Paylaş
Türkiye’deki öğrencilere burs vermeyi planlayan Prof.D’Anna, düşleri olan ve gerçekleştiren, güçlü liderlerin dünyayı değiştirebileceğini savunuyor.
»Bu İzmir’e ilk gelişiniz mi?
»Daha önce birkaç kez gelmiştim. Burası çok güzel ve tarihle iç içe bir yer. Bu kez daha rahat bir şekilde gezmek istiyorum.
»Şu an dünyanın içinde olduğu krizi nasıl tanımlıyorsunuz?
»Bence liderlerimizin vizyonları yok. Düşlemiyorlar. Medeniyetlerimizdeki herşeyi düşleyen ve gerçekleştirmek için çok çalışan insanlar gerçekleştirdi. Ama bu insanlardan fazla yok. İçinde olduğumuz tek kriz ekonomik yokluktan değil, düşleyenlerin ve vizyonerlerin yokluğundan oluşan krizdir.
»Krizden etkilenen insanlara ne öneriyorsunuz?
»Davranış şeklimizi ve olaylara reaksiyonlarımızı değiştirmemiz hayatımızdaki çok şeyi değiştirir. Bazı durumlarda ağlayarak, bağırarak ya da kendimize acıyarak tepkiler gösterebiliriz ama bu gerçeği ve olayları değiştirmez. Çoğu zaman kendimizi ya da başkalarını suçlarız. Zayıflıklarımızı duymak istemeyiz, çünkü aslında değişmek istemeyiz. Sıradanlığımızdan kurtulmak istemeyiz.
Gerçek düşleyenler yok edilmeye çalışılır
»Düşlerimizin gerçekleşmesi için gereken şey ne?
»Hepimiz “düşleyen” olabiliriz, düşleme kapasitesine sahibiz. Ama çok azımız bunu gerçekleştirebilir. Gerçek düşleyen düşlediği anda, aslında o gerçekleşmiştir. Martin Luther King, “Bir gün siyah ve beyaz adamın birlikte olacağını düşlüyorum” dediği anda aslında düşü gerçekleşmişti. Bir kişi o düşün gerçek olma ihtimaline inanıyorsa artık o düş değil gerçektir. Bu nedenle gerçek düşleyenler çoğunlukla yok edilmeye çalışılır çünkü onlar, düşleri gerçeğe dönüştürme yetisine sahiptir.
»Düş kurmak da öğrenilebilir mi?
»Evet hepimiz düşleyeniz ve düş kurma kapasitesimiz var. Ama çoğu zaman düş değil, kabus görüyoruz. Kendimize ve sezgilerimize güvenmiyoruz. Hayvanlar gibi sadece beş duyumuzla hareket ediyor, altıncı hissimizi geliştirmiyoruz. Yedinci hissimiz de düş kurmak, bunu da bilmiyoruz.
Sıradan hayat korkunç bir şeydir
»Hayatımızdaki her şeyi bizim düşleyip yarattığımızı söylüyorsunuz. Başımıza gelen kazaları, sıkıntıları, işsizliği de biz mi yaratıyoruz yani?
»Sıradan insanın psikolojisi bunları yaratır. Başarısızlığımızı, hastalıklarımızı, kazaları biz düşledik aslında. Kitabımın en büyük sırrı çok dürüst olmasından geçiyor. Hayatlarımıza bakarken daha samimi olmalıyız. Ben bunu başardım.
»Sıradanlık derken neyi kastediyorsunuz?
»Sıradan olmak korkunç bir şeydir. Toplumun büyük kesiminin normal kabul ettiği hayat aslında tehlikelerle, zorluklarla ve acılarla dolu. 2 dakikalık mutluluk kısa sürede mutsuzluğa dönüşebilir.
»Sıradanlıktan kurtulmak nasıl mümkün peki?
»Radikal bir karar vererek, sadece siz, kendinizi yaratabilirsiniz. Etrafınızdaki herşeyi siz yaratıyorsunuz. Hayatınızda büyük değişiklikler yaparak büyük fırsatlarla, güzelliklerle karşılaşabilirsiniz. Ama buna sadece siz karar verebilirsiniz.
Sigara içen hayatını kısaltmaya çalışıyor
»İnsanların değişimlerinde en büyük düşmanı nedir sizce?
»Alışkanlıklar, davranışlar, rutinler. Biz buna kendini sabote etme diyoruz. Sigara içenlere niye içtiği sorulunca ‘hoşuma gidiyor’ der. Oysa kesinlikle hayatını kısaltmaya çalışıyordur.
»Yani her sigara içen aslında kendini öldürmeye mi çalışıyor?
»Kesinlikle. Aslında artık bu sigara paketlerinin üzerine de yazılıyor. Ama bence bunu yazdıktan sonra hem fiyatları arttı, hem de kullanıcıları. Çünkü daha önce alıcının kafası karışıktı sigara zararlı mı diye. Oysa yazılardan sonra herkes rahat, ölüm satılıyor, ölüm içiliyor, herşey net.
Çevrenizdeki herşeyi ve herkesi siz yarattınız
»Bazen insanlar birşeyleri değiştirmek istese de çevrenin buna izin vermediğini söyler..
»Etrafınızdaki herkesi ve herşeyi siz yaratıyorsunuz. Kendinizi anlamak için etrafınızdakilere bakmanız gerekli. Kendinize çok saygın, havalı imaj çizerseniz bazı insanlar size yaklaşır, bazıları yaklaşamaz. Olduğunuz noktayı aşağı çekerseniz farklı kişilerle bir arada olursunuz. Bazıları hep şikayet eder: “Hep bu tip insanlarla karşılaşıyorum, hayatıma girip bana zarar veriyor.” Aslında bu insanları hayatınıza siz çağırıyorsunuz, siz yaratıyorsunuz.
»Ya tesadüfler?
»Hep yanlış insanlara rastlıyorum diyerek başkalarını suçlamak kolay. Oysa hayatınızdaki insanlar size olduğunuz yeri söylüyordur. Bu noktayı ve etrafınızdakileri yaratan sizlersiniz. Farklı insanlarla karşılaşmak ve etrafınızı değiştirmek istiyorsanız önce kendinizi değiştirmelisiniz.
Önce kitabı okuyacaklar
»Sertab Erener ile bir projeniz de vardı değil mi?
»Evet. Sertab iyi arkadaşım.Bir cd projemiz var. Kitabımın özeti olan 40 sayfayı Sertab albüme okudu, yakında çıkacak.
»Türk öğrencilere burs vereceksiniz değil mi?
»Türkiye’de de vizyoner düşleyenler ve liderler olabileceğine inandığımız öğrencilere Floransa’daki okulumuzda ücretsiz eğitim vereceğiz ve Türkiye için özel bir laboratuvar yaratacağız. Çünkü bence Türkiye gerçekleşmiş bir düş.
»Bu öğrencileri nasıl seçeceksiniz?
»Kitabım ‘Tanrılar Okulu’-nu okuduktan sonra “Ben bu bursu istiyorum çünkü…” ile başlayan ve kitabı baz alarak kendi düşüncelerini aktaracakları bin kelimeyi geçmeyen
bir kompozisyon yazacaklar. Aralarından 50 öğrenci burs kazanacak.
Süveyş Denizi’nin bölünmesi birinin düşüydü, gerçekleşti
»Dünyanın çeşitli yerlerinde nasıl bir eğitim veriyorsunuz?
»Roma, Floransa, Milano, Londra, Madrid ve New York’ta okullarımız var. Ekonomi, iletişim, iş eğitimi verdiğimiz bu okullar kişileri sorumluluk alabilecekleri pozisyonlara hazırlıyor. Mayıs gibi akademik eğitimimiz bitiyor ve dünyanın en önemli şirketlerinde çalışmalar başlıyor. Modern dünyanın ihtiyacı olan liderler yaratmaya çalışıyoruz. Ama diğer okullardan farkımız kişilerin kendini anlama, keşfetmesi üzerine de çalışıyoruz.
»Türkiye’de de okul açacak mısınız?
»Diğerleri gibi olmayabilir. Türkiye için farklı hayallerim var. Türkiye’de kültürün, tarihin de içinde olduğu bir enstitü yaratabiliriz. Buradaki üniversitelerde seminerler verdiğimde, öğrencileri hep çok heyecanlı ve ilgili buldum. Düşleme Sanatı gibi akademik program dışı konularla çok ilgililer.
»Yani düşlemeye çok mu yatkınlar?
»Onlara Süveyş Denizi’ni ikiye bölmeyi bir kişinin düşlediğini ve bugün bunun gerçekleştiğini söylüyorum, çölün ortasında Las Vegas gibi koskoca bir şehri yaratanın yine bir düşleyen olduğunu, Kristof Kolomb’un da bir düşleyen olduğunu ve düş kurmanın da çalışarak gelişebileceğini söylüyorum, beni anlıyorlar.
Dünyadakı en büyük tehlike iç çatışmalarımız
» İç çatışmalar, kanser ya da aidsten daha tehlikeli diyorsunuz..
»Evet bence daha beter. Dünyadaki en büyük tehlike, çatışmalı yapımız ve düşüncelerimiz. Çevremizdeki her zorluğu yaratan bu. İç çatışmalarımızdan kurtulduğumuz an herşey değişir. Dünya içeriden dışarı doğru değişir. Çevremizde birşey değiştirmek istediğimiz anda önce içimizden başlamalıyız. Buna ‘Mea Culpa’ denir. Başınıza gelen herşeyin sorumluluğu çevrenizde ya da başkalarında değil sizdedir, içinizden gelendir. Problemleriniz bile sizin tarafınızdan yaratılmıştır. Bilinç seviyenizi ve kapasitenizi yükselttiğiniz anda etrafınızdaki herşey değişecektir.
Ülkenin gerçek sermayesi madenleri değil, nitelikli insanlarıdır
»Türk insanı ve toplumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
»Ben Türk toplumunu ve ülkenizi çok seviyorum. Kitabımın ilk çevrildiği dillerden biri Türkçe. Bence Türkiye’nin düşü cumhuriyetin 100. yılında 2023’de dünyanın en büyük ülkelerinden biri olmak olmalı. Artan ekonomisi, insanların gelişimi konusunda üst sıralarda yer almasıyla Türkiye’nin vizyonu bu olmalı. Bir ülkenin gerçek sermayesi madenleri, coğrafi konumu değildir, kaliteli ve gelişmiş insan varlığıdır. Bunun için ise sadece akademik eğitim yetmez. Bizim okulumuz gibi okullara da ihtiyaç var.
»İstiklal Marşı’mızın ‘Korkma’ ile başlamasını da çok anlamlı buluyormuşsunuz..
»Evet, çünkü bizler korku odaklı yaşıyoruz. Her anımızda korkularla doluyuz. Ölümden korkuyoruz ve yenilemez olduğunu biliyoruz. Bana ölümsüzlüğü düşlersek bir gün gerçekleşir mi diye soruyorlar. ‘Neden olmasın’ diyorum, insanların uçması da hayal etmekle başlamadı mı?
Paylaş