonlar Ligi’ne kalmayı garantiledi. Bu iki takımın Şampiyonlar Ligi’nde gruplara kalabilmesi için ne yapmaları gerekiyor?
Trabzonspor’un da Fenerbahçe’nin de oyuncu takviyesine ihtiyacı var. Hele F.Bahçe’nin çok daha fazla. Her ikisi de Şampiyonlar Ligi için oynama hakkı elde edecek, ama keyifli olanı lig şampiyonu olarak bu bileti almak. F.Bahçe şampiyon oldu mu, 3. yıldızı takacak. Trabzonspor 20 sene sonra şampiyonluk yaşayacak. Trabzonspor yıllar önce korkulan deplasmandı, sonra sıradan bir yer oldu. Şimdi yeniden korkulan takım durumuna geldi. Fatih ile Gökdeniz diye iki önemli oyuncuyu kazandılar. Tolga diye bir oyuncu aldılar, Milli Takım’a yükseldi. Kalecileri iyi, ama bu takım Şampiyonlar Ligi’nde kurtarır mı derseniz. Kurtarmaz.
F.Bahçe’ye gelince... Şu anki kadrosuyla büyük bir mücadele örneği veriyor. Bu kadrosuyla büyük başarı gösterdi. Çünkü Van Hooijdonk’u çıkar, takım dokuzuncu, onuncu olurdu. Çok eksiği var F.Bahçe’nin. Oyun ve futbolcu kalitesi yönünden eksik. Transferler yanlış yapılmış. Yoksa, F.Bahçe çoktan şampiyonluğunu ilan etmişti. Yine daha önce, ligin ilk yarısında daha akılcı bir oyun planı uygulasa, durum böyle olmazdı. Bu kadar puan kaybı yapmaz, son 2 maça girilirken rahat olurdu. Buna rağmen seyircinin gücü, isminin, formasının büyüklüğüyle şampiyon oluyor F.Bahçe. Dediğim gibi Van Hooijdonk ile ikinci yarıda gelen Nobre’yi çıkar, takım perişan. Geniş ve rahat oynayacak bir kadrosu yok F.Bahçe’nin. Ümit 1-2 kere parladı, Gaziantep maçında mükemmeldi. Orta sahada oyunu yönlendirmeli F.Bahçe. Buraya en az 3 tane oyuncu lazım. Aurelio, Selçuk’la, Ümit’le olacak gibi değil. Bunlar o mevkiinin oyuncuları değiller. Orta sahada daha çabuk oyunu görüp, hızlı pas atan, rakibi ekarte eden adamlar lazım. Bunlar tabii pahalı, alır mı F.Bahçe bilemem.
Ankaragücü ile Samsunspor karşısında zorlanan bu takım Şampiyonlar Ligi’nde ne yapacak? Bu olacak iş değil. Beşiktaş maçı mükemmel bir mücadele sergiliyor, 1 kişiye 2-3 kişi saldırıyor. Gel Ankaragücü maçına ilk yarıda sahada yürüyemiyorlar. 3 gün önce bir milli maç oynanmış tamam, ama oyuncuların da biraz kendilerini hafta sonuna hazırlamaları lazım. Milli maç oynandıysa lig maçına ayrıca hazırlanacaksın. Mahmut Uslu, ‘Niye pazar oynamadık?’ diyor, ama Trabzonspor’un da yarın kupa maçı var. Burada yapılacak şey, kupayı lig sonuna koymaktı. Federasyon bunu yapmadığı için milli maç, lig ve kupa sıkıştı. Şimdi kritik haftalar yaşanıyor. Kimsenin puan kaybına tahammülü yok.
F.Bahçe ve Trabzonspor için şampiyon olmak yetmiyor, paranın olduğu yer Şampiyonlar Ligi’nde maç kazanacak bir takım kurmaları lazım. Aynı şey Beşiktaş ile G.Saray için de geçerli.
Dengeler her an değişir
* Kalan 2 haftaya baktığınızda F.Bahçe puan kaybedip şampiyonluktan olabilir mi?
Her türlü ihtimal var. F.Bahçe-A.Gücü maçındaki ilk yarı gibi oynarsa, Denizlispor, Malatyaspor’a yenilebilir. Ancak Beşiktaş maçındaki gibi oynarsa en kötü beraberlik alır. Van Hooijdonk, Nobre gibi silahları da var. Tuncay sakat, yetişir mi bilmiyorum, ama orta sahayı kalabalık tutacaksın.
Trabzon da kaybedebilir. Ama bir hava ve rüzgar yakaladılar. Kendilerine güvenleri geldi, maçlara rahat çıkıyor. Tabii bundan sonra o rahatlıkta çıkarlar mı, bilmem. Trabzon sanki daha canlıymış, mücadele eden takımmış havası veriyor. İkisi de kazanabilir ve berabere kalabilir. Eğer biri kazanıp diğer kaybederse, dengeler o zaman değişir.
Yazının Devamını Oku