Hapishanedeydim

Ceza falan almadım devletten şükür.

Haberin Devamı

Gerçi alma ihtimalim yok değil; ödenmemiş, unutulmuş, kıyıda köşede fi tarihinden kalmış bir eski ev telefon faturam yeni geldi. Üç gün süre, önce haciz, sonra hapis diye...
Boşanalı beri geliyor böyle sürü sepet bir dolu şey. Valla ben de yetişemiyorum işte. Gidiyor bir o adrese, bir bu adrese.
Maddi, manevi de yoruyor insanı, bir de faizler falan binince...
Geçen gün dedim kendime; aman ya alın, kapatın beni birkaç ay o zaman hapse, tatil işte.
Doğal gaz yok, su yok, elektrik yok, dert yok. Yemek veriyorlar bedavadan. Giyindin, kuşandın uğraşmayacaksın. Bana bir laptop yeter, ha bir de telefon.
Bir şeyi çok istersen olurmuş.
Gerçi ben bir sürü şeyi çok istedim de bir mok olmadı, o da ayrı yine işte.
Hapishanedeydim.
Allah sizi inandırsın geberdim.
Bir geceliğineydi.
Ama bana bir ömür gibi geldi.
Fantezi falan değil.
Ah keşke öyle bir şey oluverseydi.
Sevgilim evin kapılarını kilitleyip beni sokağa salıvermeseydi...
Bana o şans uğrar mı ki?
Ben birkaç haftadır annemde kalıyorum, ruhum “annede kal” dedi.
Bir gece de sokağa çıktım eş dostla, gece harika tabii ki.
Bir kız arkadaşım “Bu gece sende kalayım, annene gitme” deyiverdi.
Ertesi gün arkadaşım gitti, benim sağ kol, dost Muhabbet de izne gidiverdi.
Ama arkadaşım giderken “Seni de annene bırakayım” dedi.
Ben de dedim ki?
“Yok şekerim, biz akşamdan kalma değiliz ama ev öyle, dur ben biraz toparlayayım burayı, e mi?”
Demez olaydım yine, e mi?
Toparladım.
Akşamüstü koptu bir fırtına, yağmur.
Olur ya hava bu.
Hadi dedim, git anana.
Baktım telefonun şarjı yok.
Gösteriyor dokuzları, sekizleri...
Taksiyi arıyorum.
“Alo” diyorlar ve küt telefon kapanıyor, şarj yetmiyor.
Güldüm, başladım beklemeye.
Hava karardı.
Güldüm yine.
Yağmur durdu.
Yine aradım taksiyi
“Alo.”
Küt.
Hava oldu siyah.
Güldüm yine, aman ya kavgalı olup artık barıştığım yan komşu var.
Çaldım kapılarını.
Yoklar. Yok!
İşte o zaman aldı beni bir korku.
Aman dedim, saat daha erken, bekle Ayşe, nasıl olsa gelirler eve.
Ha bu arada benim ev koca bir sitede, apartman falan da değil, çaresizliğim bundan işte.
Sitenin içinde taksi durağı var, yürüsene oraya derseniz imkânsız, cehennemin bir ucunda benim eve göre.
Balkona çıktım, bu arada benim kalp kıpraşmaya başladı, Allah dedim geliyor benimki.
Kim mi panik atak, kim olacak ki!
Balkondan colesium denilen, içinde iki-üç lokanta mokanta, kitapçı falan olan yere bakmaya başladım, hareket var orada, gelen giden, giren çıkan...
Başladım bağırmaya...
“Bakar mısınız, lütfen acil yardım, bana taksi lazım.”
Göz gözü görüyor sanki yağmurdan, kim duyacak beni o kadar uzaktan.
Kalbimden sonra beynim ısınmaya başladı.
İlaçlarım da anacığımda kalmıştı.
Bari dedim evde iki şatlık bir şey olsa ama bende misafir gelmedikçe o da bulunmaz ki şaka gibi ya.
O sırada annem geldi aklıma.
Ay dedim, kadıncağız şimdi meraktan çatlıyordur.
Acaba çok meraklanır da eve birini yollar mı?
Allah’ım ne yapsam, şimdi de beynim başladı uyuşmaya...
Evi ateşe mi versem, nasıl dikkat çeksem?
Telefonla yine aradım taksiyi.
Küt yine.
Zaten bu sefer anca bir sefer çalabildi.
Komşunun kapısını çaldım yine, yok gelmemişler işte.
Sonunda çöktüm koltuğa başladım ağlamaya, korku filmi dedim, ya resmen evde mahsur kaldım, Allah kimsenin başına vermesin, valla billa.
Televizyonu açtım, sinyal yok yazıyor o da.
Dua kitaplarımı aldım, yatağa uzandım, Allah sizi inandırsın herhalde bir saat falan uyudum anca, sabah altı buçukta colesiuma doğru bir daha bağırdım.
Tık yok yine. Dışarı çıktım, baktım komşunun arabası kapıda, tamam dedim dokuza kadar bekle, sonra özgürsün Ayşe.
Ve saat dokuz, kapıyı çaldım.
Serhat Bey açtı, ağlamamak için kendimi zor tutarak “ne olur” dedim, “ne olur bana bir taksi çağırın.”
O taksiye nasıl binip anneme nasıl gittiğimi bir ben bilirim. Hapse düşmek bile bundan iyidir kardeşim, gardiyanı var, yan komşusu var.
Daha da şarjım olmadan sokağa çıkarsam ne olayım!

Yazarın Tüm Yazıları