Bu sorunların en büyüğü ise iletişimde yaşanan güçlük. Özellikle eğitim, sağlık, kamu kurum ve kuruluşlarında işitme engellileri anlayabilecek, iletişim sağlayabilmelerine yardımcı olacak, işaret dilini bilen elemanlara pek rastlanmıyor.
Ülkemizde yaklaşık 2,3 milyona yakın işitme engelli birey yaşamakta. Kocaeli Valiliği, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Kocaeli Kent Konseyi ve TÜPRAŞ işbirliği ile bu bireylerin yaşamını kolaylaştıracak “İşaret Dili Eğitim Projesi” hayata geçirildi. ‘İşaret Dili Eğitimi’ ile işitme engelli vatandaşların sosyal alanda yaşadığı iletişim sorununun azaltılması, toplumda farkındalık oluşturulması, resmi kurum ve kuruluşlarda işaret dilini bilen ve yetkin kullanan personel bulunmasının sağlanması ve toplumda işaret dilini kullanan insan sayısının arttırılması hedefleniyor.
Ülkemizdeki Türk İşaret dili tercümanı sayısı yeterli değil. Liselerimiz ve üniversitelerimizde
işaret dili eğitimi veren herhangi bir bölüm yok. Okullarımızda, hastanelerimizde, adliyelerimizde, resmi kurum ve kuruluşlarımızda işaret dili tercümanımız yok denecek kadar az. Oysa ki, AB uyum yasaları gereği tüm kamu kurum ve kuruluşlarında işitme engelliler ile iletişim için tercüman bulundurma zorunluluğu var.
İşitme engelli vatandaşlarımızın kamu kurumlarında karşılaştığı sorunların önüne geçilmesi, sosyal alanda yaşanılan iletişim sorunlarının azaltılması, toplumda farkındalık oluşturulması adına Kocaeli Valiliği tarafından Kocaeli'deki tüm kamu kurumlarına bir yazı yazılmış. Bu yazı ile kurum temsilcilerinin ‘İşaret Dili Eğitimi’ almaları için görevlendirilmeleri ve bu kişilerin isimlerinin Kocaeli Kent Konseyi'ne bildirilmesi istenmiş.
Bu proje ile Kocaeli İl sınırlarındaki kamu personelinden seçilmiş kişilerin eğitimi sağlanmış, işitme engelli vatandaşların resmi dairelerde işlerini daha rahat halledebilmelerine imkân tanınmış olacak. Aynı zamanda, toplumsal alanda işitme engellilerin gereksinimleri konusundaki farkındalık artacak ve sosyal bilinç yaratılması sağlanacak.
Kocaeli'de 3,5 ay sürecek ‘İşaret Dili Eğitimi’ 300 katılımcı ile başlamış bulunuyor. Kocaeli’nin tüm illerimize örnek olacağını ve ‘İşaret Dili Eğitimi’nin Türkiye genelinde yaygınlaşacağını umuyoruz.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Türkiye genelinde engellilerin sorunlarının çözümünde ve eğitiminde rol model olan Türkiye Beyazay Derneği bir ilke daha imza atıyor ve çeşitli ülkelerden katılacak konusunda uzman kişileri “körlerin Kur’an’ı ortak bir dil ile okuması” için bir araya getiriyor!..
“Uluslararası Braille Kur-an Konferansı”, Endonezya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Hindistan, İngiltere, Malezya, Mısır, Pakistan, Suudi Arabistan, İran, Ürdün ve Filistin'de Kabartma Kur-an hizmeti sağlamakta olan kuruluşlar ile Türkiye Beyazay Derneği'ni temsil edecek olan toplam 40 kişilik bir katılımcı grubuyla 04 - 09 Şubat 2013 tarihleri arasında İstanbul'da, Esenyurt Belediyesi Kültür Merkezi’nde yapılacak.
Türkiye Beyazay Derneği Genel Başkanı Lokman Ayva’nın yaptığı açıklamaya göre, “Uluslararası Braille Kur-an Konferansı”kapsamında ele alınacak başlıca konular;
- Dünyanın farklı ülkelerinde Kabartma Mushaf basan ve Kabartma Kur-an eğitimi veren
resmi veya gönüllü kuruluşlar arasında bir işbirliği mekanizmasının oluşturulması,
- Katılımcı kuruluşlar tarafından kabartma Kur-an basımı ve eğitiminde kullanılan teknolojik
yöntemlerin değerlendirilmesi ve karşılaştırılması,
Henüz bebekken başlayan Juvenil Romatoid Artrit rahatsızlığının doğru teşhis edilememiş ve dolayısı ile yanlış tedavi yapılmış olması engelli konumuna getirmiş Ayça’yı. Kendisi gibi zorluk yaşamış engelli dostlarına ışık olabilmek, onların da istedikleri sürece başarabileceklerini gösterebilmek için yazmış “Hadi Cesaret!”i.Geçtiğimiz günlerde, “Yaşamak Şart” adını verdiği, ikinci kitabını yayınladı Ayça Akın. “Yaşam; doğum anından ölüm anına kadar yapılan yolculuk… Yeniden doğuş var mı bilmiyorum ama şu an elimizde olan bir ‘yaşam’ın var olduğunu biliyorum. Bu kitabı elinize alıp okuyabildiğinize göre yaşamak için hâlâ şansınız var demektir. Doğduk, yaşıyoruz ve öleceğiz… Bize verilen bu tek yaşam hakkını en iyi şekilde değerlendirmeliyiz. Gereksiz kırgınlıkları, anlamsız kavgaları, egosal çatışmaları sonlandırıp yaşamaya bakmalıyız. Çok geç olmadan… Hâlâ vakit varken…” diyor kitabının önsözünde.
Sevgili Ayça küçük yaşta yaşamın tatsız tarafıyla yüzleşmek zorunda kaldığı için nelerin gerçek, nelerin zihnimizin oyunları olduğunu net çizgilerle ayırt etmeyi, gerçek mutlulukların neler olduğunu çok iyi öğrenmiş. Şimdi ise, tüm öğrendiklerini ve deneyimlerini bizlerle paylaşıyor. “Yaşamak Şart”ın, bir mutlu yaşam öğretisi, ya da bir mutluluk şartnamesi olduğunu söyleyebiliriz. Yazarımız:
“Artık çok kolay silebiliyorum hayatımdan olumsuzlukları. Çünkü kendime değer vermeyi öğreneli çok oldu. Değiştin diyorlar bana. Evet, değiştim. Hayatımın amacı mutlu olmak Mutsuzluk veren şeylerle kaybedecek zamanım yok! Böyle çok daha mutluyum ve hayat çok daha kolay. Zihnimi gereksiz mutsuzluklarla, olaylarla, kişilerle doldurmuyorum. Bana ve hayatıma eşlik etmek isteyenler buyursun gelsin, girsin koluma; istemeyenler de kendi yoluna!diyor ve inanıyorum ki bu söylediklerini uyguluyor. Öyleyse, bizler neden uygulayamayalım? Ayça Akın’ın da söylediği gibi; “Eksilerimize ve eksikliklerimize bakmak yerine, artılarımıza ve sahip olduklarımıza bakalım. Mutluluğun formülü budur!”
Geçtiğimiz Aralık ayında düzenlenen Engelliler Fuarı’nda iki engelli yazarla tanışmış ve kitaplarını almıştım. Genç yazarlarımızdan Murat Meral’in kitabının adı, “Engellere Engel Koyalım”. Kitapta engellilikle ilgili öyküler ve başarı hikâyeleri yer alıyor. Diğer yazarımız Erdal Yalçın’ın kitabının adı ise, “Bırakın Beynimiz Özgür Kalsın”. Bu kitabın da manzum dilde yazılmış masallardan oluştuğunu söyleyebiliriz.
Genç yazarlarımızın tümüne deneyimlerini bizlerle paylaştıkları için teşekkür ediyorum.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
İED; Protez ödeme sorunlarından ÖTV muafiyetine, işaret dili hakkından Türkçe altyazıya kadar sağlıktan, iletişime, kültüre, eğitime vs. her alanda işitme engellilerin yaşadıkları çeşitli sorunların çözümü için çalışıyor.
Geçtiğimiz günlerde bu derneğin düzenlemiş olduğu bir basın bülteni ulaştı elime.
“Konuşmak bir insanın en doğal hakkıysa işaret dili de işitme engellinin en doğal hakkıdır. Dernek olarak çeşitli kurumlara tercümanların yetiştirilmesi ve çoğaltılması hakkındataleplerimizi ilettik. Milli Eğitim Bakanlığımız tarafından, Türkiye'de ilk defa tercümanlık sınavının açılacağını öğrenince çok sevindik ancak hevesimiz kursağımızda kaldı...” diyerek başlayan bültende; “Türkiyede farklı kurum veya Sivil Toplum Kuruluşlarıncaaçılmış olan kurslara katılarak alınan eğitim neticesinde daha önce İşaret Dili Tercümanı sertifikası edinmiş bulunan pek çok adayın sınava girme hakkının elinden alınmış olduğu ifade ediliyordu. Tercümanın önemi konusunda fikir vermesi için, "yetersiz deneyimsiz tercüman" kurbanı olup hapishaneye düşen bir işitme engellinin dramatik mektubu da bültene eklenmişti. Bu mektubun bazı bölümlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Ağır işitme engelliyim. Eşim, kızlarım ve oğlum, kayınpederim, kayınvalidem ve damadım yani kısaca bütün ailem işitme engelli.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 16 Ekim 2012 tarihinde, evde bakım hizmeti ile ilgili olarak uygulamada karşılaşılan aksaklıkların giderilmesi amacıyla, bir genelge yayınladı. Söz konusu genelgenin 6.maddesinde şöyle denilmekte:
“Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik kapsamında yürütülmekte olan evde bakım hizmeti karşılığında bakıma muhtaç özürlülere verilecek bakım ücretinin alınabilmesi için özürlüye akrabası tarafından gün içerisinde bütün ihtiyaçlarının yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle bakıma muhtaç özürlü ve akrabasının evde bakım hizmetinden yararlanmakta iken ayrıca gündüzlü bakım ve rehabilitasyon merkezlerimizde sunulan bakım hizmetinden yararlanması verilen hizmette mükerrerliğe neden olacağından mümkün olamamaktadır. Ancak, özürlünün Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak hizmet vermekte olan kuruluşlardan özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti almasında bir sakınca bulunmamaktadır.”
Devletin gündüz belirli saatlerde gidilen rehabilitasyon merkezleri, engellilerin sosyalleşmesi için de önemli katkı sunuyor. Bu merkezler, rehabilitasyon haricinde yapılan organizasyonlar ile çeşitli kültürel geziler ve meslek edindirme kursları da düzenliyorlar. Engelliler, diğer engelli arkadaşları ile haftanın belirli günlerinde bu merkezlerde bir araya gelerek çeşitli konuları, kanunları ve hastalıkları ile ilgili bilgileri öğrenip tartışma imkanı bulabiliyorlar. Bu genelge ile tüm bunlardan mahrum bırakılan engelliler, kendilerine; “evde bakım paranı al evinde kal” denilmek istendiğini düşünüyorlar.
Engellilerin, şimdi, ya evlerinde kalmaları ya da evde bakım parasından vazgeçmeleri gerekecek. Evlerinde hapis olan engelliler bu genelgenin bir an evvel tekrar gözden geçirilip engelliler lehine düzenlenmesini bekliyorlar.
İnsanların ihtiyaçlarının yalnızca temel ihtiyaçlardan ibaret olmadığı göstermek için, geçen yılki yazılarımdan birinde anlattığım küçük hikâyeyi tekrar anlatmak istiyorum sizlere bugün.
Napoli’de bir kafe.
İşe gidenler sabah kahvelerini içmek için uğruyorlar. Kapıdan bir adam giriyor, ”İki kahve, biri askıya” diyor.
Bakın neler söylüyor Sultan Akal adlı okurum:
“1998 yılından beri İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Servisi’nde devlet memuru kadrosunda çalışan bir hemşireyim. Sağ bacağımda geçirmiş olduğum çocuk felci nedeniyle, %52 oranında özürlü raporum var. 2012 Nisan ÖMSS sınavına girdim. Dokuz Eylül Üniversitesine özürlü hemşire atamam belli oldu. Çok sevindim, belgelerimi hazırlayıp İzmir'e başvurmaya gittim.
Ağustos ayında başvurduğum için, çocuğumu da babaannesinin yanında okula verdim, nasılsa 1-2 aya kadar yazışmalar biter diyerek.
Dokuz Eylül Üniversitesi çalıştığım kurumdan, özürlü kadrosuna alınmam için muvafakatimi istedi; 2 ay çoktan bitti.
Fakat tam bir hayal kırıklığı ve moral bozukluğu! İstanbul Üniversitesi kurumu muvafakatimi vermiyor (normalde de devlet memuru olduğumdan). Başka bir kuruma nakil isteyen bir memur gibi yazışmalarımı gruplandırdılar. Halbuki ÖSYM nin sınavı ile devlet memuru oldum, özürlü kadrosu olmadığından kaç yıldır öyle çalıştım. Yine ÖSYM nin ÖMSS si ile özürlü kadrosunu hak ettim. Kurumuma neden uyarıcı bir yazı gitmiyor? Ben ne yapabilirim? Çıldıracağım!
Lütfen önerilerinizi bekliyorum.”
Ne yazık ki herhangi bir öneride bulunamıyorum okuruma. Ancak, haddimi aşmaz isem, yetkili mercilere seslenmek istiyorum.
Bugüne kadar engellilik konusunda katıldığım pek çok toplantıda, engellilerin çalışmaya özendirilmeye uğraşıldığını, vasıfsız engellilere bir meslek kazandırılması yolunda çalışıldığını gördüm. Anlayamadığım şu ki; neden mesleği olmayan engelliye meslek kazandırmaya çalışıyoruz da meslek sahibi engellinin önüne sürekli bir engel çıkarıyoruz?
Ayvalık’ta yayınlanan yerel Sözcü gazetesi ise, küçücük bir yer olan Ayvalıkta biraz araştırmayla aslını öğrenebileceği haberin kimleri rencide edebileceğini düşünmeksizin, bu habere yer verdi.
Haber şöyle:
“Ayvalık’ın tanınmış terzisi olan ve 1979 yılında hayatını kaybeden Necdet Güngör’ün varisleri tarafından satılan ev, manzarasıyla göz kamaştırıyor. 4 kardeşin kendi aralarında anlaşmasıyla satılan ev, Çamlık’ın dünyaca ünlü Aslanağzı Koyu'nu tepeden görüyor...
Ünlü yıldızın evi kaç liraya satın aldığı öğrenilemezken…Hülya Avşar’ın ev sahiplerinden satın aldığı evde ikamet eden engelli yaşlı kadına bir ev satın alınmasını şart koştuğu ve bu talebi gerçekleştikten sonra evi satın aldığı öğrenildi… Çamlık sakinleri, ünlü yıldızın yoksul ve gerçekten yardıma muhtaç olanlara gizli yardımlarda bulunarak gönüllerinde taht kurduğunu söyledi.”
Haberde sözü geçen “engelli yaşlı kadın” benim kız kardeşim. 17 yaşından beri kendi ayakları üzerinde duran, üniversite öğrenim giderlerini babamdan para almaksızın çalışarak karşılamak için Kadıköy Maarif Koleji’nden mezun olduktan sonra ABD’nin New York kentine giden, gündüz çalışıp gece okula giderek büyük bir başarıyla Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümüne transfer olan, Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olarak muhtelif bankalarda üst düzey yöneticilik yapan, hastalığı ilerlediğinde çevirmenliğe başlayan, bugüne kadar ekonomi, finans, felsefe, tarih ve psikoloji alanlarında 50’ye yakın çeviri esere imza atan Neşe Nur Domaniç Avhan. Hayatının hiçbir döneminde (babam dahil) hiç kimseden yardım kabul etmemiş, bu konuda çok hassas biri.
Kardeşim ve eşi Ayvalık’a huzur bulmak için taşındı. Hülya Avşar’ın satın aldığı evde 9 yıl oturdular. Evin satın alınacağı bilgisi kendilerine ulaştığında Haziran 2013’e kadar kontratları olduğu halde ne ev sahiplerinden ne de Hülya Avşar’dan hiçbir talepte bulunmaksızın hemen uygun bir ev bulup taşındılar. Ev sahibi Gamze Kuran bırakın kardeşime ev almayı, kardeşimle eşinin 9 yıl önce ödedikleri depozitoyu bile zar zor iade etti kendilerine.
196 ülkede 20 milyondan fazla Change.org kullanıcısı var. Dünyanın dört bir yanındaki insanlar her gün insanlar, bu organizasyonun araçlarını kullanarak, kendi toplumlarında bir değişim yaratıyorlar.
Geçtiğimiz günlerde, Göztepe Parkı Aktivistleri, “Kadıköy'de engelli çocukların da faydalanabileceği oyun parkları istiyoruz!” kampanyasını başlattı Change.org, aracılığı ile.
Türkiye'nin birçok kentinde ve ilçesinde belediyeler engelli çocuklar için çok güzel ve çok yararlı oyun parkları kurmuş durumda. İstanbul’da, bildiğim kadarı ile, Bayrampaşa, Bağcılar, Beykoz, Beylikdüzü, Ümraniye ve Üsküdar böyle bir parka sahip olan ilçeler. Ancak Türkiye'nin en büyük kenti İstanbul’un en büyük ilçelerinden Kadıköy'de henüz böyle bir park yok. Göztepe Parkı Aktivistleri; İstanbul Büyükşehir ve Kadıköy Belediye Başkanlıklarından, Kadıköy Bölgesindeki park alanlarında engelsiz ve engelli çocukları aynı açık hava mekânında buluşturacak, engelli çocukların da hayattan zevk almalarını sağlayacak bir “Engelsiz Oyun Parkı Projesi" yaratmalarını talep ediyorlar.. En azından her oyun parkının bir bölümünün engelli çocukların ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmesini istiyorlar.
“Engelli çocuklarımızın açık havada yaptıkları spor ile yanaklarına gelen rengi ve yüzlerindeki sevinci görmek, onların keyifli gülüşlerini duymak, oyun oynarken cıvıltılarını işitmek istiyoruz! Lütfen sesimizi duyun, engelli çocuklarımıza oyun parklarını verin!” diyorlar.
Sizler de bu kampanyayı destekleyerek Kadıköy'de engelli çocukların da kullanabileceği çocuk parklarının yapılmasını sağlayabilirsiniz. İsterim ki, birlikte; ben bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda 5.441’e ulaşmış bulunan imza sayısını en az ikiye katlayalım.
Kanal D İşitme ve Görme Engelliler için yaptığı sesli ve altyazılı dizi betimleme projesine bir dizi daha ekledi. Öyle Bir Geçer Zaman ki, Sultan ve Veda’nın ardından, kanalın son dizisi İntikam da İşitme ve Görme Engelliler tarafından rahatlıkla izlenebilecek artık. Dilerseniz, http://www.kanald.com.tr/Gorme-ve-isitme-engelliler-icin/ linkini tıklayarak, uygulamayı inceleyebilirsiniz.
Her ne kadar engellilik ve engelliler ile ilgili pek çok sorunumuz varsa da, her gün olumlu bir değişikliğe de tanık bu konularda. Umuyoruz ki; tüm sorunlar yakın bir gelecekte sona erecek, olumlu değişiklikler ise hiç bitmeyecek…