22 Ağustos 2004
<B>FENERBAHÇE</B> 3-0 kazandı ama her şey güllük gülistanlık değil. Birinci devre oynanan futbol tam bir facia. Kazanmasına kazandı, ancak her zaman karşısında böyle rakip bulamaz. Her takım, İstanbulspor gibi, orta sahada kazandığı topları böyle kötü kullanmaz.
Fenerbahçe’nin bu galibiyet için üç kişiye teşekkür etmesi lazım... Kim bunlar Ümit Özat, Tuncay ve Alex. Bu üç oyuncu bireysel çabalarıyla maçın kaderini değiştirdi. Tuncay müthiş mücadele etti ve şahane bir gol attı. Bu golde Alex’in verdiği pas mükemmeldi. Brezilyalı bu tür pasları her zaman atıyor. Önemli olan onu böyle pozisyonlarda topla buluşturmak. Yetenekleri ve farkı buralarda ortaya çıkıyor. Ümit Özat’ın soldan gidip Van Hooijdonk’a kestiği top mükemmeldi. Hollandalı bu pozisyonda gol atılacak en iyi yere gitti, Ümit de zaten topu oraya gönderdi. Üçüncü gol ise tam anlamıyla ders niteliğindeydi. Alex burada bütün klasını ve becerisini gösterdi.
Boşuna yoruluyorlar
Atılan bu güzel gollerin dışında Fenerbahçe adına olumlu sayabileceğimiz pek bir şey yoktu. Takım doğru dürüst futbol oynamıyor. Çünkü, orta sahasız oynuyor. Orta alanda top tutulamadığı için, habire geriden topu şişiriyorlar. Bu yüzden de oyuncular kişisel becerilerini gösteremiyor. Üstüne üstlük boşuna yoruluyorlar.
Fenerbahçe’deki bu yanlışları herkes gibi Daum da görüyor, biliyor, ama inat ediyor. Niye, kime karşı inat ettiğini de anlamak mümkün değil. Basına karşı mı? Basın, gördüğünü yazıyor... Diyor ki, ‘Serkan’ı orta sahada oynat.’ Ama Daum, ısrarla sağbekte görev vermeye devam ediyor.
Bu sistemle olmaz
Böyle anlamsız inatla lig şampiyonluğuna gidilmez. Kaldı ki, Türkiye Ligi asla küçümsenemez de. Fenerbahçe, bu oyun sistemiyle devam ederse Şampiyonlar Ligi’nde felakete uğrar. Ama yok Avrupa için ayrı bir sistem uygulanacaksa, bu daha da kötü olur. Çünkü, futbolcu alışmadığı bir oyun kurgusuyla oynamak zorunda kalır.
Fenerbahçe’nin bir an önce bu orta saha sorununa çare bulması lazım. Dikkat edin, ilk gole kadar oyunun hakimi İstanbulspor’du. Çünkü orta saha üstünlüğü onlardaydı, dolayısıyla topa daha fazla sahip oldular. Ama forvetleri pısırık olduğu için ve bir de karşılarına Servet gibi güçlü, savaşçı, her topa basan bir defans oyuncusu çıkınca başarılı olamadılar.
Daum bu inadı bıraksın. Serkan’ı isterse hiç oynatmayabilir ama, sağbekte kesinlikle denememeli. Kaldı ki, elinde Fatih Akyel ve Önder Turacı gibi iki milli oyuncu var. Bu oyuncuları kullan. Ama sakın orta adamından sağbek yaratmaya çalışma.
Yazının Devamını Oku 19 Ağustos 2004
Ligdeki hiçbir takım hazır değil ki, Milli Takım, Dünya Kupası Grup Eleme maçına hazır olsun. Ligler bizde yeni başladığı için oyuncularımız da hazır değildi.
Ersun Yanal’ın yanlışları var mıydı?
Bu maçta o kadar çok oyuncu denemesinin bir manası yoktu. Oynadığı şehire hoş görünecek diye oyuncu değiştiriliyor. Bu olmaz. Bu maçta kim kime uyum sağladı. Oynayacaklar oturuyor. Diğerleri oynuyor. Garip bir maç oldu. Milli Takım, kadrosu oturmuş takım demektir. Eğer tereddütlü yerleri varsa o zaman oyuncu denenir. Ersun Hoca kimi tanımıyor ki, burada oyuncu deniyor. Böyle hazırlık maçı olmaz. Bu tür maçları da ciddiye almıyorum. Bu fikrim yensek de böyle, yenilsek de.
Takımın en iyisi kimdi?
‘Ah şu da ne iyi oynadı’ diyeceğim oyuncu yok. Takımı götürecek Emre sinirli. İkinci devre Nihat’ı görmedim. 3 kere top ayağına değdi. Bu nasıl oyuncu. En büyük özellikleri star havasında olmaları. Ama o yıldızlar sahada yok. Oynamıyorlar. Fazla işleri yapacak becerileri yok.
Yazının Devamını Oku 17 Ağustos 2004
Sen orta saha için transfer ettiğin bir oyuncuya sağ bekte görev verirsen, Önder Turacı’yı da kaybedersin. Alex’in düzgün bir oyuncu olduğunu herkesin bilmesi lazım. Futbolcular kendi kafasına göre top oynuyor. * Alex ilk maçını oynadı. F.Bahçe’nin oyun şablonunu nasıl buldunuz. Alex faydalı olacak mı?
Alex’in Fenerbahçe’ye bir güç katacağı kesin. Burada sorun Daum’da. Alman hocanın Alex’i nasıl kullanacağı önemli. Brezilya Milli Takımı’ndaki gibi forvetin arkasında oynatmayı düşünüyor ama yanında onun yükünü taşıyacak isimlere şans vermeli. Serkan’ı kesinlikle Alex’in yanında oynatması gerekiyor.
Serkan’ı savunmanın sağında oynatmak, Önder’i de kaybetmek demek. Üstelik orta sahadaki dinamizmini yitiriyorsun. Daum bunu bir türlü anlayamadı. Bu anlayışla Alex’i kullanamazsın. Adam topu ayağına istiyor. Ama bu topu onun ayağına kim verecek? Çok geriye gelip top alıp, götüren bir adam da değil. Belki ileride olacak. Bu halini ne Alex ister, ne de Fenerbahçe seyircisi.
O zaman tatsız bir durum ortaya çıkacak. Bir insan elindeki oyuncudan maksimum randıman almalı. Ama Daum, inadına devam ediyor. Nobre hazır değil, Hooijdonk 35 yaşında ve neredeyse en emniyetli oyuncun. Adamın iyi niyetinden kimse şüphe etmiyor. Böyle bir oyun tarzında kimi getirsen oynayamaz.
Transfer iyi ama...
Fenerbahçe kendi sahasında top oynuyor, iyi transferler yapılmış. Türkiye’nin en iyi oyuncuları alınmış, kadro güçlenmiş. Serkan orta alan için alınmış. Geçen yıl orta sahası yoktu. Daum sanki mahsus yapıyor.
Alex’in düzgün bir oyuncu olduğunu herkesin bilmesi lazım. Futbolcular kendi kafasına göre top oynuyor. Hooijdonk haricinde takım bildiğini okuyor. Koskoca Fenerbahçe gerideki adamlarla, sağ açıktan , sol açıktan gelen ortalara mani olamıyor mu? O zaman bunların hepsi antrenör hatası.
Fenerbahçe bu kafada oynarsa olmaz. Tabii ki iki santrfor oynamalı. Hücum yaparken çoğalacaksın. Dama taşı gibi olduğun yerde durmayacaksın. Gidip orta sahada mücadele edeceksin. Bakın dünyada bütün büyük paraları gol atan ve oyunu yönlendiren oyuncular kazanır. Bu, dünyanın her yerinde böyle. Fenerbahçe orta sahasız oynuyor. Aurelio müthiş iyi niyetli oyuncu. Ama yetenekleri sınırlı. 45 metreden topu arkadaşına verecek birisi değil. Zaten adam yoruluyor. Eskiden bir Ümit Özat vardı birşeyler yapıyordu. Aurelio standart bir oyuncu olunca, kendini dinlendiremiyor.
Kondisyon sorunu yok
Düşün, orta alandan bir şut atan adam yok, gollük pas veren yok, ver- kaça giren, adam kaçıran yok. Hem iyi oyuncuları al, hem de oynadığın oyuna bak. Haa, Fenerbahçe’nin kondisyon sorunu yok. Alex’in yaptığı asist değildi. Kalabalığa orta yaptı. Karambolde kafalardan sekip gol oldu. Tuncay’ın attığı golde hem Servet’in hem de Tuncay’ın becerisi var. Hele Tuncay o gelen topu göğsüyle stop edip gol yaparak büyük bir beceri gösterdi.
* Peki ne yapmalı F.Bahçe?
Eğer Samsun, F.Bahçe’nin isminden korkarak İstanbul’a gelmezse, durum farklı olurdu. Hakem hata yapabilir. F.Bahçe’nin yediği golde 3 kişi ofsayt olduğu halde gözden kaçtı. İyi ki skoru etkilemedi.
Fenerbahçe’nin artık elinde iyi oyuncuları var. Eskiden bu kadar alternatif yoktu. Gelgelelim ki, bunları kullanamıyorsun. Fenerbahçe’nin antrenörü sanki takım iyi oynamasın diye uğraşıyor. Sahaya çıkardığı takım ve dizilişiyle hayal kırıklığı yaratıyor. Bu kadar ucuz olmamalı. Birileri çıkıp sen ne yapıyorsun diye sormalı. Bu kadar transfer yapılıyor ve ortaya konulan futbol, tribünleri çileden çıkarıyor. Transfer edilen futbolcuların hiç birisi yerinde oynatılmıyor. Bir tek Alex’i yerinde oynatıyorsun. Ama onu da zaten sağır sultan biliyor. Çünkü adam Brezilya Milli Takımı nda o bölgede oynuyor. Ama Brezilya’da etrafı dolu, burada bomboş.
Çok konuşuyoruz
* Hakemlerin iki haftalık performansını nasıl yorumluyorsunuz? Bu sezon yine hakemler konuşulacak mı?
TÜRKİYE’de olduğu gibi dünyanın hiçbir yerinde hakem eleştirilmez. Burası garip bir ülke. Avrupa’da hiçbir hakem yorumculuk yapmaz. Biz her şeyin tersini yapıyoruz. Hakem, kitaba göre hakem olur. Ondan sonra kendi becerisiyle devam eder. Bir tanesi doğru süzüyor, diğeri yanlış süzüyor. Fazla ısrar edilmesinin bir anlamı yok. Zaten adam belli eder kendini. Ya güle güle diyeceksin, ya da adam edeceksin.
Gururla olmaz
Dünya Kupası’nda bir tane hakemimiz yok. Hani hakemlerle ilgili kimse konuşmayacaktı? Hani kanun çıkmıştı? Herkes saygı göstermeli. Collina’yı İngilizler, Fransızlar istiyor. Biz de yabancı getirebiliriz. Gururumuzdan mı kaybedeceğiz? Demek ki Türk hakemliği doğru yolda değil. Hep şaibeli bir durum var ortada. Hep kötü niyet aranan bir durum var. Bu kadar çok TV konuşmasıyla hakemler bir yere gitmez. Daha iki hafta oldu başladık adamları ezmeye. Kart yanlış çıkar, penaltı yanlış verilir. Öyle bir anlatıyorlar ki, sanki hakem hata yapmazsa Beşiktaş farklı kazanacak.
Türkiye’de hakemden başka konuşacak bir şey yok mu? Takım nasıl oynuyor, ne yapıyor, kimse söylemiyor. Bu kadar konuşulursa, zararını Türk futbolu görür. Bir kulübün galibiyeti veya mağlubiyetini sadece hakeme bağlamak son derece yanlıştır.
Sergen, Alex’ten daha çok koşuyor
* Beşiktaş’ta Sergen kulübeye hapsoldu. Vicente Del Bosque ne yapmak istiyor. İspanyol hoca haklı mı?
Sergen Yalçın ilginç bir oyuncu. Her takımın isteyeceği yetenekte. Ama profesyonellik anlayışı yanlış. Kaan Dobra’nın forma giydiği takımda Sergen yedek kulübesinde oturmayı kendine yediremez. İzzeti nefis meselesi yapar.
Sergen ‘Ben böyle iyi gidiyorum, oynasam da olur, oynamasam da’ diye düşünürse, ileride acı çeker. Hiç bir profesyonel düşüncesi yok. Bir günlük iznini Bodrum’a giderek güneş altında kullanıyor. Hem kendine, hem arkadaşlarına saygılı ol. Bu tip davranışlarına Beşiktaş yönetimi de bir şey demiyor. Böyle bir yeteneğe Del Bosque’nin de ilgi göstermesi lazım.
Sergen, Alex’ten daha fazla koşuyor. Oynadığı zaman en azından kendini hissetiriyor. Bu adamı kullanmalısın. Alex’i alan Daum, bilgisinden, kalitesinden yararlanmak istiyor. Sen de Sergen’in yeteneğini değerlendir.
Bazı oyuncular çalışkanlığı, bazıları da klasıyla kadroda yer bulur. Sergen, klası ve zekasıyla bu takımda mutlaka yer almalıdır.
Beşiktaş’ın forması ağırdır. Bu formanın içindeki oyuncular rakipten çok üstün olmazsa da formanın ağırlığı ile sonuca gitmeli. Sergen, Cordoba, Ronaldo oynamıyor. Türkiye’nin en iyi stoperlerinden İbrahim Toraman bile oynamıyor. Beşiktaş sanki sıradan takım olmuş. Beşiktaş formasını taşımak zordur. Herkese giydiremezsin. Diğerlerinden farklı olması lazım. Beşiktaş bundan önce böyle oyunculara sahip olduğu için büyük oldu. Efsane bir tarihi var. Ama bu transferlerle standart bir kadro kurdunuz.
Yazının Devamını Oku 15 Ağustos 2004
<B>BU </B>Fenerbahçe, oynadığı futbolla maalesef hiç ümit vermiyor. Bir ilk 45 dakika oynadı ki, resmen sokağa atıldı. Sadece duran toplara dayalı futbol anlayışıyla ligde gol atarsın, kazanırsın, ama Avrupalılar ile hiçbir şekilde mücadele edemezsin.
Koca orta sahayı bir tek Aurelio’ya bırakmışsın. Serhat sağda, Tuncay da solda ileriye dönük oynuyor. İleri ikilideki oyunculardan Nobre hazır değil. Ne depar, ne de çabukluk var. Üstüne üstlük oyun takibi de yoktu.
Marcio Nobre’nin yanındaki Hooijdonk, bildiğimiz gibiydi. Çok süratli değildi, ama iyi niyetle çalıştı. Bu ikilinin arkasında da Alex oynadı. Brezilyalının, çok koşan, mücadele eden bir oyuncu olmadığını herkes biliyor.
Alex’in dilinden anlayacaksın, yardım edeceksin, O’na göre oynayacaksın. Şu garipliğe bakın ki, bu beş kişinin içinde orta sahaya en fazla yardım eden de 34 yaşındaki Van Hooijdonk’tu. Seyirci de bunun farkındaydı ki, penaltı kaçırmasına rağmen alkışlayıp moral verdiler.
Bir de Tuncay zaman zaman geriye geldi, ama o da sadece boş top almak içindi.
En iyisi Servet’ti
Gelelim geri dörtlüye. Luciano oyuna hiç katılmıyor. Servet, defansın ve takımın en iyisiydi. Her topu kesmek için olağanüstü mücadele etti. Daum, akıl almaz bir biçimde Serkan’a yine sağ bekte görev verdi.
Sanki bu oyuncuyu öldürmek için uğraşıyor, o müthiş futbol bilgisiyle! Daum böyle yaparak orta sahanın da canına okuyor.
Halbuki Serkan, orta sahayı çabuklaştırsın, mücadele gücünü artırsın diye, rica minnet alındı Gençlerbirliği’nden. Yine de Serkan, elinden geleni yaptı. Penaltıya neden olan ortayı da O yaptı zaten. Sol bekteki Ümit Özat da sadece defansif oynadı.
Şu işe bakın ki, büyük umutlarla alınan Fabiano’nun yerine Ümit Özat sol bekte oynuyor. Neymiş, Fabiano fazla ofansif oynuyormuş. Koskoca Fenerbahçe, Samsunspor’dan korkar mı? Tabii ki, ofansif oynayacak. Üstelik 40 bin seyircisi önünde...
Normalde kazanamazdı
Böyle futbol anlayışı olur mu? Beş kişi ilerde, dört kişi geride çakılı oynayacak, koca orta saha bir tek futbolcuya kalacak... Bu mantalitedeki bir takımın Avrupa’da başarılı olması mümkün mü?
Orta sahada top kullanılmadığı için sürekli ileriye uzun pas atıldı. Bu uzun toplar yüzünden Hooijdonk anormal bir şekilde yıpratılıyor. Çünkü rakip defans oyuncuları habire adamın üstüne basıyor. Normal şartlarda Fenerbahçe’nin kazanması mümkün değildi. Allah’tan Luciano’nun kafasından seken bir top filelere gitti de, oyunun dengesi birazcık F.Bahçe lehine değişti.
Böyle Fenerbahçe, böyle takım, böyle futbol olmaz. Yazık günah harcanan paralara. Bir kere herkes şunu çok iyi bilsin ki, Fenerbahçe, mantalitesine kesinlikle uymayan bir antrenörle çalışıyor.
Bütçe yönünden sarı lacivertli kulüple asla kıyaslanmayacak Samsun, Daum’un saçma sapan icraatleri yüzünden orta sahayı istediği gibi kullandı. Biraz şansları olsaydı, Kadıköy’den puan bile çıkarabilirlerdi.
Yazının Devamını Oku 10 Ağustos 2004
Daum Fener’de kafasına göre denemeler yaparken, Del Bousque hala Beşiktaş’ı tanımıyor. Cimbom’un aldığı galibiyet büyütülmemeli, Trabzon ise içindeki karmaşadan kurtulmalı. F.BAHÇE
Daum garip şeyler yapıyor
FENERBAHÇE’nin antrenörü kendi kafasına göre değişiklikler, denemeler yapıyor. Hiç oynamayan Serkan sağbek oynuyor. Önder Turacı kulübede başlıyor. Nobre tam iyileşmeden oynuyor. Daum, kendi kendine bunalım yaratıyor. Elinde kadrosu var, çok iyi oyuncular da almış. Garip garip şeyler yapıyor. Tabii ki, futbolcularını eleştirecek. Antrenörün görevlerinden biri bu. Ama kendini de eleştirmesi gerekiyor. ‘Ben hatalıydım’ diyorsun. Antrenör hatalıyım demeyecek. Yönetim için özür diliyor. Bütün hazırlık dönemininin performansına bakacaksın. Sistemini ve oyun şablonunu oturtması gerekiyor. Her dakika, herkesin yeri değişmez.
Beyanatlarında çarpıklık var. ‘Benim değiştirecek, maçı çevirecek oyuncum yok’ diyor. Madem öyle, neden son 15 dakikayı bekliyorsun. 10 milyon dolar vereceksin, oynatamayacaksın. Böyle bir şey dünyanın hiçbir yerinde yok.
Dışarıda iki star bekleteceğim, takım kötü gidince oyuna sokacağım mantığı olmaz. Transferin en iyisini yaptın, hala hayıflanmanın manası yok. Orta sahaya aldığın Serkan’ı sen sağbekte oynatıyorsun. Her takıma lazım olan, dinamik, top kapan, rakibi oynatmayan bir ismi sağbek yapıyorsun.
Önder Turacı için ‘gelecek on yılın sağbeki’ diyorlar. Bunu da Milli Takım Antrenörü diyor. Bütün hazırlık maçlarında oynat, lige yedek soyundur. Adamı demoralize ediyorsun. Hala orta sahada iki kişi oynuyor. Aurelio-Ümit’in dışındakiler sahteden, ayıp olmasın diye geliyor. Alex ve Deniz gelecek. Neler olacak bakalım. Nasıl bir saçma takım ortaya çıkacak?
Fener iyi olur. Elinde imkanları, oyuncuları var. İyi bir kondisyoneri var. Her türlü imkan sunulmuş durumda. Az konuşacak, çok iş yapacaksın. Kendine kılıf aramaya çalışma. En mükemmelini yap.
Beşiktaş
Del Bosque kaliteyi tanımıyor
BEŞİKTAŞ’ın birçok oyuncusu ilk maçta forma giymedi. Tümer cezalı, Sergen yok. Bunu da anlamış değilim. Onur ve izzeti-nefis meselesi yapması gerekir. Sergen’in bu kadar vurdumduymaz olmaması gerekiyor. İnsan en azından ‘Ben neden yedek kaldım?’ diye gece uyumaz. Nasıl Milli Takım’a seçilmiyorum diye üzülüyorsan, Beşiktaş’ta da kendin için bir şeyler yapmalısın.
Benim anladığım kadarıyla eksiklere rağmen Del Bosque oyuncularının kalitesini anlayamamış. Yahut kendisine yanlış brifing verilmiş. Ronaldo bu takımın vazgeçilmezi. Oynaması lazım. Defansı toparlayan birisi.
Cordoba’nın kesinlikle kazanılması lazım. Bunlar biraz muallakta. Disiplin içine sokulmaları gerek. İbrahim Toraman stoper birisi. Onu orta sahada perişan etmenin anlamı yok. Kaan Dobra’yı 85 dakika oyunda tutuyor. Oyunu kenarlara yıkıp, Carew’i kullanmalısın. Van Hooijdonk bir yıldır sahada dayak yiyor. Carew daha ilk maçında oynadı. Hakemler onların lehine faul verince, kötülük yapmış kabul ediyorlar sanki. Defans oyuncusu tabii ki, faul yapacak. Ama bunu hakem görmeli. Eğer görmezse, oyuncu sinirleniyor.
Hakem objektif olmalı. Hisleriyle hareket etmemeli. Özellikle bu iki oyuncuya karşı daha hassas olmalılar. Beşiktaş da düzelecek ama düzgün takım kurulmalı. Antrenör daha takımı iyi tanımamış. Bir İspanyol daha geldi. O da takıma girecek. İlk maçlarda kaybetmek çok önemli değil. Ama zamanı iyi değerlendirmek şart. 3-4 hafta sonra kadro şekillenmeli. İbrahim Akın diye yetenekli bir oyuncu alınmış. Kenarda bırakılmamalı. Hem çabuk, hem süratli ve topu iyi kullananan bir oyuncu. Şimdi İbrahim oturacak, Kaan Dobra oynayacaksa, haksızlık olur.
G.Saray
Galibiyet şişirilmemeli
GALATASARAY’da Hakan çok önemli bir güç. Kafasını, ayağını iyi kullanıyor. Stoper-libero arasında oynuyor. Arkadaşlarına kollektif yardım ediyor. Ama Galatasaray bu galibiyeti fazla şişirmemeli. Patronlar sahada belli olmalı. Conceiçao alınmışsa, sahada patron olmalı. Ama durum öyle değil, ayağına her top alan kendini patron sanıyor. Hasan Şaş topu ayağına alınca, üç kişi geçmeden pas vermiyor. İyi niyetle oynuyor ama takımı frenliyor. Song iyi bir defans oyuncusu. Ama bu yüzden kabak çiçeği gibi açılmanın anlamı yok.
Hakan Şükür’ün yanına iyi bir oyuncu bulmalısın. Buraya üç tane aday var. Arif, Ümit Karan ve Necati. Ama bunların uyum sağlaması lazım. Kendi kafalarına göre oynayamazlar. Sahanın tek egoist olmayan oyuncusu Hakan Şükür. Eğer uyum sağlarlarsa, Galatasaray fazla yararlanır. Üçü de gol atabilen oyuncular.
Hoşuma giden, takımların büyük kulüplere karşı müthiş enerjili ve akıllı oynaması. Ç.Rize ve Malatya, Fenerbahçe ile Beşiktaş’ın burnundan getirdi. Galatasaray, Konyalı Altan’ı durduramadı. Zaten hayret ediyorum bu çocuk neden büyüklere gelmiyor. Tek başına G.Saray defansını perişan etti.
Galatasaray daha çok koşmalı, çok çalışmalı. Çok üstün oldukları için Porto’yu yenmediler. Mücadele ve enerji ile yendiler. Bunu lige de yansıtmaları lazım. Eski Galatasaray’dan çok daha iyi olacakları kesin. O bunalım bir daha yaşanmaz. Lorant devrinde Fenerbahçe de yaşamıştı. Büyük takımlar kolay atlatamıyor. Beşiktaş da geçen yıl yaşamıştı.
Trabzon
Kendine problem çıkarıyor
TRABZONSPOR kendi kendine problem çıkarıyor. Başkan bir taraftan, antrenör bir taraftan. Başkan çıkıyor, ‘lig şaibeli’ diyor. Sonra da şaibenin muhattabı Haluk Ulusoy’u desteklediğini deklare ediyor. Antrenör çıkıyor, takım kazandığı halde konuşuyor. İkinci olmuş bir takım, ligi sallıyor. Ama enteresan şeyler yapıyor. Yattara diye bir yeteneği son dakikalarda sahaya sürüyor. Tamam da Trabzon’un bir bütçesi var. Sen elindeki malzemeye göre işini yapacaksın. Ziya da Daum’un başka bir versiyonu olmaya başladı. İkide bir sorunlar çıkarıyor.
Şenol Güneş’in ismi ortalıkta dolaşıyor. Ne kadar doğru bilemem ama, Ziya Doğan’ın da bu kadar çok konuşması hoş değil. Bunlar Trabzon’a zarar verir.
Trabzon lige iyi bir başlangıç yaptı. Hala konuşmanın manası yok. İmkanları bu demek ki. Üstelik kazanıyor. İnşallah Dinamo Kiev’i eleyerek Şampiyonlar Ligi’ne katılırlar. O zaman daha iyi bir oyuncu daha alabilirler.
Ankaraspor Birinci Lig’de ilk kez oynuyor. Tecrübesi olmayan bir ekip, daha ilk sezonunda Ankara’da TSYD Kupası’nı kazandılar. Lige de Sebat galibiyetiyle başladılar.Samet Aybaba’yı tebrik etmek lazım. Beşiktaş’ın eski oyuncuları fevkalade disiplinli ve olumlu işler yapıyorlar. Ziya Doğan, Rıza Çalımbay ve Samet Aybaba’yı kutlamak gerekir. Fenerbahçe’den bir tek Aykut Kocaman istikrarı yakaladı. Tabii ki Aykut’un ideali F.Bahçe, diğerlerinin de Beşiktaş’a gelmek. Ama çok konuşarak kendi durumlarını sarsmasınlar. Rıza’yı dinledim, mükemmel konuştu. Sporculuğunun dışında iyi bir teknik adam olacağını da gösterdi.
Dirençli rakipler
Büyüklerin ilk maçlarını ilk haftada değerlendirmek doğru olmaz. Çok dirençli ve güçlü rakipler buldular karşılarında. Fenerbahçe 2-0 öne geçti, puan kaybetti. Maçı da kaybedebilirdi. Beşiktaş son saniyelerde beraberliği kurtardı. Bülent ikinci golü boş kaleye atamadı. Durum değişik olurdu. Galatasaray da güçlü bir Konya ile oynadı. Hakan’ın üç golüyle kazandı. 2-1 iken geri pası olmasa, durum farklı olabilirdi.
Rüştü’yü beğeniyorum, gelsin
Ben Rüştü’yü beğeniyorum. Tamam çok kötü goller yedi. Belki de Avrupa maçlarında başarılı olamadı. Emniyetli bir kalecinin arkada olması futbolcular için önemli bir itimat. ‘Bunu çıkarır, buna izin vermez’ diye düşünürler. O güveni verebilen bir kaleci.
Fenerbahçe’ye gelmesini isterim. Çünkü buraya gelirse, milli forma için de avantaj olacak. Ama mali durumu ne olur. Kendisi de oynamak istiyorsa, fedakarlık yaparak geri dönecek. Haa, para mı alırım derse, buna diyecek bir şey yok.
Benim gördüğüm kadarıyla Volkan iyi kaleci olacak. Fakat bir yıldır kendini hiç geliştirmiyor. Hataları da aynı. Demek ki, iyi eğitilmiyor. Sözüm fizik yönüne değil. Beyin olarak gelişmeli. Şampiyon takımın kalecisi daha iyi olmalı. Immel’in yanına bir kaleci antrenörü daha almışlar. Bunun kararını kim veriyor? Zaten senin elinde eski dönemde kaleyi korumuş, diplomalı Yavuz Şimşek var. Öyle garip işler yapılıyor ki, Daum mu tanıyor da bu antrenörü istemiş. Benim anladığım kadarıyla Daum zaten Serkan’ın ne olduğunu anlamamış. Bırak kaleci antrenörünü..
Yazının Devamını Oku 7 Ağustos 2004
Fenerbahçe, 2-0 öne geçtiği maçta kolayını yapacakken zoru gerçekleştirdi. İlk yarı komple takım hüviyetindeki takım, ikinci yarıda sahadan silindi ve panik içine girdi. FENERBAHÇE’nin kazanması gereken bir maçtı. Üstelik 2-0’lık bir avantaj yakaladı. Yani, deplasmanda işin zorunu yapmışsın, kolayını yapacakken zorlanıyorsun. Teselli, ilk maç olması. Her şey hoşgörülebilir.
Rize’deki maçın ilk yarısında fevkalade bir Fenerbahçe vardı sahada. Topu iyi kullanan, gol pozisyonları yakalayan taraftı. Penaltıdan gelen ilk golün ardından Van Hooijdonk’un güzel vuruşuyla fark ikiye çıktı. Topu iyi kullandı, yardımlaşmayı gerçekleştirdi. Komple iyi bir takım hüviyetindeydi F.Bahçe. Ya ikinci yarı.. Tam tersi. Bambaşka bir F.Bahçe. Panik halinde, eli ayağına dolaşan, ne yapacağını bilmeyen bir takım.
F.Bahçe’nin defansında 4 tane uzun adam var. Luciano, Fabiano, Servet, Önder kenarlardan yapılan ortalarda hava toplarını alamıyorlar. Kaleci Volkan topa çıkamıyor, zamanlama hatası yapıyor. İkinci yarıda her türlü ikili mücadelede varını, yoğunu ortaya koyan ve topu kazanan bir Rizespor var. Ev sahibi takım topu da iyi kullanıyor.
Neden riske edildiler?
Şimdi sorarım; eğer Önder ile Nobre sakatlıklarına rağmen oynayabiliyorlarsa, neden bunlarla oyuna başlanmaz? Sakatlarsa, sonradan da olsa sahaya sürülüp, riske edilmeleri daha tehlikeli değil mi? Yani, onlarla başlamamak hata, sonradan oyuna sokmak ikinci büyük hata. Bu tabii eğer sakatlıkları varsa geçerli.
İkinci yarıda ne yaptığını bilmeyen bir Fenerbahçe vardı. Bu kadar bilinçsiz bir takım olabilir mi? Topa basıp da oyunu ağırlaştırarak, hakimiyeti elinde tutacak bir tane oyuncusu yok muydu? Rize’nin bu bölümde saldıracağı belliydi. Hele golü de ikinci yarının başında bulunca, bu kaçınılmaz oldu. Biraz akıllı oynayıp, bu bölümlerde araya toplar atsaydı, gol pozisyonları yakalayabilirdi. Ama ayağındaki topa sahip olamadı, kullanamadı. Attığı her topu rakibe ikram etti. F.Bahçe’de panik vardı. Nasıl böyle bir F.Bahçe olabilir? Rakibe sağlam girse, ‘maçı berabere bitirmeyeyim veya mağlup olmayayım’ diye dirense her şey farklı olur. Ama onu da yapamadılar. Çünkü o disiplinli F.Bahçe gitmiş, ikinci yarıda rakibin arkasından koşan, ikili mücadeleleri kaybeden, ne yaptığını bilmeyen bir takım geldi. Hadi bir tane gol yedin yine de avantajlısın, onu korumaya çalış, ama o da yok.
Rize’nin sert oynayacağı, varını yoğunu ortaya koyacağı belliydi. Sert girecekti. Kendi evinde oynuyor, yenilmek istemiyor, F.Bahçe gibi büyük bir takımdan puan almak istiyor. Seyircisine güzel görünmek hakkı. Rizespor ikinci yarıda F.Bahçe’nin iki katı daha hızlıydı.
Formadan tutarak oynanmaz
Bu maçta bir gerçek daha ortaya çıktı ki, hekemler arkadan oyuncu tutma, arkasından çekme gibi olaylara sessiz kalmayacak. Doğrusunu da yapıyorlar. Futbol böyle arkadan çekmek, formadan tutmakla oynanmaz.
F.Bahçe’nin topu istediği ritme sokacak oyuncusu var, ama bunu yapacak kafası yok. Penaltılar penaltı. 18 içinde ikili mücadelede o hareketi yapıyorsan hakem verir. Sen de 18 içinde değil, uyanıklık yapıp dışında rakibi durduracaksın. F.Bahçe yediği penaltı golünün mazeretine sığınmasın, oyuna hakim bir takım ikinci yarıda bu kadar değişemez.
Başlangıç maçları hep zor. Ama 2-0 galipken, ‘işi kolaylamışsın’ demektir. Büyük takımlar, büyük transferler yapmış ve kadrosunu güçlendirmiş takımlar bunu yapmaz. Van Hooijdonk’un dışında oyuna ağırlığını koyacak oyuncusu yoktu. Bu kayıp şimdi hiçbir şey ifade etmez. Ama F.Bahçe’nin kazanması gereken bir maçtı. Tuncay ve Murat’ınkiler gibi pozisyonları da harcarsan, rakip 2-2 yapar. Büyük takım böyle demoralize olmaz, oyun anlayışından ve disiplininden bir şey kaybetmez.
Yazının Devamını Oku 3 Ağustos 2004
Orta saha büyük sorun, koşmuyor, savunmaya, hücuma yardım etmiyor. Geçen yılki anlayış devam ediyor. Yani Daum’un kafası değişmemiş. Bu görüntü ile F.Bahçe ne Şampiyonlar Ligi’ni ne ligi götürebilir, hiç bir takıma bir üstünlük kuramaz.
Juventus maçında izlediğiniz Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi için hazır mı? Eksikleri ne Fenerbahçe’nin?
BAKMAYIN Juventus galibiyetine... Çünkü özel maç başkadır, lig maçı başkadır. Rakip Juventus olunca, farklı bir görüntü ortaya çıkıyor. O maçta oyuncular kendini göstermeye, ‘Biz de büyük oyuncuyuz’ demeye çalışıyorlar.
Ama F.Bahçe’de orta sahada oynayan oyuncuların geriye hiç yardımı yoksa, -Serhat ve Tuncay’dan söz ediyorum- Şampiyonlar Ligi ve ligde iyi günler beklemiyor sarı lacivertlileri. Savunmaya yardım eden iki isim var, biri Hooijdonk diğeri ise Aurelio.. Aurelio’nun müthiş bir çıkışı var. İleriye doğru oynuyor, mücadele ediyor.
Savunmadaki iki bek, sağ kanatta Önder Turacı ve sol kanatta Fabiano çok iyi. Ama sorun bunlarda değil. Sorun orta alanda. Dinamik, çalışan, top kapan, takımı hücuma kaldıran oyuncu yok.
İşte beni korkutan şey bu. Fenerbahçe eski kafayla devam edecek gibi görünüyor. Serkan gibi orta alanda top kapan, mücadele eden bir oyuncu takıma giremiyor. İkinci yarıda oyuna alınıyor. Yani Daum’un kafası değişmemiş.
Orta sahan kalabalık ama ne müdafada, ne de hücumda gücün yok. Bu bana büyük bir tehlike olarak görünüyor. Bu orta saha ile F.Bahçe ne Şampiyonlar Ligi’ni ne ligi götürebilir, hiç bir takıma bir üstünlük kuramaz ve farkını gösteremez.
Deniz, Serkan, Alex, Nobre gibi 4 önemli eksik vardı Juventus maçında. Bu oyuncular kötü görüntüyü silemez mi?
BU oyuncuların takıma katılması elbette iyi sonuçlar verir. Ama dediğim gibi onları doğru dürüst mevkilere yerleştirmek önemli. Nobre’nin yanında bir golcü daha oynamalı. Tek golcüyle hiç bir takım oynayamaz. Şimdi düşünüyorum, Deniz’i nerede oynatacak Daum? Onun yeri belli ama garip düşünceler içinde Alman hoca. Alex’in yeri de belli. Ama ukalalık eder, ‘Ben Alex’i de keserim’ derse, yani Ortega’ya yapılanın bir benzerini sahneye koyarsa, bu kadar kıymetli bir oyuncu da kaybetmiş olur.
Alex sorun olacak gibi
Alex’in gelişi bu eksikleri giderir mi? Brezilyalının katkısı ne olur?
BANA göre Alex’in gelişi -ki bu tabloya göre elbette- daha büyük problem çıkaracak. Alex, fazla koşan bir oyuncu değil, zekası ve yeteneği ile sahada o. Zaten fazla koşan oyuncu yıldız olamaz. Yıldız oyuncuların sahada diri kalması lazım. Ama bakın F.Bahçe’ye, Hooijdonk’u bile diri tutamıyor sahada. Bu orta alana bir de Alex gelirse bir kişi daha eksilecek F.Bahçe’de.
Sarı lacivertli takıma büyük güç katacağı kesin. Ama Alex, orta sahası top kapan, mücadele eden takımda iş yapar. Şimdi, böyle bir orta sahası yok F.Bahçe’nin. O zaman Alex ne yapacak?
Bu görüntü değişir mi? Değişmeli elbette. Ama bu şu ana kadar çoktan yapılmalıydı. Yapılmadı. Daum, bu sistemde devam ederse, bu çok büyük bir hata olur.
Orta sahada oynayacak, top kazanacak, mücadele edecek tek adam Serkan. Ama o da sağ bekte oynatılıyor. Bir antrenörün en büyük görevi, ‘Hangi oyuncu, hangi mevkii de, en iyi verimi verir’ onu bulmak. Çünkü antrenör oynamıyor sahada. Hoca kendi kafasına göre gidemez, böyle bir lüksü olamaz. Bir antrenör, ‘Ben öyle istiyorum, sistemim bu. Oynayan oynar, oynamayan gider’ diyemez. İyi antrenörlük bu değildir.
Jöleyi bırak Volkan
Volkan’ı nasıl buldunuz? F.Bahçe’de, Volkan problemi var mı?
PENALTIYI kurtardı, morali de düzeldi. Ama Volkan’ın önce kendini düzeltmesi lazım. Önce o jöleden vazgeçecek, sonra çok konuşacak, önündeki savunmayı hep uyaracak. Geçen yıl ki Volkan ile bu yıl ki Volkan arasında fark göremedim ben.
Niye? Çünkü kaleci antrenörünün hiç bir katkısı yok. Eski Volkan neyse, yenisi de o. Bir kaleciye refleks öğretilmez, ama kornerde, frikikte, nasıl duracağı öğretilir. Bakıyorum, bunların hiç biri yok Volkan’da. Çünkü hiç bir sey öğretilmemiş.
Güçlü bir takım kurulmuş, yönetim bu kez Fenerbahçe’de forma giyebilecek kapasitede, kaliteli oyuncular transfer etmiş. Takımı mükemmelleştirmişler. Şimdi bu mükemmelliği en iyi şekilde sahaya yansıtmaları gerekir. Ama yanlışlar, saha içindeki yanlışlar devam ediyor.
BAMBAŞKA BİR GALATASARAY
Galatasaray’ı nasıl buldunuz. Sarı kırmızılı takımda neler değişti?
G.SARAY moral olarak kendini bulmaya başladı. Kimliklerini, morallerini kaybeden oyuncular kendilerine geldiler. Evet, süperstar oyuncuları yok. Zaten Türkiye’de yok böyle oyuncu. Ama hava hakimiyeti ile bir Hakan Şükür var, mükemmel oynayan bir Hasan Şaş var.
Kısacası Galatasaray takım olarak oturmaya başladı ve büyük bir özgüven, moral kazandı. İşte bu çok önemli. G.Saray’ın kötü oyuncuları yoktu ama kötü oynuyordu. Oyuncuların hepsi bezmişti. Bu tablo artık değişmiş, güç gelmiş, enerji gelmiş, oynamanın keyfi gelmiş takıma.
Porto maçında izlediğiniz Galatasaray ligde neler yapar?
TÜRKİYE Ligi için ne kadar kötü olursa olsun, 3 büyükler her zaman zirveye oynarlar. O formanın bir gücü ve ağırlığı vardır. Onu sahada gören rakip takım çekinir. O bakımdan, o formanın içindeki oyuncu ezer geçer. Eğer o formanın içindeki oyuncular kalitesizse kafa kafaya çekişirler. Ama sampiyonluğun hep içindedir. Bana göre bu G.Saray rahat rahat şampiyonluğa oynar.
Hagi’nin farkı görünüyor
Hagi tartışılıyor. Rumen hocayı nasıl buluyorsunuz?
HAGİ için bir şey söylemeye gerek yok. Bu takımı, bu hale getirdiyse ona destek olmak lazım. Baştan beri soylediğim şuydu; ‘G.Saray’da futbolcular Hagi’nin dediklerini yapmalı.’ Şimdi bunu yapıyorlar. Ama eskiden moralsiz G.Saray’a ne dersen de vız geliyordu. Hagi oyuncu seçimlerinde, Daum’a göre daha gerçekçi. Futbolcunun kalitesinden anlıyor. Hangi oyuncudan, nerede verim alacağını biliyor. Futbolun içinden gelmiş, çok da üst düzeyde oynamış, bunu yansıtıyor sahaya.
Artık enayi goller yok
Tomas’ın katkısı ne olur G.Saray’a. Tomas F.Bahçe için kayıp mı?
F.BAHÇE’DE Tomas’ın yerinde oynayabilecek çok oyuncu vardı. Tomas iyi bir oyuncuydu, çok da faydalı oldu Fener’e. Ama onun yerinde Servet oynar, Fatih oynar, Deniz oynar. F.Bahçe o açığı kapatır. Ama Tomas, G.Saray için çok önemli. Az hata yapan, basit oynayan bir oyuncu. Bu görüntüsüyle G.Saray’a çok faydalı faydalı olur. G.Saray savunması gedik veriyor, kaçan oyuncuya yaklaşamıyordu. Song geldi, Porto maçında mükemmel oynadı. Ona bir de Tomas katılacak şimdi. O enayi golleri yemeyecekler artık. Kısacası farklı bir G.Saray izleyeceğiz bu sene.
Beşiktaş yanlış yaptı
Beşiktaş, Herta Berlin’e yenildi. Bu sezon Beşiktaş için neler söyleyeceksiniz?
EN büyük probleme sahip takım Beşiktaş. Beşiktaş büyük bir camia. O formayı giyecek oyuncuların iyi etüd edilmesi lazım. Transfer edilen futbolculara bakıyorum, Beşiktaş’ı bir yerlere götürecek oyuncular değil. Standart oyuncular. İyi niyetli oyuncular ama Beşiktaş’a büyük katkı yapamazlar.
Antrenörün iyi olması, babacan olması, bir takım için büyük faktör. Ama oyuncular da önemli. Benzetmemi hoşgörün, ‘Beşiktaş ne kadar tavuk bulduysa kümese doldurdu.’ Mesela Carew, ona çok bel bağlanıyor. Ama yavaş oyuncu ve bir takımı şampiyon yapacak özelliklere sahip değil. İnşallah ben yanılırım. Güzel bir fiziği var, güçlü ama bütün bunların yanında da uyum, teknik ve çabukluk lazım. Veysel santrfor olarak Beşiktaş’ı sırtlayacak, gol pozisyonu yaratacak oyuncu değil. Ronaldo’ya bakıyorum sanki umursamıyor. Bir kopukluk, hoşnutsuzluk var Beşiktaş’ta.
Peki hiç mi artıları yok Beşiktaş’ın?
Elbette var. Bir defa fizik durumları iyi, hocaları mükemmel ve hırsları var. Ama bunlar futbol için yeterli değil. Futbol yetenek ve teknik işi. Önce bunlar olacak, sonra hırs ve kondisyonun. Beşiktaş’ta oynayacak oyuncunun seyirciyi coşturacak bir yapısı olmalı. Var mı böyle bir oyuncu? Bana göre yok. Ahmet Hassan vardı, oynatılmıyordu. Carew inşallah iyi çıkar. Ama benim izlediğim Carew öyle bir oyuncu değil.
Kartal’ı şansı götürür
Beşiktaş sorunları nasıl aşar?
ANCAK ilave transferle aşar. Daha kaliteli oyuncuları takıma kazandırmalı. Bu demek değildir ki, Beşiktaş lig de iş yapmaz. Her zaman yapar. Ama istenilen seviye için takviye şart. UEFA Kupası şansı ise ancak çekilecek kuraya bağlı. Bu kalitedeki oyuncularıyla değil, seyircisiyle ve çektiği şanslı kurayla tur atlar Beşiktaş.
Top oynatan iyi antrenördür
ZAMAN içinde yaptıkları bu teknik adamlardan hangisini öne çıkacağını gösterir. Hatalar ve sevaplar o zaman ortaya çıkacak. Bunu da oyuncu tercihleri gösterecek.
Hagi’nin teknik direktörlük kariyeri yok. Ama engin bir oyunculuk deneyimi var. Bakın onun döneminde futbol oynayan Klinsmann şimdi Alman Milli Takımı’nı çalıştırıyor. Yaşlısı, genci, deneyimi yok bu işin. Oyuncularıyla tatlı disiplini kuran, kalitelerine göre verimli yerlerini bulan, top oynatan antrenör iyi antrenördür.
Üç farklı golcü
ÜÇÜ DE çok farklı oyuncu. Hakan Şükür’den başlayayım. Daha çok yanındakilerle oynayan, hava hakimiyetine sahip, ayağından çok, kafasıyla gol atan bir oyuncu. Nobre, ceza alanı golcüsü. Pozisyon hazırlayan değil, pozisyonu tamamlayan özelliklere sahip. Geçtiğimiz sene böyleydi. Bu sezon ne olur bilinmez. Carew, daha yavaş bir oyuncu. Ama Valencia’dan geldi. Mutlaka önemli özellikleri olmalı. Fakat bu sahaya nasıl yansır bilinmez.
Yazının Devamını Oku 2 Ağustos 2004
F.BAHÇE, Juventus gibi güçlü bir takım karşısında galip geldi. Şimdi bu maç sonrası Fenerbahçe’yi masaya yatıralım. Önce iyi ve sevindirici taraflarını ele alalım...
Çok koşuyor, mücadele ediyor, kondisyonu çok iyi. Futbolcular arasında sahadaki yardımlaşma fevkalade. Maçı kazanma arzuları yüksek. Juventus gibi bir rakiple oynanan maçta belki herkes kendini göstermek ister, ama oyundan kopmamaları ve mücadele etme çabaları umut veriyor.
Geçen sene rölantide oynayan oyuncular daha dinamik. Mesela Aurelio... Geriye oynuyordu, şimdi fişek gibi. O eski Aurelio gitmiş, bambaşka biri gelmiş.
Volkan kendine güven kazandı
Kalede Volkan’ın morale ve kendine güvene ihtiyacı vardı. Penaltı kurtardı, herhalde öz güven geldi. İnşallah gelmiştir. Bir kere yanlış çıkış yaptı. Onda da defans kafayı vurdu. Diğerlerinde mükemmeldi. Bütün bunlarla ikinci güçlü takımla yaptığı maçı kazanan F.Bahçe, ‘Lige hazırım’ diyor.
Gelelim tehlikelere... Hala orta sahasında iki adamla oynuyor. Bu iki adam ne kadar oyunun sonuna kadar veya ligin sonuna kadar takımı götürürler, bunu kestirmek zor. F.Bahçe hala 3 ileri oynuyor. Tuncay ileride olup, geriye gelip yardım edecek biri değil. Bunu yaparken zaten güç kaybediyor, oyundan düşüyor. Alex geldiğinde iki orta sahayla oynarsan, aslında sıfır orta saha oynayacaksın. Çünkü Alex çok koşan bir futbolcu değil. Buna rağmen Daum üç ileride ısrar ediyor. Selçuk ile Aurelio ortada oynuyordu. Daum bunda direniyor. Yani, değişen bir şey yok. Orta sahada mantalite olarak yeni bir anlayış yok.
Van Hooijdonk bu kadar yıpratılmamalı
F.Bahçe sol bekte düzgün bir oyuncu bulmuş. Sağ beke de Önder monte edilmiş, aksamadan oynuyor. Yalnız Van Hooijdonk’u bu kadar çok koşturmamak lazım. Sahada onu diri bırakmak gerek. Diriliğinden faydalanmak lazım. Bu yapılmıyor da turşusunu çıkarmak için elden gelen ne varsa yapılıyor.
Bir başka yanlış da Türkiye’nin en iyi gedik kapayan, top çalan, orta sahada koşan, dinamizm kazandıran oyuncusu Serkan sağ kanada konuluyor. Orta sahada top çalacak, her takımın ihtiyacı olan, herkesin ‘Aman Serkan’ı aldık orta sahadaki zaafı giderdik’ dediği Serkan, sağda harcanıyor.
Yazının Devamını Oku