Paylaş
Apartmanımızda mutlaka bir veya daha fazla yabancı aile otururdu. Sokaklar Birleşmiş Milletler gibiydi; her ülkeden, ırktan yabancılar İzmir’in tarihten gelen kültürel çeşitliliğine müthiş uyan figürlerdi. Hele hele o zaman gerçekten uluslararası olan İzmir Fuarı başladı mı, kendinizi yabancı bir ülkede gibi hissedebilirdiniz.
Bir zaman sonra İzmir’de yaşayan yabancılar azaldı, turistler yok denecek seviyeye indi. Sanki İzmir olması gereken kimliğinden uzaklaştı. Neyse ki bu uzun sürmedi, kruvaziyer gemileri gelmeye başladığından beri İzmir bana yine o çocukluğumdaki günleri hatırlatır oldu.
YABANCILARIN GÖZÜYLE BAKMAK
Şimdi ne zaman bir gemi geldiğini görsem, sanki bizim eve misafirliğe geleceklermiş gibi heyecanlanıyorum. Ya da bazen gazeteye giderken Alsancak Garı’ndan Bornova yönüne yürüyen turistler görünce hemen durup uyarıyorum “Yanlış yöne gidiyorsunuz, şehir merkezi şu tarafta” diye...
Hele bir de yabancı şehirlerdeki gibi üstü açık gezi otobüsleri çalışmaya başlayınca “tamam” dedim “şimdi oldu”.
Peki otobüsler, bu turistleri nerelere götürüyor? Şehrin bizim şikayetçi olduğumuz olumsuzluklarını değil de, güzelliklerini görebiliyorlar mı? Doğup büyüdüğüm kentime bir de yabancıların gözünden baksam ne hissederim? Bu düşüncelerle bağlantıya geçtiğim İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilgili birimleri beni de bu turlara dahil etti. Aslında 10 Euro yani 20 TL veren herkes 24 saat geçerli olan bileti alıp, bu otobüslerle şehri gezebiliyor.
Türkiye’ye ilk kez gelen İngiliz çift
Turun başında hemen arkamda oturan Manchester’dan gelen İngiliz Lee çifti ile sohbet etmeye başladım.
- İzmir’e ilk gelişiniz mi? Önceden biliyor muydunuz?
- Evet. Daha önce fazla birşey duymamıştık açıkçası. Ama Türkiye’de alışveriş için güzel halılar olduğunu duymuştuk.
- Peki nasıl bir şehir görmeyi bekliyorsunuz?
- İlk bakışta güzel, canlı bir şehir gibi görünüyor. Güzel mağazalar varmış izlenimine de kapıldım.
- Alışveriş yapmayı düşünüyor musunuz turdan sonra?
- Vaktimiz kalırsa belki.
Meksikalı turistlerin derdi alışverişe zaman kalmaması
Yolculuk devam ederken tüm turistler gibi ben de otobüste dolaşıyorum. Belli duraklarda turistler gezmek ya da alışveriş yapmak ve 20 dakika sonra gelecek diğer otobüsle dönmek üzere iniyor. En arkada oturan 2 kadın turistin yanına gidiyorum ve taa Meksika’dan geldiklerini öğreniyorum. Tam ben soru soracakken onlar bana otantik hediyelik eşya satan dükkanların nerede olduğunu sormaya başladılar. Kemeraltı ve Kızlarağası Hanı’nı anlattıktan sonra Meksika Monterrey’den gelen Priscilla ve Veronica ile sohbet etmeye başlıyoruz. Sohbet sırasında biz onları fotoğraflarken onlar da bizi çekiyor.
- Nereden geldiniz?
- Meksikalıyız ama ben (Priscilla) Amerika’da yaşıyorum. Bankacıyım.
- Şehri beğendiniz mi?
- Evet çok güzel ve değişik geldi açıkçası.
- Alışveriş yapmak mı istiyorsunuz?
- Dönüşte hediye etmek için otantik eşyalar almak istiyoruz. Tur bitiminde yetişebilirsek tarif ettiğiniz çarşıya gidip alışveriş yapacağız.
- Neden yetişemeyesiniz?
- Çünkü sadece 5 saat İzmir’de kalıyoruz. Kalkıştan 1 saat önce gemide olmalıyız.
Biraz ötede oturan bir çiftin arkasına oturuyorum. Avustralyalı Scmith çifti Türkiye’ye ilk kez geldiklerini ve İzmir’i çok beğendiklerini söylüyor. “Alışverişe gidecek misiniz” dediğimde onlar da “Hayır, çok vaktimiz yok” karşılığını veriyor.
Gezi otobüsleri şık, soförler dil biliyor
Geçtiğimiz hafta kalabalık bir turist grubuyla ben de şehir turuna çıktım. Tur boyunca otobüsteki turistlerle sohbet ettim. Otobüslerin önünde uzun kuyruklar oluşmuştu. Son derece temiz ve şık otobüslerimiz var Allah için... Şoförler de pek güzel yabancı dil konuşuyor. Sonradan öğrendim hepsi mutlaka bir, çoğu iki dil biliyorlarmış. Gayet kibar, dikkatli ve yardımcıydılar.
Bunu saymayız; Yine gelin, uzun kalın
Kızlarağası’na yakın durağa geldiğimizde önceki otobüsten inip alışveriş yapan turistler otobüse biniyor. Yanıma İtalyan Stella oturuyor.
Maalesef İngilizce bilmiyor, ben de İtalyanca bilmiyorum. Ama benim Fransızcam ve Meksikalı Priscilla’nın İspanyolcasının da yardımıyla Milanolu Stella ile karışık bir dille anlaşıyoruz.
- Çarşı’yı beğendiniz mi?
- Evet çok güzel. Ne çok dükkan var...
- Bir şey aldınız mı?
- Ah, evet, bakın..Kemeraltı’ndan nazar boncuklu bir bilezik almış. Onu gösteriyor.) Güzel değil mi?
- İzmir’i nasıl buldunuz?
- Çok beğendim. Hele deniz kenarında ne güzel yerler, kafeler var. Çok şanslısınız.
Yaklaşık 1,5 saatlik turumuz bitince Priscilla, Veronica ve Stella ile öpüşerek ayrılıyoruz.
“Bakın bunu saymayız, İzmir’e mutlaka daha uzun gelmelisiniz. Birkaç saatte hiçbir şey anlamazsınız” diyorum.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin gezi otobüsleri 5 adet ve 20 dakika arayla İzmir’i turluyor. Otobüslerde kulaklıklarla Türkçe, İngilizce, Almanca, İtalyanca ve İspanyolca yayın yapılıyor. Turistik bir yöreye gelindiği uydudan alınan sinyallerle tespit ediliyor ve kulaklıklarda o bölge hakkında yayın başlıyor.
İzmir’in güzel bir kent olduğu malum. Tur programı nedeniyle Türkiye’de gördükleri ilk yer İzmir olan turistler de bu konuda hemfikir. Tek sorun kentte kısa zaman geçirmeleri..
Paylaş