Çünkü ikinci satıra geldiğimde gözlerim dolar, burnum akar, dilim daha da dolanır, dudaklarım eğilir, çenem yamulur...
Söylerim söylemesine de, anlaşılmaz.
Çevremdekiler "Üzülme ama... Bak iyi şeyler de var... Üzül üzül nereye kadar... Çaresi var mı, yok..." diyerek beni avutmaya kalkarlar, su dayatanlar, mendil yetiştirenler, sırtıma vuranlar arasında, şarkımı söylemekten vazgeçip öyle sessiz-sakin otururum.
Daha ilk satırda...
Ağzımı var gücümle açıp "Dışarda deli dalgalar..." demenin hemen akabinde...
Susarım...
Devamını hiç söyleyemedim şarkımın.
Ben bu şarkıyı yıllar önce, bir gece vakti İzmir sokaklarında duymuş ve öğrenmiştim.
Bizim sevdamızın şarkısıydı bu, bütün dostlarımız bilir, hálá da bizim şarkımızdır.
Ve arada bir söylemeye kalktığım, ama sadece ilk satırını söyleyebildiğim tek şarkı.
*
Yarın İzmirliler bunu Alsancak’ta söyleyecekler:
"Dışarda deli dalgalar..."
Yine bir sevdanın şarkısı olarak:
Cumhuriyet sevdasının...
Benim áşık olduğum kenttir İzmir. Her zaman İzmir’e dikkat etmelisiniz. İzmir, Türkiye’nin "nasıl olması gerektiğini" gösteren şehirdir.
İzmir’i içinden çıkarttığınız zaman Türkiye Türkiye olmaz.
Áşık olduğum şehrin, hayran olduğum kadınları-erkekleri-gençleri, yarın bir ağızdan, aydınlık yüzlerini güneşe doğru çevirip hep birlikte haykıracaklar.
Mağrur, güçlü, dudakları titremeden, asla yarım bırakmadan ve kararlı.
*
"Deli dalgalar" yarın İzmir’de vuracak, ülkemize reva görülen karanlığın duvarlarına.