Fenerbahçe, zaaflarının farkına vardı ve bunları giderdi. Ama ne zaman? 6 sene sonra. Şimdi akılcı bir transfer politikası izleniyor. Bunun ilk örneği de Serkan Balcı’nın transferi.
* F.Bahçe şampiyonluk unvanını gelecek sezon da sürdürebilir, Şampiyonlar Ligi’nde başarı elde edebilir mi? Bunun için ne yapması gerekiyor? Şu anki kadrosuyla bir iskelet oluşturup, nereye kimleri almalı?
Şimdi bir gerçek var. Eğer F.Bahçe bu kadrosunu kafi görürse, en büyük yanılgıya düşer. Bu kadro Şampiyonlar Ligi’ni kaldıramaz. Serkan Balcı’yı almaları, Alex’i getirmeye çalışmaları çok olumlu gelişmeler. Serkan dinamo gibi bir futbolcu ve F.Bahçe’nin böyle bir futbolcuya ihtiyacı var. Gökdeniz, İbrahim Toraman’ı istiyorlar, onlar da iyi ve çok genç oyuncular. En az 6-7 sene takımı sırtlarlar.
Yanlışı gördüler
Servet, Kemal, Mahmut, Selçuk gibi oyuncularla F.Bahçe bu sezon başında temeli atmıştı, şimdi üzerini işliyor. Tabii biraz daha kenara takviye lazım.
Fenerbahçe zaaflarını anladı. Eskiden onun bunun dolduruşuyla oyuncu alıyordu. ‘Başkanım bu çok iyi’ dendi mi, alınıyordu. Yetenekli mi, takıma uyup, oynar mı oynamaz mı, bakılmıyordu. Şimdi bu yanlış ortaya çıktı. ChristophDaum Türk futbolcuları da yakından tanıyor ve yönetime önerilerde bulunuyor. O da eksiği görüyor. Dediğim gibi Serkan ile iyi bir başlangıç yaptılar.
Volkan kendine geldi
Bir de kaleci sorunu vardı Fenerbahçe’nin. Volkan kendine geldi. Ümit Milli Takım kalecisiydi Volkan, ama birara Daum’dan dolayı 13-14 maç oynatılmadı. Yerine Recep görev yaptı.
Fenerbahçe hem işlerini düzgün yapmadı, hem de teşhislerini yanlış koydu, ama şampiyon oldu. Herkesin bundan ders alması lazım. Yoksa son Beşiktaş, Gaziantepspor ve Denizlispor maçı ve belki bir maç daha sayabilirsiniz, bunların dışında iyi oynamadı. Fenerbahçe hep ite kaka kazandı, iyi oynadığın 3 maçla şampiyon olamazsın. Bunu seyirci biliyor. Artık takımı at gözlükleriyle seyretmeyen yöneticiler de biliyor. Ve şimdiden atılıma başladılar. İyi yapıyorlar ve doğrusunu şimdi buldular. Ama ne zaman? 6 sene sonra. Maşallah.
Nobre herşeyi değiştirdi
* Kadrosu ve futbolcularının yetenekleri sınırlı olan Fenerbahçe’yi şampiyonluğa taşıyan ana unsur ne oldu? Daum’un taktiksel başarısı mı?
Bence üç tane ana unsur var. Birincisi, Beşiktaş’ın hiç tahmin edilmeyen çöküşü. Ligin 1. devresindeki mükemmel Beşiktaş, en yakın rakibine 8 puan fark atmış bir takımdı. Bir sene önceki şampiyonluğunu devam ettirecek görüntüdeydi. İmkanları geniş, yedek oyuncuları var. Kenarda oturan adamları da güçlü. Ancak birden bire çöküş. Bunu ben hala çözemiyorum. Böyle büyük bir camianın kendini nasıl toparlayamadığını da anlamakta güçlük çekiyorum.
İkincisi Fenerbahçe seyircisi. Olağanüstü itici gücüyle, her maçta stadı doldurup, takımı son ana kadar destekledi. Son Denizli maçında bile tribünlerin dörtte üçü F.Bahçe seyircisiydi.
Sadece mücadele yetmiyor
Üçüncüsü, F.Bahçe’nin fizik olarak iyi durumda olması, iyi çalışması. Tabii ki Christoph Daum’un da bir etkisi var bu çalışmalarda. Takıma bir disiplin getirdiği muhakkak. Ama eksileri de var. Oyun anlayışı, oturtmak istediği sistem elindeki oyunculara göre değildi. Ne bu sistem, 4 ileri oynayan bir takım. Tuncay ileri gidiyor, geri gelmiyor. Golcü, maç kazandıran futbolcu. Orta sahada oynamak işine gelmiyor. Böyle olunca orta sahan zayıf kalıyor. Orta sahaya sezon başında yapılan transferlerden Aurelio çok çalışıyor, varını yoğunu koyuyor. Ama çalışkanlığının yanında bir de yaratıcı gücü olması lazım. Bütün oyunu yönlendiren orta saha. Selçuk kifayetsiz kalıyor, çünkü tek başına mücadele etmek zorunda kalıyor. Yanına yardımcı gelse neyse. Ümit daha çok ileri gitme merakında. Denizli maçında da mükemmel oynadı. Çünkü maçı kazanma bilinciyle mücadele etti. Fazla işlere girmedi, lüzumunda ileri gitti. Kalıyor orta saha iki kişiye. Selçuk değil de yerine Zidane, Beckham, Figo’yu da koysanız, orta sahada kaybolacak. Demek ki elindeki imkanlara göre F.Bahçe yanlış yapıyor.
Kritik maçları kazandırdı
Ligin ilk yarısında Nobre yoktu, o dönemde F.Bahçe çok zorlandı. Kritik maçlarda goller atıp, takımını bu noktaya getirdi Nobre. F.Bahçe ligin ilk yarısında Van Hooijdonk’un becerisi, frikik golleriyle gidiyordu. İyi oynayıp bir takım berabere kalır, yeniledebilir. Ama F.Bahçe kötü oynayarak berabere kalıyor, pozisyon üretemiyordu. İki pas yapamayan takım hüviyetindeydi.
Ben de dedim ki, elinde böyle takım var, niye rakibe topu kullanma şansı veriyorsun. Orta sahayı kalabalık tut. Ama Daum inat etti. Onun inadıyla mı, şampiyonluk geldi? Hayır. Nobre, Van Hooijdonk, Tuncay’ın golleriyle geldi. Bu goller takım oyununun ürünüyle mi oldu? Hayır.
Topun kıymeti anlaşıldı
Artı geçen sene F.Bahçe Başkanı ve yönetimi bir sürü genç aldı. Kemal, Mahmut, Servet gibi bu gençlere çok az şans verildi. Petkov’un neden alındığını hala anlamış değilim. Elindeki bazı oyuncuları Daum kapris uğruna gönderdi. Hakan, Yusuf, Ali Akdeniz iyi futbolcular, ama bunları kazanamadı.
Belki geçen sene kötü bir F.Bahçe bulduğu için Daum da şaşırdı ve futbolcularına güven verecek şekilde hareket edemedi. Bunu bilemiyorum.
Orta saha mücadele etmeli. Bir oyuncu yalnızsa pek mücadeleye girmez, gedik vermemek için. Ama yanında arkadaşı varsa, kendisinden sonra müdahale edecek birisi var diye girer.
F.Bahçe öyle futbol oynamaya başlamıştı ki, rakiplerin bile alay konusu oldu. Bunlar dan-dun, tenis maçı oynuyorlar demeye başladılar. Beşiktaş maçında topun kıymetini anladı F.Bahçe. Bundan önce kiminle oynarsa oynasın top hep rakipteydi. Seyirci de hop oturup, hop kalkıyordu. Orta sahayı iyi tutarsanız, iyi oyuncularınız da varsa ki, ancak o zaman Serhat’ın özelliklerinden yararlanırsınız. Serhat hızlı, aradan kaçan futbolcu, Tuncay da öyle.
Polemiğe girmediler
Tabii bir de futbolcuları da yönetimi de polemiklere girmedi. Hakemiyle, yardımcı hakemiyle en çok rahatsız edilen takım F.Bahçe’ydi. Ama F.Bahçe’nin Federasyon’la rölasyonu yoktu. Zaten olmaması lazım. Federasyon ayrı, F.Bahçe ayrı. F.Bahçe çıkacak, topunu oynayacak. Federasyon da işi adaletle yönetecek, maçlara adil hakemler verecek. Mahmut Uslu,‘Kayırılmak değil, adalet istiyoruz’ diyor. F.Bahçe Başkanı ve yönetimi yeni seçildiği zaman Federasyon’u ziyarete gitmiyor. Beşiktaş ise gidiyor, niye gittiğini de hala anlamış değilim. El öpmeye mi gidiliyor? Bizim maçlarımızı koruyun demek için mi?
Beşiktaş iyi düşünmeli
* Beşiktaş, yönetim olarak bir değişikliğe gidecek, teknik direktör olarak da bir değişim yaşamalı mı?
Bugünkü beyanatlarda Lucescu’nun gönderileceğini söylüyorlar. Samsun maçından sonra Lucescu da kopmuş durumda, futbolcular da. Futbolcular ligin ikinci yarısına iyi çalışmamışlar, 14 aydır paraları ödenmemiş. Futbolcular eğer para almışsa, ‘Ben 14 aydır para almıyorum’ nasıl der? Öbür tarafta yönetici ‘Parayı ödedik’ diyor. Bu akıl alacak gibi değil. Ortada bir yalan var, ama kim söylüyor?
F.Bahçe’deki gibi Beşiktaş’ta da oyuncular kazanılmadı. Sinan, Okan, Ahmed Hassan kazanılmadı. Ahmed Hassan maçlarda ikinci devre oynadı, bunu bir taktik olarak gösterdiler. Nasıl bir taktikse. Ahmed Hassan’ınçenesi kırılmış, senin benim gibi konuşuyor. Nasıl bir kırık, bunu da anlamadım, çözemiyorum. Büyük kulüpler problemli bir hafta yaşadıkları zaman kendini çabuk toparlayabilirler. Ama Beşiktaş bunu yapamadı, daha kötüye gitti.
Samet doğru tercih
Beşiktaş’ın elinde yaşlı bir kadro var. Gençler de bulunuyor, ama şu andan sonra ne kadar oynarlar bilemiyorum. Çökmüş ve kopmuş durumdalar.
Beşiktaş Samet Aybaba’yı düşünüyormuş, bence doğru da yapıyor. Bugünkü Trabzon’un temelini o attı. Gökdeniz yedekti oynamıyordu, Samet çıkardı, oynattı yıldız oldu. Zaten o da yıldızlığa müsait. Fatih Gaziantep’e verilmişti, geri getirtti, o da yıldız oldu. Samet bir beraberlik ruhu kurdu ve onun arkasından gelen Ziya Doğan da mükemmel bir takım birleşmesiyle olağanüstü güzel oynayan bir Trabzon ortaya çıkardı. Samet kenara atılacak, sıradan bir antrenör değil. Beşiktaş’ın çok iyi düşünmesi lazım.
Öze dönmek önemli
Bugün Daum F.Bahçe’de doğrudur, başarılı oldu, takımı şampiyon yaptı. Şampiyonlukla başarısızlık bir anda silinir, ama biz uyarıyoruz. Benim için F.Bahçe’de geleceğin antrenörü Aykut Kocaman’dır. Öz, öze dönmek farklı bir şey. Dilinden anlamak, oyuncularla diyalog farklı. Alman’ın hayat anlayışıyla, onun bir profesyonele yaklaşımıyla Türk’ün yaklaşımı bir değildir. Almanya’da futbolcu yedek kaldı mı, çıldırır. Bizde teselliyi farklı yollarla arar. Bu hayat görüşünü ve anlayışını yakalamak önemli.
Komploculara koz vermeyin
* Trabzon’un Galatasaray’a yenilmesini ve bitime bir hafta kala şampiyonluğu kaybetmesini neye bağlıyorsunuz?
Trabzonspor, G.Birliği ile zorlu bir maç oynadı. Yorgun, kendini toparlayamamış olabilir. Kupa kazanmanın getirdiği rehavet de olabilir. Tabii bir de G.Saray’ın onur mücadelesi vardı. Yanlış beyanatlarla G.Saray bu maç öncesi farklı bir konuma geldi. Ama bunu çıkaran yine kendisi. Ergun Gürsoy, çıkıp ‘Benim gönlüm Trabzonspor’dan yana’ derse ve önlerinde Trabzon maçı varsa, bu spekülasyonlar yaratılır. Belli bir konumdaysanız, bazı şeyler içinizden de geçse, söylemeyeceksiniz. İdarecilik, Fair Play bu.
Milli golcü, yine ‘Benim gönlüm Trabzon’da’ dediği zaman zaten komplo üreten, şikenin, teşvik priminin, teşvik primini savunan idarecilerin olduğu ülkede, bu sözler nasıl yorumlanacaktı. Ama G.Saray’ın zaten böyle bir şey yapmasının imkanı yok. Futbolcu istese de, idarecisi istese de yapamaz. Çok şanlı bir geçmişi var. Beşiktaş iyi gitseydi bugün Trabzonspor ile F.Bahçe var mıydı piyasada? Ancak 2-3’üncülük için yarışacaklardı.
Pislik diz boyu
Şimdi herkes öküz altında buzağı arıyor. Haklı, çünkü pislik de dizboyu olmuş. Sonra bilmem kimler kalemlerini kırdı, diyorlar. Kim kırdı? Sen de bunları söyleme kardeşim. G.Saray idarecisi olarak bunu söylemeye hakkın yok. G.Saray böyle şeyleri kaldırmaz. Hem kendileri çıkartıyorlar, hem de sağa sola kendilerini kurtarmak için çamur atıyorlar. G.Saray yenilseydi neyle suçlanacaktı, kim suçlanacaktı? Trabzon güçlü bir takım kazanabilirdi de. Üstelik G.Saray 7 oyuncusu sakat olduğu için eksik gidiyor. Bir idarecinin ve futbolcunun G.Saray’a bu damgayı yedirtmeye hakkı var mı? Herkes zaten bahane arıyor. Komplo üretenlere bu silahı vermeyeceksin.
Disiplin olmalı
Trabzon cephesinden de bir takım beyanatlar var. Hem de tehdit beyanatları. Böyle futboldan gelmiş başkana yakışmıyor. Federasyonu ‘Bizim seyircimiz bunu unutmaz’ diye tehdit ediyor. Oysa sahaya insanlar girdi. Herkes konuşmasına, bulunduğu yere dikkat edecek. Çünkü önemli yerde bulunan insanların beyanatları büyük olaylar doğurur. Böyle komplo teorileri üretilir, herkes suçlanır.
Bundan sonra böyle şeyler yapılamayacak, yeni kanun çıkıyor. Popülist yaklaşımlar, hakemlere yüklenmeler ve fazla konuşmak artık yok. Herşeyin bir disipline girmesi lazım. Her ağzını açan, birbirine hakaret edemeyecek.