4 Nisan 2004
Sarı lacivertliler olağanüstü mücadele etti, topu iyi kullandı ve birbirleriyle müthiş yardımlaştı. İşte Fenerbahçe bu... Sebatspor koca 90 dakikada santrayı sadece iki kez geçebildi. ADANASPOR maçından sonra Fenerbahçe'nin çehresi çok değişmiş. O, her hattıyla tel tel dökülen takım gitmiş, yerine mücadele eden, topu iyi kullanan, birbiriyle yardımlaşan bir Fenerbahçe gelmiş. Sarı lacivertli takım dört tane gol attı ama, en az altı net pozisyonu da değerlendiremedi.
Fenerbahçe gerçekten mükemmeldi. Sahada görev alan bütün futbolcular üzerlerine düşen görevleri fazlasıyla yerine getirdi. Tuncay, olağanüstü oynadı ve güzel de bir gol attı. Serhat da Fenerbahçe'yi 2-1 öne geçiren golü kaydetti. Bu iki gol de çok önemliydi. Bir maçta dördüncü veya beşinci golleri atmanız o kadar önemli değil. Önemli olan, beraberliği getiren veya öne geçiren golü atmaktır. Tuncay ve Serhat, bu kritik golleriyle Fenerbahçe'ye moral verdi, canlandırdı.
Fenerbahçe, koca 90 dakika boyunca kalesinde sadece iki tane pozisyon verdi, onlarda da şanssız goller yedi. Birincisinde hakem, dışardan çevrilen topta taç kararı vereceğine oyunu devam ettirince Selahattin aradan sıyrılıp golü attı. Bu pozisyonda Fenerbahçeli futbolcular top dışarı çıktı diye durakladığı için gol geldi. İkincisinde de Oktay, defansın bir anlık konsantrasyon eksikliğini affetmedi. Sebatspor, başka hiçbir şekilde rakip kaleye gidemedi. Çünkü Fenerbahçe izin vermedi.
İşte Fener bu
Sarı lacivertliler sahanın her tarafında öyle bir baskı kurdu ki, Sebatsporlular topu tehlikeli bölgelere aktaramadı. Topu alan her Sebatsporlu, karşısında en az üç Fenerbahçeli'yi buldu. İşte Fenerbahçe bu. Rakibi boğan, top oynattırmayan, bir kişinin etrafını üç kişiyle saran ve egoist oynamayan... Fenerbahçe her maçta böyle oynamalı.
Bu maçın en önemli yönü Fenerbahçe orta sahasındaki değişimdi. Tuncay ve Ümit bu bölgeye yardım edince, Aurelio da mükemmel oynadı. Aurelio bireysel meziyetleri fazla olan bir futbolcu olmamasına rağmen, takım arkadaşlarından yardım görünce topu iyi kullandı.
Sebatspor, topu iyi kullanan futbolculardan kurulu bir takım. Oyun taktikleri de fevkalade iyiydi. Ayağa pas yapıp, hızlı hücumlarla Fenerbahçe'yi bozmak istediler ama, daha önce de dediğimiz Fenerbahçe buna müsaade etmedi.
Bu arada seyirciler de maçtan çok büyük keyif aldı. Çünkü sarı lacivertliler pozisyon üstüne pozisyon yarattı. Her ne kadar çok gol kaçsa da, üst üste oluşan gol fırsatları Fenerbahçe taraftarlarını hop oturtup hop kaldırdı.
Herkes Adanaspor maçından sonra, ‘‘Fenerbahçe bu futbolla altı puanlık farkı koruyup nasıl şampiyon olacak?’’ diyordu. Ama, dünkü Fenerbahçe, ‘‘Ben şampiyonluğun en büyük adayıyım, altı puanlık farkı böyle oynayarak korurum’’ mesajını verdi.
Yazının Devamını Oku 30 Mart 2004
<B>* Fenerbahçe'de neler oluyor? Christoph Daum, formasını atan Tomas'a gösterdiği tepkiyle aslında kimlere mesaj yolluyor? Daum'un beyanatlarından önce dikkate alınması gereken Tomas'ın açıklamaları. Tomas, ‘‘Herkes uyur gezer gibi oynuyor. Kimse birbirine yardım etmiyor’’ diyor. Söyledikleri doğru ve bu sahada da gözüküyor. Önemli olan buna çare olmak.
F.Bahçeli futbolcu gol attığı için sevinirken kart görüyor. Takım arkadaşlarına koşacağına, bayrak direğini yerinden söküyor. Bunu yapan Tuncay, böyle bir şey var mı? Böyle ceza alınır mı? Tuncay, şampiyonluğa giden takımın umut bağlanan genç yeteneği. Sonra da özür diliyor. Böyle iki de bir her yaptığın şeyden özür mü dileyeceksin, Tuncay?
Bizde yeni yeni şeyler doğdu. Futbolcu gol atıyor, antrenöre koşuyor. Sanki gol pasını antrenör verdi. Takım arkadaşlarıyla hiç bağı yok, herşey sahtekarlık üzerine kurulu. Oysa o top sana gelene kadar, takımın içindeki arkadaşlarının büyük emekleri var.
Başka örneği var mı?
Sorarım size, Avrupa'da futbolcunun golü attıktan sonra gidip, antrenörünün elini öptüğünü gördünüz mü?
Futbolcu, antrenöre koşarken öyle bir depar atıyor ki, maçta böyle bir deparı yok. Arkadaşları, onu yakalarsa yere yatırıp öpmeyi başarıyor. Onu yere indirirken sakatlık da yaşanabilir. Futbolcunun gol attıktan sonra koşacağı tek yer vardır, arkadaşları. Seyirciyi de selamlarsın, antrenörü de belki ama bu arkadaşlarınla sevinci yaşadıktan sonra olur. Böyle bir göz boyama, sahtekarlık düzeni kurulmuş ki, akıl alacak gibi değil. Futbolcu aktör gibi oynuyor.
Mesaj değil icraat
Başa dönelim, F.Bahçe'yi toparlayacak olan Daum'dur. Takımdaki birlik, beraberliği, yardımlaşmayı sağlayacak olan odur. F.Bahçe kötü oynuyor, orta sahası yok. Orta sahan yetersiz bile olsa, bazı eksikleri yardımlaşarak ortadan kaldırabilirsin, ama bu da yok. Ümit'e bakıyorsun, bir kenarda top bekliyor. ‘Yardım edeyim’ düşüncesi yok. Selçuk'un yetenekleri kısıtlı, Aurelio pır-pır ama yetmiyor. Yani orta sahada yardımlaşma şart. Ne var ki, herkes kendi havasında. Küme düşen Adanaspor karşısında bile bu kadar vurdumduymaz oynanmaz ki, bu maç şampiyonluğa giden takım için çok önemli. Demek ki, F.Bahçe takım olamamış, herkes kendini kurtarmaya bakıyor.
Şimdi deniyor ki, Daum mesaj veriyor. F.Bahçe zaten her rakibine 5-6 atıp da maç kazanmıyor ki. Kazanırken emdiği süt burnundan geliyor. Adamların ayakları zaten havada değil ki, hep yerde. Ne mesajı, bunu düzeltmesi gereken Daum'un kendisi. Mesaj değil, gerekeni yapması lazım.
Tomas'ı çıkarmak hataydı
* Tomas'a ceza verilmeli mi, ya da nasıl bir ceza verilmeli?
Formayı atmak çirkin bir davranış. Biz formaya biraz fazla hassassız. Türk insanı için bayrak gibidir forma. Tomas özür dilemiş, ama muhakkak ceza alacak. Sonra affedilir mi, affedilmez mi, bilmem. Ama bir gerçek var ki; F.Bahçe'nin en çok savaşanlarının başında o geliyor. Tomas'ı çıkartıp, başka yabancıyı soktuğunda, demek ki sen takımı yanlış kuruyorsun. O takımda hiç çıkmayacak adam Tomas. O da reaksiyon gösteriyor. Antrenör de, iş büyümesin diye görmemezliğe geliyor. Ama herhalde konu tatlıya bağlanır.
Susunca işler yoluna girdi
* Beşiktaş için yeniden bir çıkış başladı diyebilir miyiz?
Beşiktaş, Gaziantepspor karşısında ilk yarı fevkalade iyi oynadı. Tabii Gaziantep'in de F.Bahçe'ye karşı olduğu gibi açık bir futbolu tercih edip kazanmayı düşünmesi bunda etkili oldu. İkinci devrede oyun ortada geçti.
Beşiktaş'ın morale ihtiyacı var. Futbolcunun morali iyi oldu mu, iyi oynar. Zaten Beşiktaş'ın iyi oynayacak oyuncuları var. Yalnız dediğim gibi moralsizseniz, beyninizden çıkan emirleri adaleniz yapmaz. Korku da girdi mi işin içine, bu kolay kolay atlatılmaz. Lucescu'nun da dediği gibi, futbolcular çok faul yapıyor. Çünkü rahat değiller, kendilerine güvenleri yok. Şimdi bunu kazanmaya çalışması lazım Beşiktaş'ın. Yoksa hakem, federasyon, şunun bunun hakkındaki beyanatlarla bunlar kazanılmıyor. Bazı futbolcular gönderilecek, paraların bir kısmı ödenmeyecek gibi sözlerle futbolcuya da ruhsal yara açılıyor. Yanlış, rakibi küçük gören beyanatlara son verildi.
Beşiktaş'ın önünde 7 tane maç var ve şampiyonluk da yüzde yüz F.Bahçe'nin değil. Samsunspor maçıyla başlayan, yönetimin de açıklamalarıyla hatalarının olduğu süreç de noktalandı. Beşiktaş düzelecek ve daha iyi olacak, zaten düzelmek de mecburiyetinde.
Galatasaray önce omurgayı oturtmalı
* G.Saray'da bir transfer harekatı başladı. Yıldıray, Hamit gibi futbolcular başta bir çok isim geçiyor. Bu isimler G.Saray'ın ilacı olabilir mi?
Olmaz. G.Saray bir kere en başta omurgasını oturtacak. Ondan sonra transfer yapacak. Şu anda omurgayı teşkil edecek oyuncuları yok. Bir sürü oyuncu değiştirmek gibi maddi olanağı da yok G.Saray'ın. Bazıları fedakarlık yapacak, ama bu ekonomik düzende ne kadar fedakarlık yapabilirler. Gözüken o ki, G.Saray, Beşiktaş ve F.Bahçe'nin talip olduğunun peşine düşüp, fiyat artırıp, rakiplerinin önünü kesme yarışında. G.Saray bunları yapmak zorunda. Futbol takımını güçlendirmek istiyor ki, şampiyonluğa oynamayan bir takıma alışık değil.
Ne var ki, Hamit Altıntop ve Yıldıray ile bu iş gitmez. G.Saray'a ağır, güçlü oyuncular lazım. Bunlar kim olabilir? Yabancılar. Onları nasıl alacaksın, o da ayrı bir problem. G.Saray için zor. Ergun Gürsoy'un işi daha da zor. Çünkü o ister ki, hep takımı güçlü olsun. G.Saray Futbol Şubesi’nin başına da bu yüzden geliyor ama imkanlar ne kadar elverecek, bunu göreceğiz.
Şenol Güneş'e haksızlık edildi
* Futbol Federasyonu ile Şenol Güneş'in yollarının ayrılmasını ve yaşananları nasıl yorumluyor sunuz?
Şenol Güneş istifa mı ediyor, yoksa ettiriliyor mu? Sözleşmesine 500 bin dolar tazminat konuyor, adam benim haberim yok diyor. Bir tazminat olur da 500 bin dolar olmaz. ‘Ben bu parayı almıyorum yayıncı kuruluştan’ diyorsun, adam sesini çıkarmıyor. Sonra yine de suçlu oluyor. İyidir, kötüdür bu tartışılır, ama Türk futbolunda en büyük başarıya imza atmış. Kimisi Milli Takımı Avrupa Şampiyonası'na soktu diye göklere çıkarıyor, Güneş, öyle veya böyle dünya üçüncüsü yapmış, eleştiriliyor. ’5 maç kaybettim’ diyor Güneş. Sen onu gönderiyorsun, neden Avrupa Şampiyonası'na gidememiş. Kötü oynamış girememiş. Güneş'e haksızlık ediliyor. Paragöz olarak gösterilmesi yanlış. Hakkı olanı istiyorsa, federasyon da vermek zorunda. Lafı dolaştırmanın anlamı yok. Adam seni bir yere getirdiyse, sen de parasını pulunu yaptığı sözleşmeye göre vereceksin. Bir sürü adamı uçaklar tutup, çoluğuyla çocuğuyla maça götüreceksin, en lüks otellerde ağırlayacaksın, sonra da antrenörünün maaşını ve tazminatını vermeyeceksin. Böyle yağma yok.
Bizans oyunları
Federasyon başkanlığının da Türkiye'de ne anlama geldiğini anlamış değilim. Başkan ‘Genel Kurul'da adaylığımı koyduğumda seçilirim‘ diyor. Neden seçiliyor, iyi iş yaptığı için mi, yoksa idare edemediği için mi? Dünya üçüncülüğünü koz olarak mı, kullanıyor? Bu başarıyı başkan mı sağladı? Teknik direktör ve futbolcu ne yaptı? Başkan, teknik direktörü müydü o Milli Takım’ın?
Zaten federasyon başkanının Milli Takım’la ne işi var. Federasyon teknik direktörü atar, işi organize eder. Yoksa 50 Bizans oyunuyla antrenörü göndermez ki. Teknik direktör çıkıyor, bas bas bağırıyor, ‘‘Aldığım parayı verdim’’ diyor. Şimdi Şenol Güneş'i suçlamanın bir anlamı yok.
Federasyon başkanı futbolu iyi idare ettiği için mi her türlü hakem dümeni dönüyor? Hangi hakemi ne zaman hangi maça vereceğini iyi organize ediyor. Kulüplerin istediği bu mu? Neden kulüplere paralar gönderiliyor? Avantaj sağladığın zaman fevkalade iyi.
Federasyonun herşeyi hakkaniyetle götüren bir kurum olması gerek. Hakemlerin işine karışmayan, takımın puan kazanmasına sevinen, yenilmesine de sevinmeyen bir federasyon olması lazım. Beşiktaş önce ‘‘Hakemler hakkında konuşmuyoruz. Çünkü cezalandırılıyoruz’’ diyor. Bir hakem veriliyor, bir takımın kafası kopartılıyor.
Federasyon iyi idare ediyorsa devam etmesi lazım. Keşke iyi idare etsinler de 40 sene görevde kalsalar.
Yazının Devamını Oku 28 Mart 2004
Sahada kimse mücadele etmiyor. Kulübeye bakıyorsunuz, orası da bir alem. Tomas oyundan alınıyor, formayı yere atıyor. Daum başka yöne bakıyor. Ve bir Allah’ın kulu o formayı yerden kaldırmıyor. FENERBAHÇE 3 puanı kazandığı için mutlu olmalı. Dünkü galibiyet, tombaladan çıktı, şanslıydı sarı lacivertli takım.
Fenerbahçe'nin ne kadrosu doğru dürüst kuruluyor, ne de futbolcular doğru dürüst mevkilerde oynatılıyor. Sarı lacivertli takımın kadrosu zaten kısıtlı. Orta saha diye bir şey yok. Aurelio'yu bu alana sürersen, Ümit Özat'ı sol tarafta oynatırsan -ki Ümit bu tarafta kayboldu gitti- bu iş gitmez elbette. Düşünün orta alanı, Aurelio, Ümit Özat ve Ali Güneş..
Defans çakılı oynuyor. Orta sahanın ne hücuma, ne forvete katkısı var. Top ancak ayaklarına gelirse, ‘‘Oynar gibi’’ yapıyorlar. Sarı lacivertli futbolcular ikili mücadeleye girmiyor. Sonra da diyoruz ki, ‘‘Fenerbahçe kötü oynadı’’ Bu takım nasıl iyi top oynar?
Daum, Tomas'ı oyundan alıyor, Fatih Akyel'i onun bölgesine çekiyor. Bu değişiklikten sonra tam 3 net gol pozisyonu veriyor Fenerbahçe rakibine. Fatih Akyel ortalıkta yok.
Müthiş mücadele
Adanaspor böyle iyi futbol oynuyor ve küme düşüyorsa, Türkiye'de futbol çok ilerlemiş demektir. Ama ben Adanasporlu futbolcuların sergilediği sinirli tavırları anlayamadım. Bu kadar müthiş mücadele edeceklerse, keşke bunu baştan yapsalardı. Ligin başından bu yana hep aynı istekle oynasalardı, hiç olmazsa küme düşmezler, Adana gibi bir büyük ili, Süper Lig'de temsilcisiz bırakmazlardı.
Fenerbahçe yatsın kalksın, Nobre'ye dua etsin. Hiç olmayacak pozisyonlardan iki gol çıkardı da F.Bahçe 3 puanı kurtardı. Sarı lacivertlilere orta alan felaket, defans dökülüyor, kaleciye bakıyorsunuz, o da bir garip. Volkan, eline gelen topla yere atlıyor, topu düşürüyor. Düşünün bu (rakibin dışarı attıkları hariç) Volkan 3 tane de yüzde yüzlük gol kurtarıyor.
Ve bu takım şampiyonluğa gidiyor. Fenerbahçe, şampiyon olsa bile, bu defans, bu orta saha ve bu futbol anlayışıyla, Şampiyonlar Ligi'nde nasıl oynayacak?
Pele gibiler
Mücadele eden, rakiple didişen, çırpınan bir tane adam yok sahada. Her topu ileri vuruyorlar. Rakip alsın, istediği gibi kullansın diye. Fenerbahçe'nin bu futbol anlayışına rakipte şaşırdı. Adanasporlu futbolcuların hepsi, ‘‘Pele’’ gibi oldu. İsteyen futbolcu, istediği Fenerbahçeli'ye istediği çalımı attı. İstedikleri gibi ver-kaç'lara girdiler, istedikleri gibi paslaştılar. Fenerbahçe'nin savunması, Adanaspor'un forvetlerine yetişemedi.
Ve küme düşen Adanaspor bunu, mükemmel bir sahada, Fenerbahçe'yi hiç rahatsız etmeyen ve aleyhte bir tezahüratın yapılmadığı seyirci önünde yapıyor.
Demek ki, Fenerbahçe'de bir düşüş var. Sahada birazcık mücadele eden tek isim Nobre'ydi. Birazcık da Rebrov. Allah'tan, Rebrov oyuna girdi de, bir gol kurtardı.
Kulübüye bakıyorsun, orası da bir alem. Tomas oyundan alınıyor, formayı yere atıyor. Olacak iş değil. Daum, başka yöne bakıyor, görmemezliğe geliyor, iş soğusun istiyor. Ve bir Allah’ın kulu da o formayı yerden almıyor.
Böyle bir takım futbol oynayabilir mi? Bu anlayış ile Fenerbahçeliler daha çok yürekleri ağzında maç seyrederler.
Yazının Devamını Oku 23 Mart 2004
Beşiktaş’ın, mücadeleci, makine gibi işleyen düzeni kayboldu, İkinci yarının başından beri toparlanamadı. Bu sıkıntı bu kadar uzun sürüyorsa altında mutlaka bir şeyler vardır. * Beşiktaş inanılmaz bir düşüş yaşıyor. Geçtiğimiz yıl göklere çıkarılan Lucescu'nun geleceği tartışılıyor. Beşiktaş'ın krizden çıkış reçetesi Lucescu'nun gönderilmesinde mi? Ne yapmalı Beşiktaş?
Şampiyonluk yarışında daha 8 hafta var ve Beşiktaş kopmuş değil. F.Bahçe önceki gün berabere de kalabilirdi ki, galibiyeti hak edecek bir şey yapmadı, ama 2 karambolle gol attı ve kazandı. Berabere kalsa ikisinin arasındaki fark 4 olurdu. Ayrıca iki takımın birbirleri ile oynayacağı maç var. Derbilerin sonucunu kimse tahmin edemez. Her takımın kazanma şansı var.
Şimdi, yarışta hiçbir şey netleşmemişken, bu antrenör gidecek, bu oyuncular gidecek, yaptığımız sözleşmeler geçersiz sayılacak, demek olmaz.
Düzen bozuldu
Yarışa sen bu oyuncularla devam edeceksin. Trabzon geldi, yarışta potaya girdi. Beşiktaş ise ligin 2. yarısının başından beri toparlanamadı. Bu toparlanma zaten idareci ve futbolcu eşlerinin bir araya gelmesiyle olmaz. Takımı toparlayacak olan teknik direktör, menajer ve yönetimdir. Tabii daha derinde bir rahatsızlık var ki, bu sıkıntı bu kadar uzun süredir sürüyor.
Beşiktaş'ın mücadeleci, makine gibi işleyen düzeni kayboldu. Büyük umutlarla alınan oyuncular kenara itildi. Ahmed Dursun gidecek gitmeyecek denirken, İlhan Mansız satıldı. Şampiyonluğa giden bir takım santrforunu satar mı? O zaman santrfor diye aldığın Sinan'ı baştan sona oynat kardeşim. Kenarda oturuyor. Pancu niye alındı, santrfor diye alınmadı mı? Şimdi orta sahada kendi keyfine göre oynuyor.
Bu sıkıntıları giderecek olan Lucescu. Futboldan sorumlu olan o. Başkan bu işlere karışmaz. Başkan her dakika takımla olmak zorunda değil. Başkan mali olarak kulübü nasıl kalkındırırım diye düşünür. Aslında o da yönetimin ısrarlı tavrına rağmen bir santrfor transferini istemedi. Anladığım kadarıyla Lucescu, ‘‘Sezon arasında alacağım santrfor yerine, biraz daha iyisini sezon sonunda alırım’’ diye düşündü.
Federasyon ve ilişkiler
Beşiktaş'ın o verilmedi, bu verilmedi, goldü, değildi mazeretlerine sığınmasının manası yok. Hala Cem Papila'yı konuşuyorlar ki, bence fevkalade maç yönetmişti. Daha enteresanı Beşiktaş Futbol Şubesi Sorumlusu Haşmet Kürüm diyor ki, ‘‘Biz sesimizi çıkartmıyoruz. Federasyon kafa kopartacak hakem tayin ediyor. O yüzden kafamızı kaldırmıyoruz.’’ O zaman hakemler ve federasyon şaibeye giriyor. Doğrudur, ikisi de neticeye tesir edecek oyunlar oynuyorlar. F.Bahçe'nin G.Birliği maçında yediği 1. golde Kemal'in kaptırdığı top faulle alınıyor. Skoko'nun attığı 2. gol ise ofsayt. F.Bahçe sesini çıkartmıyor. Böyle ne yapalım, deniyor. Hakemler hakkında konuşmak, ses çıkarmak doğru değil, ama hakemler de düzgün değil.
Federasyonla da herkes iyi geçinmek zorunda. Beşiktaş yönetimi seçiliyor, federasyona ziyarete gidiliyor. Bu sadece Beşiktaş için değil, her kulüp için geçerli. Bu ne demek? Federasyonla yönetimin ne alakası var?. Ama iyi ilişkiler kurmak gerekiyor.
Bizim seyircimiz de iyi futbol değil, kendi işine ne geliyorsa onun peşinde. Hakem 3 futbolcuyu atsın, olmayan penaltıyı, faulü versin, bunu istiyor. Seyirci oyundan atılan futbolcuyu alkışlıyor. Her türlü yolsuzluk yapılsın. Böyle bir gariplik var.
Lastik patlar korkusu
* Daum, F.Bahçe'de şampiyonluk baskısından söz ediyor. Futbolcular sahaya çıkınca bu tür bir baskı hisseder mi? F.Bahçe son 2 maça bakıldığında daha kötü oynuyor. Bunun tek nedeni bu baskı mı?
Futbolcu kötü oynamaya başlar, kötü oyuna devam eder ve kötü oynadığını bilir, oynadığı oyundan da zevk almazsa, strese girer. Her maçta, ‘‘Bu lastik patlayacak’’ diye korkmaya başlar. Seyircisinin önünde de mahcup oluyor. Seyirci takımının kötü oynadığını biliyor. Seyircinin diken üstünde olduğunu futbolcu da hissediyor. Bu yüzden de tabii strese giriyor. Halbuki iyi oynasalar, futbolun gereklerini yerine getirseler, sıkıntı olmaz, güle oynaya kazanırlar. Ne söylersen söyle, futbolcu evine gittiğinde ‘‘Nasıl oynadık’’ diye düşünüyor ve kötü oynadığının farkına varıyor.
Hagi de farklı G.Saray da
* Galatasaray'da yeni bir dönem başlıyor. Fatih Terim ile yollar ayrıldı, ama Özhan Canaydın yeniden başkanlığa seçildi. Hagi teknik direktörlüğe geldi. Bu gelişmeler Galatasaray'ın yarınlarına nasıl yansır?
Hagi, ne getirir, ne götürür bilemem. Yalnız sezon bitmeden Terim'in ayrılması hata. Terim, çağrılır, sezon sonuna kadar çalışılır, sonra değiştirilir. Bu da kongreden önce olmaz. Başarısızlık var, doğrudur. Futbolcu seçimleri yanlış, havaya atılan, yanlış değil de yanmış paralar var. Yalnız Canaydın yetkiyi Terim'e vererek hata mı yaptı? Hangi yönetim gelse Terim'e vermeyecek miydi? G.Saray'ın son şampiyon olduğu sene Mehmet Cansun ile Fatih Altaylı, Terim'in evine gidip antrenörlük teklif etmediler mi? Terim o teklifi kabul etseydi, transfere o yöneticiler mi karışacaktı?
İyi futbolcu, yanında dilinden anlayan ve anlaşabildiği bir arkadaşı olursa daha farklı oynar. Bu durum antrenör için de geçerli. Eğer emrindeki futbolcular dediklerini yapmazsa, Terim de, Hagi de kötü olur. Hagi futbol oynarken, dediği sahada kanun gibiydi, arkadaşları onu dinliyordu. Söylediklerini de yapabiliyordu. Peki, şu an kadrodakiler onun dediklerini yapabilecek kapasitede mi!
Düzelmek zorunda
G.Saray, F.Bahçe'nin geçen sezonki haline düştü. Bu iş böyledir. İşler ters gittiği zaman, ağzınızla kuş tutsanız toparlayamazsınız. G.Saray düzelmeye mecbur, böyle gidemez. Bu oyuncularla da gidemez. Bu oyuncularla nasıl şampiyon olacak? Bu kadronun içine 3-4 kaliteli yabancı serpiştirirseniz (Zamanında Hagi, Popescu gibi) toparlanır. Yoksa herkes kendini kurtarmaya gider. Türk insanının düzeni bu. G.Saray'da yönetime Ergun Gürsoy geldi. O futbolcu transferlerinde eli çabuk, işi bitiren bir adamdır.
Ayrıca G.Saray'ın önünde kulübün kuruluşunun 100. yıl dönümü var. 100. yıla yakışır futbol ve mücadele göstermesi gerekiyor. Herkes onlardan bunu bekliyor. Bence şampiyonluk mükemmel olur, ama şart değil. Önemli olan 100. yıla ulaşmak.
Yazının Devamını Oku 22 Mart 2004
<B>FENERBAHÇE </B>sahasında ve kendi seyircisi önünde. Öyle muhteşem bir seyirci ki, devamlı takımını teşvik ediyor, kamçılamak için ne gerekiyorsa yapıyor. Ama F.Bahçe'nin öyle bir oyun düzeni ve oyun anlayışı var ki, baştan aşağı herşey yanlış. Takım 1-0 galipken bile rakip üstünde bir üstünlük kuramıyor, oyuna ağırlığını koyamıyor. Neden, çünkü F.Bahçe orta sahasız oynuyor. Orta sahada bir tek Aurelio var. O da minyatürcü, sağına dönüyor, soluna dönüyor, geriye veriyor. Orta sahaya yardımcı olmaya ne Rebrov ne de Tuncay geliyor. Ümit Özat mı? Onun kafasında gol var. Orta sahaya gelmiyor. Top ona gelecek de, 3 santrfor olarak gole gidecek.
Orta sahada oyun kuracak adam yok. Ümit topu aldı, oyun kurarak Tuncay'a nefis bir pas attı. O da golü buldu. Ama bunun dışında F.Bahçe'nin doğru dürüst organize bir gol pozisyonu yok. Çünkü, topu defansa veriyorlar, onlar da ileri vuruyor. Topa sahip olma, kullanma, oyun kurma olguları yok. Takım gol pozisyonu üretemiyor, iş de karambollere kalıyor.
Tokat işin piri!
Bursaspor 1 kere geldi ve golü buldu. İkinci yarıda F.Bahçe'de canlılık ve etkili futbol bekliyorsunuz, ama Bursaspor hemen daha başında iki gol kaçırdı ki, akıl alacak gibi değildi. Hakem Metin Tokat, bu işin artık piri olmuş. Nerede faul verip vermeyeceğini, oyunun neresinde ve nasıl vereceğini, hangi takımın lehine nerede ve nasıl düdük çalacağını gayet iyi biliyor. Bu kararları da genellikle F.Bahçe aleyhine oluyor. Garip bir F.Bahçe düşmanlığı var. Bu nereden geliyor, anlamak da mümkün değil. Çünkü F.Bahçeli hiçbir idareci de konuşmuyor.
F.Bahçe rakip üzerinde kalitesini, ağırlığını hissettiremiyor, bilgisini kabullendiremiyor diyoruz. Gerçi artık iyi oyundan falan vazgeçildi. İnsanlar 3 puan olsun da, ne olursa olsun diyor. Ama yine de iyi oyun da bekleniyor. Seyirci takımına güvenip de ‘‘Bu maçı kesin kazanırız’’ diye stada rahat gidemiyor. Bu neden, oyun düzeninin kötülüğünden.
F.Bahçe dün yediği golde belki şanssızdı, ama Bursaspor'un ikinci yarıda kaçırdığı 2 golde de bir o kadar şanslıydı. F.Bahçe bu oyun anlayışıyla her maçta zorlanır. Bir kez daha altını çiziyorum, dan-dun vurmakla top oynanmaz. Futbol birbirinle yardımlaşarak oynanır. Fenerbahçe, Beşiktaş ile arasındaki farkı 6 puana çıkardı. Bu kadar kötü oynayıp da bu kadar fark olması gerçekten müthiş ve sevinilecek bir şey.
Yazının Devamını Oku 22 Mart 2004
Jeep’i yeniledi ama 20 milyonu yok
Seda Sayan, haftasonunda sevgilisi Gökhan Şükür’le müdavimi oldukları People’da yemek yedi. Çıkışta 220 bin euro’luk yeni aldığı jeep’ini getiren görevliye 20 milyon lira tutarındaki otopark ücretini ödeyecek para bulamayan Şükür’ün imdadına Stelyo Pipis yetişti.
Sinirli sevgili
Fikret Kuşkan, başrolü üstlendiği ‘Mustafa Hakkında Her Şey’ filminin Maçka’daki Cinebonus sinemasında yapılan galasında ortalığı birbirine kattı. Galaya ‘Kümpüsistan’ dizisinin oyuncularından olan sevgilisi Göksun Çam ile katılan Kuşkan, gazetecilerin birlikte görüntü almak isteyen gazetecilerle tartıştı.
Yazının Devamını Oku 18 Mart 2004
<B>KIRAN </B>kırana bir maç oldu. Ama bir gerçek var ki, F.Bahçe dan-dun ileri vurduğu müddetçe futbol oynayamaz. Kötü oynasa bile topu kullanmak zorunda. İki takımı tartıya koyduğunuzda, G.Birliği topu iyi kullanıyor ve sahayı iyi parselliyor. Böyle güçlü takımlara karşı orta sahaya hakim olamazsanız, dan-dun vurursanız, rakip size üstünlük kurar. Tıpkı dünkü gibi. Bunu 6 aydır yazıyoruz, ama nafile. Topu en son adama verdiğinizde yapacağı iş dan-dun vurmaktır. F.Bahçe 60 dakika bunu yaptı. Bir tane doğru dürüst akın geliştiremedi. Şöyle bir baktığın zaman F.Bahçe lig lideri, ama G.Birliği daha bir takım, daha birbirine yardım eden, daha oturaklı topa giren bir ekip.
F.Bahçe bu sene G.Birliği ile bundan önce oynadığı 2 maçı da 1-0 kazandı. İkisinde de G.Birliği yüzde 80 daha iyi oynamıştı, F.Bahçe şansı ile kurtarmıştı. Bu kez o şansı bulamadı. Kötü de goller yedi. Düşünün G.Birliği'nin iki santrforu Mustafa ile Youla, F.Bahçe uzunlarının arasından her kafa topunu aldı. G.Birliği futbolcuları daha çabuk, oyunu çok iyi hissedip müdahale ediyorlar. F.Bahçe'dekiler büyük özveriyle oynuyorlar, ama oyunu ve geleceğini sezemiyorlar.
Güzel goller
Seyirci için güzel bir maçtı, 6 gol izlendi. Ancak tabii F.Bahçe seyircisi için üzücü bir sonuçtu. F.Bahçe'de Mehmet Yozgatlı'nın sakatlanması da oyunu etkiledi. Mehmet geriye yardım eden, çabuk ileri çıkan bir oyuncuydu. F.Bahçe böyle bir gücü ilk yarıda kaybetti. Tuncay ilk yarı yoktu, ancak ikinci 45 dakika çok etkili oldu, mükemmel bir de gol attı. İkinci yarı rakip kalede tehlikeleri hazırlayan isimdi. Ne var ki F.Bahçe'de orta saha yok. Atılan her topu rakip aldı. Karşındaki de Türkiye Ligi'nin en iyi futbolunu oynayan takımlardan biri olan G.Birliği. Böyle bir rakip karşısında nasıl kazanacaksın? Dünkü gibi kötü goller yer, şans da biraz G.Birliği'ne dönerse kupadan eleneceksin demektir.
F.Bahçe kalecisi Recep dünkü maçta 2 kötü gol yedi. Hadi Skoko'nun vuruşunda topu görmedi diyelim. Ama Ali Tandoğan'ın attığı frikik golünde topu görüyordu. Top ellerine çarptı. Ancak buradaki hatası topa iki eliyle uzanması oldu. Tek eliyle topa uzanmış olsa çelebilirdi, çünkü 1 metre daha ileri gidecekti. Yavaş yavaş öğrenecek, ama F.Bahçe kupadan oldu.
Kupa düşüncesi bitti
Sonuçta F.Bahçe oynadığı futbolun karşılığını aldı. G.Birliği verdiği mücadele ve sergilediği oyunla galibiyeti hak etti. F.Bahçe kötü oynadı, kendi sahasının, seyircisinin gücünü kullanamadı, pas yapamadı. F.Bahçe'nin 2 santrforu Nobre ve Hooijdonk 18 içinde etkisizlerdi, çünkü onları besleyecek, pozisyona sokacak topları alamadılar. Onlar da iyi marke edilince, pasif duruma düştü. F.Bahçe'nin attığı 2 gol de muhteşemdi. Tabii bir şanssızlık da Ümit Özat'ın vurduğu nefis topun direkten dönmesi oldu. O top gol olsa skor 2-2 olur ve herşey değişebilirdi. Çünkü F.Bahçe hep geride oynadı, beraberliği yakalayamadı.
Şimdi F.Bahçe kupadan elendim diye bunun üstünde fazla durmamalı. Ligde yürümeli, önemli olan da bu. Finale kalsaydı çok güzel olurdu, ama artık kupa kafadan atıldı.
Yazının Devamını Oku 16 Mart 2004
Serdar Tatlı çıkıyor,<B> ‘‘İkinci attığınız gol ofsayttı’’ </B>diyor. Bir menajer, <B>‘‘İki adam atıldı, rakibi favori oldu’’ </B>açıklaması yapıyor. Böyle bir Türkiye Süper Ligi oynanıyor. O zaman kulüpler boşuna transfer yapıyorlar.
* Beşiktaş'ın Elazığ'a 5 gol atıp, 3 gol yemesini ve Güvenç Kurtar'ın hakem Serdar Tatlı'nın hakkındaki açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?
Beşiktaş 5 gol atabilir, gol atacak oyuncuları, kaliteli futbolcuları var. Burada sorun 3 gol yemesi. Ancak bundan da önemlisi, -ki bu Türk futbolu için büyük bir tehlikedir- hakem Serdar Tatlı'nın Elazığspor Teknik Direktörü Güvenç Kurtar'a ‘‘İkinci attığınız gol ofsayttı’’ demesi.
Böyle bir şey olabilir mi? Hakemler demek ki maçları keyiflerine göre idare ediyorlar. Kurtar, yüzde yüz haklı, ama hakemin savunmasına bakın; ‘‘Attığın gol ofsayttı.’’ Yani, Türkiye Süper Ligi bu şartlarda mı oynanıyor? Yani hakem, ‘‘Ben ofsayt olduğunu biliyordum, ama vermedim. Penaltıyı da biliyorum onu da vermedim’’ diyor. O zaman kulüpler boşuna transfer yapıyorlar.
Defans zaafları
Şimdi Beşiktaş'ın 3 golü nasıl yediğine bakalım. Beşiktaş'ın en önemli noktası defansı ve kalecisiydi. Hadi kalecisi Cordoba cezalıydı diyelim. Ahmet Yıldırım, Zago, Ronaldo bunlar fevkalade uyumlu, kademeye giren oyunculardı. Ama Hüseyin diye bir oyuncu çıktı, bunların hepsini dağıttı. Topu da ayağından açtı, Yunus girdi golü attı. Beşiktaş defansında zaaflar yaşanıyor. Sonra da bir hakem diyor ki, ‘‘Ofsayttı senin attığın gol.’’ Yenilir yutulur gibi bir şey değil.
Türkiye'de spor ve spor ahlakı bitmiş. Bir menajer çıkıp ‘‘İki adam atıldı, rakibi favori oldu’’ diyor. En azından şu TV'de Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili ile 2. Başkan Hüsnü Güreli'nin yaptığı konuşmalardan ders alsınlar. İyi tarafı, F.Bahçe'de kimse konuşmuyor.
Galatasaray değişmez
* G.Saray'da hafta sonu yapılacak genel kurul sonrası yeni başkan ve yeni teknik direktör takıma ne getirecek?
G.Saray'ın durumu öncelikle maddiyatla alakalı. Bu oyuncularla yeni teknik direktör takıma bir şey getirmez. Futbolcuları belki biraz hırslandırır. Yönetim zaten hiçbir şey yapmaz, mali durumu ortada. Ancak her yönetici çıkıp cebinden 10 bin dolar verirse birşeyler değişir. Şu şartlarda onu da kim yapar? Peki seneye değişir mi derseniz, o da ekonomik düzene bağlı. Ayrıca tek problemleri iyi takım kurmak değil. G.Saray'ın stat sorunu da var. Seyirci Olimpiyat Stadı'na ısınamadı. Isınılacak gibi de değil. İstanbul'un en rüzgarlı yerinde. Olimpiyatta rekorlar rüzgar nedeniyle sayılmaz. Bu nasıl bir Olimpiyat Stadı?
Keyif veriyorlar
* F.Bahçe için herşey dört dörtlük diyebilir miyiz? Bu gidişi ne etkiler?
Eğer amaç, maç kazanmak, puan farkını korumaksa, şu anda gözüken o ki, herşey dört dörtlük. F.Bahçe'nin oynadığı futbol da fevkalade güzel. Ama bunu G.Birliği maçı için değil, Konyaspor karşılaşması için söylüyorum. F.Bahçe 5 gol atmış, 2 gol yemiş. Birisi kaleci hatası yüzünden penaltıdan, diğeri ise Luciano'nun ters vuruşuyla topu kendi ağlarına yollamasından. Bunun dışında rakibe fazla gol şansı vermemiş, çabuk, süratli oynayan, hücumda çoğalan, golcüleri iyi işler yapan bir F.Bahçe var sahada.
F.Bahçe morallendi, güzel oyundan kendisi de keyif almaya başladı. Yeter ki sahada korkak oynamasınlar. Çünkü G.Birliği maçında korkak oynadılar. Dan-dun ileriye şişirdiği topu da rakip aldı ve F.Bahçe'den daha iyi oynadı. Konya maçında dan-dun yoktu. Topu ileriye oynadığında defansın da sıkışmıyor ve gedik vermiyor. Orta sahada problemler tam anlamıyla ortadan kalkmadı, ama onlar da topu ve rakibi koşturmaya başladı. Kemal ve Tuncay oyunda iyi bir ritm kazandı. Mehmet Yozgatlı çok iyi duruma geldi. Ali Güneş iyi oynuyor, Ümit fevkalade bir gol attı. F.Bahçe hücumda 3-4 kişiyle çoğalıyor. Daha önce bunları yapamıyordu.
Daum kaprisleri olan, ukalalık yapan bir antrenör değil. En iyisini bulmaya çalışıyor. F.Bahçe'nin başta kurduğu kadro yanlıştı. 3 yabancı almışlar oynamıyor. 3'ü de oyuna ağırlığını koyacak oyuncular değil. Devre arasında gelen Nobre takımda çok şey farkettirdi.
Sinirine hakim olan kazanır
* F.Bahçe ile Beşiktaş arasındaki şampiyonluk yarışında ipi göğüsleyecek takımı sizce bundan sonra ne belirleyecek?
Beşiktaş güçlü bir takım ve yarıştan kopmuş değil. Aradaki 3 puan da önemli değil, daha önlerinde 9 tane maç var. Ama şu biraz dikkat çekici ki, F.Bahçe'nin kalan maçları daha hafif gibi. Yalnız burada küme düşecek takımların dişe diş oynadıklarını da gözardı etmemeliyiz. O yüzden ha eşit puan, ha 3 puan fark etkilemiyor. 3 puan tabii ki bir avantaj, ama F.Bahçe'yi asıl rahatlatacak olan şey Beşiktaş'ı yenmesi olur. Tabii bu arada Beşiktaş ligin ikinci yarısının başındaki gibi puanlar kaybederse, F.Bahçe'yi yense de bir şey farketmez. Tabii bunu söylerken, F.Bahçe'nin Beşiktaş dışındaki tüm maçlarını kazandığını farzediyoruz. Artık şampiyonluk yarışında kaderi belirleyecek en önemli olgu ise iki takımın sinirleri. Kim sinirlerine hakim olursa, şampiyonluğa daha da yaklaşacak.
Komplo düşüncesi
* G.Birliği'nin başarısını ve bu haftaki Adanaspor maçının ertelenmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Gençlerbirliği, Avrupa maçlarında fevkalade oynadı, ama ligde durumları o kadar parlak değil. Başkent takımının çok da iyi oyuncuları var. Yalnız ben iki tehlike görüyorum. Birincisi Serkan müthiş çalışkan ve arkadaşlarına yardım eden oyuncuydu. Şimdi biraz kendine oynamaya başladı.
İkincisi ise Valencia karşısında yanlış yapıldı. İlk yarıda öne geçtiğin Valencia karşısında ikinci yarıda ne olacak, rakip üstüne gelecek. Burada senin yapacağın ne var, kontratakla gole gitmek. Mustafa Özkan hava hakimiyeti olan, 18 içinde etkili bir futbolcu, ama kontratak oyuncusu değil. O dururken sen Youla'yı oyundan alıyorsun. Bence Ersun Yanal burada hata yaptı. Süratli olan Serkan ile Youla'yı çıkardı.
G.Birliği, UEFA Kupası'nda Avrupa'nın en güçlü takımlarından biriyle oynuyor. Valencia, İspanya Ligi'nde ikinci ve Real Madrid ile çekişiyor. Bu kadar şöhretli ve Avrupa'da yeri olan takım, oyunda geride ve bir kere bile hakeme itiraz etmedi. Ancak G.Birliği önde olmasına rağmen her pozisyonda hakeme itiraz etti. Böyle bir alışkanlık da Türk futboluna oturdu ki, çok kötü ve anlaşılır gibi değil.
Yanlış işler
G.Birliği'nin geçen hafta sonu Adanaspor ile oynaması gereken lig maçı da neden ertelendi, hiç çözemedim. Adana maçı bir önceki hafta veya bu hafta sonu oynanıyor olsa ve ertelense bunu anlardım. Çünkü Valencia maçlarının öncesine gelecekti. O maçlara diri çıksınlar diye böyle bir şey yapıldı, derdim. Ancak bu F.Bahçe ile oynanacak Türkiye Kupası maçı öncesi yapıldı ki, çok tuhaf. F.Bahçe'ye karşı bir komplo düşüncesi içindeler. Bu Beşiktaş'a karşı oynuyor olsa, onun için de geçerli olacaktı. Her tarafı yanlış bir erteleme.
Yazının Devamını Oku