Paylaş
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 16 Ekim 2012 tarihinde, evde bakım hizmeti ile ilgili olarak uygulamada karşılaşılan aksaklıkların giderilmesi amacıyla, bir genelge yayınladı. Söz konusu genelgenin 6.maddesinde şöyle denilmekte:
“Bakıma Muhtaç Özürlülerin Tespiti ve Bakım Hizmeti Esaslarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik kapsamında yürütülmekte olan evde bakım hizmeti karşılığında bakıma muhtaç özürlülere verilecek bakım ücretinin alınabilmesi için özürlüye akrabası tarafından gün içerisinde bütün ihtiyaçlarının yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle bakıma muhtaç özürlü ve akrabasının evde bakım hizmetinden yararlanmakta iken ayrıca gündüzlü bakım ve rehabilitasyon merkezlerimizde sunulan bakım hizmetinden yararlanması verilen hizmette mükerrerliğe neden olacağından mümkün olamamaktadır. Ancak, özürlünün Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak hizmet vermekte olan kuruluşlardan özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti almasında bir sakınca bulunmamaktadır.”
Devletin gündüz belirli saatlerde gidilen rehabilitasyon merkezleri, engellilerin sosyalleşmesi için de önemli katkı sunuyor. Bu merkezler, rehabilitasyon haricinde yapılan organizasyonlar ile çeşitli kültürel geziler ve meslek edindirme kursları da düzenliyorlar. Engelliler, diğer engelli arkadaşları ile haftanın belirli günlerinde bu merkezlerde bir araya gelerek çeşitli konuları, kanunları ve hastalıkları ile ilgili bilgileri öğrenip tartışma imkanı bulabiliyorlar. Bu genelge ile tüm bunlardan mahrum bırakılan engelliler, kendilerine; “evde bakım paranı al evinde kal” denilmek istendiğini düşünüyorlar.
Engellilerin, şimdi, ya evlerinde kalmaları ya da evde bakım parasından vazgeçmeleri gerekecek. Evlerinde hapis olan engelliler bu genelgenin bir an evvel tekrar gözden geçirilip engelliler lehine düzenlenmesini bekliyorlar.
İnsanların ihtiyaçlarının yalnızca temel ihtiyaçlardan ibaret olmadığı göstermek için, geçen yılki yazılarımdan birinde anlattığım küçük hikâyeyi tekrar anlatmak istiyorum sizlere bugün.
Napoli’de bir kafe.
İşe gidenler sabah kahvelerini içmek için uğruyorlar. Kapıdan bir adam giriyor, ”İki kahve, biri askıya” diyor.
Bardaki adam müşteriye bir kahve veriyor, arkasındaki duvara bir kâğıt yapıştırıyor.
İki dakika sonra bir başka müşteri geliyor. O da “iki kahve, biri askıya” diyor.
Kahveci bir kahve veriyor. Duvara bir kâğıt yapıştırıyor.
Sonra bir başkası geliyor.
O üç kahve istiyor. Ama ikisi askıya...
Kahveci bir kahve veriyor, duvara iki kâğıt yapıştırıyor.
Aradan iki dakika geçiyor, içeri gariban kılıklı bir adam giriyor.
“Bir kahve” diyor, “askıdan”. Kahveci kahveyi veriyor, duvara yapıştırdığı kâğıtlardan birini alıp atıyor.
Çoğu kişi maddi olanaksızlık içindekilere yardım ederken yalnızca onların temel ihtiyaçlarını gerçek ihtiyaç olarak görüyor. Oysa ki insanca yaşamak ve kişiliğimizi geliştirebilmek adına başka ihtiyaçlarımız da var. Tıpkı çayımızı ya da kahvemizi, arada sırada da, olsa bir kafede içebilmek gibi... Engelli de olsak, ara sıra evimizden çıkıp arkadaşlarımızla bir araya gelmek istemek gibi…
Umarım, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bir de bu açıdan değerlendirir durumu.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş