Heidi’nin keçileri, tavuskuşları, paçalı tavuklarıyla kurdukları çiftlikleri ve Urla’daki mağazalarında satış yapan Pelin Hanım, İstanbul’daki müşterilerine de kargo yoluyla hizmet veriyor.
‘Sen anlamazsın’ havasındaki köylü sonra saygı duydu
»Ne zamandan beri çiftliğiniz var?
»Yağcılar Köyü’ndeki evimizin yakınından aldığımız 50 dekar araziyi babamın desteğiyle 250 dekara çıkardık. Bugün tarım yaptığımız alan, 13 hektarı Orman Müdürlüğü’nden 49 yıllığına tahsis edilen, babamın girişimiyle oluşturulan özel fıstık çam ormanı. 12 bin zeytin ağacı, 700 metrekareden büyük seramızda 2 bin saksı orkide, yaklaşık 50 Saanen keçisi, 15 farklı kanatlı çeşidi ve mevsimlik sebzelerle geniş bir yelpazede organik tarım yapıyoruz. Tüm bunları gerçekleştirmemi sağlayan babama müteşekkirim.
»Yöre halkı, modern bir kadın çiftçi görünce nasıl tepki verdi?
»Tarıma ilk başladığım yıllarda köylüler, ‘Sen anlamazsın’ havasındaydı. Ama sonra beni sahada gördükçe, dokuz keçiden 400 keçiye çıkınca, yaşlı zeytin ağaçlarını derin budamayla gençleştirip daha da verimli olmalarını sağladıkça sanırım saygı duymaya başladılar.
Heidi’nin keçilerinden peynir üretiyoruz
»Hayvanlara ve bitkilere yaklaşımınız o kadar farklı ki çocukluğunuzun nasıl geçtiğini merak ettim...
Kariyeri boyunca Whitney Houston, Michael Jackson gibi önemli isimlerle çalışan Della, en son Alman-Amerikan ortak yapımı olan ve Barack Obama’nın yükselişini anlatan “Hope- Umut” müzikalinde Michelle Obama’yı canlandırmış. Aşkı uğruna, Los Angeles’tan Berlin’e taşınan Miles, doğasına aşık olduğu Çeşme’ye ilk kez geldiğini, ama asla son olmayacağını söylüyor.
» Müziğe nasıl başladınız?
» Kilisede başladım. Annem de kilisede Gospel şarkıcısı ve piyanistti.
» Miles Davis ile bir akrabalığınız var mı?
» Olsa olsa dedem olurdu ama değil. Bu bana çok soruluyor. Olsaydı gurur duyardım.
» Kriminal hukuk eğitimi almışsınız?
» Evet, nereden biliyorsunuz? 6 çocuklu bir evde büyüdüm, sanata yatkınlığımız olsa da ailem mutlaka okula gitmem konusunda ısrar ediyordu. Ben de hukuğu seçtim. Ama okuldayken de geceleri hep şarkı söylüyordum.
Whitney Houston’la çalışırken hayranlığım azaldı, hayal kırıklığım arttı
Mimari tasarımını St. Tropez’deki dünyaca ünlü Port Grimaud’un tasarımcısı Atelier Xavier Bohl ve Ayyapı Mimarlık’ın yaptığı marinanın yatırım tutarı 13 milyon euro. Sadece tekne sahiplerinin değil, gezip gören herkesin beğendiği marinanın kuşkusuz Çeşme’ye ve İzmir’e büyük katkısı olacak. Deniz kenarında yaşayıp denizle bu kadar az haşır neşir olan biz İzmirlileri, yaz-kış çekmeyi planlayan Çeşme Marina’nın müdürü Can Polat ile tesisi gezdik ve sohbet ettik.
» Biz İzmir’deyken siz Çeşme’de sessiz sedasız çok hoş bir marina inşa etmişsiniz.
» Akdeniz insanının rahatlığı hepimizde var. İzmir’de alternatifimiz çok, yaşam tarzımız rahat. Marinayı yapmadan önce, ‘Şunu yapacağız, bunu yapacağız’ diye bağırmadık. Yapalım, yaptığımızla kendimizi duyuralım istedik ki öyle de oldu. Görenler şaşırıyor, görmeyenlere anlatıyor.
» Ne zaman açılıyor?
» Bu ay hizmete girdik. Ama açılışımız ay ortasında olacak.
» Yatırımı yapanlar Türk mü yabancı mı?
» İhale, Ulaştırma Bakanlığı’nın yap-işlet-devret modeliyle alındı. IC İbrahim Çeçen Holding ile marinacılık sektöründe köklü bir geçmişe sahip Camper & Nicholsons Marinas International ortaklığında Ekim 2009’da temel atıldı.
Çeşme çok önemli bir geçiş limanı
Çünkü artık ulusal bir boyut kazanan 21. Çeşme Festivali festival dolayısıyla birçok yerli ve yabancı sanatçı ilçeye akın edecek. İlk günden itibaren destekleyen ve bugünlere gelinmesindeki en önemli kişilerden olan Festival Komitesi Başkanı ve gazeteci Erol Yaraş ile sohbet ettik. Erol Bey, Çeşme Festivali konusunda çok heyecanlı ve coşkulu. Kimbilir, belki de bir organizasyonun gittikçe daha başarılı olmasının en büyük sırrı işte bu istektir.
» Çeşme Festivali’nin kaçıncısı yapılacak bu yıl?
» 21. Çeşme Festivali olacak. Adapazarı depremi ve sonrasında altı yıl ara verilmişti. Çeşme Belediye Başkanı Faik Tütüncüoğlu ile görüşüp festivalin Türkiye’de konseptinde tek, dünyada belli bir yere gelmiş olduğunu, yaşatmamız gerektiğini söyledim ve devam ettik.
» Siz kaç senedir festivalle ilgileniyorsunuz?
» 21 yıldır. İlk başta muhabir olarak sonra ÇEVAK ile, daha önce çalıştığım tüm medya kuruluşlarıyla destekçisi olarak ve artık yapımcısı olarak Çeşme Festivali’nin her yılında varım.
» Çeşme Festivali Eurovision’dan da etkileniyor değil mi?
» Bakın bir ara, ‘Eurovision öldü, bitti’ dendi ama ben bu sene Oslo’ya Eurovision finaline gittiğimde hiç de böyle olmadığını gördüm. Sadece gazeteci olarak 2 bin 100 akreditasyon vardı. 18 bin kişilik salonda finaller yapıldı. Herkes en şık kıyafetlerini giymişti. Almanya ve birçok ülkelerde sokaklarda dev ekranlar kurulup izlendi.
Hep kaybedince anlarız ya bazı şeylerin değerini, izninizle ben babama (çok şükür) hayattayken sevgimi köşemden de duyurayım dedim. Aslında her zaman, her fırsatta anne-babama sevgimi gösteririm ama babamla bazen azıcık takışır, inatlaşırız.
Ama babacığım, sen öğretmedin mi bana hep dürüst olmayı, her koşulda, her kim olursa olsun (babam bile olsa) doğru bildiğimi söylemeyi ve yapmayı?
Ama şunu da iyi öğrettin ki ne olursa olsun, hayatta en değerli şey sevdiklerimizle olan bağımız ve sevgimiz... Babalar Günü kutlu olsun...
Osman Sezener, küçüklüğünden beri babasının restoranında yetişmiş. Fakat bununla yetinmeyen Sezener, Bilkent Üniversitesi’ndan sonra ABD’deki, dünyanın en iyi üç aşçılık okulundan biri kabul edilen French Culinary Institute’de aşçılık eğitimi almış. Şimdi 30 yıllık, herkesin kendi mutfağı gibi sahiplendiği restoranlarında çalışmaya başlayan Sezener, eski köye yeni adet getirmenin kolay olmayacağı görüşünde.
Yemek ve mutfak en sevdiğim konulardan biri olduğundan Sezener’le sohbet etmekten çok keyif aldım. Ayrıca böyle yenilikçi ve çalışkan gençlerin ailelerinden bayrağı devralmasının İzmir için sevindirici olduğunu düşünüyorum.
?Babanız Almanya’dan İzmir’e gelip, restoran işine nasıl girmiş?
Türkiye’nin en köklü eğitim kurumlarından birinin müdürü olmasının yanısıra, bilime ve kültüre milyon dolarlık yatırımlar yapan Tatış’la eğitim sistemimizi ve İzmir’e yapılması düşünülen mega-müze projesini konuştuk.
Şunu özellikle belirtmek istiyorum ki; kendisiyle sohbet ederken bir İzmirli
olarak, böyle öncü ve yenilikçi bir eğitimcimiz olduğu için şanslı olduğumuzu düşündüm. Bilimadamlığının meslekten, hatta adamlıktan bile sayılmadığı ülkemizde İzmir’e ‘Planetaryum’ gibi büyük bir bilim yatırımı kazandırdığı için hem kendim, hem de oğlum adına çok teşekkür ediyorum.
Türk Koleji’nin 60’ncı yılı size neler hissettiriyor?
Kuruluşumuz 1950’de gerçekleşti. Ankara’da izni veren müsteşar babama, ‘İsminizi ben vermek istiyorum, Türk Koleji olsun’ demiş. Çünkü o zaman çok fazla azınlık ve yabancı okulları varmış. ‘Siz bu okulları da geçeceksiniz’ demiş. O günden bugüne altyapı ve eğitim için hiçbir masraftan kaçınılmadı.
Babanız çok önemli bir eğitimci aynı zamanda da girişimci bir işadamıymış...
Babam Bahattin Tatış 58 sene okulun başındaydı. Matematik öğretmeniydi, üç kitap yazdı. Birçok önemli kişiyi babam yetiştirdi, 89 yaşında vefat edene kadar yenilikçi ve coşkulu tavrını sürdürdü. 1950’de 16 öğrenciyle kurulup 5 bin öğrenciye çıkmıştık. Şu an 3 bin öğrenci civarındayız. Türkiye’nin neresine gitseniz bir Türk Koleji mezunu bulursunuz.
TÜRKİYE’DE YAPILMAYANI YAPTIK, BİLİME MİLYON DOLARLAR YATIRDIK
Solo yelkenciliğe başladıktan sonra ‘Mini Transat’ yarışına katılarak, Atlantik’i yalnız geçen ilk Türk yelkencisi olmayı hedefleyen Yasemin, bunun için sponsor arıyorş. Henüz olumlu sonuç alamayan bu cesur İzmirli kıza www.yasemini.com adresinden ulaşabilir, maddi ya da manevi destek verebilirsiniz.
»Yelkene nasıl başladın?
»14 yaşıma kadar yüzmeyle ilgileniyordum, o yaz babam yelkeni denememi söyledi. Babam denizi çok sever, hafta sonları Sığacık, Urla’da tekne bakmaya giderdik. Ama hiç yelkenli teknemiz olmadı.
»14 yaş yelken sporuna başlamak için geç değil mi?
»Diğer sporlar için olabilir ama yelken, denizden korkmayan herkesin kolaylıkla öğrenebileceği bir spor. Benim şansım yüzmeyle küçük yaşlardan gelen sportif geçmişimdi. Ailelere, iyice yüzme öğrendikten sonra suyu seven her çocuğun denemesini öneriyoruz. Kulüpler genelde 7 yaşta kursa başlıyor.
»Bugüne kadar hangi yarışlara katıldın? Derecelerin neler?
»Yelkene başlamam laser teknesiyle oldu. Daha sonra tek kişilik, sonra diğer sınıflarla 470 ve 2005’ten beri de yat sınıflarında yarışıyorum. Şimdiye kadar Türkiye’yi laser, europe ve 470 sınıflarında Balkan, Avrupa ve dünya şampiyonalarında temsil ettim. 100’den fazla milli oldum, Türkiye şampiyonluğum var.
Projenin başarısı sponsor bulmama bağlı
Türkiye’deki öğrencilere burs vermeyi planlayan Prof.D’Anna, düşleri olan ve gerçekleştiren, güçlü liderlerin dünyayı değiştirebileceğini savunuyor.
»Bu İzmir’e ilk gelişiniz mi?
»Daha önce birkaç kez gelmiştim. Burası çok güzel ve tarihle iç içe bir yer. Bu kez daha rahat bir şekilde gezmek istiyorum.
»Şu an dünyanın içinde olduğu krizi nasıl tanımlıyorsunuz?
»Bence liderlerimizin vizyonları yok. Düşlemiyorlar. Medeniyetlerimizdeki herşeyi düşleyen ve gerçekleştirmek için çok çalışan insanlar gerçekleştirdi. Ama bu insanlardan fazla yok. İçinde olduğumuz tek kriz ekonomik yokluktan değil, düşleyenlerin ve vizyonerlerin yokluğundan oluşan krizdir.
»Krizden etkilenen insanlara ne öneriyorsunuz?
»Davranış şeklimizi ve olaylara reaksiyonlarımızı değiştirmemiz hayatımızdaki çok şeyi değiştirir. Bazı durumlarda ağlayarak, bağırarak ya da kendimize acıyarak tepkiler gösterebiliriz ama bu gerçeği ve olayları değiştirmez. Çoğu zaman kendimizi ya da başkalarını suçlarız. Zayıflıklarımızı duymak istemeyiz, çünkü aslında değişmek istemeyiz. Sıradanlığımızdan kurtulmak istemeyiz.
Gerçek düşleyenler yok edilmeye çalışılır