Ayşe Aral - Kelebek

Ben gidiyorum eyvallah...

27 Haziran 2016
Yaz geldi, sıcaklar iyice bastırdı. Herkes bir yerlere kaçtı ya da kaçacak. Ben de nerelere gitsem diye düşünür dururken her sene yapılan teklif geldi annemden.

Her sene şunu söyler kendisi “Yahu dört ay ev tutuyorum Bodrum’da, bari bu sene gel! 15 gün olsa da gel be kızım!”
Birkaç sene evveline kadar oralı bile olmadım, bir geçen sene “Gelirim bir ara söz” dedim. Yaz bitti, ben bir türlü gidemedim...
Gitmeme sebeplerimden biri, fazlaca kalabalık olmalarıydı. Kardeşim, kocası, oğlu Can Luka, Alona, annem. İtalyan ailesi gibi yaşıyorlar Bodrum’da.
Ne yalan söyleyeyim beni korkutuyor bu durum.
Bende problem var, yoksa onlar çok mutlular. Bir ahenk içinde yaşıyorlar, mesutlar...
Annemle kardeşim Ayça birbirine çok benzer. Ayça’nın kocası da Ayça’ya benzer.
Can Luka desen herkes onun huyuna suyuna gider. Alona Allah için melek gibidir.

Yazının Devamını Oku

Nece konuşuyoruz

22 Haziran 2016
İngilizce konuşuyoruz hadi bakalım.

İlk yazmaya başladığım günlerdi.
Çokça e-posta almışlığım vardır.
“Ayşe yanlış yazıyorsun!” diye...
”de-da ekini ayır!”, “ki eki şöyle yazılır!”, “mı soru eki o da böyle yazılır...”
Epey sıkılmış ve bunalmıştım.
Doğru yazdığım halde e-postalar yağıyordu. Bilmem ne böyle yazılır, bilmem ne şöyle...
Hâlbuki ben de her Türk çocuğu gibi ilkokul birinci sınıfta öğrenmiştim, dahi anlamına gelen “de” ayrı yazılır diye.

Yazının Devamını Oku

Okuluma dokunmayın ya...

16 Haziran 2016
Beyoğlu’nda tarihi bir bina, içi de dışı da tarih yazıyor. Hele içini görmeniz lazım, o kadar şeyi biriktiriyor ki içinde eskiye dair... Oymalar, kakmalar enfes... Adeta sanat örneği, başyapıt her biri.

Kocaman bir yapı, bahçesi falan da yok. Terası var, herkesin orada konuşlandığı. Camlar tellerle kapalı, bir kaza olmasın diye. Merdivenleri var, çık çık bitmez, illa ki duraklarsın arada, nefeslenirsin...
Bu bina benim okulum, burası B.A.L... Yani Beyoğlu Anadolu Lisesi. Eski adıyla English High School For Girls. (İngiliz Yüksek Okulu Kızlar İçin)
English High School For Girls adını 1979’da kaybetti okul, devletleştirildi ve Beyoğlu Anadolu Lisesi oldu.
Ben 1989 mezunuyum, okulu kazandığımda, yani 1982’de çok heyecanlanmıştım.
Okulu dışarıdan görünce ürkmüştüm. Herkesin okullarında bahçe vardı, bizim okulda soğuk taşlar, ürkütücü merdivenler...
Ama ısındım hemen, herkes çok şekerdi. Özellikle de ablalar.
Ablalar son sınıftan seçilen en başarılı öğrenciler olup, onlara “prefect” denirdi.

Yazının Devamını Oku

Kadın...

10 Haziran 2016
Bana çocukken sorsalardı “ne olarak doğmak istersin” diye, “erkek olarak” derdim. Bunun sebebi erkeğin güçlülüğüydü. Erkek daha ağır kaldırabilir, erkek daha ağır işlerde çalışabilir vs.

Babam hep işten eve ben uyuduğum saatlerde gelirdi, tüm geceyi çıkardığı dergiler için çalışarak geçirirdi. Annem ise hep bizleydi, sanırdım ki annemin işi kolay, babam ise ağır işçi.
Babam yatar uyurdu gecelediyse, hâlbuki annem neredeyse 24 saat ayaktaydı...
Şimdi düşünüyorum niye diye? Babamı da beklerdi çünkü, saat kaç olursa olsun o eve geldiğinde ne yemiş, ne içmiş sormak için.
“Aç mısın, tok musun, günün nasıl geçti...”
Sonra sabahın bir köründe kalkıp bize kahvaltı hazırlardı.
Şimdi anneme şapka çıkarıyorum, her şeyde bu kadar özverili davrandı diye, hiçbir şeyi yarım bırakmadı diye, hep kollayan oldu diye...
Annem değil bir tek bunu yapan, her kadın böyle.

Yazının Devamını Oku

Begüşüm mezun oldu...

7 Haziran 2016
Mezuniyet zamanı... Bir sürü yavrumuz mezun oldu, kimi ilkokul, kimi lise, kimi üniversiteden... Benim kızım üniversiteden mezun oldu cumartesi günü.

Yavrum, minik bebeğim ne çabuk büyüdü, ne zaman 23 yaşına geldi anlamadım gitti...
Daha dün gibi, o minik bebeği kucağıma verdikleri an. Maviş maviş bakıyordu bana “Ben nerdeyim, sen de kimsin?” der gibi. Ben de ona bakıyordum aynı şekilde “Sen kimsin, bu bir rüya mı?” diye...
Ben 22 yaşındaydım, gencecik bir kızdım, aklım beş karış havada olduğundan, seni de öyle büyüttüm, rahat ve özgür.
Giymek istemedin giydirmedim, yemek istemedin zorlamadım, okula gitmek istemediğinde bahaneler uydurmana gerek yoktu “Gitmek istemiyorum anna!” dedin, “Tamam yavrum” dedim.
Sana bu derece rahat davranmamın, hiçbir şeye zorlamamamın nedeni annemin, babamın beni kurallarla büyütmesiydi. Ciğer yemezdim, annem onu köftenin içine katar, o şeklinde yedirmeye çalışırdı. Okula gitmemek için tek bahanem, yüksek ateş, suçiçeği ve kızamıktı.
Ben 18’ime kadar makyaj yapamadım, sokağa çıkarken allık süremediğimden yanaklarımı mıncırır kızartırdım. Sen 16’na geldiğinde makyaja izin verdim, bir dönem yaptın, sonra üstüne gitmeyince kendiliğinden bıraktın.
Bu kadar sıkı tutulan ben, kaç kez flört ettim hatırlamıyorum... Sense 17 yaşında sevdin birini ve aşkınız o günden beri devam ediyor.

Yazının Devamını Oku

Kalbiniz kırık mı?

3 Haziran 2016
İnsanız, sevilmek sevmek istiyoruz.

Ailemiz seviyor, arkadaşlarımız seviyor yeterli gelmiyor.
İnsan hep aşkı arıyor.
O sevdi mi, sen de onu sevdin mi o zaman harika oluyor.
Bu harika durum, başlarken hiç bitmeyecek gibi geliyor.
Aileni, arkadaşlarını bile sevdiğine duyduğun sevgi yüzünden ikinci sıraya atıyorsun çoğu zaman.
Hayatının varı yoğu o oluyor, onu mutlu etmek için çırpınıyorsun.
Aşık olunca gerçekten çok mutlusun, neşelisin, artık sevdiceğim var diye kendini güvende hissediyorsun.

Yazının Devamını Oku

“Nasılsın?” samimiyetsizliği ile “İyiyim” sahtekârlığı arasında bir yerdeyiz...

1 Haziran 2016
Bizim memleket insanı, okuduğuma göre dünyada mutsuzlukta üçüncüymüş.

En mutsuz üçüncü ülkeymişiz biz.
Araştırma şirketi Gallup, 143 ülkenin insanlarına sormuş. Bu sonuç oradan çıkmış.
Üçüncülüğü Bangladeş ve Sırbistan’la paylaşmışız.
Doğrudur inanırım.
Sokakta yürürken insanların suratlarına bakın, yeterli...
Ama gel gör ki kalkıp da birisine “Nasılsın?” dediğinde “Çok iyiyim, süperim!” gibi cevaplarla karşılaşıyoruz.
Ben mesela hep böyle tiplere rast geliyorum. Bir arkadaşımı görüyorum ya da telefonda konuşuyorum:

Yazının Devamını Oku

Siz hangi hayvansınız?

27 Mayıs 2016
Aslında şunu demek istedim, hangi hayvana benzetiyorsunuz kendinizi, tabii huy olarak...

Böyle binlerce test çıkıyor karşımıza.
Kadınlar genellikle kediye, pantere benzetiyorlar kendilerini, erkekler kaplan ya da köpek.
Kadın da erkek de güçlü olmayı seviyor.
Hiç kimse dürüst olmuyor.
Halbuki bendeniz doğrucuyum, kendimin hangi hayvana benzediğini biliyorum.
Buna vesile olan bir kaplumbağa!
Geçen gün bahçede oturuyorum, çimenlerden bir haşırtı geliyor.

Yazının Devamını Oku