Paylaş
İlk yazmaya başladığım günlerdi.
Çokça e-posta almışlığım vardır.
“Ayşe yanlış yazıyorsun!” diye...
”de-da ekini ayır!”, “ki eki şöyle yazılır!”, “mı soru eki o da böyle yazılır...”
Epey sıkılmış ve bunalmıştım.
Doğru yazdığım halde e-postalar yağıyordu. Bilmem ne böyle yazılır, bilmem ne şöyle...
Hâlbuki ben de her Türk çocuğu gibi ilkokul birinci sınıfta öğrenmiştim, dahi anlamına gelen “de” ayrı yazılır diye.
Sonra bakar oldum diğer yazarlara. Onları da eleştiriyordunuz çokça.
Her biriniz maşallah Türk Dil Kurumu sözlüğü gibiydiniz!
Vay be dedim Ayşe, ne yazdığına bakmıyorlar nasıl yazdığına bakıyorlar!
Doğru mu yanlış mı...
Yazının içeriği değil noktalama işaretleri okunuyor.
Sonradan düzeldi her şey...
Bizlerin “de”lerine,” da”larına, neyi nasıl yazdığımıza takılmaz oldunuz pek...
Tanıdıkça beni, samimiyeti gördünüz.
Ben hep döktüm içimi size.
Gündeme bakar oldunuz, gündem ve olaylar arttıkça, ne yazdığımıza ya da ne yazmadığıma dikkat ettiniz.
Hatta zaman zaman yönlendirdiniz beni. “Şunu da yaz Ayşe” dediniz, elim elverdiğince yazdım ben de...
O zaman daha anlamlı oldu.
Monolog değil diyalog haline geldi yazılar.
Daha da güzel yazma isteği verdi bana.
Ne var ki bu aralar, herkes başka dilde derdini anlatmakta.
Buna da bir çare bulsanıza dostlar!
Türkçe’yi güzel yaz, güzel konuş diyenler nerede saklanıyorlar acaba?
Facebook, Twitter, Instagram, hayatımıza çok şey kattı elbette ama sosyal medyada başka bir dil konuşuluyor artık.
Yahu hiç kimse Türkçe konuşmaz mı...
Herkes yazıyor İngilizce ya da Fransızca.
Lisan bilen de yazıyor bilmeyen de.
İngilizce yazmak uğruna çoğu şey yanlış yazılıyor.
Derdini Türkçe yazsan ne olur be arkadaşım.
Komik duruma düşmektense bence daha iyidir.
Eskiden İngilizce konuşmak, iki laf arasına bir kelime sokuşturmak imrendirirdi, vay be diye bakarlardı.
Şimdilerde öyle mi? Kopyalamış sanki herkes...
Yabancı bir dili iyi bilmek elbette ki harika... Ama bunu günlük hayatta, en basit bir cümlede bile kendi ana dilimizi katlederek kullanmak doğru mu?
“Beğenme”nin suyu mu çıktı da ”like” moda oldu?
“Yummy, of delicious hımmm! My favourite meal!...”
Bunu yazmasan anlamayacağız sanki o yediğini sevdiğini...
Yazsana altına çok lezzetli, benim en sevdiğim yemek diye.
Bari hakkını vererek konuşsan içim rahatlayacak.
Kızlar gece gezmesine çıkmış, makyaj kıyafet o biçim zaten “Nights girl out” altta not hemen... Anladık kızlar gecesi!
Erkek de altta kalır mı?
Hemen havalı bir iltifat yapıştırılmış paylaşımın altına “you are my sunshine,i am yours.”
Senin güneşin batsın diye yazmamak için zor tutuyorum kendimi.
Acaba sevgi sözcüklerini Türkçe söylemek ayıp geliyor da İngilizce yazıyorsun?
I love you demek yerine seni seviyorum desen raconu bozar mı?
Özellikle yeni nesil acayip bir dil kullanıyor.
Genç kızlar sanki ağızlarında sakız yuvarlarcasına yaydıra yaydıra konuşuyor...
İnanın çok kulak tırmalıyor bu...
Hele bazı radyolar var ki, sanırsın İngiltere’den yeni transfer olmuş DJ...
Azıcık kulak verin dediğine halbuki Türkçe konuşuyor ama anlayabilene aşk olsun.
Alt tarafı bir şarkı anons ediyorsun be mübarek, sanki kraliyet ailesine brifing veriyor radyoda.
Bu havan kime diye aramak geliyor içimden bunları duyunca...
Bir de video paylaşımları var, içinde bolca konuşması olan.
Bin kişi beğeniyor hemen... Hayretlere düşüyorum, ne anladın diye sorsam boşluğa bakar bence.
Şarkı sözleri yazıyor bilen bilmeyen, bulmak zor değil aslında bir şarkının sözlerini.
Onu da beğeniyoruz hemencecik.
Ekranda bir özenti, yabancılaşma sevdası...
Bazen senaristlere de kızıyorum, izlenme rekoru kırmak için Türkçe’yi katlediyorlar.
Bazen de kendime kızıyorum ve bu yazıyı yazmama sebep olan kızımı kutluyorum.
Mezuniyet fotoğrafını paylaştı o da ben de. O altına canım ailem yazmıştı, bense my family nedense...
Yapmayın böyle...
Yapmayalım daha doğrusu.
Dünyanın en güzel dilidir Türkçe. Kıymetini bilelim...
Paylaş