Ayçe Bükülmeyen

Sizce İzmir’i en iyi yansıtan fotoğraf hangisi?

10 Kasım 2010
1) Saat Kulesi’nin önünden<br>2) Cumhuriyet Meydanı’nı tepeden<br>3) Kordon’dan günbatımı ve gurup

GEÇTİĞİMİZ hafta eşim ve oğlumla Fransız bir dostumuzun daveti üzerine Strasbourg yakınındaki Marlenheim’daki evine gittik.
Burası, Almanya ve İsviçre’ye komşu olan Alsace bölgesinde. Tarih boyunca Almanya ile Fransa arasında gidip gelen bölgede hemen herkes Fransızca’nın yanında Almanca’da konuşuyor.
Dostumuz bu bölgenin çok verimli topraklara sahip olduğunu, her türlü sebzenin yetiştirilmesinden dolayı çok talep gördüğünü söylüyor. Ama bölgenin en büyük özelliği yerel üreticilerin yetiştirdiği üzümlerden elde edilen şarapları. Zaten gezimizin odağında iyi şarapler ve harika Fransız yemekleri vardı...
Uçaktan inip Obernai’deki bir patisseride kahvelerimizi içip tatlılarımızı yedikten sonra 100 yıllık bir şarap işletmesi olan Fritsch Şarapevi’ne geçtik. Zaten bizi bekleyen Romaine Fritsch ve eşi, birbirinden güzel şaraplarını tatttırdı. Yörenin en ünlü şaraplarından olan Riesling ve Pinot Noir özellikle hoşuma gitti.
Bizim önerilerimiz
Şarabımızı aldıktan sonra Romain Fritsch ‘sizden bir ricam olacak. Şarabımı alanlar ülkelerine gittiklerinde şişemizle kendi memleketlerini yansıtan bir fotoğraf çekiyorlar ve bize gönderiyorlar. Biz de duvarımıza asıyoruz. Siz de İzmir’den bize böyle bir resim gönderir misiniz’ dedi.
Hemen düşünmeye başladık, acaba şarap şişesini Saat Kulesi’nin önüne koyup mu çeksek, yoksa Cumhuriyet Meydanı’nı tepeden gören bir binanın çatısından mı (tabii bu arada şişeyi düşürüp kırmamamız gerekiyor) yoksa Kordon’da güzel bir günbatımı yakalayarak İzmir’in gurubunu mu fotoğraflasak? Yani henüz karar veremedik.

Yazının Devamını Oku

İzmir’de girişimciliği destekleyen bir yapı yok

7 Kasım 2010
Alphan Manas, İzmir’deki eğitiminin ardından birçok önemli projeye imza atmış bir işadamı. Ama onu diğerlerinden ayıran en önemli özelliği, hemen hissedilen yüksek enerjisi, geleceğe ve yeniliğe merakı.

Ülkemizde bilime ve yaratıcılığa hemen hiç itibar edilmezken Alphan Manas, program yaptığı Dragons’ Den yatırımcı grubuyla onlarca projeyi dinliyor, uygun olanlara destek veriyor. İzmir’in ruhunu dinlendiren bir şehir olduğunu anlatan Manas ile Alsancak’ta hareketli bir akşamüzerinde sohbet ettik. Sohbetimize Dragons’ Den’den Gamze Cizreli de katıldı.

- Hayatınızdaki en önemli dönüm noktaları sizce nedir?
- İlki, 1979 yılında gençlik hatasıyla trenden atlayıp ayağımı kırarak üniversite sınavı öncesi 3 ay okuldan uzak kalmam ve Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği yerine kendimi Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği’nde bulmam. İkincisi ABD’de yüksek lisans sonrası 2 iş teklifinden Türkiye’deki “ülke müdürlüğü” nü seçerek dönmem. Üçüncüsü babamın 1986’da akademik interneti Türkiye’de kurmasına rağmen ilgi göstermeyip, 1988’de eski ortağımla otomatik tanıma/veri toplama sektörüne girişim. Bir diğeri ise eski ortağımdan 2006’da ayrıldıktan sonra son 20 yılda yarattığım değerin, bir şirketin kurulmasını takiben ortalama ilk 4 yılda nakde dönebildiğini görmem sonucu kendi yarattığım projeleri destekleyen, daha sonra da kapsamı geliştiren bir özel yatırım şirketi kurmam.

ELEKTRİKLİ ARABAMIZIN PİLLERİNİ MANİSA’DA ÜRETMEYİ PLANLIYORUZ

- Elektrikli araba yatırımı konusunda daha önce birçok girişim oldu ama sonuca ulaşamadı. Siz neyi farklı yapmayı düşünüyorsunuz?
- Benim Murat Günak ile elektrikli araba konusunda ortak yatırım kararımda en önemli motivasyon Fransa’da satın alınacak şirketin üreteceği arabanın çok hafif olmasıydı. Elektrikli araba konusunda önümüzdeki 5-6 yıl çok önemli. Bu sürede pil fiyatları önemli oranda ucuzlayacak. İşte bu dönemde üretilecek arabalar ne kadar hafif olursa onların gücünü sağlayacak piller de daha güçlü ve dolayısıyla daha ucuz olacaklar. Heuliez firmasını satın almamız bölge hükümeti tarafından engellenip, Almanlara satılınca, başka bir bölgedeki SynergEthic (Tilter) firmasını ortaklarım Bursalı B Plas ve Orhan Holding ile aldık. Biz önce 2 kişilik araba ile başlayarak özellikle pil, motor ve ısıtma/soğutma gibi yan sanayiyi de yaratarak katma değer oluşturmak istiyoruz.
- Manisa’da nasıl bir iş geliştirmeyi düşünüyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

EGİAD’da ilk kadın başkan mı ilk kadın ağırlıklı yönetim mi

31 Ekim 2010
EGİAD’da haftaya önemli seçim var. Başkan adayları Temel Aycan Şen ve Ayşe Akın 6 Kasım’da üyeleri tarafından oylanacak ve EGİAD 11’nci dönemine yeni başkanı ve yönetim kadrosuyla başlayacak.

Temel Aycan Şen, “EGİAD için geçmişten geleceğe birlikteyiz” sloganıyla, şimdi de kurul üyesi olduğu mevcut yönetimden gelen kültürü daha ileri taşımayı amaçladıklarını vurguluyor.
“EGİAD’da değişim şart” diyerek aday olduğunu belirten Ayşe Akın ise derneğin iç ve dış etkinlik ve projelerinde mutlaka değişiklikler yapılması gerektiğini belirtiyor. 
Her iki başkan adayının da yönetim kurulu üyeleri genç yaşlarına rağmen son derece bilinçli, kararlı, çalışkan ve istekli... Aralarında güzel bir rekabet var. Sonuçta bir grup kazanacak, diğeri kaybedecek. Ama bence bu yarıştan esas kazançlı çıkacak olan EGİAD olacak.
Çünkü, hangi grup başa gelirse gelsin, demokratik yolla bulunduğu noktayı ve geleceğini gözden geçiren ve projeler geliştiren bir kurumun daha iyi bir noktaya varacağı kesin...
Her iki grupla ayrı ayrı görüşerek, projelerini ve hedeflerini dinledim. Hepsini buraya sığdırmam mümkün olmadı. Dileyenler              egiad11.com ve egiaddegisim.com sitelerinden izleyebilir.

? En çok kadın yönetim kurulu üyesi bizim listemizde
? Üyesi olduğunuz 10.dönem yönetim kurulundan 8 kişi listenizde yeralıyor. Yeni yönetimde bir öncekine oranla neleri değiştireceksiniz?

Yazının Devamını Oku

Zihinsel Engelli Merkezi batıyor

24 Ekim 2010
Eğitime devam umudu inek müzayedesinde.

İZMİR’de 1979 yılında kurulan Zihinsel Engellileri Yetiştirme ve Koruma Vakfı’nın 28 yıl önce açtığı Enver Bakioğlu Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi, ne yazık ki kapanma noktasına geldi. Vakıf Başkanı Gülsen Keserman, zihinsel engelli çocukların eğitimi için iki saatlik ücret almalarına rağmen ihtiyaçları olan tam günlük eğitimi verdiklerinden dolayı bu noktaya geldiklerini anlatıyor.
“Eğitimde kaybedilecek birey yoktur, ama burası kapanırsa 85 zihinsel engelli çocuğumuz çok şey kaybedecek” diyen Keserman ve yönetim kurulu üyesi Dr. Özen Berkay, umutla 7 Kasım’da Swissotel’de yapılacak CowParade İnek Müzayedesi’ni bekliyor. Elde edilecek geliri başka kurumlarla paylaşacak olsalar da en azından bir süre daha okulu açık tutabilmeyi umuyorlar.
Gelin, sağlıklı çocuklarımızı kolejlerde okutmak için binlerce lira harcarken, eğitime daha fazla ihtiyacı olan zihinsel engelli çocukların eğitiminin yarım kalmasına izin vermeyelim. Yıllardır varlarını yoklarını bu okula harcayan vakıf üyelerine destek olmak için 7 Kasım’daki müzayedeye katılın.
O kadar beklemeye gerek yok diyorsanız, 433 49 72- 458 61 17 telefonlardan vakfa ulaşın ya da Vakıflar Bankası Alsancak Şubesi: TR10 0001 5001 5800 7284 8841 59 no’lu hesaba bağış yapın. Ama unutmayın okulun yaşaması için düzenli bağışlara ihtiyacı var...

İnek Müzayedesi’nde yüksek bedel olmalı

?Sokaklarda gördüğümüz inekler sergisinden ne kadar gelir bekliyorsunuz?
?CowParade açık hava inek sergisi sanatsal bir sosyal sorumluluk projesi. 7 Kasım’da Swissotel’de yapılacak açık artırmada elde edilen gelir EBSO Vakfı ile bizim vakfımız arasında paylaştırılacak. Ne kadar gelir olur bilemeyiz. Bu açık artırmaya katılacakların insafına kalmış. Yüksek bedeller bağışlayacak herkesin bu müzayedeye gelmesini umuyoruz. Yoksa bu işten fayda sağlamamız mümkün değil. Sponsor firmalar belli bir bedel ödeyerek ineklerin sergilenmesine vesile oldular, ama onlar da müzayedeye girebilecek.

Yoksul çocuklara ücretsiz

Yazının Devamını Oku

Sanat terapisiyle stres ve kaygı kontrolü mümkün

17 Ekim 2010
EĞİTİM uzmanı Ayşegül Gençoğlu Aytaç, akademik eğitimini sanat kariyeriyle birlikte devam ettirmiş. Uzun yıllar bale yapan ve piyano çalan Ayşegül Hanım, Pittsburgh Üniversitesi’nde aldığı “Sanat Terapisi” eğitimini şimdi İzmir’de uyguluyor. Aytaç, okullarda sadece sergilenen esere odaklanıldığını, oysa baskı altında kalan yönlerimizi ortaya çıkaran ve iyileştirici etkisi olan sanatla uğraşma sürecinin çocukların gelişimi için çok daha önemli olduğunu söylüyor.

-  İzmir’e İstanbul’dan gelmişsiniz, İstanbullu musunuz?
-  Aydın’da doğmuşum ama hayatımın büyük bölümü, beni şekillendiren kısmı İstanbul’da geçti. 30 yıl İstanbul’da yaşadım.
-  Eğitimlerinizi nerede aldınız?
-  Babam ziraat mühendisi olduğundan çok farklı yerlerde eğitim aldım. Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin ardından öğrenme psikolojisi ve nörolojisi üzerine yüksek lisans yaptım. Daha sonra Pittsburgh Üniversitesi’nde “Sanat ve Sanat Terapisi” eğitimi aldım. Şimdi de siyaset psikolojisi doktorasına başladım.
* Hem öğrenciydim hem de öğretmen
-  Ciddi anlamda sanat ile uğraşmışsınız.
-  Çocukken ailemin teşvikiyle piyano çalmaya ve bale yapmaya başladım. Çift eğitim programıyla konservatuvara da giderek klasik bale eğitimi aldım. Hatta okuduğum üniversitenin sanat fakültesinde eğitmenlik yapıyordum. Yani aynı okulda hem öğretmendim, hem de öğrenci..

Yazının Devamını Oku

Kitabı, Hollywood’da film olan Manisalı yazar

10 Ekim 2010
ABD’de çekilen Türk filmi ‘Meleğin Sırları’, Amerika’ya giden bir Türk kızının yaşadığı sıkıntı ve acıları anlatıyordu. Nehir Erdoğan, Patrick Muldoon gibi güçlü oyuncularıyla olumlu tepkiler alan film, Manisalı yazar Tülay Pırlant’ın ‘Rüzgarlı Şehir’ kitabından uyarlandı.

Şu sıralar Manisa’da geçen ‘Anemon’ adlı öyküsünü filmleştirmek için çalışan Pırlant, kentin kültürel ve arkeolojik zenginliğine dikkat çekmek istiyor. Çoğunlukla ABD’de yaşayan Tülay Hanım ile İzmir’de bulunduğu süre içerisinde buluştuk ve projelerini konuştuk.

-  Kaç yıl öğretmenlik yaptınız, Amerika’ya gidişiniz nasıl oldu?
-  17 yıl İngilizce öğretmenliği yaptım. Son olarak Karşıyaka Ticaret Lisesi’nde çalışırken Şikago’da yaşayan akrabalarımın daveti üzerine, bir yaz tatilinde ABD’ye turist olarak gittim ve yerleşmeye karar verdim.
-  Kaç senedir Amerika’da yaşıyorsunuz, orada neler yapıyorsunuz?
-  25 yıldır yaşıyorum. Orada aile işimiz olan emlak yatırımcılığıyla meşgulüz. Alışveriş merkezleri ve ticari binalar alıp satıyoruz. Ben, vakit buldukça gerçeklere dayalı, gözlemlediğim ilginç öyküleri yazmaya çalışıyorum.
-  Kitaplarınızı yazarken yol göstericiniz neler oluyor? Yaşanmışlıklarınız, gözlemleriniz, duygularınız?
-  Hepsi. Öğretmenlik, iş hayatı, değişik ülkelerde yaşamışlık, çok çeşitli insan tanımak, çok kitap okumak, tüm bunların yarattığı birikim sayesinde insanları ve hayatı daha iyi özümsediğimi sanıyorum. İyi bir gözlemci olmak, mutlaka duygularımı katmak ve sonuçta okuyucuya iyi bir mesaj verebilmek benim yol göstericilerim oluyor.

‘Rüzgarlı Şehir’ kitabımda Amerikan Rüyası’nın karanlık yüzünü anlattım

Yazının Devamını Oku

Kendi şehrimde turist oldum

3 Ekim 2010
ÇOCUKLUĞUMUN İzmiri’nde aklımda yer etmiş en önemli şey Alsancak’ta yaşayan yabancılardı. 20 - 25 yıl öncesinde özellikle Nato’da çalışan Amerikalılar, Avrupalılar ve aileleri İzmir’in alışkın olduğumuz bir farklılığıydı.

Apartmanımızda mutlaka bir veya daha fazla yabancı aile otururdu. Sokaklar Birleşmiş Milletler gibiydi; her ülkeden, ırktan yabancılar İzmir’in tarihten gelen kültürel çeşitliliğine müthiş uyan figürlerdi. Hele hele o zaman gerçekten uluslararası olan İzmir Fuarı başladı mı, kendinizi yabancı bir ülkede gibi hissedebilirdiniz.
Bir zaman sonra İzmir’de yaşayan yabancılar azaldı, turistler yok denecek seviyeye indi. Sanki İzmir olması gereken kimliğinden uzaklaştı. Neyse ki bu uzun sürmedi, kruvaziyer gemileri gelmeye başladığından beri İzmir bana yine o çocukluğumdaki günleri hatırlatır oldu.
YABANCILARIN GÖZÜYLE BAKMAK
Şimdi ne zaman bir gemi geldiğini görsem, sanki bizim eve misafirliğe geleceklermiş gibi heyecanlanıyorum. Ya da bazen gazeteye giderken Alsancak Garı’ndan Bornova yönüne yürüyen turistler görünce hemen durup uyarıyorum “Yanlış yöne gidiyorsunuz, şehir merkezi şu tarafta” diye...
Hele bir de yabancı şehirlerdeki gibi üstü açık gezi otobüsleri çalışmaya başlayınca “tamam” dedim “şimdi oldu”.
Peki otobüsler, bu turistleri nerelere götürüyor? Şehrin bizim şikayetçi olduğumuz olumsuzluklarını değil de, güzelliklerini görebiliyorlar mı? Doğup büyüdüğüm kentime bir de yabancıların gözünden baksam ne hissederim?  Bu düşüncelerle bağlantıya geçtiğim İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili birimleri beni de bu turlara dahil etti. Aslında 10 Euro yani 20 TL veren herkes 24 saat geçerli olan bileti alıp, bu otobüslerle şehri gezebiliyor.

Türkiye’ye ilk kez gelen İngiliz çift

Turun başında hemen arkamda oturan Manchester’dan gelen İngiliz Lee çifti ile sohbet etmeye başladım.

Yazının Devamını Oku

Mazda’nın dünyaca ünlü tasarımcısı bir İzmirli

26 Eylül 2010
Dünyaca ünlü Türk otomotiv tasarımcısı Hasip Girgin’in İzmirli olduğunu biliyor muydunuz?

Doğduktan kısa süre sonra Almanya’ya yerleşen ve Pforzheim Üniversitesi’nde tasarım eğitimi alan ve bir süre Ford’da çalışan Girgin, bugün Mazda Avrupa Tasarım Şefi. Mazda’nın MX5 gibi prestijli projelerine imza atan Girgin işine, “Bana yarın dünya batıyor deseniz, hemen oturup daha güzel bir şey çizmeye çalışırım” diyecek kadar tutkun. Pforzheim Üniversitesi’nde doçent olarak ders veren Girgin son dönemde ‘ilk aşkım’ dediği resme de ağırlık vermiş. Yağlıboya eserlerinde kadın vücuduyla ürünleri birleştirmeyi sevdiğini anlatan Hasip Girgin ile tatile geldiği Çeşme’de sohbet ettik.

Üniversite bitiminde Mazda ve Ford’dan teklif geldi

? Tasarım eğitimini nerede aldınız?
? Almanya’da Pforzheim Üniversitesi’nde tasarım okudum. 13–14 yıldır oradayım, şu anda da doçent olarak ders veriyorum. Bizim üniversitenin en büyük avantajı tasarımın yanısıra sanat dersleri görmemiz.
? Tasarımda sanatın önemi nedir?
? Tasarım gerçek dünyayla sanatın karışımı olduğundan ve zevke hitap eden bir ürün yaratıldığından estetik dallar da önem taşıyor. Benim okulumda yağlıboya, heykel, nü karakalem çalışmalar da yapılıyor.
? Üniversiteyi bitirir bitirmez hem Mazda, hem de Ford’dan teklif aldığınıza göre sizi öğrenciyken de takip etmişler.

Yazının Devamını Oku