Bekir Coşkun

Sanat dolu bir Meclis...

19 Mayıs 2007
SEÇİM zamanıdır, Ti-Vi’lerde gördüğümüz birçok sanatçı, manken ve sahne yıldızı da partilere koşup "aday adayı" oldular. Kazanırlarsa bu sefer farklı bir Meclis göreceksiniz.

Diyelim ki Meclis Başkanı kürsüden:

"Sayın üye, lütfen efendim... Kürsüde konuşurken ’Canlı bağlantıya geçiyoruz’ diyerek seçim bölgenizdeki muhtarları aramanız usule aykırıdır..."

".......!"

"Sayın üye... Rica ediyorum, ikide bir izleyici localarına dönüp ’Adana’dan Osman Bey hoş geldiler, şeref verdiler...’ demeniz gerekmiyor. Burası Meclis... Siz konuşmanızı yapıp ineceksiniz... Ayrıca bu ’istek okuma’ nereden çıktı anlamış değiliz..."

".......!"

"Sayın üye, sayın üye... ’Karpuz kestim yiyen yok/367 diyen yok...’ gibi bir önerge olmaz efendim. Bu içtüzüğe uymaz. Bir başka husus olarak benim oturduğum yer ’Riyaset makamı’dır, ’Rast makamında’ oturduğumu nereden çıkartıyorsunuz... Rica ederim efendim..."

".......!"

"Sayın üye, bir dakikanızı istirham ederim... Meclis odacılarından kurduğunuz bu ’vokal grubu’ olmaz efendim... 657’ye tabi bu Meclis personelinin arada bir sağa-sola zıplayıp ’Oooo Oooo... Luma luma cuk cuk’ demeleri olmaz... Ayrıca benim adım da ’Orhan Baba’ değil ’Sayın Başkan’dır... Lütfen düzeltelim..."

".......!"

"Sayın üye, sayın üye... Sözünüzü kesmek zorunda kaldım efendim... O sizin "kafa masa" dediğiniz, hükümet sıralarında oturan sayın bakanlardır... Bununla birlikte bir hususu daha hatırlatmama izin veriniz, illa ’Bana puan veriniz’ diye tutturmanız da usulsüz... Bi defa o ’jürici Armağan’ değil, başbakan..."

".......!"

"Sayın üye... Efendim bu ’bekaret raporunuzu’ küsüden göstermeniz olmaz efendim... Kimse sizin için ’Nido ile basıldı’ demiş değil... İlave olarak ’Nido’nun eski sevgilisinin kiminle yattığını’ Tarım Bakanı nereden bilsin, rica ederim..."

".......!"

"Sayın üye... Konuşmanızı dinledik, sizin ikide bir Meclis kamerasına dönüp ’31 41-Tamer yazıp tıklayın’ demeniz içtüzükte yok... Burası Meclis. ’Şereflikoçhisar Belediye Başkanı Ramaz Bey’e destekleri için teşekkür ederim’ de nereden çıktı efendim?.."

".......!"

"Sayın üye, sayın üye... Olmaz efendim, ara vermek mecburiyetindeyim, şimdi reklamlar..."
Yazının Devamını Oku

Köşe ve terlik...

18 Mayıs 2007
BU sayfaya büyük boy reklam girdiği zaman benim köşemin şekli alttan kısalıp, yana genişliyor. Buna da şükür.

Emlak ilanları arasında kaldığımda, arsa arayanların "Satılık köy hakkında" sorularını yanıtlamışımdır:

"Kaç dönüm?.."

"Ne?.."

"Köy..."


Meraklı okurlar bilirler; reklam demek para demektir.

Diyelim ki bir terlik reklamı, her zaman bizim köşelerden daha önemli ve değerlidir. Kafaları dert edinmek yerine ayaklara terlik hem estetiktir, hem paradır.

"Köşelere saygı" yerine "terliklere saygı" bu yüzdendir.

O terlik ilanından bu yana, gezmelerde ne zaman terlik görsem, saygıyla eğilirim.

Muhterem karım "Terliğe selam verip durma" diye dürter.

*

Söyleyin bakalım:

Bizim köşelerde külahıyla, türbanıyla, ortaçağ düşünceleriyle kafalara sataşmak yerine, ayaklara birer şık terlik reklamı...

Hangisi daha iyi?

Elbette terlik.

O zaman terlik gördüğümde benim öne doğru "r" harfi biçiminde eğilmem, kollarım yapışık, avuçlarımı arkadan birisi para verecekmiş gibi uzatmam ve "Saygılarrrr..." demem normal.

Kış yaklaştı mı, bu sefer çizme...

Saygıyla selamlarım.

"Pet bez" reklamı geldiğinde ne yaparım bilemiyorum.

*

Neyse...

Bugün sayfanın aşağısında reklam olduğu için yazımı kısa kesiyorum; çünkü ben köşemin güne göre şekil değiştirmesini istemem.
Yazının Devamını Oku

Laiklikçi...

17 Mayıs 2007
ŞİMDİ Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan’ına "laikliğin" ne olduğunu nasıl anlatacağız? Yeryüzünün aklı olan tüm insanları, evrensel bu kavramı hep birlikte kabullenip "laik insan" derken, "Kişi laik olamaz, devlet olur" diyen bir Türk devlet adamına ne demeli?..

Şöyle mi anlatmalı:

Nasıl ki demokrasiye inanan "demokrat"tır...

Nasıl ki liberal "liberal" olur...

Ya da nasıl ki dindara "dindar" denir...

Dünyanın dört bir yerinde laik devlete inananlara da "laik" derler. Çünkü "laiklik" bir uğraş değil, bir kimliktir.

*

Eğer laik ülkelerdeki bilim adamları Tayyip Erdoğan’ın bu "laiklik" tanımı üzerinde dururlarsa, kitaplık rafına kendilerini asmak suretiyle intiharlar başlayabilir.

Ki ben dünden bu yana kendime isim aramaktayım:

"Laikçi..."

Bu "karpuzcu" gibi oluyor ki, tutmuyor.

Ya da:

"Laiklikçi..."

Başbakan’ın engin tanımına göre ise:

Kişinin değil ancak devletin olabileceği, bu yüzden asla olamayacağım, olsam bile kendimi devlet sanmam gereken bir tuhaf şeyim.

*

Tüm bu tartışmalar niçin?

Çünkü laiklik; din gibi yüce ve kutsal bir duygunun, günlük devlet işlerinden, zamane politikalarından, özellikle siyaset gibi kirli oyunlardan uzak tutulmasını kapsar.

Din alet edilemez.

Dinini seven inançlı insanlar, yüreklerindeki bu kutsal değerin kirlenmesine asla izin vermezler.

İşte; Tayyip Erdoğan ve temsil ettiği zihniyet bu nedenle insanların "laik" olmalarını istemez.

Eğer insanlar "laik" olurlarsa, kullandıkları bir siyasi malzeme ellerinden alınmış olur.

Siz dininizi seviyorsanız, onun politikacılar elinde kirlenmesine izin vermemelisiniz.

Bunun tek yoludur:

Laik olmak...
Yazının Devamını Oku

Bir yol ayrımındayız...

16 Mayıs 2007
BU seçimler, belki de cumhuriyet tarihinin en önemli seçimidir. Çünkü Türkiye karar verecek: Laik cumhuriyet mi?..

Dinci devlet mi?..

Birincisi, içinde her zaman "dinci devlet kurmak isteyenleri" barındırabilir. Nitekim önce Erbakan, arkasından Tayyip Erdoğan laik cumhuriyetin bu "demokrasi ve özgürlük" hoşgörüsünden yararlanarak var oldular.

Ama ikincisi....

Yani dinci devlet; asla alternatifini içinde barındırmaz, izin vermez ve yok eder.

Dönüşü yoktur.

*

Türkiye bu seçimlerde iki yoldan birisini seçecek.

İçi boşaltılmış bir laiklik tanımı, dindar bir cumhurbaşkanı, tesettür ve türbanın "namus meselesi" sayılması, dinci eğitim, imamlardan oluşan bir devlet kadrosu... Tüm bunlar ikinci yolun (dinci devletin) birinci ağızlardan kamuoyuna açıklanmış ve uygulama fırsatı bekleyen ilkeleridir.

Asla vazgeçmeyecekleri...

Asla ödün vermeyecekleri...

Asla; hukuk-anayasa-çağdaşlık-mağdaşlık tanımadan uygulayacakları ilkeler...

*

Yurttaşlar bu seçimlerde buna karar verecek.

Açık söylemek gerekirse Türkiye’nin işi zordur. Çünkü meydanlarda, ülkenin aydınlık yüzünde tepki gözükse bile, "göbeğini kaşıyan adam" orada öyle bıyık altından gülerek bekliyor.

Nitekim yoklamalara göre AKP çok öndedir.

(Okurlarım "göbeğini kaşıyan adam" yazım yüzünden Nazlı Ilıcak’ın FOX Ti-Vi’de bana ağır eleştiriler yaptığını bildirdiler. Ben Nazlı Ilıcak’ı hiç dinlemem, onu gördüğüm televizyonu da bir daha hiç açmamak üzere kapatırım.)

*

Türkiye bu seçimlerde sadece iktidarı değil, aslında cumhurbaşkanını, anayasasını, rejimini, yönünü, kimliğini de seçecek.

Ya laikliği, çağdaşlığı, modern Türkiye’yi tercih edecek...

Ya da; dinci devleti.

Bu seçimler cumhuriyet tarihinin en önemli seçimidir.

Karar verecek Türkiye:

Yol hangi yol?..

Yön ne yana...
Yazının Devamını Oku

Protesto...

15 Mayıs 2007
MEYDANLARI dolduran, tarikatların elinden cumhuriyetin kurtarılmasını çığlıklarla isteyen milyonlarca insan, şimdi CHP ile DSP yöneticilerinin keyfini bekleyecekler. Öyle mi?..

Sağcısı, solcusu, yoksulu, fakiri, aydını, cahili, kadını, erkeği yollara düştüler.

Babalar maaşlarının son kuruşlarını yol parası yaptılar.

Anneler yüzüklerini sattılar.

Çocuklar dahi simit paralarını verip bayrak aldılar, o milyonluk meydanlara koştular.

Türk milletinin aydınlık yüzü bir proje üretti:

"Kara zihniyetten kurtulmak için birleşin..."

Ama Türk sosyal demokratlarını bölmüş, paramparça yapmış politikacılar yine ayak sürüyüp sorun çıkarıyorlar.

Üstelik paylaşamadıkları bir proje, bir tutarlı slogan, ürettikleri bir ulusal plan yok.

Toplum üretip önlerine koyuyor.

Yanaşmıyorlar.

*

Bu kara zihniyeti iktidar yapan da bunlardı.

Sosyal demokratları ikiye-üçe bölerek, Türkiye’yi ateşe attıkları yetmiyormuş gibi... Bilinçli ve aydınlık insanları sandıklara küstürmek azmış gibi... Sırf küçük hesaplar yüzünden cumhuriyet devrimini tarikatlara teslim etmek başkasının suçuymuş gibi...

Diretiyorlar.

Taşıdıkları bir büyük vebalin önemini düşünmeden ve işledikleri bir büyük günahın mahcubiyetini dahi hissetmeden...

Neyi paylaşamadıklarını (bizler bilsek de) toplum bilmiyor.

Herkesin bildiği tek şey:

Türkiye, imamlar devletini kurmakta olanların elinde karanlığa sürüklenirse, bunun tek mi tek sorumlusu sosyal demokrat partilerin kadrolarıdır.

*

O zaman neyin hesabında olduklarını, neyi paylaşamadıklarını, neyi kovaladıklarını, ne yapmak istediklerini, isim isim insanlara duyurmak, yüzlerine vurmak boynumuzun borcudur.

Yakalarına yapışırız.

Hesap sorarız.

Sokağa çıkamazlar.


Bu sefer asla affetmeyiz.

Asla...
Yazının Devamını Oku

Anneler, anneler...

13 Mayıs 2007
BİR kedi annenin uzaklaşan yavrusunu yanına çağırmasıyla, bizim annelerimizin camdan başını sokağa uzatıp yavrusunu çağırması arasında hiçbir fark yoktur. Aynı endişeli sestir o.

Aynı korku, aynı evham, aynı tedirginlik.

Atın yavrusunu temizlerken burnuyla onu düzgün tutup arada bir çıkardığı seslerle, annelerimizin kızıyormuş gibi yapıp çocuklarına "Dur biraz... Bak tertemiz olacaksın..." demeleri...

Farksızdır.

Yuvasına kadar getirdiği yiyecekleri yavrusunun ağzına koyan kuşları gördünüz mü hiç?

Önlüğünü takıp da bebeğinin ağzına küçük kaşıkla mamasını veren annelerle aynıdır.

Her iki bebek de kafalarını uzatıp gagalarını açarlar.

Her iki anne de özenli, mutlu, huzurludur.

(.......)

Önceki gün bizim evin bahçesinde erkek ve dişi serçe, duvarın çatlağında geçen seneden kalma kuru otları çekiştirip duruyorlardı.

Andree, "Kuru ot yerler mi?" diye sordu.

Ona "Hayır... Bu ikisi bebek yapacaklar, yuvaları için kuru ot lazım. Şu anda yaptıkları mobilya almak gibi diyelim" dedim.

Ya da yavrusuna beşik hazırlamak gibi...

Yumuşak, sağlıklı, onu içinde büyütebileceği bir yatak...

Tıpkı annelerimiz gibi.

(.......)

Siz hiç yavrularına yiyecek arayan bir anne köpek gördünüz mü?..

Çöplükten bulduğu bir parça yiyeceği, kendisi aç olsa bile yemeden yavrularına koşa koşa götüren... Bebeklerinin yiyeceği elinden alınacak diye korkulu gözlerle etrafa baka baka...

Tıpkı yaşam savaşı içinde, çırpınan, çabalayan, kazanmak ve yetiştirmek isteyen annelerimiz gibi...

*

Bugün Anneler Günü.


Bütün anneler aynıdır.

Sevgiler aynı, şefkatler aynı, okşayışlar aynı, korku ve endişeler aynı, yavruları ellerinden alındığında çığlıkları aynı.

Özenleri de, sevinçleri de, yürekleri yandığında ağıtları da aynıdır annelerin, unutmamalısınız.

Bugün Anneler Günü.

Aynıdır anneler.
Yazının Devamını Oku

İzmir’de deli dalgalar...

12 Mayıs 2007
"DIŞARDA deli dalgalar..."<br><br>Ben bu şarkının sadece bu ilk satırını söylerim. Çünkü ikinci satıra geldiğimde gözlerim dolar, burnum akar, dilim daha da dolanır, dudaklarım eğilir, çenem yamulur...

Söylerim söylemesine de, anlaşılmaz.

Çevremdekiler "Üzülme ama... Bak iyi şeyler de var... Üzül üzül nereye kadar... Çaresi var mı, yok..." diyerek beni avutmaya kalkarlar, su dayatanlar, mendil yetiştirenler, sırtıma vuranlar arasında, şarkımı söylemekten vazgeçip öyle sessiz-sakin otururum.

Daha ilk satırda...

Ağzımı var gücümle açıp "Dışarda deli dalgalar..." demenin hemen akabinde...

Susarım...

Devamını hiç söyleyemedim şarkımın.

Ben bu şarkıyı yıllar önce, bir gece vakti İzmir sokaklarında duymuş ve öğrenmiştim.

Bizim sevdamızın şarkısıydı bu, bütün dostlarımız bilir, hálá da bizim şarkımızdır.

Ve arada bir söylemeye kalktığım, ama sadece ilk satırını söyleyebildiğim tek şarkı.

*

Yarın İzmirliler bunu Alsancak’ta söyleyecekler:

"Dışarda deli dalgalar..."

Yine bir sevdanın şarkısı olarak:

Cumhuriyet sevdasının...

Benim áşık olduğum kenttir İzmir. Her zaman İzmir’e dikkat etmelisiniz. İzmir, Türkiye’nin "nasıl olması gerektiğini" gösteren şehirdir.

İzmir’i içinden çıkarttığınız zaman Türkiye Türkiye olmaz.

Áşık olduğum şehrin, hayran olduğum kadınları-erkekleri-gençleri, yarın bir ağızdan, aydınlık yüzlerini güneşe doğru çevirip hep birlikte haykıracaklar.

Mağrur, güçlü, dudakları titremeden, asla yarım bırakmadan ve kararlı.

*

"Deli dalgalar"
yarın İzmir’de vuracak, ülkemize reva görülen karanlığın duvarlarına.

İzmir’de şarkılar yarım kalmaz.

Sonuna kadar...

Yarın İzmirliler haykıracaklar:

"Dışarda deli dalgalar..."
Yazının Devamını Oku

Politika otobanı...

11 Mayıs 2007
POLİTİKA otobanı, 22 Temmuz durağına doğru hızlandı. En çok yolcuyu kapma yarışı için firmalar yarışta. Anavatan Turizm A.Ş. ile Doğruyol Nakliyat Ambarı’nın birleşmesinden sonra, sağ şeridin güçlü bir araca kavuştuğu söyleniyor.

Üç kez virajı alamadığı, iki kez de tanka çarptığı için trafikten men edilen ve şu anda yazıhanede oturan Süleyman Usta’nın yerine Mehmet Ağar Kaptan direksiyonda.

Sefer öncesi kaporta ve boyadan geçen yeni firmanın adı; DP...

*

Sol şeritteki birleşme çabaları ise henüz sonuçlanmadı.

Meydanlarda ellerinde bayraklarla yaya kalan yolcuların talebi üzerine, CHP’nin halk otobüsü ile DSP römorkunun bir araya getirilip, ikisinden bir "körüklü" yapma olasılığı var.

Tek sorun; DSP’nin "Bu Deniz Kaptan bizi arkasına bağlarsa nereye götüreceği belli olmaz" korkusu.

Kimi DSP’lilerin aklına "Römorku öne bağlayalım..." fikri gelse de, direksiyon ile vitesin arkada kalması sorunu zorlaştırıyor.

*

Sağ şeridin beş yıldır önde gideni ise; AKP İtikat Turizm-pazarlama-taahhüt A.Ş...

Gerisin geri gittiği için koltukları ters monte edilmiş bu ilginç araca binenler, demek ki mutlular.

Çünkü; geri geri ileri gidilmeyeceğini herkes bilse de, yoklamalara göre en çok müşteriyi bu AKP İtikat Turizm-pazarlama-taahhüt A.Ş. alacakmış diyorlar.

Bilirsiniz:

"Çaylar şirketten..."

Arada bir "Dikkat, tank çıkabilir..." tabelaları MKYK üyelerinin "Desturr..." nidaları ile aşılırken, Kasımpaşalı Kaptan’ın kışla çıkışlarında gaz kesmesi olası "trafikten men" işlemini engelliyor.

Pekiiii...

Bu günlerde TBMM’deki beceriksizlik ve bocalamalar, yedek kaptan Abdullah’ın cumhurbaşkanı yapılması girişimi, şirket ortaklarından Arınç’ın çıkışları ne?

"İhtiyaç molası..."

*

Sonuçta politika otobanı toz duman...

İstenilen çağdaş-uygar yere varmak için 22 Temmuz durağında bekleyen 72 milyon yolcunun hangi aracı tercih edeceğini bilemeyiz.

Cümleten hayırlı yolculuklar.
Yazının Devamını Oku