Paylaş
Ayvalık’ta yayınlanan yerel Sözcü gazetesi ise, küçücük bir yer olan Ayvalıkta biraz araştırmayla aslını öğrenebileceği haberin kimleri rencide edebileceğini düşünmeksizin, bu habere yer verdi.
Haber şöyle:
“Ayvalık’ın tanınmış terzisi olan ve 1979 yılında hayatını kaybeden Necdet Güngör’ün varisleri tarafından satılan ev, manzarasıyla göz kamaştırıyor. 4 kardeşin kendi aralarında anlaşmasıyla satılan ev, Çamlık’ın dünyaca ünlü Aslanağzı Koyu'nu tepeden görüyor...
Ünlü yıldızın evi kaç liraya satın aldığı öğrenilemezken…Hülya Avşar’ın ev sahiplerinden satın aldığı evde ikamet eden engelli yaşlı kadına bir ev satın alınmasını şart koştuğu ve bu talebi gerçekleştikten sonra evi satın aldığı öğrenildi… Çamlık sakinleri, ünlü yıldızın yoksul ve gerçekten yardıma muhtaç olanlara gizli yardımlarda bulunarak gönüllerinde taht kurduğunu söyledi.”
Haberde sözü geçen “engelli yaşlı kadın” benim kız kardeşim. 17 yaşından beri kendi ayakları üzerinde duran, üniversite öğrenim giderlerini babamdan para almaksızın çalışarak karşılamak için Kadıköy Maarif Koleji’nden mezun olduktan sonra ABD’nin New York kentine giden, gündüz çalışıp gece okula giderek büyük bir başarıyla Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümüne transfer olan, Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olarak muhtelif bankalarda üst düzey yöneticilik yapan, hastalığı ilerlediğinde çevirmenliğe başlayan, bugüne kadar ekonomi, finans, felsefe, tarih ve psikoloji alanlarında 50’ye yakın çeviri esere imza atan Neşe Nur Domaniç Avhan. Hayatının hiçbir döneminde (babam dahil) hiç kimseden yardım kabul etmemiş, bu konuda çok hassas biri.
Kardeşim ve eşi Ayvalık’a huzur bulmak için taşındı. Hülya Avşar’ın satın aldığı evde 9 yıl oturdular. Evin satın alınacağı bilgisi kendilerine ulaştığında Haziran 2013’e kadar kontratları olduğu halde ne ev sahiplerinden ne de Hülya Avşar’dan hiçbir talepte bulunmaksızın hemen uygun bir ev bulup taşındılar. Ev sahibi Gamze Kuran bırakın kardeşime ev almayı, kardeşimle eşinin 9 yıl önce ödedikleri depozitoyu bile zar zor iade etti kendilerine.
Hülya Avşar bir ev alınmasını talep etmiş olabilir, evi satan varislerden biri veya birkaçı kendisine böyle bir bilgi vermiş olabilir veya haberine “renk” katma arzusundaki muhabir böyle bir yalan uydurmuş olabilir. Her ne ise, onurları ve kişilikleri rencide edilen kardeşim ve kendisi gibi çevirmen olan eşi konuyu hukuki düzeyde takip ediyorlar ve sorumlulardan gereken hesabı hukuk yoluyla soracaklar.
Benim sizinle paylaşmak istediğim asıl husus engelliliğin hâlâ bir suistimal konusu yapılıyor olması… Asılsız olsa da, bir tarafı “yüceltmek” adına değerli insanların hakir görülmesi,.. Kamuoyu nezdinde acıma duygularının yeniden üretilmesi… Başta basın olmak üzere herkesin bu yaklaşımdan vazgeçmesi gerekiyor. Hepimiz önce insanız. Yarın hepimiz engelli olabiliriz. Kendimize lâyık görmediğimiz yaklaşımları başkalarına yakıştırmaktan vazgeçelim. Acınacak olanlar engelliler değil yalancılardır. Unutmayalım…
Bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda, beni çok üzen bir haber aldım. Sevgili Mehmet Ali Birand’ı kaybettik… Mehmet Ali, eşimin hem çok yakın bir iş arkadaşı hem de çok yakın bir dostuydu. Birlikte çok güzel günlerimiz geçti. Eşimi toprağa verdiğimiz gün, onun hastalığının en zor dönemine denk gelmişti. Yine de yanımdaydı… O gün bana verdiği desteği hiç unutmadım ve unutmayacağım. Cumartesi Günü Teşvikiye’de olup onu eşimin yanına uğurlamak istiyorum. Ancak iki gündür 38,5 derece ateşle yatıyorum. İnşallah Cumartesi’ye kadar iyileşebilirim.
Hepimiz biliyoruz ki, kolay kolay dolmayacak Mehmet Ali Birand’ın yeri. Ve yine biliyoruz ki, adı hiç silinmeyecek sevenlerinin kalplerinden.
Mekânın cennet olsun Sevgili Mehmet Ali Birand.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş