Geçen hafta Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu ile küçük bir söyleşi yapma olanağımız oldu.
Sayın Nuhoğlu engellilik konusunda son derece duyarlı bir yaklaşıma sahip. Randevu isteğime oldukça kısa bir süre içinde olumlu yanıt vererek beni kabul etti. Kendisi, aslında her insanın potansiyel bir engelli olduğunu ve konuya bu perspektifle yaklaşılması gerektiğini düşünüyor. Engellilerin sosyal hayatın her alanında görünür olmaları gerektiğine, engellilik konusundaki farkındalığın ve toplum bilincinin ancak bu şekilde oluşturulabileceğine inanıyor. Buna inanıyor ancak biliyor ki, erişilebilirlikle ilgili sorunlar ne yazık ki henüz bu olanağı vermiyor engellilere.
Özellikle bedensel engelliler ve görme engelliler için ne yollar uygun, ne de kaldırımlar. Mekân girişlerindeki rampaların çoğu göstermelik; hiçbir işlevleri yok. Hissedilebilir yüzey kaplamalarının da hemen hemen tamamı yanlış uygulanmış bulunuyor. Engellilere tamamen uygun şekilde yeniden düzenlenmiş olan Göztepe Parkı’nda bile yanlış uygulanmış hissedilebilir yüzey kaplaması var. Öyle ki, bir noktaya geldiğinizde hissedilebilir yüzey aniden sona eriyor. Ne sağa dönüşü var, ne de sola; tek seçenek, görme engelli bireyin geriye dönmesi.
Erişilebilirlikle ilgili sorunlar yalnızca kaldırımların yüksekliği ya da bozuk yollarla sınırlı değil. Kaldırımları işgal eden masalar, rampaların önünü kapatan park halindeki araçlar da engel oluyor engellilerin hayata karışmalarına.
Sayın Nuhoğlu bu sorunların hepsinin farkında. Çözüm için çoktan başlamış çalışmaya ve kesin kararlı başarmaya. Bence, biz Kadıköylüler çok şanslıyız bu konuda.
Türkiye, 30 Mart 2007 tarihinde imzaladığı BM Engelli Hakları Sözleşmesi ile; tüm insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrenselliğini, bölünmezliğini, bütüncüllüğünü ve engellilerin bu haklardan ayrımcılığa uğramaksızın yararlanmalarının güvence altına alınması gerektiğini kabul etmiş bulunuyor.
BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin en önemli özelliği, engellilik kavramına getirdiği tanım ve bu doğrultuda düzenlediği hukuksal güvenceler. Sözleşme ile, engelliliği bireydeki sorunla açıklayan ve çözümü de bireyde arayan tıbbi yaklaşımın tersine, engelli olma durumu fiziksel, ruhsal veya zihinsel rahatsızlıkları bulunan kişilerle, bu kişilerin topluma tam ve etkin olarak katılımını önleyen çevresel ve davranışsal engeller arasındaki etkileşimle açıklayan sosyal yaklaşım benimsenmiş ve buna yönelik çözümler güvenceye bağlanmış durumda. Sözleşmenin bu yaklaşımı engellileri haklarında kararlar alınan, zorla tedavi dâhil üzerlerinde işlemler uygulanan, fiil ehliyetinden yoksun nesneler olmaktan çıkarmakta; onların onurlarına saygıyı hak eden, kendi seçimlerini yapan ve bu seçimler doğrultusunda yaşama hakkı olan özerk bireyler olarak kabul edilmelerini sağlamakta. Sözleşmeye göre devletlerin yükümlülüğü; engellilere, kendi seçimlerini yapma ve seçimleri doğrultusunda yaşayabilmeleri için ihtiyaç duydukları destek hizmetlerini sunmak.
İşgücü piyasasına kazandırılmaları güç olan engelliler için çalışma ortamının özel olarak düzenlendiği korumalı işyerlerine ilişkin düzenleme ve tedbirleri içeren “Korumalı İşyerleri Hakkında Yönetmelik”, bilindiği gibi, 26 Kasım 2013 tarihinde 28833 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’nın ortak çalışmaları ile hazırlanan bu yönetmelik, özellikle korumalı işyerlerinin kurulması ve geliştirilmesinde kolaylaştırıcı tedbirler içeriyor. Örneğin; 23 Haziran’da yayınlanan yazıma konu olan -İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Maslak’taki merkez yerleşkesinde açılan- Down Kafe bu tür bir işletme.
İzmit'teki "Dilek Sabancı Gülen Yüzler Engelliler Mesleki Rehabilitasyon ve İşyeri Merkezi” ise bu yönetmeliğin çok öncesinden beri sürdürüyor varlığını.
3 Mart 2004 tarihinde hizmet vermeye başlayan bu Merkez Sabancı Vakfı tarafından yaptırılmış ve kullanım hakkı İzmit Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na devredilmiş bulunuyor. Toplam 6.950 m2 arsa üzerinde kurulu bulunan Merkez'in 1.950 m2'si kapalı hizmet alanı olarak kullanılıyor.
"Dilek Sabancı Gülen Yüzler Engelliler Mesleki Rehabilitasyon ve İşyeri Merkezi”nin amacı; engellilerin meslek sahibi olarak üretken bireyler konumuna gelmelerine olanak veren bir işyeri merkezi olarak, bu Merkez’in diğer kentler için örnek oluşturmasını sağlamak. Çalışma koşulları engellilere göre düzenlenmiş bulunan bu merkezde, maaşlı ve sigortalı olarak çalışan engellilerin mesleki bilgi ve becerileri geliştiriliyor. İşyeri Merkezi'nde atık kâğıt toplama, kâğıt kesim, montaj ve paketleme, file üretimi gibi işler yapılıyor. Merkez'de bilgisayar grafik-lâboratuvarı, serigrafi atölyesi, toplantı salonu, dinlenme salonu ve yemekhane bulunuyor.
Sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenleyen 5510 Sayılı Kanun’a göre kız ya da erkek olduğuna bakılmaksızın malul olan ve evli olmayan çocukların, yaşları ne olursa olsun, anne-babaları üzerinden sağlık yardımı alma hakları bulunmakta. Ayrıca bu çocuklar vefat eden ana veya babaları üzerinden yetim aylığı da alabilmekteler.
Birkaç gün önce tarafıma da iletilmiş bulunan bir imza kampanyasında bu hususla ilgili bir güçlüğe dikkat çekilmekte ve bu güçlüğün giderilmesi talep edilmekte. Engelliliğin her aşamasından geçmiş bir birey olarak, bu talebin haklılığına inandığım için bu kampanyaya imza verdim ve içeriğini de sizlerle paylaşmak istedim.
5510 Sayılı Kanun’la yukarıda belirtilen iki haktan yararlanabilmek, ilgili kanunda; “Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az % 60 oranında yitirip malul olduğunun anlaşılması gerekmektedir.” ibaresi ile şartlandırılmış. Bu durumda engelli çocukların sağlık güvenceleri garanti altına alınmış gibi görünmekle birlikte uygulamaya geçildiğinde gerçek bir mağduriyet yaşanmakta.
Mevcut uygulamaya göre, engelli çocuklar 18 yaşını doldurduklarında anne babalarının üzerinden düşürülmekte; engel oranlarının yeniden tespiti için -sürekli raporları olmasına rağmen- tekrar rapor istenmekte. Yeni rapor alım süreci aileler ve çocuklar için çok eziyetli olmakta; daha da önemlisi, sürekli ilaç kullanmak zorunda olan çocuklar rapor işlemleri sonuçlanıncaya dek özel muayene olmak, ilaçlarını kendileri almak durumunda kalmaktalar.
Engelliği yakından tanımayanlar için SGK’nın bu uygulaması sonucunda engelli çocukların ve ailelerinin yaşadığı güçlükleri tam olarak anlayabilmek oldukça zor olabilir. Ancak bu durum, yaşanan güçlüğün görmezden gelinmesini haklı gösteremez. Yönetmelik gereği mevzuata uygun olarak alınmış bulunan mevcut raporların kabulü ve zihinsel yetersizliğin olduğu/eşlik ettiği engellilerin sağlık yardımının - engel oranına bakılmaksızın, kesilmeden- devamı sağlanmalıdır.
Bir diğer husus ise, %60'ın altında engel oranına sahip engelli çocukların 18 yaşını doldurduktan sonra anne ve babalarının sağlık yardımından yararlanamamakta olmaları. Engelli çocuklar, hiç bir gelirleri olmamasına karşın, hane içinde yaşayanların geliri üzerinden yapılan gelir testi sonucu belirlenen miktarlarda aylık GSS (Genel Sağlık Sigortası) primi ödemek zorunda bırakılmaktalar. Daha da vahimi, bu çocuklar anne ve babalarının vefatı halinde yetim maaşına hak kazanamamaktalar. Bu uygulamayla, ''Benim ölümüm halinde hiç değilse maaşım çocuğuma kalacak'' diye teselli bulan ebeveynlerin tek tesellileri de ellerinden alınmış bulunuyor. Bu mağduriyeti şimdilik erkek çocuklar yaşamakta, kız çocuklarının sağlık yardımı kesilmemekte. Oysa söz konusu engellilik olunca, cinsiyet ayrımına ve yaşa göre uygulamalar kabul edilemez. Sonuç olarak; Otizmli, Down Sendromlu, Serebral Palsili ya da herhangi bir nedenle Zihinsel Engelli olup da istihdam edilemeyen bu gençlerin -ileriki yaşlarında yaşlanmaya bağlı olarak engel oranlarının biraz daha artacağı göz önünde bulundurularak- haklarının SGK tarafından yapılacak bir düzenleme ile korunması sağlanmalıdır.
Konu ile ilgili kampanya linkini, ilgilenenler için, aşağıda veriyorum:
Türkiye'nin ilk üniversite down kafesi, geçtiğimiz günlerde, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin Maslak’taki merkez yerleşkesinde açıldı. “Engelsiz İTÜ” projesi kapsamında açılan down kafenin mutfağında da servisinde de, “Ben de Varım” ve “Çalışmama Engel Yok” diyen down sendromlu gençler çalışıyor.
Bu anlamlı proje nasıl mı başlamış? İTÜ önce bitişiğindeki Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle Özel Eğitim İş Uygulama Okulu ile kardeş olmuş. Aradaki duvarlar yıkılmış. Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle Özel Eğitim İş Uygulama Okulu tarafından yürütülen “Ben de Çalışabilirim” projesi ile özel eğitime muhtaç öğrenciler becerilerine uygun alanlarda çalışma hayatının parçası oluyorlarmış. Proje, 2014 yılında Eğitimde İyi Örnekler Konferansı kapsamında, “Özel Eğitim” kategorisinde ödüle değer bulunmuş. İTÜ’nün okul ile işbirliği de bu proje üzerinden gelişmiş. Ve İTÜ Rektörlüğü tarafından üniversite yerleşkesi içinde yer alan kafe için, down sendromlu öğrencilerin istihdam edilmesi önkoşulu ile, işletmeci arayışına girilmiş. Birçok yatırımcı konuyu riskli bulurken, Ayça Pars özellikle bu nedenle işletmeci olmayı tercih etmiş. “Herkese bu kadar güzel bir iş yapmak nasip olmaz” diyerek talip olmuş bu işe. Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle Özel Eğitim İş Uygulama Okulu’nda yemek pişirme konusunda eğitim alan öğrenciler açılış öncesinde bir ay süreyle kafeye gelerek staj yapmışlar. Çok güzel kekler, harika sandviçler yapmayı ve sunmayı öğrenmişler. Bu süre içinde hem üniversite öğrencilerinde hem de kafede çalışan down sendromlu gençlerde çok pozitif gelişmeler gözlenmiş. Ve sonunda, üniversite yerleşkesi içindeki Fanfan Kafe adlı down kafe resmi açılışa hazır hale gelmiş.
Bu güzel mekânın açılış törenine ben de katıldım. İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca’dan kafede çalışan down sendromlu öğrencilere kadar, projede emeği bulunan herkes hem çok heyecanlı hem de çok mutluydu. Biz konuklar içinse onların bu heyecanlarını paylaşmamak, mutluluklarına katılmamak olası değildi. Down sendromlu öğrencilerin hazırladıkları ‘gülen yüz keki’ ise ikramların en güzeliydi.
ENGELSİZ ÜNİVERSİTE /FOTO GALERİ
Fanfan Down Kafe İstanbul Teknik Üniversitesi’nin "Engelsiz Üniversite" projesinin önemli adımlarından biri. Proje İTÜ öğrencileri ve çalışanlarınca da destekleniyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi ve Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle Özel Eğitim İş Uygulama Okulu, aslında, bir yılı aşkın süredir kardeş. Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle Özel Eğitim İş Uygulama Okulu’nun özel çocukları İTÜ’nün spor tesislerinden ücretsiz olarak yararlanabiliyorlar. İTÜ’lü gençler bu özel çocuklara yüzme ve basketbol öğretiyorlar. Ayrıca, Sarıyer Şehit Üsteğmen Ali Büyükdicle Özel Eğitim İş Uygulama Okulu’nun ilköğretim bölümü öğrencileri müzik, resim ve beden eğitimi gibi dersleri İTÜ Geliştirme Vakfı İlköğretim Okulu öğrencileri ile kaynaştırmalı olarak görüyorlar.
Bence, engellilikle ilgili farkındalık oluşturmanın en güzel yolu kaynaştırma eğitimi. Kaynaştırma eğitiminden geçen çocuklar büyüdüklerinde, engelli-engelsiz ayırımı yapmayacaklar. Çünkü engelli olmayı doğal bir durum olarak kabul etmeyi çocukken öğrenmiş olacaklar.
Engelliler Destek Programı (EDES), Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’ndeki yerel dinamikleri harekete geçirerek, toplumsal bütünleşmenin sağlanmasına ve engelliliğin önlenmesine katkıda bulunmayı amaçlayan bir destek programı.
EDES’in en önemli amacı Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nde engellilik ve engelliliğin önlenmesi konusunda toplumsal farkındalık yaratma sürecine destek olmak. Bu çerçevede, valiliklerin koordinasyonunda yerel düzeyde hazırlanacak ve uygulanacak olan EDES projeleriyle;
- Toplumun engellilik ve engelliler konusundaki bilinç düzeyinin ve duyarlılığının arttırılmasını,
- Engellilerin başkalarının yardımına ihtiyaç duymaksızın sosyal yaşama bağımsız biçimde katılımını sağlamaya ve kolaylaştırmaya yönelik bağımsız yaşam eğitimlerinin verilmesini,
- Evde engelli bireyin bakımını üstlenen kişilerin nitelikli bakım konusunda eğitilmesini,
- Engellilik nedenlerinin tespit edilmesini,
- Koruyucu ve önleyici hizmetlerin geliştirilmesini,
Genlerle anne ve babadan çocuğa geçen özelliklere kalıtsal özellikler deniliyor. DNA’dan oluşan genler bir canlının büyümesi, gelişmesi ve yaşamını sürdürmesi için gerekli bilgileri taşıyan kalıtım birimi. Bir bebek, anne-babasından kalıtım yoluyla aldığı bütün genleri normal ise sağlıklı geliyor dünyaya. Ama bazı bebeklerde, anne ya da babadan gelen kromozomların biri ya da bir kaçı kusurlu olabiliyor. Bu durumda bebekte kalıtsal hastalık, diğer bir deyişle genetik hastalık, ya da bozukluk ortaya çıkıyor. Yani, kalıtsal hastalıklar ya da bozukluklar kusurlu genlerin kuşaktan kuşağa aktarılmasından kaynaklanıyor. Dünya üzerinde binlerce genetik hastalık var ve milyonlarca insan hastalık yaratan genler taşıyor.
Prof. Coşkun Özdemir 13 Haziran tarihli köşe yazısında genetik hastalıklardan ve akraba evliliklerinden söz ediyor. Ben de konuyu bu yazıdan özet bir alıntı ile aktarmak istiyorum sizlere.
“Genler DNA’dan oluşuyor ve hücredeki 23 çift kromozom onlara taşıyıcı rol oynuyor. Çocuk anne ve babadan kromozom çiftlerinden birini alıyor. 23 çift kromozomdan bir tanesi (bir çift) cinsiyeti tayin ediyor ve bunlar X ve Y olarak anılıyor. Hayata biri anneden biri babadan iki hücre ile başlıyoruz.
Kalıtım başlıca 3 şekilde oluyor. Birisi dominant (başat) geçiş adını alıyor. Yani anne ya da baba hastalık genini taşıyor ve onun yol açtığı hastalıkla yaşıyor, bu durumda doğacak çocuk yüzde 50 olasılıkla bu hastalığı alacaktır. Çünkü çift genlerden biri kusurlu, biri değil. Hangi çocuk kusurlu geni alırsa o hasta olacaktır. Ötekini alan çocuk hasta olmuyor. Hasta çocuk ilerde evlenip çocuk yaparsa tıpkı babası (veya annesi) gibi yüzde 50 olasılıkla hasta çocuk sahibi olacaktır.
İkinci kalıtım şekli cinsiyet kromozomu aracılığı ile olan (X linked). Bu hastalıklar kusurlu geni X kromozomunda taşıyan annelerden erkek çocuğa geçiyor. Anne hasta değil, taşıyıcı rol oynuyor. Kadınlarda XX iki X var. Bir tanesi hastalık nedeni olan geni taşıyor ama ikinci X koruyucu rol oynuyor. Erkek ise XY sahibi. Y’nin böyle bir koruyuculuk yeteneği yok. O nedenle erkek çocuk anneden X yolu ile hastalık genini alırsa hasta oluyor. Kız çocuğu bu aynı X’i alınca hasta olmuyor, annesi gibi taşıyıcı oluyor. Çok sayıda sadece erkek çocuklarda görülen X’e bağlı hastalık var. DMD Duchenne Müsküler Distrofi ve Hemofili bunlardan ikisi.
Üçüncü kalıtım şekli resesif (çekinik) şekil. Burada anne de baba da sağlıklı, çocuk hasta oluyor. Niçin? Anne ve baba birer hatalı gen taşıyorlar. Tek gen hastalık yaratmaya yetmiyor. Böyle bir çiftten hangi çocuk iki kusurlu geni alırsa o hasta oluyor. Genler çift olduğu için anne baba birleşmesinde 4 olasılık var. Annede ve babada çift genden biri kusurlu; sağlam olanı alan çocuklar sağlam oluyor. İki değil bir tek kusurlu gen alan çocuk da tıpkı anne babası gibi hasta olmuyor ama taşıyıcı oluyor. İşte akraba evliliğinin riski burada ortaya çıkıyor. Akraba çocuklarının aynı cins genleri taşıma olasılığı yüksek olduğu için çocuğun hem anne hem babadan benzer genleri alma şansı artıyor. Bu yüzden resesif (çekinik) geçişli hastalıklar akraba evliliklerinde artıyor.”
Akraba evliliği ülkemizin, geleneklerle ve inançlarla bağlantılı, yadsınamaz bir gerçeği. Türkiye genelinde akraba evliliği oranı ortalama %22; istatistikler, yapılan her dört evlilikten birinin akraba evliliği olduğunu gösteriyor. Bu oran, bir kaç izole toplum dışında dünyadaki en yüksek oran.
Resesif (çekinik) geçişli hastalıklar her kuşakta kendini göstermiyor; aile ağacı yatay bir patern izliyor. Ebeveynler genellikle sağlıklı ve hastalık aynı kuşakta indeks olgunun kardeşlerinde gözleniyor. Akraba evlilikleri, kişilerin ortak bir atadan gelmeleri ve aynı mutant geni taşıma risklerinin yükselmesi nedeniyle arttırıyor bu hastalıkların görülme sıklığını.
Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan tüm ortopedik engellilerin eğitim ve sağlık ihtiyaçlarına katkıda bulunarak sosyal dayanışmalarını sağlamak amacıyla kurulmuş, kamu yararına çalışan bir sivil toplum örgütü. ,
1993 yılında Kemal Demirel’in liderliğinde kurulan Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği, gerçekleştirdiği çalışmalarla engellerin yıkılmasında Türkiye’de öncü bir dernek haline gelmiş bulunuyor. Dernek, ortopedik engelliler için yapılacak çalışmalarla ilgili olarak kurumlar ve kişilerle sürekli işbirliği halinde. Ortopedik engellilerin ruhen ve bedenen kendilerine yeterli gücü kazanabilmeleri için eğitici, birleştirici ve tedavi edici çalışmalarda bulunuyor. İş sahaları ve atölyeler açmak suretiyle gerekli eğitimi sağlayarak bedensel engellileri tüketici konumundan çıkarıp üretici bireyler konumuna getirmeyi ve topluma kazandırmayı hedefliyor.
Kamil Yazıcı ve İzzet Özilhan’ın 1979 yılında büyük ideallerini hayata geçirerek kurdukları Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı ise gerçekleştirdiği çalışmalarla Anadolu Sağlık Merkezi'nin hizmetlerinden yardıma muhtaç kişilere bedelsiz sağlık hizmeti sunuyor. Maddi durumu yetersiz ve ihtiyaç sahibi vatandaşların yaşam kalitesini arttırmak için sağlık kontrollerini, tetkik ve tedavilerini yapıyor. Vakıf, ayrıca, vatandaşlara ve proje ortağı kurumlara (Belediye, Okul ve Sosyal Hizmetler) eğitim programları, erken tanının önemi ve koruyucu hekimlik ile ilgili seminer ve programlar düzenliyor.
Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı, Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleri kapsamında, Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği’nin ihtiyaç sahibi üyelerinin tedavi ve ameliyat işlemlerini uzun bir süredir bedelsiz olarak karşılamakta. Geçtiğimiz günlerde de, Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği üyelerine Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı tarafından "Sağlıklı bir toplum yaratma hedefiyle Psiko-Sosyal destek” verildi.
Bedensel engellerin kişilerde ortaya çıkardığı reddetme, acı çekme, depresyon, suçluluk duyma, kararsızlık, kızgınlık ve utanma gibi duygularla baş edilmesine yönelik psikolojik destek verilerek engelli bireylerin topluma kazandırılmaları hedeflenen bu proje kapsamında, Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği üyesi 20 kişiye ve ailelerine eğitim verildi. Eğitime önderlik eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Zafer Atasoy proje ile ilgili düşünce ve duygularını; “Engelli olmanın farkında olabilmek için sahip olunan becerinin kaybolması gerekebilir ya da engelli olmanın ne olduğunu bize engellinin yanında olmak, onunla paylaşmak öğretir. Engelli kişiler ve aileleriyle mesleğim gereği tıp eğitimimin her aşamasında karşılaşmış olmama rağmen, bu etkinliğe katılarak göz ardı edilen, saklanan engelli çocuk, genç ve aileleriyle yeniden yüz yüze geldim. Kendilerine uzanan elleri görmeleri, yanlarında birilerinin olduğunu hissetmeleri, duygu ve düşüncelerini anlatabilmeleri, çok önemli bir desteğin paylaşıldığını ve paylaşıldıkça büyüdüğünü gösteriyor.” sözleri ile özetledi.
Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı, Haziran başında, engelli çocuklar için özel bir projeyi daha hayata geçirdi. Vakfın Dilovası Belediyesi işbirliğinde gerçekleştirdiği proje kapsamında, Dilovası İlçesinde ikamet etmekte olan 100 engelli çocuğun uzman hekimler tarafından çocuk sağlığı ve hastalıkları, çocuk cerrahisi, göz hastalıkları ve kulak burun boğaz muayeneleri yapıldı. Ayrıca engelli çocuklarla resim ve boyama etkinlikleri gerçekleştirildi. Anadolu Sağlık Merkezi çalışanlarının da gönüllü olarak katıldıkları proje gününde, çocuklar keyifli vakit geçirdi. Bu özel proje, kalplerin ve hayallerin engelsiz olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.
Ülkemizin Bedensel Engellilerle Dayanışma Derneği ve Anadolu Eğitim ve Sosyal Yardım Vakfı gibi sivil toplum örgütlerine çok ihtiyacı var. Bizler de, destekleri ile her daim ihtiyaç sahiplerinin yanında olan bu gibi kuruluşlardan eksik etmemeliyiz desteklerimizi.
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
10-16 Mayıs 2014 tarihleri arasındaki Engelliler Haftası’nın önemli etkinliklerinden biri, Turkcell’in "Engel Tanımayanlar" çatısı altında gerçekleştirdiği çalışmaları kamuoyuyla paylaşmak amacıyla düzenlediği basın toplantısıydı. Ancak, ne yazık ki, paylaşılan bilgiler o günlerde Soma’da yaşanan elim facia nedeni ile gerektiği gibi iletilemedi ilgili kitlelere.
Bağış veya iş imkânı sağlamanın ötesine geçerek çok daha fazla insana ulaşmayı, toplumda kalıcı bir farkındalık yaratmayı ve engelli bireyleri hayatın içine katmayı hedefleyen “Engel Tanımayanlar” hareketi kısa süre içinde büyük bir ilerleme kaydetmiş ve yaşamın her noktasına dokunan bir çözümler bütünü haline dönüşmüş bulunuyor. Turkcell, halen, biz engelliler için “istihdam”, “ürün ve çözümler”, “sosyal sorumluluk” projeleri başlıkları altında fark yaratan seçenekler sunuyor. Şu anda 500 engel tanımayan çalışan için istihdam yaratan teknoloji şirketi; engelli aboneleri için, avantajlı konuşma ve data tarifeleri, Görüntülü Çağrı Merkezi, Turkcell Hayal Ortağım, Görme Engellilere Özel Sesli Fatura, Görme Engellilere Özel Sesli Sözleşme, İşitme Engellilere Özel Çalarken Dinlet, Sesli Bilgi Servisi, Neredeyim Destek Servisi, Turkcell’in Parmakları Konuşuyor gibi ürün ve çözümlerin yanı sıra pek çok sosyal sorumluluk projesi de geliştiriyor.
Turkcell, fırsat eşitliği sağlandığında insanların ufuklarını çok ötelere taşıyabileceklerine ve imkânsızı başarabileceklerine inanıyor. İnandığı bir diğer konu ise mobil iletişim teknolojilerinin sunduğu fırsatların istihdamda, bilgiye erişimde, sosyal hayata katılımda engellilerin önündeki pek çok engeli ortadan kaldırabileceği. Şirket, bu yüzden, “Engel Tanımayanlar” çatısını durağan bir imkânlar bütünü olarak değil, değişen teknoloji ve sosyal şartlara paralel olarak sürekli gelişen bir yapı olarak tanımlıyor. Sesli Fatura ve Sözleşme, Neredeyim Destek Servisi son bir yıl içinde hayata geçirilen uygulamalar. Turkcell Hayal Ortağım servisinin içeriği de, yine son bir yıl içinde, zenginleştirilmiş.
“Turkcell Hayal Ortağım” görme engelli abonelerin bilgiye erişimini kolaylaştırmak için geliştirilmiş bir servis. Bu servis, GSMA 2014 Mobil Dünya Kongresi kapsamında düzenlenen Global Mobil Ödülleri’nde, “Toplumsal ve Ekonomik Gelişme” kategorisi “En iyi Mobil Ürün-Uygulama” başlığı altında dünya birincisi oldu. Turkcell Hayal Ortağım sayesinde görme engelli aboneler, Türkiye ve dünyadan güncel haberleri, köşe yazılarını, dünya klasikleri başta olmak üzere binlerce sesli kitap ve eğitimleri, hayatlarını kolaylaştıran bilgi servislerini ücretsiz dinleyebiliyor. Turkcell Hayal Ortağım Goller Cepte IVR özelliğiyle görme engelli aboneler, taraftarı oldukları takımın gollerini maç anında otomatik gelen çağrılarla dinleyebiliyor, maçtaki dakika ve skoru öğrenebiliyor. Konum bazlı servisler sayesinde ise görme engelli aboneler nerede olduklarını, en yakın hastane, eczane gibi bilgileri ücretsiz sorgulayabiliyor. Şu ana kadar 50 bin kişinin aradığı Turkcell Hayal Ortağım günde yaklaşık 10.000 dakika dinleniyor.
Teknoloji şirketi, son bir yıl içinde, engellilerin bilgiye erişimde önlerine çıkan güçlükleri kaldırmak üzere stratejiler de geliştirmiş. Turkcell’in “dünyanın bilgisini milyonların erişimine açmak” hedefiyle kısa süre önce dijitalleştirdiği Turkcell Akademi, engelli aboneler için de önemli eğitim fırsatları sunuyor. “Engel Tanımayan Akademi” sayesinde teknolojiden kişisel gelişime, iş dünyasından liderliğe, inovasyondan girişimciliğe 30 farklı eğitim işitme engelliler için Turkcell Akademi’de yerini almış durumda. Eğitimler, işaret dili ve altyazılı olarak sunuluyor. Görme engelliler için ise Turkcell Akademi eğitimleri Turkcell Hayal Ortağım servisi içinde yer alıyor. Akademi, ayrıca, İşitme Engelliler Federasyonu işbirliğiyle Engelliler Haftası’ndan itibaren Türk işaret dili eğitimlerini de programına almış bulunuyor.
Turkcell’in hedefleri arasında görme engelli sporlarını tabana yayarak engelli bireylerin sosyalleşmesine katkıda bulunmak da yer alıyor. Turkcell, geçtiğimiz yıllarda Türkiye’de bir ilke imza atarak Görme Engelli Bisiklet sporunu 9. paralimpik branşı olarak başlatmıştı. Halen Görme Engelli Spor Federasyonu’nun ana destekçisi olan Turkcell, Tokat, Denizli, Konya, Kayseri ve İzmir’de 50 sporcuya destek veriyor.