Paylaş
Geçen hafta Kadıköy Belediye Başkanı Aykurt Nuhoğlu ile küçük bir söyleşi yapma olanağımız oldu.
Sayın Nuhoğlu engellilik konusunda son derece duyarlı bir yaklaşıma sahip. Randevu isteğime oldukça kısa bir süre içinde olumlu yanıt vererek beni kabul etti. Kendisi, aslında her insanın potansiyel bir engelli olduğunu ve konuya bu perspektifle yaklaşılması gerektiğini düşünüyor. Engellilerin sosyal hayatın her alanında görünür olmaları gerektiğine, engellilik konusundaki farkındalığın ve toplum bilincinin ancak bu şekilde oluşturulabileceğine inanıyor. Buna inanıyor ancak biliyor ki, erişilebilirlikle ilgili sorunlar ne yazık ki henüz bu olanağı vermiyor engellilere.
Özellikle bedensel engelliler ve görme engelliler için ne yollar uygun, ne de kaldırımlar. Mekân girişlerindeki rampaların çoğu göstermelik; hiçbir işlevleri yok. Hissedilebilir yüzey kaplamalarının da hemen hemen tamamı yanlış uygulanmış bulunuyor. Engellilere tamamen uygun şekilde yeniden düzenlenmiş olan Göztepe Parkı’nda bile yanlış uygulanmış hissedilebilir yüzey kaplaması var. Öyle ki, bir noktaya geldiğinizde hissedilebilir yüzey aniden sona eriyor. Ne sağa dönüşü var, ne de sola; tek seçenek, görme engelli bireyin geriye dönmesi.
Erişilebilirlikle ilgili sorunlar yalnızca kaldırımların yüksekliği ya da bozuk yollarla sınırlı değil. Kaldırımları işgal eden masalar, rampaların önünü kapatan park halindeki araçlar da engel oluyor engellilerin hayata karışmalarına.
Sayın Nuhoğlu bu sorunların hepsinin farkında. Çözüm için çoktan başlamış çalışmaya ve kesin kararlı başarmaya. Bence, biz Kadıköylüler çok şanslıyız bu konuda.
Türkiye, 30 Mart 2007 tarihinde imzaladığı BM Engelli Hakları Sözleşmesi ile; tüm insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrenselliğini, bölünmezliğini, bütüncüllüğünü ve engellilerin bu haklardan ayrımcılığa uğramaksızın yararlanmalarının güvence altına alınması gerektiğini kabul etmiş bulunuyor.
BM Engelli Hakları Sözleşmesi’nin en önemli özelliği, engellilik kavramına getirdiği tanım ve bu doğrultuda düzenlediği hukuksal güvenceler. Sözleşme ile, engelliliği bireydeki sorunla açıklayan ve çözümü de bireyde arayan tıbbi yaklaşımın tersine, engelli olma durumu fiziksel, ruhsal veya zihinsel rahatsızlıkları bulunan kişilerle, bu kişilerin topluma tam ve etkin olarak katılımını önleyen çevresel ve davranışsal engeller arasındaki etkileşimle açıklayan sosyal yaklaşım benimsenmiş ve buna yönelik çözümler güvenceye bağlanmış durumda. Sözleşmenin bu yaklaşımı engellileri haklarında kararlar alınan, zorla tedavi dâhil üzerlerinde işlemler uygulanan, fiil ehliyetinden yoksun nesneler olmaktan çıkarmakta; onların onurlarına saygıyı hak eden, kendi seçimlerini yapan ve bu seçimler doğrultusunda yaşama hakkı olan özerk bireyler olarak kabul edilmelerini sağlamakta. Sözleşmeye göre devletlerin yükümlülüğü; engellilere, kendi seçimlerini yapma ve seçimleri doğrultusunda yaşayabilmeleri için ihtiyaç duydukları destek hizmetlerini sunmak.
Bu da demek oluyor ki; ülkemizde yaşayan engelli ve engelsiz yurttaşlar eşit haklara sahipler. Ancak hepimiz biliyoruz ki, bu şimdilik yalnızca kâğıt üzerinde geçerli. Verilen hizmetler, hak değil yardım olarak sunuluyor. Toplumun ve hattâ engellilerin büyük bir bölümü de engelliler adına yapılanların yardım, hatta lütuf olduğunu düşünüyor.
Ben, uzun zamandır, bu durumu değiştirmeye çalışanlar arasında yer alıyorum. Sayın Aykurt Nuhoğlu ile de paylaştım görüşlerimi ve Kadıköy’de engellilerle ilgili olarak yapılacakların hak temelli olacağına dair söz aldım kendisinden. Ayrıca bir de müjde aldım sevgili belediye başkanımızdan: “Artık Kadıköy’de engellilerin erişimine uygun olmayan hiçbir binaya ruhsat verilmeyecek.”
Ne mutlu biz Kadıköylüler’e…
Engellerimizi hissettirmeyecek, engelsiz bir yaşam dileği ile...
Paylaş