Paylaş
Her sene şunu söyler kendisi “Yahu dört ay ev tutuyorum Bodrum’da, bari bu sene gel! 15 gün olsa da gel be kızım!”
Birkaç sene evveline kadar oralı bile olmadım, bir geçen sene “Gelirim bir ara söz” dedim. Yaz bitti, ben bir türlü gidemedim...
Gitmeme sebeplerimden biri, fazlaca kalabalık olmalarıydı. Kardeşim, kocası, oğlu Can Luka, Alona, annem. İtalyan ailesi gibi yaşıyorlar Bodrum’da.
Ne yalan söyleyeyim beni korkutuyor bu durum.
Bende problem var, yoksa onlar çok mutlular. Bir ahenk içinde yaşıyorlar, mesutlar...
Annemle kardeşim Ayça birbirine çok benzer. Ayça’nın kocası da Ayça’ya benzer.
Can Luka desen herkes onun huyuna suyuna gider. Alona Allah için melek gibidir.
Yani grup tamam, süper anlaşıyorlar, hatta anlaşmanın doruğundalar.
Arada kızım Begüm de katılıyor bu gruba. O da annemin kafasında, tam uyum yani. Tek problem, benim!
Uyum gösteremem onlara, kavga çıkar evde diye korkuyorum. Bu sene anneme dedim ki “Tamam sen git Begüşle, ben de ayın 1’inde Ayçalarla geliyorum.”
Biletimi aldığım günden beri de düşünüyorum.
Nasıl geçecek bu yaz, kaç kere kapışacağız, hepsi birden mi üstüme gelecekler yoksa teker teker mi?
Sabahın köründe bol gürültü yaparak, kahkahalarla uyanacaklar. Ben geç kalkarım, bir saat kadar da mutsuz olurum, bezgin dolanırım.
O arada biri işime gelmeyecek bir şey derse terslerim, huyumu biliyorum.
Sonra tutturacaklar “Bizimle yürüyüşe çık!” diye. Evin bir odasından diğerine üşeniyorum yürümeye, Allah’ın Bodrum’unda niye yürüyeyim ki? Hem her sabah yürürsem bunun neresi tatil ki? Yorulmaya gitmiyoruz, malak gibi yatmaya gidiyoruz!
Kahvaltı sofrasını da sevmem ben, zaten kahvaltı etmem. Süs bebeği gibi masaya ya zorla oturturlarsa beni?
Sonra denize gidiyorlar, günlük programları böyle. Sevemedim gitti şu denizi, kendimi güvende hissetmem taaaaaaa Jaws’tan beri!
Bizimkiler su sever, sürekli girerler. Ben kıyıdan biraz uzağa iki kulaç atarım üç olmaz bu. Hatta bazen hiç kulaç atmam, merdivenden bir batarım suya, bir çıkarım. Islanmak yeter bana.
Hepsi yanarlar, ıstakoz gibi olurlar. Çünkü sabahtan akşama kadar deniz kıyısında dururlar. Bana sıkıntı gelir yatamam, oturamam tüm gün.
Ayça şimdi benimle dalga geçer, “Ay Ayşe dönünce soranlara yemin etmen lazım Bodrum’daydım diye yoksa kimse inanmaz sana! Beyaz peynir gibisin hahaha”...
Bir de göbeğime takar, “Yok yok sen vermelisin kilo ama şanssızsın ya! Her tarafın da ince hâlbuki, sırf göbek var! Yaşla ilgili herhalde!” Annem de onaylar Ayça’yı: “Çok hareketsiz yaşıyor bizimki ondan! Kızım yürüsene azıcık, yüzsene birazcık!”
Bu arada Bodrum’un yarısı annemin arkadaşı, her an kalabalığız yani...
Bizimkiler akşam mantıcıya, köfteciye, pideciye falan giderler. Ben illa balık isterim, o da olmadı evde salata yapar yerim.
Ben birazcık keyiflenmek isterim. Yalnız olmak, esen meltemin tenimi okşamasına izin vermek ruhuma iyi gelir...
Bir yere gitmek için giyinmek isterim, süslenmek hatta yeniden düşeceğimden korkmasam hep topuklu giymek. Akşam bir yere çıkıyorsak özenle hazırlanmak isterim.
Bizimkiler çekerler bir şort, bir bluz, elbise, orada da uyuşmuyoruz işte!
Hadi diyelim gittik şık bir yere. Toplam yemek yeme süreleri 15 dakika.
Bense öyle değilim, saatlerce oturacağım, yavaş yavaş yiyeceğim... De ki beni beklediler, uyurlar masada! Ayça’nın başını tabağa koyup uyuduğu fotoğraflarla sabittir.
Şimdi yazdıkça kötü oldum, nasıl geçecek bu yaz diye. Sıkacağım kendimi 10, 15 gün dayanacağım. Sonra ver elini İstanbul.
İstanbul’a gelince annem arayacak yine “Ne zaman geliyorsun Bodrum’a” diye. Aralarda birer hafta mola vereceğim artık.
Bu yaz yapacak bir şey yok İstanbul-Bodrum, Bodrum-İstanbul. İşin fenası Begüm’ün erkek arkadaşı da Bodrum’da bu yaz. Yani Begüm’ü de özlerim, dayanamam.
Aman ya çok tepem atarsa da kaçarım bir otele, motele...
Benim otel kaçışlarım meşhurdur ne de olsa...
Bekle Bodrum ben geliyorum, Hanya’yı da Konya’yı da görmeye!
Ayşe’nin Notu: Sevgili Bodrum’daki arkadaşlarım, mümkün olduğunca beni davet edebilirsiniz!
Paylaş