Paylaş
Bir yetmiş sekizlik, sarışın, mavi gözlü, Bayan Rötanmayer, gestapo, huzur deposu, lady, kolejli bir hatun benim annem.
Sabahları spora giden, eve gelince namazını kılan, elinde tespih, Atatürkçü bir kadın.
Geçen hafta aradı, biliyor ki şu meşhur davam beni pek baydı.
“Gel, ben de kal biraz, gezelim, konuşalım, çık o evden, havalan, tıkıldın kaldın, kur kur kızım nereye kadar?”
Aslında teklif süper ama biz hiç anlaşamayız ki anamla.
Ben deli, arıza, o ise normal insan ya.
Ama gittim, ilk karşılaşmamız pek duygulu oldu, hemen sarıldım, başladım ağlamaya, ana kucağı ya.
Sonra oturduk öğütler başladı, ben de ah dedim, iyi ettin, geldin Ayşe, hadi bakalım.
Cümlelerini keskin sözlerle bitirir kendileri, bu sefer ki de pek şirindi.
“Valla hiç üzülme” dedi, “Sen çok ama çok zekisin ama akıllı değilsin.”
Gece dizilerini salonda izledi beni yalnız bırakmamak için, o dizileri ben de izleyince bir an, “Anne” dedim, “Amma ayak oyunu var bunlarda be, ben de acaba benim dava sorumlusunu bir punduna getirsem de uyutup bir şeyle, bir iki yardım alarak kafasına çuval falan geçirip dağa kaldırsam, iki gün aç susuz bıraksam...”
Allah’ım ya televizyon kapatıldı, çantamda antidepresanım var mı kontrol edildi, bir çığlık, kadın bana inandı.
İçime şeytan kaçmışmış.
İçeri gitti üç kitap getirdi,
Allah de Ötesini Bırak, Rabbin İçin Sabret, Bana Allah Yeter.
“Bunları oku Ayşe, senin gidişatın kötü.”
Odama gittim, yorganı kafama çektim.
Sabah kalktım, elbet yürüyüşte, bana zencefilli mencefilli bir şeyler hazırlamış, kitaplardan da notlar çıkartmış, “Oku” diye de not yazmış.
Akşam dedim ki “Bak şuna geri dönmedi bana.”
“Dönmez tabi seni kaale almamıştır. Seni tanıyan yok ki. Ne bir açılışa gidersin ne bir kapanışa. Suratını bilmiyor kimse senin, asosyalin tekisin. Kendi gazetenin ödül törenine gitmedin.”
“Gidemezdim, o elbiseye giremezdim.”
“Korse giyseydin. Sen ne kadar kendine güveni olmayan bir kadın haline geldin Ayşe.”
“Huzur ver” dedim, “huzur.”
“Valla sen gelene kadar benim evim gayet huzurluydu” dedi. “Ne dertli baykuşmuşsun.”
Dolaba gidip üç frigo kaptım.
Yan gözle bakıp, “Elbiseye giremiyor, üç frigo yiyor” dedi.
Ertesi sabah ondan bir pantolon istedim, uzattı ama “Bilemem içine girebilir misin?” deyip de sırıttı.
Bu taktik bana bir haftada üç kilo verdirtti.
Bu arada aklım hala davada, avukatımı arıyorum beynini yemek için, açmıyor.
“Of anne açmıyor” diyorum.
“Ben arayayım” diyor anam, ne zaman arasa avukatım telefona çıkıyor.
Bu kadının böyle bir çekim enerjisi var, işte nasıl bir şey akıl sır ermiyor.
Psikologumu aradım dedim ki, “Anneme söylesene çok üzerime gelmesin, beni biraz şımartsın.”
O da dedi ki “Oldu Ayşe, biz psikologlar zaten siparişle çalışıyoruz ama bakarız.”
Bir kaç gün sonra benim gestapo yanımdan geçerken bana “Bıcı bıcı yerim seni” dedi.
Koltuktan düşüyordum yemin ederim.
Akşama doğru “Hadi fıstık, seni Boğaz’a yemeğe götüreyim” dedi, beynim karıncalandı, “işte bu” dedim.
Tam emin olmak için “Anne” dedim, “ya alt tarafı iki gün.”
“Ne o?”
“İki gün dağa kaldıracağım ya da bir çiftlik evine kapatacağım.”
“Aaaaaaa, şakaysa bu o bile iğrenç.”
“Hadi” dedim, “alttan alayım” dedim.
“Biraz moral vereyim” dedi. Bir kavga başladı mı...
Bir bağırış bir çağırış.
“Allah’tan üç gün sonra Bodrum’a gidiyorum Ayşe. Sen tahammülsüzsün ya gerçekten tahammülsüz.”
“Sen de anne, sen de.”
Kendimi attım Bebek Otel’e.
Bir bardak bir şey içerken sinirli sinirli, Mehmet Abi’yi gördüm (Yaşin) yanıma geldi, sohbet muhabbet derken, annemi sordu, “iyi” dedim, “iyi maşallah”
“ah” dedi, “hala öyle güzel mi, manken gibi kadındı valla...”
Yine hatun önüme geçti.
“Ya ben? dedim, “ben güzel değil miyim Mehmet Abi?”
“Yok canım, sen de çok güzelsin. Sen egzotik güzel.”
Ne demekse...
O sırada dan mesaj geldi.
“Çabuk eve. Kendi evinde yaşarken gezebilirsin, ben de kalıyorsan gezmeyeceksin.”
Ben de mesaj attım.
“Ben de buradan evime giderim İnci Hanım, eşyalarımı da yarın aldırırım.”
Anne mesaj: “Seni Allah ıslah etsin.”
Ayşe mesaj: “Bari Allah’la arama girme.”
Anne mesaj: “Sana her şey müstahak, bu kötü düşüncelerle kötülükleri çekiyorsun.”
Ayşe mesaj: “Daha da mesajına cevap yazmayacağım anne!”
Ve sonra evime gittim, aman Allah’ım o evde yalnız başıma bütün duvarlar geldi üstüme, anne kucağı farklı işte, evde yarım saat oturdum, bir taksi çağırdım hoop gerisin geriye.
Kapıyı açtı.
“Hayırdır ne oldu?” dedi.
İlk günkü gibi sarıldım boynuna, yine ağladım.
“Ah benim deli kızım, gel bak görürsün her şey çok güzel olacak, şu kitapları da başla okumaya. Sabır yavrum, biraz daha sabır.”
Paylaş